Mektup no 9 By: hafiza aise Date: 05 Mart 2011, 11:18:43
9
Aziz, sýddýk kardeþlerim,
Size, þahsýma ait birkaç meseleyi beyan etmek kalbime ihtar edildi.
Evvelâ: Bazý has kardeþlerim þahsýma hizmette dikkatsizlik ettiklerinden, onlarýn bana karþý acýmasýný noksan gördüðümden bazan hiddet ve tekdir ettiðim vakit kalbime geldi ki:O biçareler ziyade hüsn-ü zanla tahmin ediyorlar ki, “Üstadýmýz istese belki bazý ruhanîler, cinnîler de hizmet edecekler, belki ediyorlar. Hizmet-i Nuriyede inayetin aþikâre cilvesi gösteriyor ki, onun þahsýnýn periþaniyetine meydan verilmiyor ve þefkatimize muhtaç deðil” diye, hizmette bazý kusurlarý oluyor. Hattâ bugün de birisi araba getirecekti; dikkatsizlik yüzünden ben yayan çýktým, bir saatte on saat kadar zahmet çektim. Ben de birkaç gün evvel böyle kusuru yapanlara demiþtim, tekrar edeceðim. Siz de dinleyiniz:
Nasýl ki Risale-i Nur’u ve hizmet-i imaniyeyi, dünyevî rütbelerine ve þahsým için uhrevî makamlarýna âlet yapmaktan sýrr-ý ihlâs þiddetle beni men ettiði gibi; öyle de, Kendi þahsýmýn istirahatine ve dünyevî hayatýmýn güzelce, zahmetsiz geçmesine, o hizmet-i kudsiyeyi âlet yapmaktan cidden çekiniyorum. Çünkü, uhrevî hasenatýn bâki meyvelerini fâni hayatta cüz’î bir zevk için sarf etmek, sýrr-ý ihlâsa muhalif olmasýndan, kat’iyen haber veriyorum ki, târikü’d-dünya ehl-i riyâzetin arzu ve kabul ettikleri ruhânî, cinnî hüddamlar bana hergün, hem aç olduðum zamanda ve yaralý olduðum vakitte en güzel ilâç getirseler, hakikî ihlâs için kabul etmemeye kendimi mecbur biliyorum. Hattâ berzahtaki evliyadan bir kýsmý temessül edip bana helva baklavalarý hizmet-i imaniyeye hürmeten verseler, yine onlarýn elini öpüp kabul etmemek ve uhrevî, bâkî meyvelerini dünyada fâni bir surette yememek için, nefsim de kalbim gibi kabul etmemeye rýza gösteriyor. Fakat kast ve niyetimiz olmadan, inayet cihetinde gelen bereket gibi ikrâmât-ý Rahmâniye, hizmetin makbuliyetine bir alâmet olduðundan, nefs‑i emmâre karýþmamak þartýyla ruhumla kabul ederim. Her neyse, bu mesele bu kadar kâfi.
Saniyen: Eski Harb-i umumîde Pasinler Cephesinde þehid merhum Molla Habib’le beraber Rusya’ya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onlarýn topçularý bir iki dakika fasýlayla bize üç top güllesi atýyordu. Üç gülle tam baþýmýzýn iki metre üstünden geçip, arkada dere içine saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtýlar. Tecrübe için dedim:“Molla Habib, ne dersin, ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceðim.”
O da dedi: “Ben de senin arkandan çekilmeyeceðim.”
Ýkinci top güllesi pek yakýnýmýzda düþtü. Hýfz-ý Ýlâhî bizi muhafaza ettiðine kanaatle Molla Habib’e dedim:
“Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceðiz” dedim.
Hem Bitlis muhasarasýnda ve avcý hattýnda Rusun üç güllesi öldürecek yerime isabet etti. Biri de þalvarýmý delip, iki ayaðýmýn arasýndan geçip o tehlikeli vaziyette sipere oturmaya tenezzül etmemek bir hâlet-i ruhiye taþýdýðýmdan, arkadan kumandan Kel Ali, Vali Memduh Bey iþittiler, “Aman çekilsin veya sipere otursun” dedikleri halde, “Bu gâvurun gülleleri bizi öldürmeyecek” dediðim ve hiçbir ihtiyat ve tedbire ehemmiyet vermeyerek o gençlik zamanýnda, o zevkli hayatýmýn muhafazasýna çalýþmadýðým halde, þimdi seksen yaþýna girdiðim halde gayet derecede bir ihtiyat ve hayatýmý muhafaza, hattâ vesvese derecesinde tehlikelerden çekinmek hâleti acip bir tezat göründüðünden, elbette o gençlik hayatýný pervasýzca feda etmek, bir iki sene ihtiyarlýk ve zevksiz hayatýný bu derece muhafaza etmek büyük bir hikmet içindir. Ve iki üç kudsî maksat, içinde vardýr:
Birincisi: Gizli, gayr-ý resmî ve bir kýsým resmî, insafsýz düþmanlarýmýzýn desiseleriyle Nur þakirtlerinin bedeline bütün hücumlarý benim þahsýma ve benimle meþgul olmasýna ve bilmeyerek ehemmiyeti benden bilmekle Nur þakirtlerinin bir derece desiselerden ve hücumlardan kurtulmalarýna bu ihtiyar ve periþan hayatým vesile olduðundan, Eski Said’in on gençlik hayatý kadar kardeþlerimin hatýrý için þimdilik ona muvakkaten ehemmiyet veriyorum.
Eðer ben ortadan çekilsem, bana verdiði zahmet, ruhumdan ziyade sevdiðim has kardeþlerime verilecekti. O halde, bir zahmet, yüz adet zahmet olurdu.
Ýkincisi: Gerçi has kardeþlerim herbirisi mükemmel bir Said hükmünde Nura sahiptirler. Fakat ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduðundan; ve meþreplerin ihtilâfýyla, hapiste olduðu gibi, bir derece tesanüd kuvveti sarsýlmasýyla hizmet-i Nuriyeye büyük bir zarar gelmesi ihtimaline binaen; bu biçare ihtiyar hasta hayatým, tâ Lem’alar, Sözler mecmuasý da çýkýncaya kadar ve korkaklýk ve kýskançlýk damarýyla hocalarý Nurlardan ürkütmek belâsý def oluncaya kadar ve tesanüd tam muhkemleþinceye kadar o hayatýmý muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum. Çünkü uzun imtihanlarda mahkemeler, düþmanlarým, benim gizli ve mevcut kusurlarýmý göremediklerinden, hýfz-ý Ýlâhî ile bütün bütün beni çürütemediklerinden, Risale-i Nur’a galebe edemiyorlar. Fakat hayat-ý içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim genç Said’lerin bir kýsmýný, Nurun zararýna iftiralarla çürütebilirler diye o telâþtan bu ehemmiyetsiz hayatýmý ehemmiyetle muhafazaya çalýþýyorum. Hattâ yanýmda bir rovelver varken, ikinci bir kuvvetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm. Düþmanlarýn zehirleri kardeþlerimin duasýyla kýrýldýklarý gibi, sâir suikastlarý dahi inþaallah akîm kalacaktýr.
Ezcümle: Ýki saat kamer tamamýyla tutulduðu ayný gecede, gizli düþmanlarým Ankara’dan bizden Nur mecmualarý istemeleri üzerine buraya gelen iki adam, birden otuz altý mecmua gönderdiðimizin ayný ikinci gününde tahminlerince daha gönderilmemiþ diye, hem o kitaplar nerede olduðunu bilmek ve Afyon’daki resmî ve makam sahibi bir iki masona haber vermek ve taharrî ettirmek ve kilitli olan iki odamda yemek ve içmek kaplarýma zehir atmak için, fevkalâde bir tarzda dama çýkmýþlar ve iki odanýn herbirinin bir penceresini kýrmadan acip bir tarzda açýp içeriye girmiþler. Benim yattýðým oda ise arkasýndan sürgülü olmasýndan bana suikast edememiþler. Hýfz-ý Ýlâhî ve inayet-i Rabbaniye onlarýn eline bir uç vermedi.
Ben daha lüzumlu þeyler yazacaktým. Fakat rahatsýzlýk “Yeter!” dedi. Her vakit ihtiyat, ihlâs, tesanüd, sebat, sarsýlmamak ve vazifemizi yapmak ve vazife-i Ýlâhiyeye karýþmamak “sýrran tenevveret” düsturuna göre hareket etmek ve telâþ ve meyus olmamak lâzým ve elzemdir. Hem tekrar derim:
Nur þakirtleri gibi pek az zahmetle pek çok kýymettar hizmet ve pek çok mânevî kazanç elde edenler tarihlerde görülmüyor. Aðýr þerait altýnda bazan bir saat nöbet bir sene ibadet hükmüne geçtiði misilli, inþaallah Nurcularýn hizmet-i imaniye ve Kur’âniyedeki saatleri yüzer saat hükmünde hayýrlar kazandýrýr.
Umum kardeþlere ve hemþirelere selâm ve iki cihanda selâmetlerine dua eden ve dualarýný isteyen kardeþiniz
. . . Hakikî fedakâr Zübeyir, en lüzumlu ve hizmete þiddet-i ihtiyacým zamanýnda buraya imdadýma geldi. Yoksa Isparta’dan o sistemde birisini isteyecektim.