Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 98 By: hafiza aise Date: 02 Mart 2011, 12:57:23
98

Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatýmýza ait bir hakikat

Bu vatanda þimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diðeri Ýttihad-ý Ýslâmdýr.

Ýttihad-ý Ýslâm Partisi, yüzde altmýþ, yetmiþi tam mütedeyyin olmak þartýyla, þimdiki siyaset baþýna geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalýþabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i Ýslâmiye zedelenmesiyle ve þimdiki siyasetin cinayetine karþý dini siyasete âlet etmeye mecbur olacaðýndan, þimdilik o parti baþa geçmemek lâzýmdýr.

Halk Partisi ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüþvet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazý memurlara verdikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinâyatýyla baþkalarýn cinâyâtý ve Ýttihatçýlarýn ve mason kýsmýnýn seyyiatlarý da o partiye yükletildiði halde, Demokratlara bir cihette galip hükmündedirler. Çünkü ubudiyetin noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrutçuluklar çoðalýr. Bu benlik zamanýnda, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlýk olduðu halde, bir hâkimiyet, bir aðalýk, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kýsým memurlara rüþvet olarak verdiði için, bütün o acip cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neþriyatýyla beraber bana yapýlan muamelelerinden hissettim ki, bir cihette mânen Demokratlara galip geliyorlar. Halbuki, Ýslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i þerifte 1 سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ yani, “Memuriyet, emirlik ise, reislik deðil, millete bir hizmetkârlýktýr.” Demokratlýk, hürriyet-i vicdan, Ýslâmiyetin bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa þahsa geçer. Ýstibdad, mutlak keyfî olur.

Millet Partisi ise: Eðer Ýttihad-ý Ýslâmdaki esas olan Ýslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezc olmuþ bir millet olsa, o Demokratýn mânâsýndadýr, dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur. Frenk illeti tâbir ettiðimiz ýrkçýlýk, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i Ýslâmý parçalamak için içimize bu frenk illetini aþýlamýþ. Fakat bu hastalýk ve fikir, gayet zevkli ve câzibedar bir hâlet-i ruhiye verdiði için, pek çok zararlarý ve tehlikeleriyle beraber, zevk hatýrý için her millet cüz’î-küllî bu fikre iþtiyak gösteriyorlar.

Þimdiki terbiye-i Ýslâmiyenin za’fiyetiyle ve terbiye-i medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak baþýna geçerse, ekseriyet teþkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu hakikî Türk olan ve yüzde yetmiþi baþka unsurlardan olanlar, hem hakikî Türklerin, hem hâkimiyet-i Ýslâmiyenin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar. Çünkü, Ýslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan bu âyet-i kerime,

وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى dýr. Yani, “Birisinin günahýyla baþkasý muahaze ve mes’ul olmaz.”

Halbuki, ýrkçýlýk damarýyla, bir adamýn cinayetiyle mâsum bir kardeþini, belki de akrabasýný, belki de aþiretinin efradýný öldürmekte kendini haklý zanneder. O vakit hakikî adalet yapýlmadýðý gibi, þiddetli bir zulüm de yol bulur. Çünkü “Bir mâsumun hakký, yüz câniye feda edilmez” diye Ýslâmiyetin bir kanun-u esasîsidir.

Bu ise çok ehemmiyetli bir mesele-i vataniyedir. Ve hâkimiyet-i Ýslâmiyeye büyük bir tehlikedir.

Mâdem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve câzibedar nokta-i istinadlarýna mukabil, daha ziyade maddî ve mânevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i Ýslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz. Yoksa, sizin yapmadýðýnýz eskiden beri cinayetleri nasýl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçýlar ýrkçýlýðý elde edip tam sizi maðlûp etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim. Ve Ýslâmiyet namýna telâþ ediyorum.

Hâþiye: Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunlarý ve su-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî meselesini ve aðýr cezalarýný dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i Ýslâm nazarýnda Demokratlarý düþürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düþünüyorum:

Nasýl ezan-ý Muhammediyenin (a.s.m.) neþriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduðu gibi, öyle de, Ayasofya’yý da beþ yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i Ýslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i Ýslâmýn hüsn-ü teveccühünü kazandýran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzýr cihetini bulamadýklarý ve beþ mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalý. O vakit âlem-i Ýslâmýn teveccühünü kazandýklarý gibi, baþkalarýnýn zâlimane kabahati de onlara yüklenmez fikrindeyim.

Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatlarýn hatýrlarý için, otuz beþ seneden beri terk ettiðim siyasete bir iki gün baktým ve bunu yazdým.


Said Nursî

Ve bu hakikate yakinen þahid olup tasdik eden Risale-i Nur talebeleri:

Mehmed Çalýþkan, Mustafa Acet, Hamza,

Sadýk, Halim, Raþid, Ahmed Hüsrev,

Sungur, Tahirî, Nuri ve saire


1  “Milletin efendisi, onlara hizmet edendir.” el-Maðribî, Câmiu’þ-Þeml, 1:450, Hadis no: 1668; el-Aclûnî, Keþfü’l-Hafâ, 2:463

radyobeyan