Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 74 By: hafiza aise Date: 03 Mart 2011, 14:44:30
74

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ    اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَداً دَاۤئِمًا

Aziz, sýddýk kardeþlerim,

Evvelâ: Hem geçmiþ, hem gelecek, hem maddî, hem mânevî bayramlarýnýzý ve mübarek gecelerinizi bütün ruh u canýmla tebrik ve ettiðiniz ibadet ve dualarýn makbuliyetini rahmet-i Ýlâhiyeden bütün ruh u canýmýzla niyaz edip, isteyip, o mübarek dualara âmin deriz.

Saniyen: Hem çok defa mânevî, hem çok cihetlerden ehemmiyetli iki suallerine mahrem cevap vermeye mecbur oldum.

Birinci Sualleri: Niçin eskiden Hürriyetin baþýnda siyasetle hararetle meþgul oluyordun, bu kýrk seneye yakýndýr ki bütün bütün terk ettin?

Elcevap: Siyaset-i beþeriyenin en esaslý bir kanun-u esasîsi olan, “Selâmet-i millet için fertler feda edilir. Cemaatin selâmeti için eþhas kurban edilir. Vatan için herþey feda edilir” diye, bütün nev-i beþerdeki þimdiye kadar dehþetli cinayetler bu kanunun su-i istimalinden neþ’et ettiðini kat’iyen bildim. Bu kanun-u esasî-yi beþeriye, bir hadd-i muayyenesi olmadýðý için çok su-i istimale yol açmýþ. Ýki Harb-i Umumî, bu gaddar kanun-u esasînin su-i istimalinden çýkýp bin sene beþerin terakkiyatýný zîr ü zeber ettiði gibi, on câni yüzünden doksan mâsumun mahvýna fetva verdi. Bir menfaat-i umumî perdesi altýnda þahsî garazlar, bir câni yüzünden bir kasabayý harap etti. Risale-i Nur bu hakikati bazý mecmua ve müdafaatta ispat ettiði için onlara havale ediyorum.

Ýþte, beþeriyet siyasetlerinin bu gaddar kanun-u esasîsine karþý, Arþ-ý Âzamdan gelen Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyandaki bu gelen kanun-u esasîyi buldum. O kanunu da þu âyet ifade ediyor:

وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى 1

مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى اْلاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا 2


Yani, bu iki âyet, bu esasý ders veriyor ki: “Bir adamýn cinayetiyle baþkalar mes’ul olmaz. Hem bir mâsum, rýzasý olmadan, bütün insana da feda edilmez-kendi ihtiyarýyla, kendi rýzasýyla kendini feda etse, o fedakârlýk bir þehadettir ki, o baþka meseledir” diye, hakikî adalet-i beþeriyeyi te’sis ediyor. Bunun tafsilâtýný da Risale-i Nur’a havale ediyorum.

Ýkinci sual: Sen eskiden þarktaki bedevî aþâirde seyahat ettiðin vakit, onlarý medeniyet ve terakkiyata çok teþvik ediyordun. Neden kýrk seneye yakýndýr medeniyet-i hâzýradan “mim’siz” diyerek hayat-ý içtimaiyeden çekildin, inzivaya sokuldun?

Elcevap: Medeniyet-i hâzýra-i garbiye, semavî kanun-u esasîlere muhalif olarak hareket ettiði için seyyiatý hasenatýna, hatâlarý, zararlarý, fâidelerine râcih geldi. Medeniyetteki maksud-u hakikî olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayat-ý dünyeviye bozuldu. Ýktisat, kanaat yerine israf ve sefahet; ve sa’y ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çaldýðýndan, biçare beþeri hem gayet fakir, hem gayet tembel eyledi. Semavî Kur’ân’ýn kanun-u esasîsi,

كُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا 3   لَيْسَ لِـْلإِنْسَانِ إِلاَّ مَا سَعٰى 4


ferman-ý esasîsiyle, “beþerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve sa’ye gayrette olduðunu ve onunla beþerin havas, avâm tabakasý birbiriyle barýþabilir” diye Risale-i Nur bu esasý izaha binaen, kýsa bir iki nükte söyleyeceðim:

Birincisi: Bedevîlikte beþer üç dört þeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtýný tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Þimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzýrasý, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatý tehyiç ve havâic-i gayr-ý zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, þimdiki o medenî insanýn tam muhtaç olduðu dört hâcâtý yerine, yirmi þeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtý tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalýr. Demek, bu medeniyet-i hâzýra insaný çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beþeri zulme, baþka haram kazanmaya sevk etmiþ. Biçare avâm ve havas tabakasýný daima mübarezeye teþvik etmiþ. Kur’ân’ýn kanun-u esasîsi olan “vücub-u zekât, hurmet-i riba” vasýtasýyla avâmýn havassa karþý itaatini ve havassýn avâma karþý þefkatini temin eden o kudsî kanunu býrakýp burjuvalarý zulme, fukaralarý isyana sevk etmeye mecbur etmiþ. Ýstirahat-i beþeriyeyi zîr ü zeber etti.

Ýkinci nükte: Bu medeniyet-i hâzýranýn harikalarý, beþere birer nimet-i Rabbaniye olmasýndan, hakikî bir þükür ve menfaat-i beþerde istimali iktiza ettiði halde, þimdi görüyoruz ki, ehemmiyetli bir kýsým insaný tembelliðe ve sefahete ve sa’yi ve çalýþmayý býrakýp istirahat içinde hevesatý dinlemek meylini verdiði için, sa’yin þevkini kýrýyor. Ve kanaatsizlik ve iktisatsýzlýk yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevk ediyor.

Meselâ, Risale-i Nur’daki Nur Anahtarýnýn dediði gibi, radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ý beþeriyeye sarf edilmekle bir mânevî þükür iktiza ettiði halde, beþte dördü hevesata, lüzumsuz, mâlâyâni þeylere sarf edildiðinden, tembelliðe, radyo dinlemekle heveslenmeye sevk edip sa’yin þevkini kýrýyor. Vazife-i hakikiyesini býrakýyor.

Hattâ çok menfaatli olan bir kýsým harika vesait, sa’y ve amel ve hakikî maslahat-ý ihtiyac-ý beþeriyeye istimali lâzým gelirken, ben kendim gördüm, ondan bir ikisi zarurî ihtiyâcâta sarf edilmeye mukabil, ondan sekizi keyif, hevesat, tenezzüh, tembelliðe mecbur ediyor. Bu iki cüz’î misale binler misaller var.

Elhasýl: Medeniyet-i garbiye-i hâzýra, semavî dinleri tam dinlemediði için, beþeri hem fakir edip ihtiyacatý ziyadeleþtirmiþ. Ýktisat ve kanaat esasýný bozup israf ve hýrs ve tamahý ziyadeleþtirmeye, zulüm ve harama yol açmýþ.

Hem beþeri vesait-i sefahete teþvik etmekle, o biçare muhtaç beþeri tam tembelliðe atmýþ, sa’y ve amelin þevkini kýrýyor. Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü fâidesiz zayi ediyor.

Hem o muhtaç ve tembelleþmiþ beþeri, hasta etmiþ. Su-i istimal ve israfatla yüz nevi hastalýðýn sirayetine, intiþarýna vesile olmuþ.

Hem üç þiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve ölümü her vakit hatýra getiren kesretli hastalýklar ve dinsizlik cereyanlarýnýn o medeniyetin içlerine yayýlmasýyla intibaha gelip uyanmýþ beþerin gözü önünde ölümü idam-ý ebedî suretinde gösterip her vakit beþeri tehdit ediyor, bir nevi cehennem azâbý veriyor.

Ýþte bu dehþetli musibet-i beþeriyeye karþý Kur’ân-ý Hakîmin dört yüz milyon talebesinin intibahýyla ve içinde semavî, kudsî kanun-u esasîleriyle bin üç yüz sene evvel gösterdiði gibi, yine bu dört yüz milyonun kendi kudsî esasî kanunlarýyla beþerin bu üç dehþetli yarasýný tedavi etmesini; ve eðer yakýnda kýyamet kopmazsa, beþerin hem saadet-i hayat-ý dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ý uhreviyesini kazandýracaðýný; ve ölümü, idam-ý ebedîden çýkarýp âlem-i nura bir terhis tezkeresi göstermesini; ve ondan çýkan medeniyetin mehasini, seyyiatýna tam galebe edeceðini; ve þimdiye kadar olduðu gibi dinin bir kýsmýný, medeniyetin bir kýsmýný kazanmak için rüþvet vermek deðil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir yardýmcý edeceðini, Kur’ân-ý Mu’cizi’l-Beyânýn iþârât ve rumuzundan anlaþýldýðý gibi, rahmet-i Ýlâhiyeden þimdiki uyanmýþ beþer bekliyor, yalvarýyor, arýyor.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Said Nursî


1  En’âm Sûresi, 6:164; Ýsrâ Sûresi, 17:15; Fâtýr Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi, 39:7.

2  Mâide Sûresi, 5:32.

3 “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” A’râf Sûresi, 7:31.

4  “Ýnsan için ancak çalýþtýðýnýn karþýlýðý vardýr.” Necm Sûresi, 53:39.


radyobeyan