'Sebep olan yapan gibidir' By: ayten Date: 24 Mayýs 2009, 01:39:48
'Sebep olan yapan gibidir'
Bu dünyadan hergün âhirete göç eden yüzbinlerce insanýn bazýlarý hayra, bazýlarý da þerre sebeb olarak yaþamýþtýr. Bu hadis, 'Sebep olan yapan gibidir.' olarak da ifade edilebilir. Prof. Dr. Mustafa Nutku'nun yazýsý
Bu dünyadan hergün âhirete göç eden yüzbinlerce insanýn bazýlarý hayra, bazýlarý da þerre sebeb olarak yaþamýþtýr. Bir hadis-i þerifte (mealen), bir hayra sebep olup iyi bir çýðýr açana ondan istifade edenlerin o konudaki sevaplarý toplamý kadar sevap yazýlabileceði; bunun aksine olarak, bir þerre sebep olup kötü bir çýðýr açana da o kötü çýðýra uyanlarýn o konudaki günahlarý kadar günah yazýlabileceði bildirilmektedir. Bu hadis, “Sebep olan yapan gibidir.” olarak kýsaca ifade edilen kaidenin bir delilidir.
Bilhassa son kýrk yýldýr Türkiye gündeminde daha yoðun bir þekilde yer almýþ bulunan Allah’ýn tesettürle ilgili Kur’an’daki emrine uyulmasý için ve bunun aksine, tesettüre uyulmamasý için çalýþmýþ olanlarýn durumlarýnýn, Ýlâhî adalet önünde bu kaideye göre karþýlýðýnýn verilebileceðini, düþünmek gerekir.
Ferdî olarak Ýslâm’ýn emir ve yasaklarýna uymakta ihmalleri bulunan bazýlarýna Üstad’ýn niçin iltifat ettiðine; bazen bir söz, bir tavýr, bir fiilin insaný ne yüksek mertebelere çýkarabildiðine de bu kaide ile ilgili aþaðýda nakledilen bir hatýra açýklýk getirebilir.
Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risalesi yüzünden “kanaat-i vicdaniyeye” dayanan bir kararla 1935’te 11 ay hapis yatar. Tesettür Risalesi’nde suç unsuru olmadýðýna karar verilen mahkeme, Denizli Mahkemesi’dir. Beraat kararýnýn altýnda Mahkeme reisi Ali Rýza Bey ve haným bir hâkimin de imzasý vardýr.
Hâkime Hesnâ Þener Haným, Isparta Senirkent’lidir ve birkaç gün önce vefat eden Ali Ýhsan Tola’nýn akrabasýdýr.
Ali Ýhsan Tola bir hatýrasýnda, o beraat kararýnýn sonrasýný þöyle anlatýr:
“Beraat kararýndan bir müddet geçtikten sonra bir gün, Üstad Bediüzzaman Hazretleri: ‘Ali Ýhsan, Hesnâ kýzýma selâm söyle, ben onu mânevî evlatlýðýma kabul ettim.’ dedi. Üstad bunu bana söyledi ama, o zamanlar biz açýk saçýk kadýnlarýn yanlarýndan bile geçmezdik. Onun için, gitmedim. Ýkinci sefer Üstadýn yanýna vardýðýmda yine: ‘Mânevî evlâdým Hesnâ’ya selâm söyle.’ dedi. Yine gitmedim. Üçüncüde: ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince, artýk gitmek bana farz oldu diyerek gittim. Denizli sýcaktý. Vardým, odasýna girdim, selâm verdim. Kýsa kollu giymiþ, etekler dizinde... Þöyle kapýya yakýn bir yere durdum. Bana ‘Gel bakalým koca Nurcu!’ dedi. Hemþehrilik de var, Isparta Senirkentli’yiz, akrabalýk da var. Beni tanýyor. Ben de, ‘Sen de Nurcusun!’ dedim. Ben böyle deyince, orada bulunan bir görevliye: ‘Sen kapýyý kapat ve bize de iki çay söyle.’ dedi. Bunun üzerine: ‘Üstad’dan size selâm getirdim’. ‘Mânevî evlâdým Hesnâ’ya selâm söyle’ dediðini nakledince, Hesnâ Haným baþladý aðlamaya… ‘Ali Ýhsan! Ne dünyaya yaradýk, ne âhirete... Babama kýzýyorum... Beni okutacaðýna, köyümüzün çobaný sümüklü Hasan’a verseydi... Dinimi, Müslümanlýðýmý yaþar, çoluk çocuk sahibi olurdum. Enaniyetten, evlenmedim bile...’ dedi. Bu sözleri üzerine ona dedim ki: ‘Hesnâ Haným! Ona manevî evlât olmak, o kadar basit bir þey mi?’ O da bana: ‘Acaba ona lâyýk olabildik mi ki?’ dedi.
“Üstadýn huzuruna vardýðýmda, durumu arz ettim. Üstad: ‘Ali Ýhsan, ben onun ismini gavslarýn, kutuplarýn yanýna yazdým, ona ben onlarla beraber dua ediyorum. Erkekler korktu ama, o kendisini ortaya koyarak Kur’an davasýna taraftar çýktý. Yarýn mahþerde, Kur’an ona þefaatçi olacak..’ dedi. Bana da: ‘Ne o, Hesnâ tesettürsüz diye darýlýyor muydun? Ýþte tesettüre riâyet etmiyor dediðin Hesnâ, Tesettür Risâlesi’ni de beraat ettirdi. Es-sebebü ke’l-fâil (Sebep olan yapan gibidir) sýrrýnca, bu beraattan istifade ile kazanýlan haseneler, sevaplar tamamen ona da yazýlýyor. Ýþte, tesettür risalesinin beraatýndan husule gelen bütün hasene, o beðenmediðiniz Hesnâ’nýn þecaat ve cesaretiyle oldu...’’ dedi.”