Mektup no 37 By: hafiza aise Date: 04 Mart 2011, 17:19:13
37
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
[Mahkeme-i Kübrâ’ya Þekvâ ve Müdafaatýn bir hâþiyesidir.]
Aziz, sýddýk kardeþlerim,
Bu mealde adaletperver Demokratlara istida yazabilirsiniz. Hastayým, siz nasýl münasipse öyle yapýnýz. Avukatýmýzdan, bir gün evvel aldýðýmýz mektupta “Kitaplarýmýzýn suç mevzuu olan ve olmayanlarýný tefrik etmeye çalýþýyorlar” diye haber verdi. Þimdiye kadar yaptýklarý gibi, yine hiçbir kanuna uymayan bir tarzda, binler kelime içinde bir risalede birtek kelimeyi bahane edip suç mevzuu yapmak, o risaleyi vermemek suretiyle Nurlarýn intiþarýna garazkârâne mâni olmak fikriyle, hem kararnamelerini Mahkeme-i Temyizce bütün bütün bozan o kararnamede suç mevzuu gösterdikleri, bizim aleyhimizde olmadýðý halde müddeiumumînin iddianamesine karþý hatâ-savap cetvelinde seksen bir hatâsýný ve garazkârlýðýný kat’î ispat ettiðimiz halde, þimdi ayný garazkârlýkla dört yüz sahife Zülfikar risalesini, birkaç satýr tesettür ve irsiyet hakkýndaki, yüz bin tefsirin ayný mânâyý söylediklerine binaen otuz kýrk sene evvel yazýlan cümlelerini suç mevzuu yapýp o mecmua-yý azîmeyi müsadere edip bize vermemek, dünyada hangi kanun buna müsaade eder?
Hem Afyon Mahkemesindeki eserler-tekrarat-ý Kur’âniye ve melekler hakkýndaki iki parçacýk müstesna olarak-bütün eserler iki sene ellerinde kalarak hem Denizli, hem Ankara Aðýr Ceza Mahkemesi beraatine karar vererek içinde suç mevzuu bulamadýklarý ve bize iade etmeye karar verdikleri ve ayný eserler Isparta hükûmetinin bir vakit müsadere ile tamamen eline geçtiði halde, tamamýyla sahiplerine iade ettikleri ve sonra da Zülfikar’la Asâ-yý Mûsâ’yý ruhsatsýz eski yazýyla neþir bahanesiyle dört seneden beri müsadere edip aynen hiçbiri zayi olmadan yüz yetmiþ adet mecmuada bir suç mevzuu bulamadýklarý için bizlere tamamen iade ettikleri ve bizim en mühim suçumuz olarak gösterdikleri eski partinin bir kýsým þeflerine hakikat namýna itirazýmýzýn yüz misli ziyade þimdiki dinî mecmualar, resmî cerideler ayný itirazý þiddetle vurduklarý halde, Risale-i Nur’un bir mahrem parçasý, þimdiki zaman tamamýyla tayin ettiði bir hadisin hakikatini tefsir bahsinde þeflerin baþý Lozan Muahedesinde hiçbir zaman hiçbir Müslüman hakikî Türkü, hiçbir Nasraniyete ve Yahudiliðe ve baþka dine girmeyen ve Ýslâm kahramanlarý olan Türkleri Protestan yapmaya malûm Hahambaþý ile ittifak ederek rey veren o adam, bütün ulemâ-yý Ýslâmýn “Cevazý yok” diye ittifakan hükmettikleri halde, on cihetle kanunlarla onu bütün bu vatandaki mâsum Müslümanlara cebren giydirdiði ve tarih-i beþerde bu çeþit mânâsýz acip bir cebr-i umumî yapmak ve hiçbir kanuna uymayan keyfî kanun namýna kanunla onu bu millet-i Ýslâmiyeye cebren giydirmek; elbette o adama, o Lozan Muahedesinde verdiði dehþetli fikrini ispat etmiþ ki, din-i Ýslâma gayet muzýr olarak hadisin haber verdiði adam bu zamanda o þeftir.Ýþte hakikat böyleyken Afyon Mahkemesi, adalet namýna deðil, belki o ölmüþ adamýn muhabbeti taassubu namýna, eski harfle de neþredilen kararnamenin âhirinde bizi mahkûm etmek için en mühim sebep, savcýnýn garazkârlýðý sebebiyle, mahkeme heyeti demiþler ki: “Said ve arkadaþlarý, Mustafa Kemal’e ‘din yýkýcý, süfyan’ demiþler ve kalblerdeki sevgisini bozmaya çalýþmýþlar. Onun için mahkûm ediyoruz.”
Acaba, ölmüþ gitmiþ bir adamýn þahsýna karþý bin defa böyle itiraz da olsa þahsî bir dâvâ oluyor. Mahkeme-i adalet buna dair böyle bir hükmü vermek, elbette pek acip bir mânâ, iþ içinde vardýr. Þimdi böyle adamlarýn elinde Nur eserleri dört defa beraat kazandýklarý ve þimdi Adliye Bakaný, üç defa Nur eserlerinin beraatine ve eserde suç mevzuu olmadýðýna, bizi mahkûm eden Afyon kararýný bozmasýyla hüküm verdiði halde, þimdi bütün millet, adalet ve þefkat ve diyanete hizmet bekledikleri Demokrat hükûmeti zamanýnda, eski müstebitlerin dehþetli plânlarýyla Risale-i Nur’a karþý garazkârlarýn keyfine býrakmamak; býrakýlsa, Demokrat Hükûmeti aleyhinde büyük bir hýyanettir. Ve milletin teselli ümidini kýrmaktýr.
Benim Ankara’da bir vekilim Mustafa Sungur 17.11.950 tarihli çektiði telgrafta “Umum risalenin bize iadesine karar verilmiþ” diye müjde verdi ve âdil Adliye Vekili üç defa beraat verdiði ve þimdi de Sungur’un mektubuna göre, hem iadesine emir verildiðini ve þimdi telefonla yine haber vereceðim söyledikleri halde, bu on altý seneden beri aleyhimizde olan iftiralar ve jurnaller, hem Eskiþehir, hem Denizli Mahkemesinden bütün dosyalarý Afyon Mahkemesi mânâsýz toplamak ve af kanununun çýkmasýyla ve mahkemelerin beraat vermesiyle o mübarek eserleri o dosyalar içerisine karýþtýrarak çürütmek için mahzene atmak ve üç seneden beri bizi aldatan bazý eþhasa Nurlarýn iþlerini býrakmamak lâzým geliyor.
Baþbakan ve Adliye Bakanýna, bu gayet mühim meseleyi nazar-ý dikkatlerine arz ediyoruz.
Said Nursî