Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 65 By: hafiza aise Date: 03 Mart 2011, 15:37:21
65

Dindar ve hamiyetkâr ve vatanperver milletvekillerine þunu arz ediyorum:

Mekke-i Mükerremede Hacerü’l-Esved yanýnda hürmet için konulduðunu hacýlarýn gördükleri Zülfikar-ý Mu’cizât-ý Kur’âniye mecmuasýyla, Medine-i Münevverede de Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmýn kabri üzerinde konulduðunu gördükleri Asâ-yý Mûsâ mecmuasý gibi Risale-i Nur’un bir kýsým eczalarý, âlem‑i Ýslâmýn bizimle hakikî uhuvvetini temine vesile olduklarý halde, müsadere edilmek suretiyle dört seneden beri evrak-ý muzýrra gibi dosyalar içinde mahkeme mahzenlerinde çürütülmek suretiyle imhasýna çalýþýldýðý ve dört mahkeme beraatine ve serbestiyetine karar verdikleri ve biz de çok defa makamata istida  ile müracaat edip serbestiyetini istediðimiz ve hem Baþbakanýn “din propagandasý yüzünden þimdiye kadar bu vatana hiçbir zarar gelmediðini” söylediði halde, bu dindarlarýn serbestiyeti hakkýndaki kanunun tasdikinin tâcili ve takdimi lâzým gelirken tehir edilmesi, dindar meb’uslarýn nazar-ý millette “Kendilerine düþen en ehemmiyetli dinî vazifelerini yapmýyorlar” diye dindarlarýn bir telâþlarý var. Biz de telâþ ediyoruz ki, dahilî, gizli dinsizler ve komünizm hesabýna çalýþan hainler bu vaziyetten istifade etmemeleri için bu gelecek hakikati sizlere beyan etmeye hamiyyeten mecbur oldum. O hakikat de budur ki:

[Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikati ihtar]

Bugünlerde hastalýðým itibarýyla kýþýn pek þiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle, umumî bir hatanýn neticesinde hava ile zemin, zelzele ile fýrtýna ile gadab-ý Ýlâhîyi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir mânevî fýrtýnaya alâmet hissettim. Kalbime geldi ki: “Acaba yine Ýslâmiyet ve hakaik-i imaniye zararýna bir hatâ-yý umumî mi meydana geldi?” Âdetim olmadýðý halde ve dünya siyasetini terk ettiðim halde bu nokta için sordum: “Ne var? Cerideler ne haber veriyorlar?”

Bana dediler ki: “Din propagandasýný yapan dindarlarýn serbestiyet kanunu geri kalmýþ. Fakat solcular hakkýndaki kanunu tâcil edip tasdik etmiþler.”

Kalbime geldi ki: Bu vatan ve Ýslâmiyetin maslahatý, herþeyden evvel dindarlarýn serbestiyeti hakkýndaki kanunun hem tâcil, hem tasdik ve hem de çabuk mekteplerde tatbik edilmesi elzemdir. Çünkü bu tasdikle Rusya’daki kýrk milyona yakýn Müslümaný, hem dört yüz milyon âlem-i Ýslâmýn mânevî kuvvetini bir ihtiyat kuvveti olarak bu vatana kazandýrmakla beraber, komünistin mânevî tahribatýna karþý þimdiye kadar Rusun, Amerika ve Ýngilize karþý tecavüzünden ziyade bin senelik adavetinden dolayý en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezasý iken, o tecavüzü durduran, þüphesiz hakaik-i Kur’âniye ve imaniyedir. Öyleyse, bu vatanda herþeyden evvel o acip kuvvete karþý hakaik-i ve imaniyeyi bilfiil elde tutup dinsizliðin önüne kuvvetli bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî yapýlmasý lâzým ve elzemdir.

Çünkü dinsizlik Rusu, þimdiye kadar yarý Çin’i ve yarý Avrupa’yý istilâ ettiði halde, bize karþý tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakaik-i imaniye ve Kur’âniyedir. Yoksa, Ruslarýn tahribat nevinden mânevî kuvvetlerine karþý adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malýný peþkeþ çeken ve hevesli gençlere ehli namusun kýzlarýný ve ailelerini mübah kýlan ve az bir zamanda Avrupa’nýn yarýsýný elde eden bir kuvvete karþý, ancak ve ancak mânevî bombalar lâzým ki, o da hakaik-i Kur’âniye ve imaniye atom bombasý olup o dehþetli solculuk cereyanýný durdursun. Yoksa, adliye vasýtasýyla yüzden birine verilen maddî ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.

Onun için, dindar milletvekilleri bu tacili lâzým gelen hakikati tehir etmelerinden, çok defa tecrübelerle gördüðümüz gibi bu defa da küre-i hava þiddetli soðuðu ile buna itiraz ediyor.

Ýki dehþetli Harb-i Umumînin neticesinde beþerde hasýl olan bir intibah-ý kavî ve beþerin tam uyanmasý cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaþamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hýristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlaký kýran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklý ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kýlýç çekemez.

Said Nursî


radyobeyan