Mektup no 136 By: hafiza aise Date: 01 Mart 2011, 19:48:47
136
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Vasiyetnamenin bir zeyli
Eþref Edib’in neþrettiði Tarihçe-i Hayat’ýn otuzuncu sahifesindeki Said’in hususiyetlerinden altý nümunesinden yedinci nümunesi ki, mukabelesiz hediyeyi ömründe kabul etmemek, kanaat ve iktisada istinaden, þiddet-i fakriyle beraber, altmýþ-yetmiþ sene evvelki kendi talebelerinin tayýnatýný da kendisi verdiði acip vaziyetin þimdiki bir misâli ve bir sýrrý kaç senedir anlaþýldý diye, vasiyetnamenin âhirinde bunu yazmanýn zamaný geldi.
Evet, þiddet-i fakr ve istiðna ile hediye almamakla beraber, Cenâb-ý Hakka hadsiz þükür olsun ki, yasak olmayan daktilo makinesiyle intiþar eden Risale-i Nur’un verdiði sermaye ile, þimdi mânevî Medresetü’z-Zehranýn dört beþ vilâyetinde hayatýný Risale-i Nur’a vakfeden ve nafakasýna çalýþmaya zaman bulamayan fedakâr Nur talebelerinin tayýnatýna acip bir bereketle kâfi gelen ve Nur nüshalarýnýn fiyatý olan o mübarek sermayeyi ben öldükten sonra da o hâlis, fedakâr kardeþlerime vasiyet ediyorum ki, altmýþ-yetmiþ sene evvelki kaidemi yetmiþ sene sonraki þimdiki düsturlarýma aynen tatbik etsinler. Ýnþaallah Risale‑i Nur’un tab’ serbestiyeti olsa, o düstur daha fazla inkiþaf eder.Medâr-ý hayrettir ki, o eski zamanda evkaftan beþ talebenin tayýnatýný Van’da Eski Said kabul etmiþ, o az para ile bazan talebesi yirmiye, otuza, altmýþa kadar çýktýðý halde kendi talebelerinin tayýnatýný kendisi veriyordu. O kanaat ve iktisadýn bereketiyle ve kendi beþ altý mavzer tüfeðini satmakla istiðna kaidesini bozmadý. O zaman meþhur Tâhir Paþa gibi çok yardýmcýlar varken kaidesini bozmadý. O altmýþ yetmiþ senelik düstur-u hayatýnýn, bir iþaret-i gaybiye ile altmýþ yetmiþ sene sonra o kanaat ve istiðnanýn bir meyvesi inâyet-i Ýlâhiye ile ihsan edildi ki, o kadar mahkemeler ve yasaklar ve müsadereler ve eski hurufla izin vermemekle beraber, kaç senedir dört beþ vilâyet vüs’atindeki mânevî Medresetü’z-Zehranýn fedakâr talebelerinin tayýnatýný Risale-i Nur kendisi hediye etti.
Halbuki, o nüshalarýn bir kýsm-ý mühimmini hediye olarak mukabelesiz etrafa ve âlem-i Ýslâm ve Avrupa’ya gönderdiði ve elindeki nafakasýný Nurun teksirine sarfettiði halde, yine Nurun nüshalarý acip bir tarzda hem kendine, hem o hâlis fedakârlarýna kâfi gelmesi, eski zamandaki iþaret-i gaybiyesinin bir güzel meyvesi ve bir hikmeti olduðuna kat’iyen kanaatim geldiðinden, vasiyetnamemin âhirinde beyan ediyorum:
Bu vasiyetname benden sonra bâki kalan tayýnat içinde de konulsun, tâ ki bazý insafsýz insanlar “Bu Said günde beþ on kuruþla yaþadýðý ve kimseden para almadýðý halde þimdiki mirasý yüzer lira görünüyor, nerede buldu?” dememek için bu hakikati izhar etmek münasip olur.
Þimdi mânevî evlâtlarým, fedakâr hizmetkârlarým olan Zübeyir, Ceylân, Sungur, Bayram, Hüsnü, Abdullah, Mustafa gibi ve has ve hâlis Nurun kahramanlarý olan Hüsrev ve Nazif, Tahirî, Mustafa Gül gibi zatlarýn nezaretinde o düsturumun muhafaza edilmesini vasiyet ediyorum.
Said Nursî