Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 100 By: hafiza aise Date: 02 Mart 2011, 12:44:34
100

[Baðdat’ta çýkan ed-Difa gazetesinin muharriri Ýsa Abdülkadir’in Arabî makalesinin tercümesi.]

Baðdat’ta çýkan ed-Difa gazetesi Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki:

Türkiye’deki Nur talebelerinin Ýhvan-ý Müslimîn cemiyeti ile alâkalarý nedir, ne münasebeti var? Hem farklarý nedir? Türkiye’deki Nur talebeleri, Mýsýr’da ve bilâd-ý Arapta Ýhvan-ý Müslimîn namýnda ittihad-ý Ýslâma çalýþan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mýdýr? Ben de cevap veriyorum ki:

Nur talebelerinin ve Ýhvan-ý Müslimîn Cemiyetinin gerçi maksatlarý, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ý Ýslâm dairesinde Müslümanlarýn saadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerinin beþ altý cihetle farklarý var:

Birinci fark: Nur talebeleri siyasetle iþtigal etmez, siyasetten kaçýyorlar. Eðer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapýyorlar, tâ ki siyaseti dinsizliðe âlet edenlere karþý dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut deðil.

Ýhvan-ý Müslimîn ise, memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iþtigal ediyorlar ve siyasî cemiyet de teþkil ediyorlar.

Ýkinci fark: Nurcular, Üstadlarýyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur deðiller. Kendilerini Üstadlarýyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki koca bir memleket bir dershane hükmünde, Risale-i Nur kitaplarý onlarýn eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir risale, bir Said hükmüne geçer.

Hem ellerinden geldiði kadar ücretsiz istinsah ederler. Muhtaçlara mukabelesiz1 veriyorlar ki, okusunlar ve dinlesinler. Bu suretle büyük bir memleket büyük bir dershane hükmünde oluyor.

Ýhvan-ý Müslimîn ise, umumî merkezlerde mürþid ve reisleriyle görüþmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler. Ve o umumî cemiyetin þubelerinde de  mir alýrlar.

Hem umumî merkezlerde çýkan ceride ve mecellelerin fiyatýný verip, alýp, onlardan ders alýyorlar.

Üçüncü fark: Nur talebeleri, aynen, âli bir medresenin ve bir üniversite darülfünununun talebeleri gibi, ilmî muhabere vasýtasýyla ders alýyorlar. Büyük bir vilâyet bir medrese hükmüne geçer. Birbirini görmedikleri, tanýmadýklarý ve uzak olduklarý halde birbirine ders veriyorlar ve beraber ders okuyorlar.

Amma Ýhvan-ý Müslimîn ise, memleketleri ve vaziyetleri iktizasýyla mecelleleri ve kitaplarý çýkarýyorlar, aktar-ý âleme neþrediyorlar; onunla birbirini tanýyýp ders alýyorlar.

Dördüncü fark: Nur talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bilâd-ý Ýslâmiyede intiþar etmiþler ve çoklukla vardýrlar. Bu intiþarlarýnda ayrý ayrý hükûmetlerde bulunduklarý halde hükûmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu’ edip toplansýnlar ve çalýþsýnlar. Çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadýðýndan hükûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.

Amma Ýhvan-ý Müslimîn ise, vaziyetleri itibarýyla siyasete temas etmeye ve cemiyet teþkiline ve þubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarýndan, bulunduklarý yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtýrlar. Ve Nurcular gibi bilinmiyor deðiller. Ve bu esas üzerine, kendilerine umumî merkezleri olan Mýsýr’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Ürdün’de, Sudan’da, Maðrib’de ve Baðdat’ta çok þubeler açmýþlar.

Beþinci fark: Nur talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi sekiz yaþýndaki, camilerde Kur’ân okumak için elifbâyý ders almakta olan çocuklardan tut, tâ seksen, doksan yaþýndaki ihtiyarlara varýncaya kadar kadýn erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ büyük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumandana kadar taifeler Nurcularda var. Bütün Nurcularýn bu çok taifelerinin umumen bütün maksatlarý, Kur’ân-ý Mecîdin hidayetinden ve hakaik-i imaniye ile nurlanmaktan ibarettir. Bütün çalýþmalarý ilim ve irfan ve hakaik-i imaniyeyi neþretmektir. Bundan baþka birþeyle iþtigal ettikleri bilinmiyor. Yirmi sekiz seneden beri dehþetli mahkemeler dessas ve kýskanç muarýzlar, bu kudsî hizmetten baþka onlarda bir maksat bulamadýklarý için onlarý mahkûm edemiyorlar ve daðýtamýyorlar. Ve Nurcular, müþterileri ve kendilerine taraftarlarý aramaya kendilerini mecbur bilmiyorlar. “Vazifemiz hizmettir, müþterileri aramayýz. Onlar gelsinler bizi arasýnlar, bulsunlar” diyorlar. Kemiyete ehemmiyet vermiyorlar. Hakikî ihlâsý taþýyan bir adamý, yüz adama tercih ediyorlar.

Amma Ýhvan-ý Müslimîn ise: Gerçi onlar da Nurcular gibi ulûm-u Ýslâmiye ve marifet-i Ýslâmiye ve hakaik-i imaniyeye temessük etmek için insanlarý teþvik ve sevk ediyorlar; fakat vaziyet, memleket ve siyasete temas iktizasýyla, ziyadeleþmeye ve kemiyete ehemmiyet veriyorlar, taraftarlarý arýyorlar.

Altýncý fark:
Hakikî ihlâslý Nurcular, menfaat-i maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kýsmý, âzamî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hal olmalarýyla beraber, sabýr ve insanlardan istiðna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakârlýkla; ve çok kesretli ve þiddetli ehl-i dalâlete karþý maðlûp olmamak için ve muhtaçlarý hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir þüphe býrakmamak için ve rýzâ-yý Ýlâhîden baþka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbirþeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ý içtimaiye fâidelerinden çekiniyorlar.

Amma Ýhvan-ý Müslimîn ise: Onlar da hakikaten maksat itibarýyla ayný mahiyette olduklarý halde, mekân ve mevzu ve bazý esbap sebebiyle, Nur talebeleri gibi dünyayý terk edemiyorlar. Azamî fedakârlýða kendilerini mecbur bilmiyorlar.

Ýsa Abdülkadir



1  Yirmi beþ sene müddetle el yazmasýyla Anadolu’da neþri bu þekilde olmuþtur

radyobeyan