Mektup no 95 By: hafiza aise Date: 02 Mart 2011, 13:58:11
95
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Mahkeme Reisine,
Pek çok uzun ve mazlumâne macera-yý hayatýma dair þu gayet kýsa ifademi dinlemenizi rica ediyorum. Yirmi sekiz sene emsalsiz ihanetlerin, tarassutlarýn, hapislerin ileri sürdükleri sebeplerinden,
Birincisi: Beni “Rejimin aleyhindedir” diye ittiham etmiþler. Buna cevaben deriz ki:
Her hükûmette muhalifler bulunur. Âsâyiþe, emniyete iliþmemek þartýyla herkes vicdanýyla, kalbiyle kabul ettiði bir metodu, bir fikri ile mes’ul olamaz. Çünkü dininde en mutaassýp ve cebbar bir hükûmet olan Ýngilizlerin yüz sene hâkimiyeti altýnda bulunan yüz milyondan ziyade Müslümanlar, Ýngilizlerin küfrî rejimlerini Kur’ân ile reddettikleri ve kabul etmedikleri halde, Ýngiliz mahkemeleri þimdiye kadar onlara o cihette iliþmemiþtir. Hem bu millette ve bu hükûmet-i Ýslâmiye içinde eskiden beri bulunan Yahudiler ve Nasranîler, bu milletin dinine ve kudsî rejimlerine muhalif ve zýt ve muteriz olduklarý halde, hiçbir zaman mahkeme, kanunlarýyla onlara o cihette iliþmemiþtir.
Hem Hazret-i Ömer (r.a.) hilâfeti zamanýnda bir âdi Hýristiyanla mahkemede beraber muhakeme olmuþlar. Halbuki o âdi Hýristiyan, Müslümanlarýn hem mukaddes rejimlerine, hem dinlerine, hem kanunlarýna muhalif iken, o mahkemede onun hali nazara alýnmamasý gösteriyor ki, mahkeme hiçbir cereyana âlet olamaz, hiçbir tarafgirlik içine giremez ki, Halife-i Rû-yi Zemin, âdi bir kâfirle muhakeme olmuþlar.
Ýþte, ben de yüzer âyât-ý Kur’âniyeye istinaden Kur’ân’ýn kudsî kanunlarýnýn yerine, medeniyetin bozuk kýsmýndan anarþilik hesabýna ve bir nevi bolþeviklik namýna istibdad-ý mutlak mânâsýnda Cumhuriyetteki hürriyet perdesi altýnda dindarlar hakkýnda eþedd-i zulme âlet olabilen muvakkat bir rejime, deðil yalnýz ben, belki bütün ehl-i vicdan muhaliftir. Hem muhalefet, hiçbir hükûmette bir suç sayýlmýyor.
Ýkincisi: Âsâyiþi bozmak, emniyeti ihlâl etmek ihtimali bahanesiyle otuz sene cezayý bana çektirdiler. Buna cevaben deriz ki:
Mahkemenin tahkikatýyla hem beþ yüz bin fedakâr Nur talebeleri bulunduðu halde, hem yirmi sekiz sene zarfýnda bu kadar zâlimâne ihanetlere mâruz olduðumuz halde, Nurcularla alâkadar olan altý vilâyet, altý mahkeme hiçbir vukuatýný kaydedememeleri, gösterememeleri ispat ediyor ki, Nurcular âsâyiþin muhafýzlarýdýrlar. Ýman dersiyle herkesin kafasýnda bir yasakçýyý býrakýyorlar. Âsâyiþi muhafaza ediyorlar. Ve üç vilâyetin insaflý zabýtalarý bunu tasdik etmiþler.
Üçüncüsü: “Dini siyasete âlet yapmak istiyor” diye beni suçlu yapýyorlar. Sebilürreþad’ýn 116. sayýsýndaki “Hakikat Konuþuyor” namýndaki makalem buna kat’î bir cevaptýr. O makalenin kýsaca hülâsasý þudur:
Elcevap: Bütün dünyasýný, hattâ lüzum olsa kendi þahsî âhiretini dine feda etmeye bütün hayatý þehadet eden ve otuz beþ seneden beri siyaseti terk eden ve beþ mahkeme bu meseleye dair kat’î delil bulamadýðý halde seksen yaþýný geçmiþ, kabir kapýsýnda, hem dünyada hiçbir þeye mâlik olmayan bir adam hakkýnda “dini siyasete âlet yapýyor” diyenler, yerden göðe kadar haksýzdýrlar, insafsýzdýrlar. Hem bu iftiralarýyla beraber, o adam hakkýnda güya âsâyiþi ve emniyeti ihlâl etmek istiyor, diyorlar. Halbuki o adamýn Kur’ân-ý Hakîmden aldýðý hakikat dersi ve talebelerine verdiði ders þudur:
Bir hanede veya bir gemide birtek mâsum, on câni bulunsa, adalet-i Kur’âniye o mâsumun hakkýna zarar vermemek için, o haneyi yakmasýný ve o gemiyi batýrmasýný men ettiði halde, dokuz mâsumu birtek câni yüzünden mahvetmek suretinde o haneyi yakmak ve o gemiyi batýrmak, en azîm bir zulüm, bir hýyanet, bir gadir olduðundan, dahilî âsâyiþi ihlâl suretinde, yüzde on cani yüzünden doksan masumu tehlike ve zararlara sokmak, adalet-i Ýlâhiye ve hakikat-i Kur’âniye ile þiddetle men edildiði için, biz bütün kuvvetimizle, o ders-i Kur’ânî itibarýyla, âsâyiþi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliyoruz.
Bu üç dört madde ile bizi ittiham edenler ve lüzumsuz, mahkemeleri bizimle meþgul eden gizli düþmanlarýmýz, þüphe yoktur ki, onlar ya siyaseti dinsizliðe âlet etmek istiyorlar veya komünist perdesi altýnda bu mübarek vatanda, bilerek veya bilmeyerek anarþiliði yerleþtirmek istiyorlar. Çünkü, bir Müslüman Ýslâmiyet dairesinden çýksa, mürted ve anarþist olur, hayat-ý içtimaiyeye zehir hükmüne geçer. Çünkü anarþi hiçbir hakký tanýmaz, insaniyet seciyelerini canavar hayvanlarýn seciyesine çevirir. Âhir zamanda gelecek Ye’cüc ve Me’cücün komitesi, anarþistler olduðuna Kur’ân iþaret ediyor.
Said Nursî