Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Mizan Kist Adl By: meryem Date: 17 Þubat 2011, 13:17:23
Mizan - Kist - Adl

 Kâinatýn ve yeryüzünün düzenini ifade etmek için kullanýlan üç kavramdýr. Mizan, 'Ve-Ze-Ne' kökünden hem masdar, hem ism-i alettir. 'Ve-Ze-Ne', 'tartmak, miktarýný ölçmek' demektir. Bu fiilin masdarý olan vezn kelimesi de 'ölçme, tartma' anlamýnda Kur'an'da geçer:

“Kileyle ölçtüðünüzde ölçüyü yerine getirin ve doð­ru kýstasla vezn edin(Ýsra.: 35).” Bu ayette geçen 'keyl' genellikle 'kileyle ölçmek, buðday, arpa gibi tanelileri bir kapla ölçmek' anlamýn­da kullanýlýrken, 'vezn' ise, genellikle 'terazi ile ölçmek' anlamýnda kullanýlýr. Bu bakýmdan, 'mizan' hem 'ölçü’ anlamýna geldiði gibi, 'ölçme aleti olan terazi' anlamý­na da gelir. Vezn eþyanýn yekdiðerine oranla miktarý veya miktarýnýn tanýnmasýdýr ve çoðunlukla aðýrlýðý olan nesnelerin ölçümünde yaygýndýr ve bir mukayese ve denkleþtirme ile yapýlýr. Ýþte, bu denkleþtirmenin ya­pýldýðý alete de 'mizan' denilir. Öncelikle, kâinatýn tü­münü Allah bir denge üzerinde yaratmýþtýr ve yaratýk­lar bu dengeyi bozmak ve kâinat bu denge üzerinde gi­der; yani terazinin iki gözü de her zaman dengededir.

“Göðü yükseltti ve mizaný koydu (Rahman: 7)” Vezn daima bir denkleþtirme oranýný ifade ettiðinden adale­te ve adaletin ölçüsü olan Þeriat'a da mizan denilir. Ýþte, yukarýdaki ayette ifade olunan mizan bütün eþya ara­sýndaki ve topyekûn kâinattaki 'genel denge' kanununu ifade ederken, “Allah ki, hakk olarak kitabý indirdi ve mizný da (Þura: 17)” ayetinde ifade olunan mizan ise, insanýn hayatýnda davranýþ ve düþüncelerini vurmasý gerektiði terazidir. Bu teraziyi koyan ve hangi hareke­tin doðru ve haklý, hangisinin yanlýþ ve haksýz olduðu­nu açýklayan Allah'týr. Bu bakýmdan, insanlarýn dav­ranýþlarý Allah'ýn koyduðu ölçülere, yani mizana göre deðerlendirilir. Ýnsanýn dünya hayatýndaki davranýþla­rý Ahirette tartýya girer, yani Allah'ýn þaþmaz mizanýna. vurulur; burada kimin sevaplarý aðýr gelir, dünya ha­yatýnda Allah'ýn koyduðu mizana, göre yaptýðý iþler aðýr basarsa o 'razý olacaðý bir hayatîn içine girer’; kimin de günahlarý aðýr basar, Allah'ýn mizanýna uygun ola­rak yaptýðý ameller hafif gelirse, böylesi kýzgýn ateþe gi­rer (Karia: 6-11).

Mizanýn iki kefesi vardýr; bu iki kefe denkleþir ve hiç biri aðýr basmaz da terazinin dili tam ortada du­rursa, iþte bu adldir, adalettir, Ýfrat ile tefrit arasýnda, aðýrlýkla hafiflik arasýnda bir birlik, bir istikamet nok­tasýdýr adalet.

Adi 'A-Da-Le' fiilinden masdardýr, bazen ýdl þek­linde de kullanýlýr. Adi denkliði basiretle idrak olunaný, ýdl ise duyularla idrak olunaný ifade eder. 'A-De-Le' doð­ru olmak, doðru davranmak, ayný düzeyde yapmak' an­lamlarýna geldiði gibi, 'meyletmek, sapmak', anlamla­rýna da gelir; yalnýz bu anlamda masdarý adl deðil, 'udûl'dür.

Allah insaný adl üzere, yani düzgün, eli, ayaðý, gö­zü, kulaðý, kýsaca bütün organlarý birbirine denk ge­lecek ve dünya hayatýný sürdürmesini saðlayacak þe­kilde yaratmýþtýr; yani tam bir denge üzerinde varetmiþtir onu: “O seni yarattý, tesviye etti ve ölçülü bir biçimde koydu adele  (Ýnfitar: 7).”

Allah nasýl insaný adl üzere, yarattýysa, onun da yeryüzünde adl üzere davranmasýný, yani her zaman koyduðu mizana, uygun hareket etmesini ister: “Al­lah adlle emreder (Nahl: 90)”; Ýnsanlar arasýnda adlle hükmolunmasýný emreder (Nisa: 58).” Adalet mülkün, hükümetin temelidir, alemin nizamý, “amel ve itaat­te miktarý vacip olan ahlâkî bir fazilet”tir. Adlin ba­þý ise Tevhid'dir; çünkü, ancak Tevhid üzere olundu­ðu zaman adaleti gerçekleþtirmek mümkün olabilir; madem ki, kâinattaki mizaný belirleyen ve insanýn ha­yatý için de bir mizan koyan Allah'týr; o halde insan Tevhid üzere yaþayýp Allah'ýn mizanýna uyarak adlde bulunabilir.

Allah mutlak adildir; fakat kullar Allah'a karþý adalette bulunamaz; yani O'nu bir baþka þeyle denk sayamaz, O'nu bir tartýnýn bir kefesine, bir baþka þe­yi de öbür kefeye koyamaz. Çünkü, böyle bir hareket þirk olur, Allah'a ortak koþmak olur; Allah hiç bir þeyle tartýlamaz, ölçülemez. Kur'an'da “Sonra kâfir olanlar rabblerine adl ediyorlar (En'am: 1)” buyrulur; yani, kâfirlerin Allah'tan baþka rabbler ve ilâhlar ka­bul edip, bunlarý Allah'la birlikte ayný tartýda tarttýk­larý ifade olunur; bu ise kesinlikle þirktir; þu halde, ku­lun Allah'ýn mutlak adil olduðunu kabul edip, O'nun koyduðu mizanýn iki kefesini de denk tutmaya çalýþ­masý, yani adl üzere olmasý, Allah'ý bir baþka þeyle tartmaya kalkýþmamasý gerekir.

Kur'an'da, “Andolsun, rasûllerimizi açýk deliller­le gönderdik ve yanlarýnda, insanlar KISTla ayakta dursunlar diye kitap ve mizan? indirdik ve kendinde hem þiddetli bir güç ve insanlar için yararlar bulunan demiri de Ýndirdik ki, Allah kimin Kendine ve rasûllerine Allah'ýn huzuruna varmadan önce ve ihlasla yar­dým ettiðini ortaya çýkarsýn (Hadid: 25)” buyurulmaktadýr. Bu ayet, Ýslâm'ýn öngördüðü toplumsal haya­týn nasýl ve hangi temeller üzerine oturacaðýný ve na­sýl devam edeceðini açýklamaktadýr. Demek ki, rasûller öncelikle apaçýk delillerle, güneþ ýþýklarý gibi ka­ranlýklarý aydýnlatan, kalplere ulaþan þualarla gelmek­tedir. Bu þualarla kalplerindeki karanlýðý giderenler Kitab'a uyacak, Allah'ýn emir ve yasaklarýný yerine getirecek ve her iþlerinde mizanýn iki kefesinden biri­nin aðýr basmamasýna, ifrat ve tefrite kaçmamaya, 'va­sat' olabilmeðe, yani adl üzere hareket etmeðe çalýþa­caklardýr; demek ki, bu da Kitab'a uymakla bir baký­ma gerçekleþmektedir; Kitaba uyulup uyulmadýðý da mizanla, ölçülmektedir. Allah Kitabý ve Mizaný insan­lar Kýst'la. ayakta dursunlar diye göndermiþtir.

KlST, 'insaf, merhamet ve adaletle verilen veya alýnan, bölüþtürülen nasip'tir. Mizanýn iki kefesi denkleþtilip(adl yapýlýp), sonra bölüþtürülen nasiplerdir ki, çok kez adl ve adli de aþan bir insaf ve merhamet ifade eder. kýsýta da, gerek mizan ve gerek adlde oldu­ðu gibi 'vasat' olma, orta yolda gitme, her türlü aþýrý­lýklardan sakýnma söz konusudur. Nitekim, 'iktisad' 'kelimesi de kýst'ta.n gelir ki, 'adalet ve hakkaniyetle davranmak, hiç bir aþýrý yöne meyletmeden ortadan dosdoðru yürümek' demektir.

Kýst"Ka-Se-Ta' fiilinden gelir; bu fiil 'zulmetmek, haktan sapmak, adalet üzere davranmamak, baþkasý­nýn nasibine el atmak' anlamýna da gelir ve o zaman msdarý 'kast' olur. Eðer 'sülâsî (üçlü) vezin'de kulla­nýlýrsa, ism-i fail þekliyle (kasit) 'zulmeden, baþkasý­nýn nasibine kasteden' manâsýný verir ki, Kur'an'da bu  þekliylede  geçer: “Muhakkak  bizden  müslümanlar  vardýr  ve  biz­den kasitler vardýr;  kim müslüman olursa, iþte onlar doðru yolu aramýþlardýr. ve kasitler ise, cehennem'e  odundurlar (Cinn:14-15).” Fiilin 'ism-i tafdîl (üstünlük derecesi belirten) þek­liyle eksat' 'daha adaletli, hakka daha yakýn' demek­tir ve Kur'an'da sözgelimi,  “Ey iman edenler! Belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiðiniz zaman onu yazýn.. Az olsun çok olsun onu süresine kadar yazmaktan üþenmeyin. Bu, Allah katýnda eksat, þahitlik için daha saðlam, þüpheye düþmemeniz için daha elveriþli­dir.(Bakara: 282)” ayeti gibi ayetlerde geçer.

'Aþýrýlýða kaçmamak, doðru davranmak, her hak­lýya hakkýný ye haktan nasibini vermek' anlamýnda çoðunlukla fiilin 'rubai (dörtlü) vezin'deki þekli 'eksata' kullanýlýr; bunun ism-i faili 'muksit gelir ve 'muksitler' Kur'an'da her zaman övülür:

“Eðer mü'minlerden iki bölük vuruþurlarsa arala­rýný ýslah edin; biri diðerine karþý baðyedecek olur­sa, Allah'ýn emrine dönene kadar baðyedenle sava­þan ve eðer dönerse aralarýný adlle bulun ve iksat edin (her hak sahibine haktan nasibini verin, in­saflý davranýn, aþýrýlýða kaçmayýn); muhakkak Al­lah mutsitleri sever (Hucurat: 9).”

Ayný fiilden gelen 'Kýstas' kelimesi ise, 'dosdoðru ölçü, insaflý, ve adaletli ölçü,  mizan'  anlamýnadýr  ve Kur'an'da “dosdoðru kýstasla ölçün (Ýsra: 35)” ayeti gi­bi bazý ayetlerde geçer. [221]

Ýþte, Ýslâm'da toplum yapýsýnýn temelinde Kitap ve Mizan vardýr; insanlar Kitaba, uyar ve mizan çercevesinde davranýrlarsa kist yapmýþ olurlar ve ancak o zaman ayakta kalabilirler. Fakat, her insan isteðiyle ve imanýnýn gücüyle Kitab'a uyup, mizanýn kefelerini dengede tutamaz. îþte bunun için demir de gereklidir. Demirde her ne kadar bir sertlik varsa da bu sertlik top­lumda kýstý,, adaleti saðlamak için kullanýldýðýnda in­sanlara zarar deðil, ancak yarar getirir. Bu bakýmdan, Kitap, Mizan ve Demir üçlü bir iliþki içinde olmak zo­rundadýrlar. Bu üç temel çerçevesinde öncelik Kitab'a aittir; sonra Mizan, sonra Demir gelir. Kitap tek ba­þýna olduðu zaman sayfalarda kalmaktan öte bir an­lam taþýmaz, bu yüzden uygulanmasý için Demir'e muh­taçtýr. Ama, eðer Demir hemen Kitabýn ardýndan ge­lirse, Kitab'ý yýrtabilir ve keyfine göre davranabilir. Böyle durumlarda ise Kitap Demir'e uþaklýk etmekten baþka bir fonksiyon görmez, öyleyse, Kitapla Demir'in arasýna Kitab'ý koruyucu ve Demir'i Kitaba göre dav­ranmaya, itici bir engel konulmalýdýr ki, bu da Mizan'dýr. Mizan Demir'in karþýsýnda Kitabý koruduðu gibi, Demir'in insanlar ve Kitap üzerinde keyfî bir egemen­lik kurmasýnýn da önüne geçer; ayný zamanda, Kitabý nasýl uygulayacaðý konusunda Demir'e yol gösterir. Ýs­lam'da kist bu üçlüyle saðlanýr, biri olmadý mý zulüm baþlar. [222]


[221] Açýklamalar için bkn.: Müfredat, s: 325, 403, 522; Hak Dini Kur'an Dili, II, 1006; V,, 3117; VII, 4665; VIII, 5637-8, 5406, IX.  6030.

[222] Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayýnlarý: 277-282.


Ynt: Mizan Kist Adl By: selinay 7b Date: 08 Ekim 2015, 20:44:29
Selamun  Aleykum

Kainatýn tümü Allah'ýn bir denge üzerine yaratmýþtýr.Allah evreni yaratýp düzene koymuþtur. Allah'ýn yarattýðý hiçbir þeyde düzensizlik ve dengesizlik görülmez. Allah insandan evreni incelemesini,ondaki uyum ve denge üzerinde düþünmelerini istemiþtir.

Allah razý olsun.

radyobeyan