Mektup no 215 By: hafiza aise Date: 07 Mart 2011, 17:01:24
Sýra No: 215
Kanunca ifademi almak lâzýmken ifademi almadýlar. Ben de ifademi þimdi adliyenin þahs-ý mânevîsine ve Dahiliye Vekiline berâ-yý malûmat beyan ediyorum.
Bu kýrk sene zarfýnda bu vatana ve millete hiç zarar etmeyip pek çok menfaati dokunan; ezcümle Mart Ýhtilâlinde isyan eden sekiz taburu bir nutukla itaate getiren ve çok zabitleri kurtaran; ve Harekât-ý Milliyede Hutuvat-ý Sitte Risalesi ile ulemayý ve Þeyhülislâmý ve Ýstanbul'u, iþgal eden ecnebî taraftarlýðýndan kurtaran ve eski Harb-i Umumîde merhum Enver Paþanýn çok takdir ve tahsiniyle fedakârane hizmet eden ve üç dehþetli kumandanlar ona hiddet ettikleri halde iliþmeye cesaret edemeyen ve gizli zýndýklarýn iftiralarýna binaen, kanunlar onu mes'ul ettiði halde, üç mahkeme onun takip ettiði hakikate karþý maðlûp olup mahkûmiyetine cesaret etmeyen ve risaleleri ehl-i fen ve ehl-i ilim yanýnda çok takdir ve tahsinlerle karþýlanan ve o risaleler hesabýna konuþan bir adamý bir saat dinlemeniz, vazifeniz itibarýyla elzemdir ve vacipdir.
Ýþte baþlýyorum. Elimizde hak var. Hakkýmýzý kuvvetle ve baþka suretle aramaya Cenab-ý Hak mecbur etmesin. Âmin.
Bu yirmi senede yüzer tecrübeyle inayet-i Ýlâhiye bizi himaye ettiði ve dehþetli zulümlerden kurtardýðý gibi, bu yeni mânâsýz, bütün bütün kanunsuz, gaddarâne zulümden de kurtaracaðýna kat'î kanaat etmeliyiz. Þayet bir parça sýkýntý, zahmet, zarar da görsek, binler derece o zahmetten ziyade rahmet ve ihsan-ý Ýlâhiyeye ve sevaba mazhar olmakla beraber, pek çok biçare ehl-i imanýn imanlarýna baþka bir tarzda bir kudsî hizmet hükmüne geçeceðini rahmet-i Ýlâhiyeden pek kuvvetli ümit ediyoruz.
Bu hadisenin on vecihle kanunsuz olduðunu beyan ediyorum:
Birincisi: Üç mahkeme ve üç ehl-i vukufun ve Ankara'nýn yedi makamatýndan ve adliyelerin elinde iki sene Risale-i Nur tetkikle nazardan geçtiði halde, ittifakla, hiçbir muhalif kalmadan hem umum risalelerin beraatine, hem Said ile beraber yetmiþ beþ arkadaþý birlikte beraat ettirildiði ve bir gün bile ceza verilmediði halde, yeniden evrak-ý muzýrra gibi onlara el uzatmak ne derece kanunsuzdur, zerre kadar insafý olan bilir.
Ýkincisi: Beraatinden sonra üç buçuk sene Emirdaðýnda münzevî, garip, kapýsýný hem dýþarýdan kilit, hem içeriden sürgüyle kapayan ve yüzde bir adamý zarurî bir iþ olmasa yanýna kabul etmeyen ve yirmi seneden beri devam eden telifini de býrakýp daha telif etmeyen bir adama, dünya siyaseti için kapýsýnýn kilidini kýrýp, yanýna gelip Arabî evradýndan, yanýndaki iki levha-i imaniyeden baþka taharrîciler birþey bulamadýklarý halde bu eziyetin ne derece hilâf-ý kanun olduðunu, zerre kadar aklý bulunan anlar.
Üçüncüsü: Mahkemece yetmiþ þahidin tasdikiyle, yedi sene Harb-i Umumîyi bilmeyen ve merak etmeyen, sormayan-ki, þimdi on senedir ayný o halde bulunan-ve yirmi seneden beri hiçbir gazeteyi okumayan ve dinlemeyen ve otuz seneden beri
deyip siyasetten bütün kuvvetiyle kaçan ve yirmi iki sene iþkencede sýkýntýlar çektiði halde ehl-i siyasetin nazar-ý dikkatini kendine celb etmemek ve siyasete karýþmamak için bir defa istirahati için hükûmete müracaat etmeyen bir adama, dehþetli bir siyasî gibi ve siyasî entrikacýsý gibi, onun menzilini ve inzivagâhýný basýp, hasta halinde emsalsiz bir sýkýntý ruhuna vermek, hiçbir kanuna muvafýk gelir mi? Zerre kadar vicdaný bulunan bu hale acýyacak.
Dördüncüsü: Eskiþehir Mahkemesinde altý ay tetkikten sonra ve sebebi de cemiyetçilik, tarikatçýlýk olduðu, o evham bahanesiyle büyük bir reisin ona þahsî garazýyla onun aleyhinde bazý adliyecileri teþvik ettiði halde cemiyetçilik, tarikatçýlýk ve Risale-i Nur cihetinde beraat ettirip, yalnýz Risale-i Nur'un bir küçük parçasý olan Tesettür Risalesini bahane ederek kanunen deðil de, kanaat-i vicdaniye ile, yüz þakirt içinde beþ on þakirde altý ay ceza verdiler ki, tetkik zamanýna kadar dört ay mevkuf, yani bir buçuk ay hapis kaldýklarý ve on sene sonra Denizli Mahkemesi, yine dokuz ay cemiyetçilik ve tarikatçýlýk gibi birkaç bahaneyle, yirmi senelik bütün mektubat ve telifatlarýný inceden inceye tetkikle beraber, Ankara ve Denizli mahkemesinde tetkikte kaldýklarý halde, o mahkemeler ittifakla cemiyetçilik ve tarikatçýlýk ve sair bahaneleri cihetinde beraat kararý verip, o kitap ve mektuplarý aynen sahiplerine iade ve Said'i arkadaþlarýyla beraber beraat ettirdikleri halde, bir siyasî cemiyetçi nazarýyla ve entrikacý bir siyasî adam tarzýnda onu itham etmek ve adliye memurlarýný onun aleyhinde cemiyetçilik ve tarikatçýlýk noktasýnda sevk etmek ne kadar kanunsuz olduðunu, insaniyeti sukut etmeyenler bilir.
Beþincisi: Þöyle ki, ben Risale-i Nur mesleðinin esasý ve otuz seneden beri bir düstur-u hayatým olan þefkat itibarýyla, bir mâsuma zarar gelmemek için, bana zulmeden cânilere deðil iliþmek, hattâ beddua edemiyorum. Hattâ, en þiddetli garazla bana zulmeden fâsýk, belki dinsiz zâlimlere hiddet ettiðim halde, deðil maddî, belki beddua ile de mukabeleden beni o þefkat men ediyor. Çünkü o zâlim gaddarýn, ya peder ve validesi gibi ihtiyar biçarelere veya evlâdý gibi mâsumlara maddî ve mânevî darbe gelmemek için, o dört mâsumlarýn hatýrýna binaen, o zâlim gaddara iliþmiyorum, bazan helâl ediyorum.
Ýþte bu sýrr-ý þefkat içindir ki, idare ve âsâyiþe kat'iyen iliþmediðimiz gibi, bütün arkadaþlarýmýza da o derece tavsiye etmiþim ki, üç vilâyetin insaflý zabýtalarýnýn bir kýsmý itiraf etmiþler ki, "Bu Nur þakirtleri mânevî bir zabýtadýr, idare ve âsâyiþi muhafaza ediyorlar" dedikleri ve bu hakikate binler þahit ve yirmi sene hayatýyla tasdik ve binler þakirtlerin de zabýtaca hiçbir vukuat kaydetmemesiyle tasdik ve teyid ettikleri halde, o biçare adamýn ihtilâlci ve insafsýz bir komiteci gibi menzilini basmak ve insafsýz adamlar ona ihanet etmek ve menzilinde birþey bulamamakla beraber, yüz cinayeti bulunan bir adam gibi, hattâ Kur'ân'ý ve baþýndaki levhalarýný evrak-ý muzýrra gibi toplamak, acaba dünyada hangi kanun buna müsaade eder.
Altýncýsý: Bundan otuz sene evvel, Cenab-ý Hakkýn inayetiyle, dünyada muvakkat þan ve þeref ve enaniyetli hodfuruþluk ve þöhretperestlik ne kadar zararlý ve ne kadar faydasýz ve mânâsýz olduðunu, hadsiz þükür olsun ki, Kur'ân'ýn feyziyle anlamýþ bir adam, o zamandan beri bütün kuvvetiyle nefs-i emmaresiyle mücadele edip, mahviyet etmek ve benliði býrakmak ve tasannu ve riyakârlýk yapmamak için, elinden geldiði kadar çalýþtýðýna ona hizmet veya arkadaþlýk edenler kat'î bildikleri halde ve yirmi seneden beri herkes kendi hakkýnda hoþlandýðý ziyade hüsn-ü zan ve teveccüh-ü nâs ve þahsýný medh ü senâdan ve kendini mânevî makam sahibi olduðunu bilmekten,
herkese muhalif olarak bütün kuvvetiyle kaçtýðýný, hem has kardeþlerinin, onun hakkýndaki hüsn-ü zanlarýný reddedip, o has kardeþlerinin hatýrlarýný kýrmasý ve yazdýðý cevabî mektuplarýnda onlarýn kendi hakkýnda medihlerini ve ziyade hüsn-ü zanlarýný kýrmasý ve kendini faziletten mahrum gösterip, bütün fazileti Kur'ân'ýn tefsiri olan Risale-i Nur'a ve dolayýsýyla Nur þakirtlerinin þahs-ý mânevîsine verip, kendini âdi bir hizmetkâr bilmesi kat'î ispat ediyor ki, þahsýný beðendirmeye çalýþmadýðý ve istemediði ve reddettiði halde, onun rýzasý olmadan bazý dostlarý uzak bir yerden, onun hakkýnda ziyade hüsn-ü zan edip medhetmek gibi bir makam vermesi ve Kütahya havalisinde tanýmadýðý bir vâizin bazý sözleriyle ve Kütahya'ya kendim hiçbir mektup göndermediðim halde ve benim imzamý taklitle ve medâr-ý mesuliyet tevehhüm edilen bir mektupla ve kimin yazýsý bilinmeyen dokunaklý bir kitap Balýkesir'de bulunmasýyla, acaba hangi kanunla medâr-ý mes'uliyet olur ki, o biçare ve hasta, çok ihtiyar, garip ve münzevî adamýn odasýna, bir cinayet iþlemiþ gibi kilidini kýrýp taharrî memurlarýný sokmak, hem evradýndan ve levhalarýndan baþka bahane bulamamak, acaba dünyada hiçbir kanun, hiçbir siyaset bu taarruza müsaade eder mi?
Yedincisi: Bu sýrada, dahilde, o kadar dahilî-haricî heyecanlý parti cereyanlarý varken ve bundan tam istifade etmek, yani mahdut birkaç arkadaþýna bedel ve çok diplomatlarý kendisine tarafdar kazanmak için zemin hazýrken, sýrf siyasete karýþmamak ve ihlâsýna zarar vermemek ve hükûmetin nazarýný kendine celb etmemek ve dünya ile meþgul olmamak için, bütün arkadaþlarýna yazýp ki, "Sakýn cereyanlara kapýlmayýnýz, siyasete girmeyiniz, âsâyiþe dokunmayýnýz" dediði ve bu iki cereyan bu çekinmesinden ona zarar verdikleri, eskisi evhamýndan, yenisi "Bize yardým etmiyor" diye ona çok sýkýntý verdikleri halde, ehl-i dünyanýn dünyalarýna hiç karýþmayýp kendi âhiretiyle meþgul olan ve memleketinde ve Nurs karyesinde öz kardeþine yirmi iki sene zarfýnda birtek mektup yazmayan ve o vilâyetlerdeki dostlarýna yirmi senede on mektup yazmayan bir biçareye, onun âhiret meþguliyetine bu kadar iliþmek hangi kanun müsaade eder?
Bu vatana ve millete, ahlâka çok zararlý olan dinsizlerin kitaplarýnýn intiþarýna ve komünistlerin neþriyatlarýna serbestiyet kanunu ile iliþilmediði halde, üç mahkeme medâr-ý mes'uliyet olacak, içinde hiçbir maddeyi bulmayan, millet ve vatanýn hayat-ý içtimaiyesini ve ahlâkýný ve âsâyiþini temine yirmi seneden beri çalýþan ve milletin hakikî nokta-i istinadý olan âlem-i Ýslâmýn uhuvvetini ve bu millete de dostluðunu iade ve takviyesine tesirli bir surette çabalayan ve Diyanet Riyasetinin ulemasý tenkit niyetiyle, Dahiliye Vekilinin emriyle üç ay tetkikten sonra tenkit etmeyerek tam kýymetini takdir edip, "kýymettar eser" diye Diyanet kütüphanesine konulan Zülfikar ve Asâ-yý Mûsâ gibi Nur eczalarýný evrak-ý muzýrra gibi toplayýp mahkeme eline vermeye acaba hiçbir kanun, hiçbir vicdan, hiçbir insaf, buna müsaade eder mi?
Sekizincisi: Yirmi sene sýkýntýlý ve sebepsiz bir nefiyden sonra tam serbestiyet verildiði halde, binler akraba ve ahbabý bulunan doðduðu memleketine gitmeyerek gurbeti, kimsesizliði tercih ederek, tâ ki dünyaya ve hayat-ý içtimaiyeye ve siyasete temas etmesin ve çok sevaplý olan camideki cemaatin hayrýný býrakýp, odasýnda yalnýz namazýný kýlýp oturmasýný tercih eden, yani halkýn hürmetinden çekinmek olan bir hâlet-i ruhiyeyi taþýyan ve yirmi sene hayatýnýn þehadetiyle, yüz binler Türk, kýymettar zatlarýn tasdikiyle, bir dindar müttakî Türkü, lâkayt çok Kürtlere tercih eden, hattâ mahkemede Hâfýz Ali gibi kuvvetli imaný bulunan Türk kardeþlerini yüz Kürde deðiþtirmediðini ispat eden ve hürmet ve ihtiram görmemek için zaruret olmadan halklarla görüþmeyen ve camie gitmeyen ve kýrk seneden beri bütün kuvvetiyle ve âsârýyla Ýslâmiyetin uhuvvetine ve Müslümanlarýn birbirine muhabbetine çalýþan ve þedid düþmanýna karþý menfî hareket etmeyen ve hattâ onunla meþgul olmayan, bedduayý dahi etmeyen ve Türk milleti Kur'ân'ýn bayraktarý ve senâ-yý Kur'âniyeye mazhar olduðu için o milleti çok seven ve hayatýný onlarýn içinde geçiren bir adam hakkýnda, resmî lisanýyla ihanet için bir propaganda yapmak, dostlarýný ürkütmek için "O Kürttür, siz Türksünüz; o Þâfiîdir, siz Hanefîsiniz" deyip halklarý ürkütüp, ondan çekinmeyi ve yirmi iki senede ve iki mahkemede tarz-ý kýyafet deðiþtirmeye mecbur edilmeyen ve þapkanýn yarý askerin baþýndan kalkmasýyla beraber münzevî bir adama zorla þapka giydirmeye cebretmesi, hangi kanun buna müsaade eder?
Dokuzuncusu: Çok mühimdir,çok kuvvetlidir. Fakat siyasete temas ettiði için sükût ediyorum.
Onuncusu: Bu da hiçbir kanun müsaade etmediði ve hiçbir maslahat bulunmadýðý, yalnýz mânâsýz evhamdan bir habbeyi kubbeler yapmaktan ibaret hiçbir kanuna girmeyen bir taarruzdur. Bu da mesleðimizce bakamadýðýmýz siyasete temas etmemek için sükût ederek böylece on vecihle kanunsuz muamelelere karþý yalnýz
deriz.
Said Nursî