Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 54 By: hafiza aise Date: 04 Mart 2011, 16:12:43
54

Aziz, sýddýk ve mübarek kardeþlerim,

Evvelâ: Kardeþimiz Ýnebolu Hüsrevi Nazif Çelebi bana yazýyor ki: “Hizb-i Nûriye ve Salâvatýn neþrini bitirdikten sonra ne münasip ise neþredeceðim” diye soruyor.

Bence sizin tensibinizle Hastalar ve Ýhtiyarlar Lem’alarý ve On Yedinci Mektup olan çocuklarýn kýsacýk tâziyenamesi ve Yirmi Birinci Mektup (ihtiyarlara hizmet hakkýndaki kýsa mektubun) neþri münasiptir. Fakat Medresetü’z-Zehranýn erkâný, hangi cümle ve hangi fýkra münasip görürlerse kaldýrabilirler ve ýslah edebilirler. Ve daha kýsa baþka münasip risaleler varsa ilâve edebilirler. Bu mealde, kahraman Nazif’e çabuk cevap gönderiniz. Hakikaten, o kardeþimizin Cevþenü’l-Kebîri ve Hizb-i Nuriyeyi Salâvat ile beraber neþri, Nurculara ve ehl‑i imana büyük bir hizmettir. Cenâb-ý Hak herbir harfine mukabil ona ve yardýmcýlarýna bin sevap ihsan etsin. Âmin.

Saniyen: Yeni ehl-i hükûmet yavaþ yavaþ anlýyor ki, hakikî kuvvet Kur’ân’dadýr. Ve Ýslâmiyet uhuvvetiyle ve imanýn hakaikiyle tahribatçý düþmanlara karþý dayanabilirler.

Evet, bir tahripçi, yirmi tamirciyi telâþa düþürür ve bazan maðlûp edebilir. Koca Çin’i kendine tâbi yapan bir kuvveti, buradaki yirmi milyon Müslümana karþý âdetâ maðlûp bir vaziyette tecavüzden durduran, maddî kuvvetler, haricî-dahilî tedbirler, ittifaklar deðil, belki yalnýz Kur’ân ve imanýn hakikatleri, onlarýn en büyük kuvveti olan mâneviyat-ý kalbiyeyi tahribatlarýna karþý sed çekmesi ve mânevî yaralarýný tedavi etmesidir. Ve yeni hükûmetin Maarif Vekili bu hakikati hissetmiþ ki, seleflerine muhalif olarak, en ziyade iman hakikatlerinin neþrine, din derslerine ehemmiyet veriyor. Hattâ büyük bir ehemmiyetle, þimdi de Þark Darülfünunu—tâbirlerince Doðu Üniversitesi—için yüz bin lira tahsis edildiðini gazeteler yazmýþ.

Hem mezkûr hakikati, hem Ankara, hem Ýstanbul Üniversiteleri o dehþetli, tahribatçý kuvvete karþý hem vataný, hem gençliði kurtaracak hakaik-ý Kur’âniye ve imaniye olduðunu kat’iyen bildiler ki, Ankara’daki üniversiteliler 1700 imza ile Maarif Vekilinin din derslerini cebrî mekteplere koymasý için tebrik etmiþler. Ve Ýstanbul Üniversitesinde yeni hükûmetin en mühim bir rüknüne demiþler ki:

“Anadolu’da din lehinde kuvvetli bir cereyan var. Onlara da, solcular gibi bir derece meydan vermeyeceðiz” demesine mukabil, o üniversitenin mümessili, din neþriyatý yapanlar aleyhinde olduðu halde, o reise demiþ ki:

“Eðer dediðin o cereyan Risale-i Nur ise, ne siz ve ne de Avrupa onu maðlûp edemez.”

Bu mesele münasebetiyle, meslek ve meþrebime muhalif olarak Eski Said’in bir iki dakika kafasýný baþýma alarak diyorum ki:

Küfür ile iman ortasý yoktur. Bu memlekette Ýslâmiyete karþý komünist mücadelesi ortasý olamaz. Sað ve sol, ortasý, üç meslek icap ettirir. Eðer Ýngiliz, Fransýz deseler haklarý var. “Sað Ýslâmiyet, sol komünistlik, ortasý da Nasraniyet” diyebilirler. Fakat bu vatanda, küfr-ü mutlaka karþý iman ve Ýslâmiyetten baþka bir din, bir mezhep olamaz. Olsa, dini býrakýp komünistliðe girmektir. Çünkü hakikî bir Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasranî olamýyor. Olsa olsa dinsiz olup tam anarþist olur.

Ýnþaallah, Maarif ve Adliye Vekilleri gibi, sair erkânlar da bu ehemmiyetli hakikati tam anlayacaklar. Sað-sol tâbiri yerine, hak ve hakikat ve Kur’ân ve iman kuvvetine dayanýp bu vataný küfr-ü mutlaktan, anarþilikten, zýndýkadan ve onlarýn dehþetli tahribatlarýndan kurtarmaya çalýþmalarýný rahmet-i Ýlâhiyeden bütün ruh u canýmýzla niyaz ve rica ediyoruz.

• • •


radyobeyan