Mektup no 137 By: hafiza aise Date: 01 Mart 2011, 19:45:01
137
[Bazý gazetelerde çýkan yalanlar hakkýndaki bir tekzibi berâ-yý malûmat gönderiyoruz.]
Bazý muhalif gazeteler, Risale-i Nur talebelerine tekrar “tarikat kurmuþlar” ittihamýný yaptýklarýný gördük. Bunun hakikatle hiçbir alâkasý yoktur. Bu husus Risale-i Nur dâvâsýný gören 10’a yakýn Aðýr Ceza Mahkemesinin kat’iyet kesb etmiþ kararlarýyla sabittir.
Hem tarikata dair en küçük bir emareye vaktiyle müsadere edilip sonra bilâ-kayd ü þart sahiplerine iade edilen Risale-i Nur kitaplarý ve mektuplarý arasýnda tesadüf edilmemiþtir. Bilâkis, Üstadýmýz Said Nursî’nin mektuplarýnda ve müdafaalarýnda kat’î bir lisanla beyan ettiði, “Zaman tarikat zamaný deðil, imaný kurtarmak zamanýdýr. Tarikatsýz Cennete giden pek çok, fakat imansýz Cennete giden yoktur” ifadesi mevcuttur.
Bu sarahate ve bütün mahkeme ve müddeiumumîlerin otuz seneden beri tarikat hususunda en küçük bir delile tesadüf edememelerine mukabil, dini ortadan kaldýrmak isteyen ve bugünkü Ýslâmî inkiþafý bir türlü hazmedemeyen, dine lâkayt, hattâ aleyhindeki bir güruh hakikat-i Ýslâmiyete tarikat namýný verip kendi efkârlarý lehine bu vatanda bir zemin ihzar etmek peþindedirler. Elbette her defasýnda olduðu gibi, gizli dinsizlerin entrikalarýyla, plânlarýyla ihdas edilen bu vâkýa, bu vatan ve milletin lehine olarak tecellî edecektir. Ve Aydýn ve Nazilli mahkemeleri de adaletli seleflerine ittibaen Nur þakirtlerini tebrie edeceklerdir.
Risale-i Nur’un bütün vatan sathýnda ve hattâ âlem-i Ýslâm ve Avrupa’nýn pek çok yerlerinde hüsn-ü kabule mazhar olmasý ve Türkleri, âlem-i Ýslâmla eski ittihada muvaffak edecek bir dünyevî semeresi Nur þakirtlerinin niyetlerinde olmadan netice vermesi ve hükûmetin bizzat Ýslâmiyete, dine, vicdan hürriyetine tam kýymet verip eski hükûmetin tahribatlarýný tamire çalýþmasý ve mukaddesata tecavüz edenlerin tenkîli hakkýnda bir kanun çýkarmaya teþebbüsü gibi müsbet ve ferahlatýcý pek çok hâdisâtýn ayný anýnda o asýlsýz meselenin ihdasý, hükûmetin ve Ýslâmiyetin aleyhinde olanlarýn mahsulü olduðunda asla þüphe etmiyoruz.Yalanlarýnýn birkaç delili de þunlardýr:
Üstadýmýz Said Nursî için “Bir þah ve bir padiþah gibi yaþamakta ve gelen yardýmlarla geçinmektedir” diye o vicdansýzlar ap açýk bir iftirada bulunmuþlardýr. Said Nursî, amcasýnýn çorbasýný dahi içmemiþ olup, hayatýnda kimsenin minneti altýnda kalmayýp, beþ bin lira hediyeye beþ para deðer vermeden red ve iade eden, hayatýndaki istiðna düsturunu en zâlimâne muameleler ve mahrumiyetler içinde kaldýðý zamanlarda dahi bozmayan ve böylece izzet-i Ýslâmiye ve þeref-i diniyeyi muhafaza etmiþ olan bir zâttýr.
Evet, Üstadýmýzýn, halklarýn hediyesini kabul etmemek düsturu, seksen senelik hayatýyla sabit olduðu ve otuz senelik müteaddit mahkemelerde dahi vesikalarla tahakkuk etmiþ, dost ve düþmanýn gözleri önünde zahir olmuþtur. Bu bedihî hakikatin herkesçe bilindiði bir zamanda böyle ittihamda bulunanlarýn ne kadar dehþetli garazkâr olduklarýný ehl-i vicdanýn takdirlerine býrakýyoruz.
Ankara hükûmetinin adaletiyle Üstadýmýz Said Nursî’nin Risale-i Nur eserleri basýlmaktadýr. Hissesine düþen bir miktar kitap fiyatlarýný Üstadýmýz, hayatýný Nurlara vakfedip nafakasýný çýkaramayan Nur talebelerine tayýn olarak vermektedir. Kendisi de bugün artýk herkesin malûmu olmuþ olan âzamî bir iktisat ve kanaatle yaþamaktadýr. Ve bütün ömrü boyunca fevkalâde bir iktisat dairesinde kendini idare ettiðine, seksen senelik hayatýný bir þahid-i sadýk olarak gösteriyoruz.
Halký Demokrat hükûmet aleyhine geçirmek plânlarýný takip eden muhtelif gazetelerin diðer bir zahir yalanlarý ise, Nazilli’de iki mübarek adamýn Ramazan-ý Þerif hakkýndaki hasbihalini “Ýslâmî bir devlet kurmak” gibi siyasetvâri bir tarzda tebdil edivermeleri, o sahte siyaset bezirgânlarýnýn, çocuklarý dahi kandýramayacaklarý acemice bir iftira ve bir uydurmalarýndan ibarettir. Böyle yalanlarý yapmakla hangi maksatlarýnýn istihsaline çabaladýklarý kimsenin meçhulü deðildir.
Nazilli’ye hiç gitmemiþ olan, orada bir kimseyi tanýmayan, kýrk seneden beri اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ deyip, siyasetle alâkasýný kesen, yalnýz ve yalnýz Kur’ân ve iman hakikatleriyle imaný kurtarmak dâvâsýna ömrünü hasreden, bunun haricinde dünyevî þeylerle alâkadar olmayan, seksen yedi yaþýnda, daima yatakta olan, zehirli hastalýklarýn tesiratýyla ölüm nöbetleri geçirip “Kabir kapýsýndayým” diyen ve sükûnet ve istirahate pek muhtaç olan Said Nursî gibi bir Ýslâm müellifini böyle siyasî iftiralarla mevzubahs etmek, çok vecihlerle vicdansýzlýktýr. Müthiþ bir gaddarlýktýr. Âdi bir yalancýlýk derekesine sukuttur.
Herhangi bir din âlimine, bir bahane ile peygamberlik isnadýný yapmak, doðrudan doðruya Ýslâmiyete bir taarruz ve Kur’ân’a bir ihanettir.
Üstadýmýz Said Nursî bütün ömrü müddetince Sünnet-i Seniyeye ittibâ etmiþ ve bir Sünnet-i Seniyeye muhalif hareket etmemek için idam cezalarýný hiçe saymýþ ve Sünnet-i Seniyeyi ihya ve imaný muhafaza uðrunda yüz otuz parça eser telif etmiþtir. Hunhar din düþmanlarýna karþý hayatýný istihkar ederek mücahede etmiþ ve nihayet muvaffak ve muzaffer olmuþtur.
Evet, ittibâ-ý sünnet-i Ahmediyeye dâir yazdýðý bir eseri otuz seneden beri binlerce nüsha neþrolmuþtur. Fahr-i Kâinat, Resul-i Ekrem (a.s.m.) Efendimizin son ve hak peygamber olduðuna dair muazzam bir eseri olan Mu’cizât-ý Ahmediye kitabý da meydandadýr. Hakikat-ý hal böyle olduðu halde, Said Nursî’ye böyle bir ittihamý yapanlarýn, hak ve hakikatten, insaf ve vicdandan ne kadar uzak olduklarý kýyas edilsin. Bu ittihamý yapmak, þeytanlarýn bile hatýrýndan geçmez.
Bu hâdisenin bir sebebi þu olmak kavîdir ki, Risale-i Nur, aile hayatýna büyük bir fâide verip hanýmlarýn iffet ve namus ve ismetle ve saadetle hayat geçirmelerini temin ettiðinden, kadýnlar Risale-i Nur’a çoklukla raðbet göstermektedirler. Buna bir hüsn-ü misal olarak hanýmlarýn neþrolunan birkaç makalesini din düþmanlarý görmüþler ve bolþeviklik hesabýna birtakým uydurma bahanelerle hücuma geçmiþlerdir. Fakat asla muvaffak olamayacaklardýr. Onlarýn maksatlarýnýn tam aksine olarak Risale-i Nur’un neþriyatý erkek ve kadýnlar arasýnda harika bir tarzda inkiþaf etmektedir ve edecektir.
Hastalýðý münasebetiyle hizmetinde bulunan
Tâhirî, Zübeyir, Ceylân, Bayram, Sungur, Rüþtü