Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Neccarzade By: armi Date: 24 Mayýs 2009, 18:32:02
Anadolu’da yetiþen büyük velîlerden. Ýsmi Mustafa Rýdâüddîn, babasýnýnki Ýbrâhim’dir. 1679 (H.1090) senesinde Þebinkarahisar’da doðdu. 1746 (H.1159) senesinde Ýstanbul'da vefât etti. Kabri Beþiktaþ'ta Sinan Paþa Câmii yanýndadýr.

Neccârzâde doðmadan önce babasý Ýbrâhim Efendiye rüyâsýnda bir zât; “Allahü teâlâ sana sâlih bir evlâd verecek. Bu evlâdýn âlim ve ârif bir zât olacak. Çok evliyâ ve sâlih müslüman yetiþtirecektir. Doðduðu zaman ismini Mustafa koyunuz ve iyi yetiþmesi için çok gayret ediniz.” demiþti. Bunun üzerine o doðunca babasý ismini Mustafa koydu. Yetiþmesinde büyük bir dikkat ve titizlik gösterdi.

Babasý Ýbrâhim Efendi, Neccârzâde doðduktan bir müddet sonra Ýstanbul’a yerleþerek saray topçularý arasýna girdi. Fen ilimlerine vâkýf olan bu zât, seferler sýrasýnda bilgisiyle hizmette bulunduðu gibi, köprülerin kurulmasýna da nezâret etmiþtir. Bu sebeple kendisine marangoz mânâsýnda, Neccâr, oðluna da Neccârzâde lakabý verilmiþtir.

Neccârzâde Mustafa Efendinin yetiþmesine babasý çok önem verdi. Ömrünün son günlerinde ona þöyle nasîhat ve vasiyet etti: “Aman evlâdým ilim öðren. Annen seni iþe verirse kabûl etme. Zîrâ sen büyük hizmetler için yaratýldýn. Ýlimde ve mârifette yüksek mertebelere çýkacaksýn. Bu hususta çok gayretli ve dikkatli ol!” Babasý vefât edince, annesi onu bir iþe vermek istedi. Fakat o, babasýnýn vasiyetine uyarak ilim tahsîline baþladý. Zamânýn âlimlerinden ilim öðrenip, kýsa zamanda yetiþti. On yedi yaþýnda Beþiktaþ'taki Sinân Paþa Câmii yanýndaki medresede ders vermeye baþladý. Bu müderrisliði sýrasýnda, Üsküdar’da Azîz Mahmûd Hüdâî hazretlerinin dergâhýnda insanlarý irþâd ve terbiye ile meþgûl olan Yâkûb Efendinin babasý Odabaþý Þeyhi diye tanýnan Þeyh Fenâî Efendinin derslerine ve sohbetlerine devâm etti. Kýsa zamanda ilerledi. Bu hocasýndan Celvetiyye yolunun âdâbýný öðrendi ve icâzet aldý. Bu esnâda Mustafa Efendi kendisinden önce bu yola girmiþ olanlarý geçip, akranlarýnýn vasfýný bile duymadýðý derecelere kavuþtu.

Fenâî Efendi bir neþeli vakitlerinde Mustafa Efendinin kýymetini bildirmek için ona hitâben; “Gözümün nûru Mustafa Efendi! Ýnþâallah, siz öyle bir rehber olursunuz da, inci, cevher olan hikmetli sözleriniz büyük küçük herkesin kulaðýna küpe olur.” buyurdu. Zaman zaman, Mustafa Efendide yüksek hallerin meydana geleceði müjdesini tekrar ederdi.

Neccârzâde Mustafa Efendi, daha sonra Beþiktaþ Mevlevîhâne Þeyhi Memiþ Efendinin sohbetlerine devâm etti. Ondan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mesnevî'sinin ince ve derin mânâlarýný öðrendi. Neccârzâde Mustafa Efendi, hep ilimle meþgûl olup, dünyâya ve dünyâ malýna gönül vermedi. Kanâat ve tevekkül yolunu tuttu. Çok güzel hattý vardý ve geçimini kitap yazmakla saðlardý. Bunun yanýnda kalbi Allahü teâlâ ile meþgûl olup, zâhirini, dýþýný dînin emir ve yasaklarýna uymakla süslemiþti. Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesinden kýl payý ayrýlmaz, farz, vâcib ve nâfileleri yerine getirmekte çok gayretliydi. Sinan Paþa Câmiinde imâmlýk, müezzinlik yaptý ve vâz etti. Bu hizmetlerinden sonra o sýralarda Rusya üzerine açýlan sefere katýlýp Moskoflara karþý cihâd etti. Bu cihâdda zafer kazanýp dönerken Edirne’de Arabzâde Hacý Muhammed Ýlmî Efendinin sohbetlerinde bulundu. Ondan Müceddidiyye yolundan icâzet aldý. Ötedenberi bu yolda yetiþmek ve bu yolun feyzlerine kavuþmak için cân atýyordu. Hocasýndan mutlak icâzet alýp, irþâda me’zun oldu. Böylece tasavvufda asýl üstünlük ve olgunluklara kavuþtu. Ýlâhî sýrlara ve mârifetlere mazhâr oldu.

Müceddidiyye yolundaki hocasý Muhammed Hacý Ýlmî Efendi, Ebû Abdullah Muhammed Semerkandî’nin talebesi idi. Bu zât Ahmed-i Yekdest Cüryânî’nin talebesi idi. Ahmed Yekdest Cüryânî ise, Ýmâm-ý Rabbânî hazretlerinin mübârek evlâdý Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin önde gelen talebesindendi.

Arabzâde Ýlmî Efendi, Neccârzâde’ye tasavvufda Müceddidiyye yolundan icâzet verirken, tevâzû göstererek lâyýk olmadýðýný söyleyince; “Evlâdým bunu biz tâyin etmedik, bu yolun büyüklerinin iþâreti ile senin buna liyâkatin bildirildi. Emr edilene uy” dedi. Neccârzâde Edirne’de bir sene kaldýktan sonra Ýstanbul’a döndü. Beþiktaþ’da Sinân Paþa Câmii yanýnda bir arsa satýn alýp burada bir mescid yaptýrdý. Burada Müceddidiyye yolunun yüksek mârifetlerini yaydý. Ýnsanlara rehberlik etti. Ýlim, irfân ve Hak âþýklarýna Allahü teâlânýn dînini öðretti. Ýslâm ahlâkýnýn yayýlmasýna, insanlarýn refah ve saâdete kavuþmasýna hizmet etti. Sadrâzam Hekimbaþý Nûh Efendinin oðlu Ali Paþanýn Altý-mermerde Cerrah Paþa Hastahânesi karþýsýndaki câmi 1734’de yapýlýnca, buranýn ilk vâizi oldu. Ahmed Yekdest Cüryânî’nin talebesinden Eðrikapý’da Karamânî mescidi imâmý Tatar Ahmed Efendi ile sohbetleri meþhûrdur.

Neccârzâde 1740 (H.1153) senesinde hacca gitti. Bu sýrada Tuhfet-ül-Ýrþâd adlý dîvânýnda toplanan güzel þiirlerini yazdý. Peygamber efendimiz için yazdýðý na’t-ý þerîf ve medh ü senâ için yazdýðý þiirler birer þâheserdir. Hac farizasýný yerine getirdikten sonra Cumâ kaptanýn gemisiyle yanýnda bâzý dostlarý ve talebeleri ile birlikte Hicâz’dan Ýstanbul’a dönmek üzere yola çýktý. Yolculuklarý sýrasýnda Mýsýr’a uðradýlar. Mýsýr vâlisi Hekimoðlu Ali Paþa Neccârzâde’yi hürmetle karþýlayýp, bir dâire tahsîs etti. Sonra sarayýna dâvet edip çok ikrâmda bulundu. Sohbetini dinleyip duâsýný aldý. Bu sohbeti sýrasýnda söylediði bir þiir þöyledir:

“Yâ Rab tarîk-i vuslata emn ü emân ver!
Hasretkeþ-i zemân-ý visâlim zemân ver!
Râh-ý Rýzâ’da merd-i garîb etme bendeni
Çâbük-süvâr-ý þevki bana hem-inân ver.”

Ýstanbul’a döndükten sonra yine Beþiktaþ’da ikâmet edip, vefâtýna kadar nasîhatlarýna ve sohbetlerine devâm etti. Tuhfet-ül-Ýrþâd adlý dîvâný meþhûrdur. Ebû Abdullah Semerkandî’nin Muhtasar-ül-Vilâye kitabýný Fârisî’den Türkçe’ye tercüme etmiþtir. Tövbe ile ilgili Arabî bir kitab da yazmýþtýr.

TÖVBE ETMEK

Neccarzâde buyurdu ki: “Bütün müslümanlarýn günahlarýna tövbe etmesi lâzým ve zarûrîdir. Ölünceye kadar dâimâ tövbe ve istiðfâr etmek lâzýmdýr. Allahü teâlâ Kur’ân-ý kerîmde müminlerin tövbe etmesini emr buyuruyor. Ýstiðfârdan murâd tövbedir. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm hadîs-i þerîfde buyurdu ki:

“Allahü teâlâya tövbe ediniz. Ben her gün yüz defâ tövbe ediyorum.” Mahlûkâtýn efendisi hiç günâhý olmadýðý, mâsûm ve pâk olduðu hâlde böyle yaparsa biz her hâlükârda tövbe ve istiðfâra muhtâcýz. Sonra kul hayâtý boyunca günâh ve kusûrdan, gafletten ve yüksek makamlardan mahrûm kalma hâllerinden kurtulamaz. Tövbe ile ilgili diðer bir incelik de þudur ki: Bütün günâhlarý terkedip hakîkî tövbe etmedikçe noksan yapýlan tövbe kemâle ermek için kâfî gelmez. Çünkü günâhlar sebebiyle kalbde hâsýl olan karartýlar ve lekeler, Allah yolunda ilerlemeye mâni olurlar. Bütün günâhlara tövbe etmek lâzýmdýr.”

1) Eshâb-ý Kirâm; (6. Baský) s.365
2) Menkýbe-i Evliyâiyye fî Ahvâl-i Ridâiyye (Ahmed Nüzhet Efendi, Esad Efendi Kütüphânesi, No:1752, vr.4b
3) Esmâ-ül-Müellifîn; c.2, s.446
4) Mu’cem-ül-Müellifîn; c.12, s.265
5) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.309

Ynt: Neccarzade By: Bilal2009 Date: 08 Aðustos 2015, 23:38:12
Esselamü aleyküm ve rahmetüllah,  Bizler nasuh tevbesine sarýlýp kalbimize estaðfirullah demeyi ogrenmeliyiz.  Rabbim ( celle celaluhu ) nasuh tevbesi edenlerden eylesin.
Ynt: Neccarzade By: mevlüde06 Date: 09 Aðustos 2015, 02:29:08
Ve aleykumusselam ve rahmetulalh; amin inşAllah kardeşim.Rabbim tevbeden gafil eylemesin  bizleri inşAllah..


Tövbe ile ilgili diğer bir incelik de şudur ki: Bütün günâhları terkedip hakîkî tövbe etmedikçe noksan yapılan tövbe kemâle ermek için kâfî gelmez. Çünkü günâhlar sebebiyle kalbde hâsıl olan karartılar ve lekeler, Allah yolunda ilerlemeye mâni olurlar. Bütün günâhlara tövbe etmek lâzımdır.”

Ynt: Neccarzade By: Sevgi. Date: 13 Ekim 2020, 03:15:50
Aleyküm Selâm. Bu güzel faydalý bilgileri bizlerle paylaþtýðýnýz için Allah sizlerden razý olsun

radyobeyan