Ana Baba By: sumeyye Date: 26 Þubat 2011, 15:22:59
Ana-Baba
Arapça'da ebeveyn kelimesinin tekili olan eb (çoðulu âbâ, übüvve), “çocuk kendisinden olan erkek (vâlid)” anlamýna gelir. Bundan baþka, “herhangi bir þeyin meydana gelmesine veya düzelmesine sebep olan kiþi” anlamýnda da kullanýlýr. Ebeveyn ise ana babayý, ayrýca dede ile baba veya amca ile babayý birlikte ifade eder [165]Arapça'da genellikle en büyük erkek çocuðun adýnýn baþýna eb kelimesi (ebû, ebâ veya ebî þeklinde) eklenerek yapýlan tamlama babanýn künyesini, bazan da lakabýný gösterir. Ayrýca bir sýfatla nitelenen kimseyi, bir iþin önderini, mucidini veya uzmanýný ifade etmek üzere de ebû ile baþlayan terkipler yapýlýr. Arapça'da baba ve dedeleri bir arada anlatmak veya genel olarak “atalar” mânasýna gelmek üzere eb kelimesinin çoðulu olan âbânýn kullanýmý oldukça yaygýndýr. Kur'an'da eb kelimesinin hem tekil, hem de çoðul þekliyle geçtiði pek çok âyet vardýr.[166]
Ümm kelimesi Arapça'da, “çocuðun kendisinden doðduðu kadýn (valide) þeklindeki yaygýn anlamý yanýnda daha genel olarak bir þeyin baþlangýcýnda veya varlýðýnda, yetiþtirilmesinde ve iyileþtirilmesindeki temel unsuru ifade eder. Halil bin Ahmed'e göre herhangi bir konuda daha sonra gelenlerin kendisine baðlý bulunduðu her þeye ümm denilmektedir. Nitekim bütün bilgilerin kaynaðý olan levh-i mahfuz için “ümmü'l-kitâb”[167] tabiri kullanýlmýþtýr[168].
Eb ve ümmün yaný sýra baba ve ana mânasýnda Kur'an'da vâlid ve valide kelimeleri de kullanýlmýþtýr. Bunlarýn tekil, ikil ve çoðul þekillerinin 170'ten fazla âyette geçtiði görülür. Ayrýca baba mânasýný ifade etmek üzere “mevlüdün leh” tabiri de geçmektedir[169].
Ahzâb sûresinin 6. Âyetinde Hz. Peygamberin hanýmlarý, müminlerin analarý olarak gösterilmiþtir. Bundan, Hz. Peygamberin -dolaylý olarak- müminlerin babasý yerinde kabul edildiði anlaþýlmaktadýr. “Muhammed içinizden herhangi bir kimsenin babasý deðildir”[170] mealindeki âyet ise Hz. Peygamber ile onun nesebinden olmayanlar arasýnda hukukî mânada evlâtlýk iliþkisinin bulunmadýðýný belirtmekte ve onun peygamberlik vasfýný vurgulamaktadýr.
Ýslâm hukukuna göre ana bakýmýndan bir çocuðun nesebi, kendisini doðuran kadýnla tesbit edilir. Bunun için baþka bir þarta ihtiyaç bulunmadýðý gibi, bir kadýnýn doðurduðu çocuðu reddetmesi de mümkün deðildir. Babalýk baðýnýn hukuken varlýðýnýn kabulünde ise nikâh akdinin bulunmasý esastýr. Nikâh akdinin fasit olmasý, hatta sadece nikâh ihtimalinin bulunmasý halinde de nesep sabit olur. Bunun dýþýnda ikrar ve babalýk iddiasý yolu ile de babalýk baðý tesbit edilebilir. Çok defa “Hân” yoluyla babalýk baðý ortadan kalkmýþ olur. Liân dýþýnda da babalýk baðýna son veren durumlar vardýr.
Câhiliye devrinde geçerli ve yaygýn olan evlât edinme yolu ile babalýk iliþkisinin kurulmasý âdeti Kur'an'da yasaklanmýþtýr[171]. Nitekim Hz. Peygamber ile Zeyd bin Harise arasýnda evlât edinme yoluyla meydana gelmiþ olan babalýk iliþkisi bu âyet ile sona ermiþtir.
“Usul” diye anýlan akrabanýn ilk tabakasýný temsil eden ana ve baba, bu yakýn iliþki sebebiyle çocuklarý üzerinde birtakým dinî ve hukukî hak ve yetkilere sahip kabul edilmiþ, analýk ve babalýk iliþkisine dair bazý özel hükümler konulmuþtur. Diðer taraftan onlara ve özellikle babaya çocuðu görüp gözetme, kendi imkân ve kabiliyetlerinin gerektirdiði genel eðitim ve öðretimi ile dinî terbiyesini saðlama, baþkalarýndan ona gelecek ve onun baþkalarýna verebileceði zararlara karþý tedbir alma, normal yaþama giderlerini (nafaka) karþýlama gibi görevler yüklenmiþtir. Hanbelîler dýþýnda kalan üç mezhebe göre, baba hayatta olmasa bile anne çocuklarýnýn nafakasý ile mükellef tutulamaz. Mâlikîler'e göre hali vakti yerinde olmamasý durumunda babanýn üzerinden de nafaka mükellefiyeti düþer. Ana babaya karþý çocuklarýn nafaka mükellefiyetinin doðmasý için ise onlarýn nafakaya muhtaç bulunmasý gerekir. Çocuk her ikisinin nafakasýný karþýlamaya güç yetiremezse, anneye öncelik tanýnýr.
Dinî açýdan bu haklar ve görevler çeþitli ibadet hükümlerinde de kendini gösterir. Meselâ fakir olan ana babaya veya ana babanýn fakir olan çocuðuna (ayný þekilde usul ve fürûun birbirine) zekât vermesi caiz deðildir. Esasen bu hükmün temelinde -az önce iþaret edilen- nafaka mükellefiyetinin bertaraf edilmemesi düþüncesi yatmaktadýr. Bundan dolayý bu mükellefiyeti ihlâl etmeyen bazý durumlarda ana babanýn çocuðuna veya çocuðun ana babasýna zekât vermesi caiz görülmüþtür. Fýtýr sadakasýný (fitre) sadece hür, âkil balið ve zengin kiþinin vermesi gerektiði görüþünde olan Þiî mezheplerden Ýmâmiyye hariç, Ýslâm fýkýh mezhepleri babanýn yetiþkin olmayan çocuklarýnýn fýtýr sadakasýný vermekle mükellef olduðu görüþündedir. Kurban hususunda ise mezhep imamlarý farklý görüþler ortaya koymuþlardýr. Babanýn yeni doðan çocuðu için akîka kurbaný kesmesi Hanefîler'e göre mubah, Ehl-i sünnet'ten diðer üç mezhebe göre sünnet, Zâhirîler'e göre ise vaciptir.
Hz. Peygamber'in hadislerde iþaret ettiði doðrultuda ana babaya iyi muamele etme ve onlarýn gönlünü almanýn (birrü'l-vâlideyn.) diðer bazý dinî görevlerle mukayesesi yapýlmýþtýr. Birrü'l-vlâlideyn farz-ý ayýn olduðu için normal hallerde farz-ý kifâye sayýlan cihaddan da üstün tutulmuþ, bu konuda ana babanýn muvafakati þart koþulmuþtur. Yine farz olmayan hac ve umre için ana baba muvafakatinin alýnmasý gerekir. Farz olan haccý ifa ederken de, gerekli olmamakla birlikte onlarýn iznini almak sünnete daha uygundur. Nitekim bir adamýn Hz. Peygamber'e gelip kendisine en yakýn kiþinin kim olduðunu sormasý üzerine, Resûlullah'ýn -farklý rivayetlere göre- iki veya üç defa “annendir” dedikten sonra üçüncü veya dördüncü defasýnda “sonra babandýr” cevabýný vermiþ olmasýný[172] göz önüne alan bazý bilginler, ana baba hakký konusunda ananýn üçte ikilik veya dörtte üçlük bir nisbete sahip olduðu sonucunu çýkarmýþlardýr. Fakat Karâfî, anýlan hadisin Arap dili kurallarý ve naslarýn genel gayeleri dikkate alýnarak incelenmesi halinde böyle bir sonuca varmanýn güç olacaðýný belirtir.
Baba Ýslâm hukukunda kanunî temsilci olarak çok önemli bir yere sahiptir. Reþîd (ergin) olmayan birinin gerek þahsý gerekse malý üzerinde velayet hakký öncelikle babaya ait olduðu gibi, mal ile ilgili velayet çerçevesine giren konularda babadan sonra velayet hakkýnýn kime ait olacaðý hususunda babanýn tercihi esas alýnmýþtýr. Babanýn, kendisinden sonra Çocuk üzerinde bu nevi velayet yetkisini kullanmak üzere seçtiði kiþiye “muhtar vasî” denir. Hâkim tarafýndan sefeh (bunama) sebebiyle hacr edilen yetiþkin kiþi için tayin edilecek “mansûb vasi” bu kiþinin babasý da olabilir. Babanýn velî sýfatýyla çocuðunun mallarý ile ilgili olarak yapmaya yetkili olup olmadýðý hukukî muameleler mezheplere göre farklýlýk gösterir. Asabenin bulunmamasý halinde, þahýs üzerinde velayet çerçevesine giren konularda anaya velayet hakký tanýnmýþtýr.
Aile reisi olan koca[173], bir taraftan karýsýnýn ve çocuklarýnýn nafakasýný karþýlamakla, diðer taraftan çocuklarýnýn eðitimini ve yetiþtirilmesini saðlamakla mükelleftir. Babanýn vefatý veya boþanma ile evliliðin sona ermesi halinde ihtilâfa konu olabilecek terbiye ve bakým (hidâne) hakký, prensip olarak anaya tanýnmýþtýr. Ana ve anadan sonra bu hakka sahip kadýnlardan (anneanne, babaanne, kýz kardeþ... gibi) biri bulunmadýðý veya gerekli þartlarý taþýmadýðý takdirde, erkek akraba içinde öncelik hakký -sað ise- babanýndýr. Bununla beraber þahýs üzerinde velayet yetkisine sahip velî ile hâdýnanýn (çocuðun terbiye ve bakýmýný üstlenen kadýn) yetki ve sorumluluklarý bazý durumlarda iç Ýçelikler taþýr ve genellikle temyiz çaðý öncesi için hâdýnanýn rolüne aðýrlýk tanýnýr. Dinî bir görev olarak (diyâneten) ana çocuðunu emzirmekle mükellef olmakla beraber, hukukî baðlayýcýlýðý bakýmýndan (kazaen) bu mükellefiyetin varlýðý tartýþmalýdýr. Fakat emzirmeyi kabul etmesi halinde evliliðin ve boþanma iddetinin devamý süresi içinde emzirme karþýlýðýnda ücret isteyemez. Vefat iddeti bekleyen veya boþanma iddetini tamamlamýþ ana ise emzirme karþýlýðýnda ücret isteyebilir.
Ana ve baba, evlenilmesi ebediyen yasaklanmýþ akrabanýn baþýnda gelir[174]. Ayrýca Ýslâm hukukunda evlenme ve süt emme yoluyla meydana gelen bir analýk ve babalýk baðý daha vardýr ki bu baðýn varlýðý da evlenme mânilerindendir. Buna göre bir erkeðin,
a) Cinsî iliþkide bulunmamýþ olsa dahi nikâhlý karýsýnýn anasý ile,
b) Babasýnýn -cinsî iliþkide bulunmamýþ olsa bile- nikâhý altýnda bulunmuþ kadýn ile bir kadýnýn da,
a) Vefat etmiþ veya boþandýðý kocasýnýn babasý ile,
b) Anasýnýn, zifaf vuku bulmuþ bir evlilik içinde kocasý olmuþ erkek ile evlenmesi yasaktýr. Süt emziren kadýna “murdýa” denir ve bu kadýn kendisinden süt emenin süt anasý olur. Ayný þekilde, süt ananýn emzirdiði süt hangi erkekle birleþmesi neticesinde meydana gelmiþ ise, o erkek de süt emen kiþinin süt babasý sayýlýr. Böylece o kiþi ile süt anasý ve süt babasý arasýnda nesep akrabalýðýnda söz konusu olan evlenme engeli hükümleri ve diðer mahremiyet hükümleri geçerli olur. Süt emziren kadýnýn kocasý ile süt emen arasýndaki bu iliþki fýkýhta “lebenü'l-fahl” meselesi adýyla incelenmiþtir. Ýmam Þafiî'den rivayet edilen, ikinci görüþ ve bazý tabiîn müctehidlerinin görüþü bir yana býrakýlýrsa, dört mezhep imamý ve Zahirîler bu þekildeki süt babalýðý iliþkisini kabul etmiþlerdir.
Miras hukuku açýsýndan ana ve baba “hacb-i hýrmân”a (daha yakýn kimsenin bulunmasý sebebiyle vâris olma hakkýnýn tamamen ortadan kalkmasý) mâruz kalmayan mirasçýlardandýr. Ashâbü'l-ferâiz”den biri sýfatýyla mirasçý ana için diðer mirasçýlarýn yakýnlýk ve sayýlarýna göre deðiþen üç hal söz konusudur. Eðer ana, ölenin çocuðu veya oðlunun çocuðu ya da birden fazla kardeþi ile birlikte mirasçý olursa altýda bir, bunlar bulunmazsa üçte bir, ölenin babasý ve eþi ile birlikte mirasçý olduðunda ise eþ hissesini aldýktan sonra kalanýn üçte birini alýr. Baba için de üç hal vardýr. Fakat o bazan ashâbü'l-ferâizden biri sýfatýyla altýda bir, bazan hem ashâbü'l-ferâizden biri hem de asabe mirasçý sýfatýyla altýda bire ilâve olarak ashâbü'l-ferâizden kalan miktarý, bazan da sadece asabe mirasçý sýfatýyla ashâbü'l-ferâizden kalaný hakeder. Buna göre baba, ölünün oðlu veya oðlunun..., oðlu ile birlikte mirasçý olursa altýda bir, ölünün kýzý, oðlunun..., kýzý ile mirasçý olursa altýda bir ve ashâbü'l-ferâizden kalan miktarý, bunlar bulunmadýðý takdirde ashâbü'l-ferâizden kalan miktarý alýr.
Ceza hukuku alanýnda ana ve baba ile ilgili bazý özel bükümler vardýr. Ana veya babanýn çocuðunu öldürmesi halinde hakkýnda diyet, ta'zir ve mirastan mahrumiyet gibi öldürme fiiline baðlanan diðer hükümler uygulanýrsa da kýsas cezasý tatbik edilmez. Hatta maktul kiþi kendi fürûundan biri olmasa bile, maktulün vârisleri arasýnda kendi fürûundan biri varsa yine kýsas uygulanmaz. Çünkü kýsas isteme hakký, bölünebilir bir hak deðildir. Böyle bir durumda (meselâ karýsýný ve damadýný öldüren bir kimsenin -maktule mirasçý- fürûu varsa) diðer vârislerce kýsas istense bile kýsas hükmü diyete dönüþür. Yaralama ve uzuv kesme türünden müessir fiiller için uygulanacak kýsas hakkýnda da bu hükümler geçerlidir. Ýmam Mâlik'e göre ise babanýn te'dib iradesinin bulunduðu ihtimalini ortadan kaldýran durumlarda ona kýsas cezasý uygulanýr. Çocuk lehine doðan kýsas hakkýnýn kullanýlmasýnda kýsas veya diyet isteme yönünde takdir yetkisine sahip olmakla beraber, babanýn bu haktan tamamen feragat (af) yetkisi yoktur; fakat Þafiî ve Hanbelîler'e göre babanýn bu durumda af beyaný geçerlidir.
Muhakeme hukuku açýsýndan usul ve fürûun birbiri lehine þehadeti geçerli olmadýðýndan çocuk ana babasý, ana baba da çocuklarý lehine þahitlik edemez.
Devletler hukuku hükümleri bakýmýndan çocuðun statüsü ebeveynden müslüman olanýna göre belirlenir. Ancak Hanefiler'e göre babanýn müslüman olmasý dikkate alýnarak çocuðun müslüman kabul edilmesi için, müslüman olma sýrasýnda onun beraberinde ve velayeti altýnda bulunmasý gerekir. Bundan dolayý çocuklarý dârülharpte bulunan bir gayri müslimin dârülislâmda müslüman olmasý halinde bu çocuklar kendiliðinden müslüman statüsü kazanmazlar. Çünkü ülke ayrýlýðý (ihtilâfü'd-dâr) söz konusudur.
Kaynaklar
1. Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, “eb”, “ümm”, md. leri;
2. Buhârî, “Edeb, 2; Müslim, “Birr”, 1, 2;
3. Kâsânî, Beda’i’, II, 120, 240; III, 147; IV, I, 30-31, 41; V, 136; VI, 40; VII, 42, 55, 67, 70, 104, 235, 246;
4. Ýbn Rüþd, Bidâyetü'l-müctehid, I, 308; II, 293, 310, 395;
5. Üsrüþenî, Ahkâmu's-sýðâr (trc. Ýbrahim Canan), Ýstanbul 1984, s. 82, 85-88, 106, 109, 119-122, 154, 203, 269, 278, 366-368, 381, 428;
6. Karâfî, el-Furûk, Kahire 1347-Beyrut, ts. (Âlemü'l-Kütüb), I, 142-150;
7. Muhammed Sellâm Medkür, el-Vecîz li-ahkâmi'l-üsre, Kahire 1975, s. 115, 283,
367, 451-460, 465, 511;
8. Hayreddin Karaman, Mukayeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1982, I, 261, 333-338, 340-345, 350, 352, 388, 400, 427;
9. Bilmen, Kamus, II, 45-47, 82-83, 398-404, 412-416, 425-438, 495-506; MI, 65, 80; V, 179, 183, 202-206;
10. Vehbe ez-Zühaylî, el-Fýkhü'l-lslâmî ve edilletüh, Dýmaþk 1405/1985, VII, 491, 701-702, 720, 735, 752-753, 826;
11. Muhammed Ebû Zehra, el-Vilâye 'ale'n-nefs, Kahire 1985, s. 10-11, 20-31;
12. Mevsuatü'l-Fýkhi't-Ýslâmî, I, 109-155.
[163] (Buhârî, “Edeb”, 31, 85)
[164] bk. El2 (Ýng.), IV, 595-596
[165] bk. Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, "eb" md.-
[166] meselâ bk., el-En'âm: 6/74; Yûsuf: 12/8-99; el-Enbiyâ: 21/54.
[167] bk. ez-Zuhruf: 43/4.
[168] bk. Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, "ümm" md
[169] bk. el-Bakara: 2/233.
[170] el-Ahzâb: 33/40.
[171] bk. el-Ahzâb: 33/4-5, 40.
[172] bk. Buhârî, "Edeb", 2; Müslim, "Birr", I, 2
[173] bk. en-Nisâ: 4/34.
[174] bk. en-Nisâ: 4/23.
Ynt: Ana Baba By: ceren Date: 31 Aðustos 2016, 21:35:43
Esselamu aleykum.Ana babasina allahin rizasi icin bakan sahip cikan merhamet edip allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inþallah.Rabbim razi olsun bilgilerden sumeyye abla...
Ynt: Ana Baba By: Yehma Date: 29 Ekim 2018, 00:44:11
Anne babalýk çok önemli sorumluluklarý olan görevdir. Sadece çocuðu büyütmek yedirmek deðildir. Anne baba nýn Nesebinden olmasý her çocuðun hakkýdýr. Bazý sorunlards çocuðun Nesebi deðiþebilir. Kendimizi bu durumlara düþürmemeliyiz. Rabbim muhafaza eylesin