Mektubat
Pages: 1
On Yedinci Mektup By: Hadice Date: 20 Þubat 2011, 17:16:09
ON YEDÝNCÝ MEKTUP

Yirmi Beþinci Lem'anýn Zeyli

Çocuk Taziyenâmesi


2

Aziz âhiret kardeþim Hafýz Halid Efendi,

3

Kardeþim, çocuðun vefatý beni müteessir etti. Fakat, el-hükmü lillâh, kazaya rýza, kadere teslim Ýslâmiyetin bir þiârýdýr. Cenâb-ý Hak sizlere sabr-ý cemil versin; merhumu da, size zahîre-i âhiret ve þefaatçi yapsýn. Size ve sizin gibi müttaki mü'minlere büyük bir müjde ve hakikî bir teselli gösterecek Beþ Noktayý beyan ederiz.

BÝRÝNCÝ NOKTA


Kur'ân-ý Hakîmde 4 sýrrý ve meâli þudur ki:

Mü'minlerin kablelbülûð vefat eden evlâtlarý, Cennette ebedî, sevimli, Cennete lâyýk bir surette, daimî çocuk kalacaklarýný; ve Cennete giden peder ve validelerinin kucaklarýnda ebedî medar-ý sürurlarý olacaklarýný; ve çocuk sevmek ve evlât okþamak gibi en lâtîf bir zevki, ebeveynine temine medar olacaklarýný; ve herbir lezzetli þeyin Cennette bulunduðunu; "Cennet tenasül yeri olmadýðýndan, evlât muhabbeti ve okþamasý olmadýðýný" diyenlerin hükümleri hakikat olmadýðýný; hem dünyada on senelik kýsa bir zamanda teellümatla karýþýk evlât sevmesine ve okþamasýna bedel, sâfi, elemsiz, milyonlar sene ebedî evlât sevmesini ve okþamasýný kazanmak, ehl-i imanýn en büyük bir medar-ý saadeti olduðunu, þu âyet-i kerime, cümlesiyle iþaret ediyor ve müjde veriyor.

ÝKÝNCÝ NOKTA


Bir zaman, bir zat, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuðu yanýna gönderilmiþ. O biçare mahpus, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatini temin edemediði için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra, merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki:

"Þu çocuk çendan senin evlâdýndýr. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacaðým, güzel bir sarayda beslettireceðim."

O adam aðlar, sýzlar, "Benim medar-ý tesellim olan evlâdýmý vermeyeceðim" der.

Ona arkadaþlarý der ki: "Senin teessürâtýn mânâsýzdýr. Eðer sen çocuða acýyorsan, çocuk þu mülevves, ufunetli, sýkýntýlý zindana bedel, ferahlý, saadetli bir saraya gidecek. Eðer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arýyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten þüpheli bir menfaatinle beraber, çocuðun meþakkatlerinden çok sýkýntý ve elem çekmek var. Eðer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünkü padiþahýn merhametini celbe sebep olur, sana þefaatçi hükmüne geçer. Padiþah onu seninle görüþtürmek arzu edecek. Elbette görüþmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çýkarýp o saraya celb edecek, çocukla görüþtürecek-þu þartla ki, padiþaha emniyetin ve itaatin varsa..."

Ýþte, þu temsil gibi, aziz kardeþim, senin gibi mü'minlerin evlâdý vefat ettikleri vakit þöyle düþünmeli:

Þu veled mâsumdur; onun Hâlýký dahi Rahîm ve Kerîmdir. Benim nâkýs terbiye ve þefkatime bedel, gayet kâmil olan inâyet ve rahmetine aldý. Dünyanýn elemli, musibetli, meþakkatli zindanýndan çýkarýp Cennetü'l-Firdevsine gönderdi. O çocuða ne mutlu! Þu dünyada kalsaydý, kimbilir ne þekle girerdi! Onun için ben ona acýmýyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldý kendi nefsime ait menfaati için, kendime dahi acýmýyorum, elîm müteessir olmuyorum. Çünkü dünyada kalsaydý, on senelik muvakkat elemle karýþýk bir evlât muhabbeti temin edecekti. Eðer salih olsaydý, dünya iþinde muktedir olsaydý, belki bana yardým edecekti. Fakat vefatýyla, ebedî Cennette on milyon sene bana evlât muhabbetine medar ve saadet-i ebediyeye vesile bir þefaatçi hükmüne geçer. Elbette ve elbette, meþkûk, muaccel bir menfaati kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaati kazanan, elîm teessürat göstermez, meyusâne feryad etmez.

ÜÇÜNCÜ NOKTA


Vefat eden çocuk, bir Hâlýk-ý Rahîmin mahlûku, memlûkü, abdi ve bütün heyetiyle onun masnuu ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaþý idi ki, muvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiþ. Peder ve valideyi ona hizmetkâr etmiþ. Ebeveyninin o hizmetlerine mukabil, muaccel bir ücret olarak, lezzetli bir þefkat vermiþ.

Þimdi, binden dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi olan o Hâlýk-ý Rahîm, mukteza-yý rahmet ve hikmet olarak o çocuðu senin elinden alsa, hizmetine hâtime verse, surî bir hisse ile, hakikî bin hisse sahibine karþý þekvâyý andýracak bir tarzda

On Yedinci Mektup - s.383

meyusâne hüzün ve feryad etmek ehl-i imana yakýþmaz, belki ehl-i gaflet ve dalâlete yakýþýyor.

DÖRDÜNCÜ NOKTA


Eðer dünya ebedî olsaydý, insan içinde ebedî kalsaydý ve firak ebedî olsaydý, elîmâne teessürat ve meyusâne teellümâtýn bir mânâsý olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmiþse, siz de, biz de oraya gideceðiz. Ve hem bu vefat ona mahsus deðil, umumî bir caddedir. Hem madem mufarakat dahi ebedî deðil; ileride hem berzahta, hem Cennette görüþülecektir. "El-hükmü lillâh," demeli. "O verdi, o aldý. Elhamdü lillâhi alâ külli hal" deyip sabýrla þükretmeli.

BEÞÝNCÝ NOKTA


Rahmet-i Ýlâhiyenin en lâtîf, en güzel, en hoþ, en þirin cilvelerinden olan þefkat, bir iksir-i nuranîdir, aþktan çok keskindir. Çabuk Cenâb-ý Hakka vusule vesile olur. Nasýl aþk-ý mecazî ve aþk-ý dünyevî, pek çok müþkülâtla aþk-ý hakikîye inkýlâp eder, Cenâb-ý Hakký bulur. Öyle de, þefkat, fakat müþkülâtsýz, daha kýsa, daha safî bir tarzda, kalbi Cenâb-ý Hakka rapteder.

Gerek peder ve gerek valide, veledini bütün dünya gibi severler. Veledi elinden alýndýðý vakit, eðer bahtiyar ise, hakikî ehl-i iman ise, dünyadan yüzünü çevirir, Mün'im-i Hakikîyi bulur. Der ki: "Dünya madem fânidir, deðmiyor alâka-i kalbe." Veledi nereye gitmiþse, oraya karþý bir alâka peydâ eder, büyük mânevî bir hal kazanýr.

Ehl-i gaflet ve dalâlet, þu beþ hakikatteki saadet ve müjdeden mahrumdurlar. Onlarýn hali ne kadar elîm olduðunu þununla kýyas ediniz ki: Bir ihtiyar haným gayet sevdiði sevimli birtek çocuðu sekeratta görüp, dünyada tevehhüm-ü ebediyet hükmünce, gaflet veya dalâlet neticesinde, mevti adem ve firak-ý ebedî tasavvur ettiðinden, yumuþak döþeðine bedel kabrin topraðýný düþünüp, gaflet veya dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimînin cennet-i rahmetini, firdevs-i nimetini düþünmediðinden, ne kadar meyusâne bir hüzün ve elem çektiðini kýyas edebilirsin.

Fakat vesile-i saadet-i dâreyn olan iman ve Ýslâmiyet, mü'mine der ki: Þu sekeratta olan çocuðun Hâlýk-ý Rahîmi, onu bu pis dünyadan çýkarýp Cennetine götürecek. Hem sana þefaatçi, hem ebedî bir evlât yapacak. Mufarakat muvakkattir, merak etme.


56

de, sabret.

El-Bâkî Hüve'l-Bâkî
Said Nursî




2 Onun adýyla. Hiçbir þey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.

3 "Sabredenleri müjdele. O sabredenler ki, baþlarýna bir musibet geldiði zaman 'Biz Allah'ýn kullarýyýz; sonunda yine Ona döneceðiz' derler." Bakara Sûresi, 2:155-156.

4
"Ebediyen yaþlanmayacak çocuklar." Vâkýa Sûresi, 56:17; Ýnsan Sûresi, 76:19.

5
Hüküm Allah'ýndýr.

6 Biz Allah'ýn kullarýyýz; sonunda yine Ona döneceðiz. Bakara Sûresi, 2:155-156.

 


radyobeyan