Muhakemat
Pages: 1
Birinci Mesele By: Hadice Date: 23 Þubat 2011, 09:41:52
Birinci Mesele


Senin munsýf olan zihnine malûmdur ki: Küreviyet-i arz ve yerin yuvarlaklýðýna, muhakkikîn-i Ýslâm-eðerçi ittifak-ý sükûtuyla olsa-ittifak etmiþlerdir. Eðer bir þüphen varsa, Makasýd ve Mevafýk'a git. Maksada vukuf ve ýttýla peyda edeceksin ve göreceksin: Sa'd ve Seyyid, top gibi küreyi ellerinde tutmuþlar, her tarafýna temaþa ediyorlar.

Eðer o kapý sana açýlamadý; Mefatîhü'l-Gayb olan, Ýmam-ý Râzî'nin geniþ olan tefsirine gir ve serir-i tedriste o dâhî imamýn halka-i dersinde otur, dersini dinle.

Eðer onunla mutmain olamadýn; arzý, küreviyet kabýna sýðýþtýramadýn. Ýbrahim Hakký'nýn arkasýna düþ, Hüccetü'l-Ýslâm olan Ýmam-ý Gazâlî'nin yanýna git, fetva iste. De ki: "Küreviyette müþâhhat var mýdýr?" Elbette diyecek: "Kabul etmezsen müþâhhat vardýr." Zira, tâ zamanýndan beri þöyle bir fetva göndermiþ: "Kim küreviyet-i arz gibi burhan-ý kat'iyle sabit olan bir emri, dine himayet bahanesiyle inkâr ve reddetse, dine cinayet-i azîm etmiþ olur. Zira bu sadakat deðil, hýyanettir."

Eðer ümmîsin, fetvayý okuyamýyorsun; bizim hem asrýmýz ve fikren biraderimiz olan Hüseyn-i Cisrî'nin sözünü dinle. Zira, yüksek sesle münkir-i küreviyeti tehdit ettiði gibi, hakikat kuvvetiyle pervasýz olarak der: "Kim dine istinadla, himayet yolunda müdevveriyet-i arzý inkâr ederse, sadîk-ý ahmaktýr, adüvv-ü þedidden daha ziyade zarar vermiþ olur."

Eðer bu yüksek sesle senin yatmýþ olan fikr-i hakikatin uykudan kalkmadýysa ve gözün de açýlamadý; Ýbn-i Hümam ve Fahrü'l-Ýslâm gibi zatlarýn ellerini tut, Ýmam-ý Þafiî'ye git, istiftâ et. De ki:

"Þeriatta vardýr: Bir vakitte beþ vaktin namazý kýlýnýr. Hem de bir kavim vardýr, yatsý namazlarýnýn vakti bazý vakitte yoktur. Hem de bir kavim vardýr, güneþ çok günlerde gurub ve çok gecelerde tulû etmez. Nasýl oruç tutacaklar?"

Hem de istifsar et ki: "Þartýn târif-i þer'îsi olan, sair erkâna mukarin olan þeydir. Nasýl namazda þart olan istikbal-i kýbleye intibak eder? Halbuki, yalnýz kýyam ve yarý kuudda mukarenet vardýr."

Emin ol, Ýmam-ý Þafiî mesele-i ûlâyý þarktan ve garptan geçen dairenin müdevveriyetiyle tasvir edecektir. Ýkinci ve üçüncü meseleyi dahi, cenuptan þimale mümted olan dairenin mukavvesiyetiyle tatbik edecektir. Burhan-ý aklî gibi cevap verecektir. Hem de kýble meselesinde diyecek:

"Kýble ve Kâbe öyle bir amud-u nurânîdir ki, semavatý Arþa kadar takmýþ ve nazm edip, küre-i arzýn tabakatýný ferþe kadar delerek kâinatýn muntazam bir amud-u nurânîsi olmuþtur. Eðer gýtâ ve perde keþfolunsa, hatt-ý þâkul ile senin gözünün þuâsý, namazýn herbir hareketinde ayn-ý kýbleyle temas ve musafaha edecektir."

Ey birader! Eðer sen zannettiðim adamlardansan, acip hülyalarýn âlem-i hayalden baþka bir yer bulamadýðýndan, bir kýymeti yoktur, tâ girebilsin. Sen de inanmýyorsun, nefsini kandýramýyorsun; fakat sapmýþsýn. Eðer o hayalâta açýk ve hakikate kapalý olan kalbinizde pek çok defa mütehayyilenizden daha küçük olan küre-i arz yerleþmezse, tevsi-i zihin için nazarýn ufkunu geniþlettir. Bir meclis hükmünde geçinen arzýn sakinlerini gör, sual et. Zira, ev sahibi evini bilir. Onlar umumen müþahede ve tevatürle bir lisanla sana söyleyecekler: "Yahu! Bizim beþiðimiz ve feza-yý âlemde þimendiferimiz olan küremiz o kadar divane deðildir. Ecram-ý ulviyede cârî olan kaide ve kanun-u Ýlâhîde þüzuz ve serkeþlik etsin." Hem de delâil-i mücesseme-i musattaha olarak haritalarý ibraz edecektir.


Ýþaret

Nizam-ý hilkat-i âlem denilen þeriat-ý fýtriye-i Ýlâhiye; mevlevî gibi cezbe tutan meczup ve misafir olan küre-i arza, güneþe iktida eden safbeste yýldýzlarýn safýnda durup itaat etmesini farz ve vacip kýlmýþtýr. Zira zemin, zevciyle beraber 5 demiþlerdir. Taat ise, cemaatle daha efdal ve daha ahsendir.

Elhasýl: Sâni-i Âlem, arzý istediði gibi ve hikmeti iktiza ettiði gibi yaratmýþtýr. Sizin, ey ehl-i hayal, teþehhî ile istediðiniz gibi yaratmamýþtýr, akýllarýnýzý kâinata mühendis etmemiþtir.

Muhakemat - s.2002


Tenbih

Zaaf-ý akideye veyahut sofestaî mezhebine olan meyle; veyahut daha almamýþ, yeni müþteri olmasýna iþaret eden umurun biri de, "Bu hakikat dine münafidir" olan kelime-i hamkadýr. Zira burhan-ý kat'î ile sabit olan birþeyi hak ve hakikat olan dine muhalif olduðuna ihtimal veren ve münafatýndan havf eden adam, hâlî deðil, ya dimaðýnda bir sofestai gizlenmiþ, karýþtýrýyor; veyahut kalbini delerek bir müvesvis saklanmýþ, ihtilâl ediyor; veyahut yeniden dine müþteri olmuþ, tenkitle almak istiyor.




5 "Ýsteyerek emrine uyduk." Fussilet Sûresi, 41:11.

radyobeyan