Emirlerle birlikte cihad etmek By: sumeyye Date: 19 Þubat 2011, 15:44:09
Emirlerle Birlikte Cihad Etmek
159- Rivayete göre Mekhûl, ölümle neticelenen hastalýðý sýrasýnda arkadaþlarýný etrafýna toplayýp þöyle dedi: sizden gizlediðim bir hadis vardýr. Allah'ýn emri (ölüm) gelmeseydi size yine söylemiyecektim.
Yani þayet ilmi gizlemenin cezasýndan korkmasaydým, bu hadisi söylemeyecektim. Rasulullah (s.a.v.) þöyle buyuruyor :
"Kim faydalý bir ilim gizlerse, kýyamet günü ateþten bir gem ile gemlenir."
Yüce Allah da þöyle buyurur: "Allah, Kitap verilenlerden, onu insanlara açýklayacaksýnýz ve gizlemeyeceksiniz diye söz almýþtý. Onlar ise, onu arkalarýna atýp az bir deðere deðiþtiler. Alýþ veriþleri ne kötüdür."[35]
Mekhul, sözüne devam ederek Rasulullahýn þöyle dediðini belitti: "Büyük günah iþleseler bile müslümanlan tekfir etmeyiniz, her imamýn arkasýnda namaz kýlýnýz, her ölünün cenaze namazýný kýlýnýz, her emir ile beraber cihad ediniz"[36]
Burada, kebâiri iþleyenin tekfir edilmeyeceðine, dinden çýkmadýðýna dair ehl-i sünnetin lehine delil vardýr.
"...Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ýn hükmüne dönün."[37]
Hiç þüphesiz kebairi iþleyen kiþi de, bu ayet-i kerimede tevbe etmeðe çaðýrýlanlar cümlesindendir ve bu ayette tevbeye çaðrýlanlar "mü'minler" olarak nitelendirilmiþtir. Yine bu hadiste, fasýk imam peþinde namaz kýlmanýn caiz olduðuna dair Ýmam Malik'in aleyhine ve bizim lehimize delil vardýr. Çünkü hadiste geçen "her imam" sözü, ister fasýk olsun, ister adil olsun anlamýndadýr. Nitekim baþka bir hadiste de þöyle buyurulmaktadýr:
"Her salÝh ve facir imamýn arkasýnda namaz kýlýnýz."
Yine, fasýk olsun, adaletli olsun, mü'min olup meþru nizama karþý isyancý olmadýðý müddetçe ölünün üzerine namaz kýlýnacaðý hadiste belirtilmektedir.
Ayrýca hadiste geçen, "Her emirle birlikte cihada gidin" sözü, emir adil olsun yahut zalim olsun gazinin onunla cihada gitmesi gerektiðine de delildir. Emir zalim diye gazinin cihaddan geri kalmasý doðru olmaz. Bir de, emirin zalim olmasý, gazilerin galip gelme þevklerini kýrmamalýdtr. Ýbn Mes'ud'dan bir kere mevkuf ve bir kere merfu olarak yapýlan rivayette þöyle buyurulmaktadýr:
"Allah, facir kiþiyle de bu dini güçlendirir."
Mekhûl sözüne devam ederek: Rasulullah (s.a.v.) den duymadýðým ve kendi re'yim olan iki hasleti de size tavsiye ederim: Ali b. Ebi Talib ve Osman b. Affân'ý ancak iyilikle anýn.
"Onlar geçmiþ birer ümmettir. Onlarýn kazandýklarý kendilerine, sizin kazandýklarýnýz da sizedir. Onlarýn yapmýþ olduklarýndan sorumlu deðilsiniz."[38]
Sahabe hakkýnda hayýrlý sözden baþkasýnýn söylenmemesini isteyen meþhur bir hadis vardýr. Rasulullah (s.a.v.) bu hadisinde þöyle buyurur :
"Ashabým hakkýnda Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Onlan hedef edinmeyin. Kim onlan severse, muhakkak beni de sevmiþ olur ve kim onlara eziyet ederse bana da eziyet etmiþtir."
Mekhûl, Rasulullah (s.a.v.) in iki damadýný Özellikle zikretmiþtir. Çünkü Þam halkýnýn bazýlarýndan onlar hakkýnda nahoþ sözler söyleyenleri görmüþ ve onun için ikisini tavsiye etmiþti.
Ayrýca Hz. Ali'nin ismini önce anmýþtýr. Nuh b. Ebi Meryem'in Ebû Ha-nife'den rivayeti de bu þekildedir. Nuh der ki: Ebû Hanife'den, ehl-i sünnet mezhebinin ayýrýcý niteliklerini sordum. Dedi ki: "Ebû Bekir ile Ömer'i üstün tutman ve Ali ile Osmaný sevmen, mest üzerine meshetmeðe inanman[39], ehl-i kýbleden kimseyi tekfir etmemen, kadere Ýnanman ve Allah'ýn zatý hakkýnda ileri-geri konuþmam and ir."
Kimi de.der ki : Hilafetten önce Hz. AH (r.a.), Hz. Osman (r.a.) dan önce gelirdi. Ama hilafetten sonra Hz. Osman (r.a.) ondan mukaddem oldu.
Mezhebimize göre ise, hilafetten önce de, sonra da, Hz. Osman (r.a.), Hz. Ali (r.a.) dan öndedir. Nitekim Cabir (r.a.) dan yapýlan rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:
"Ebû Bekir, benden sonra ümmetim üzerine halifemdir. Ömer, dostumdur. Osman, bendendir. Ali ise, kardeþim ve sancaktarýmdýr."[40]
BÝz de, aralarýnda fazilet derecelendirmesini, Rasulullah (s.a.v.) in onlan sýralama sýrasýna göre yaparýz.
Ebû Hanife -Allah rahmet etsin- Hz. Ali'yi Hz. Osmandan önce zikretmekle, Hz. Ali'nin daha üstün olduðunu kasdetmiyor, onun söylemek istediði; her ikisini sevmenin, ehl-i Sünnet mezhebinin bir gereði olduðunu ifade etmektir. Çünkü onun dil anlayýþýnda "vav" harfi sýra ifade etmez. Mekhûl'ün Hz. Ali (r.a.)' ý Önce zikretmesi ise, Þam ehlinin daha çok Hz. Ali'ye dil uzatmalarýndan ve kendisinin de Þam'ýn imamý olmasý hasebiyle onlarý bundan þiddetle sakýndýrmak istemesindendir.
160- Ýmam Mücahid'in þöyle dediði rivayet edilir : Ýbn Ö-mer (r.a.) a sordum: Cihad hakkýnda ne dersin. Ümeyye oðullan emirlerinin ne yaptýklarýný görüyor musun? Bana göre, onlarla gazaya katýlmalýsýn çünkü sen, onlarýn yaptýklarýndan sorumlu deðilsin, dedi.
Yani, yaptýklarýndan hoþuna gitmeyen hususlardan sorumlu deðilsin. Rivayet olunmuþtur ki, Zeyd b. Muaviye baþa geçtiði zaman Ýbn Ömer þöyle demiþtir : Þayet iyi olursa, þükrederiz. Ama bir bela olursa, sabrederiz. Sonra da þu ayeti okudu:
"...Eðer yüz çevirirseniz, bilinki o peygamber kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz..."[41]
Sahabeden bir topluluktan yapýlan rivayete göre, onlar þöyle demiþlerdir: "Sultan adil davrandýðý zaman halka düþen þükretmektir. Sultan da, ecrini alýr. Ama zulmederse, halkýn yapacaðý þey, sabretmektir. Ancak sultana yaptýðýnýn karþýlýðýnda günah yazýlýr."
Bütün bunlarý, emirler zalim diye, gazinin cihadý terketmemesi gerektiðini belirtmek için naklettik.[42]
Ýbn Ömer dedi ki: Gazaya gitmek istediðin zaman, bana uðra. Ben de[43] gazaya gitmek istediðimde Medine'ye uðrayarak yanma gittim. Bana : "Bu cihadýnda sana yardýmcý olmak için malýmdan bir miktarýný vermek istiyorum." dedi. Ben de : "Bana uðra, demen bunun için ise, benim malým çok, Allah bana bol bol vermiþtir. Senin malýný almam" dedim. Dedi ki : "Senin malýn, senindir. Ben diliyorum ki, malýmýn bir kýsmý bu yolda harcansýn." Sonra gidip borç para aramaða koyuldu. Kendisine borç veren çýkmayýnca çevresindekilere: "Size ödemeyeceðimden mi korkuyorsunuz." dedi. Daha sonra, Samdaki iþlerine bakan bir vekiline mektup yazarak, cihad iþinde kullanýlmak üzere bana bir miktar para vermesini istedi.
Burada, gazi kendisine para verenin, verdiði paranýn helal yoldan kazanýldýðýný ve mal ile cihad isteðiyle verildiðini bildiði takdirde, zengin bile olsa o parayý almasý gerektiðine delil vardýr. Çünkü onu almayý kabul etmemek bir nevi ibadet olan bir þeye engel olmak olur. Bu da caiz deðildir.
Mücahid diyor ki : Gittim, bir adada birkaç yýl murabitlýk yaptým. Sonra mü'minlerin emirlerinden biri o adayý baþaltmaða ve orada bulunanlarý çýkarmaða karar verdi. Allah'a yemin ederim ki, orayý terkedip çoluk çocuðuma dönmem, esir olarak getiriliyormuþum gibi geldi bana.
Bu durum Ýmam Mücahid'e aðýr geliyordu. Çünkü geri döndüðü için murabýtlýk sevabýndan uzaklaþmýþ bulunuyordu.
Mü'min sevab kazanmaktan uzaklaþtýðý zaman iþte böyle mahzun olmalýdýr.
161- Ayrýca, emirlerin zulmünden dolayý cihadýn terkedil-meyeceðine delil olarak Peygamber (s.a.v.) in þu hadisi de zikredilmiþtir.
"Allah beni peygamber olarak gönderdiði günden, ümmetimden son bir cemaat Deccalle savaþmcaya kadar cihad sürek* lidir. Ne zalimin zulmü ve ne de adilin adli ona engel olamayacaktýr."
Süleyman b. Kays'ýn naklettiði þu hadis de buna delildir. Süleyman diyor ki : Cabir'e sordum: "Baþýmda zalim bir devlet baþkaný bulunduðu zaman sapýklýk ve þirk ehliyle savaþayým
mý, ne dersiniz?" Cabir (r.a.) þöyle cevap verdi:
"Evet. O, kendisine yükletilenden, siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eðer ona itaat ederseniz doðru yolu bulursunuz..."[44]
Buna diðer bir delil ise, Enes b. Malik'in rivayet ettiði hadistir. Enes (r.a.), Peygamber (s.a.v.) 'in þöyle buyurduðunu nakleder: "Ýslam'ýn temeli üçtür:
a) Lâ Ýlahe Ýllallah, diyen kimseyi herhangi bir günahýndan dolayý tekfir etmekten sakýnmak ve þu kötü amelinden dolayý Ýslam'dan çýktý dememek.
b) Allah beni peygamber olarak gönderdiði günden ümmetimden son bir cemaat Deccalla savaþýncaya kadar cihadýn sürekli olduðuna inanmak ve bunun bilincinde olmak.
c) Tüm kaza ve kaderlere inanmak."
Yani meþhur hadis-i þerifte Cebrail (A.S.) 'in Rasulullah (s.a.v.) 'den, "Ýman nedir?" diye sorup cevapta "Kadere; hayýr ve þerrin Allah'tan olduðuna inanmak" cümlesine kadar geçen hususlarýn hepsine inanmaktýr.
Amr b. Þuayb'ýn babasýndan ve babasýnýn da kendi babasýndan naklettiði hadiste þöyle deniyor: "Rasulullah (s.a.v.) 'in yanýnda oturuyorduk. Bir baktýk, Ebû Bekir ile Ömer (r.a.) çýkageldiler. Her biriyle birlikte birkaç kiþi vardý. Rasulullah (s.a.v.) 'e selam verdiler. Rasulullah (s.a.v.) de, selamlarýna cevap verdi. Gelenlerden biri: "Ya Rasulallah, Ebû Bekir'le Ömer kader hususunda tartýþtýlar. Ebû Bekir (r.a.): "Ýyilikler Allah'tandýr, kötülükler de bizdendir" dedi. Orada bulunanlarýn bir kýsmý Ebû Bekir'in, bir kýsmý da Ömer'in tarafýný tuttu." dedi. Rasulullah (s.a.v,) buyurdu ki:
"Ýsrafil'in, Cebrail ile Mikaii arasýnda hüküm verdiði gibi aranýzda hüküm vereceðim: Ya Ömer! Cebrail, senin söylediðin gibi söylemiþti. Ya Eba Bekr! Mikaii de senin söylediðini söylemiþtir. Sonra: "Biz ihtilaf edersek, gök ehli ihtilaf eder. Gök ehli ihtilaf edince, yeryüzündekiler de ihtilaf ederler. Varalým, Ýsrafil'i aramýzda hakem tayin edelim" dediler. Ýsrafil: "Hayýr da, þer de Allah' tandýr" deyip aralarýnda hüküm verdi. Ya Eba Bekr! Aranýzda benim vereceðim hüküm de budur. Þayet Allah, kendisine isyan edecek kimselerin bulunmamasýný isteseydi, iblis'i yaratmazdý."
Ehl-i Sünnetin kaza ve kadere iman hususunda dayandýðý temel, bu hadis-i þeriftir. Kötülüklerin de Allah tarafýndan yaratýldýðýný söyleyen Mikail (A.S.) ile Hz. Ebû Bekir (r.a.) hakkýnda bu düþüncelerinden dolayý suizan beslen-memelidir. Çünkü onlar doðruyu aramýþlar ve kesin bir hükme varmadan önce gerektiði þekilde gayret sarfederek daha iyi bilene müracaat etmeyi ihmaî etmemiþlerdir.[45]
[35] AÝ-ilmran:3/187
[36] Rasulullaha nisbet edilen bu sözlerin sýhhati þüphelidir. Çünkü hak ile batýl birbirine karýþmistir. (Çeviren)
[37] Nûr: 24/31
[38] Bakara: 2/134
[39] Herhalde bugün ehli sünnet geçinen îsiam aleminin büyük çoðunluðu bu tanýma uygun olduðundan iki yakasý bir araya gelmemektedir. (Çeviren)
[40] Ýlk dört halifeyi yüceltmek için rivayet edilen bu ve benzer haberler sahih olmayýp büyük kýsmý uydurmadýr. Rasululla kendisinden sonra kimseyi halife býrakmamýþtýr. Deðilse, ashap, Hz.Ebu Bekri halife seçmek için ne diye o kadar uzun müzakere ve mücadelede bulunmuþtur! Bu rivayetlerle ilgili olarak Bakýnýz Ýbn Hacer, Lisânü'l-mîzân, IV/60-61 No: 1517; Müttakî el-Hindî, Kenzü'1-ummâ!, XI/628-637 No: 33061 -33104. (Editör)
[41] Nûr: 24/54
[42] Herhalde bir de müsiümanlarý uyuþturup zalim sultanlara boyun eðmeye devam etmelerini saðlamak için nakledilmiþtir. (Çeviren)
[43] Mücahid söylüyor.
[44] Nür : 24/54
[45] Ýmam Serahsî, Ýslam Devletler Hukuku, Þerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eðitaþ Yayýnlarý: 1/171-176