Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Hicret ve Cihad By: meryem Date: 16 Þubat 2011, 12:54:30
Hicret- Cihad

 Hecr veya hecran insanýn ister bedenen, ister kalp veya ister dille baþkasýndan ayrýlmasý demektir. Hicret veya muhaceret ayrýþma, ayrýlma, terketme, dar-i küfr’ den dar-i islâm'a göç etme anlamýndadýr. [398]

Müslüman'ýn hayatý sürekli bir 'seyahat'ten iba­rettir; nitekim, Kur'an'da 'seyahat' edenler övülmektedir:

“Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, se­yahat edenler, rükû edenler, secde edenler, ma'rufu emredip münkerden nehyedenler, ve Allah'ýn sý­nýrlarýný koruyanlar; mü'minleri müjdele!” (Tevhe; 112).

Bu seyahat bir yanda 'kâinat'ýn küçültülmüþ öz­deþi, yoðun bir özeti' olan bedeninden içine, kalbine doð­ru, bir yanda da kâinatta 'ayet'lerden ayetlerin iþaret ettiðine doðru bir seyahattir. Kendinde madenlerin, bit­kilerin ve hayvanlarýn tüm nitelikleri, kâinattaki her varlýðýn bir özeti bulunan insan bütün bu yanlarýný aþa­rak asýl varlýðýný oluþturan Allah'ýn ruhundan üflenen ruhu'na doðru yürürken bu ruhu örten, mekaný, kalbin iþitme ve görme duyularýnýn üzerine konmuþ aðýrlýklarý gidererek merkezine ulaþmaya çalýþýr. Bu ise kalbi çev­releyen, ruhu perdeleyen her türlü karaltý ve aðýrlýklarý silmek, bunlarýn nedeni olan haramlarý iþlememek ve Allah'ýn emirlerini yerine getirmekle mümkün olabi­lir. Ýþte, hicret'in. temel nosyonu burada, yani ruhu per­deleyecek her türlü davranýþlardan kaçmakta, uzak durmakta yatar:

“Ey örtüye bürünen! Kalk ve uyar! Rabbini tekbir et; elbiseni tathir et; ve her türlü aðýrlýk ve günah­tan hicret et”(Müddessir: 1-5).

 Ýþte, insan bu seyahatinde nefsinden olduðu ka­dar çevresinden de büyük engellerle karþýlaþýr. Çünkü, insan bir yandan kendi içinde ruhuna doðru, bir yan­dan da kâinatta seyahat ederken karþýsýna cin ve insan þeytanlarýyla bunlarýn kendindeki iþbirlikçisi nefsi onu sürekli önlemeðe çalýþýr; iþte insan içe ve dýþa doðru se­yahatinde kendini 'temizlediði' gibi, çevresini de her türlü kirden, aðýrlýktan, günahtan, zulümden temizle­yerek hedefe gidebilir. Bu durumda, kirlilerin, günah­kârlarýn ve zalimlerin karþýsýna çýkmasýndan tabiî bir þey yoktur. Onlarý aþmanýn, engelerini yok etmenin en önemli araçlarýndan biri, belki de bu araçlarýn hepsi­nin adýdýr hicret. Önce bu genel koyuculardan kalben kesinkes uzaklaþmak, fakat onlara iyi davranarak, zu­lümlerine eritici bir sabýrla karþý koymak, hikmet ve en güzel tebliðle mücadele etmek gerekir. Ýþte, bu sab­rýn, mücadelenin, hem nefse, hem de dýþtaki engellere karþý koymanýn, ruha doðru seyahat etme çabasýnýn adý da Cihaddýr.

“Söylediklerine sabr et ve onlardan güzel bir hic­retle hicret et”(Müzemmil: 10).

“Kâfirlere itaat etme ve onlarla büyük bir cihadla cihad et”(Furkan: 52).       '

Cehd veya cühd 'eziyet, meþakkat' demektir, daha çok 'takat oranýnda bir çaba' ifade eder: [399]

“Sadakalar hususunda gönülden veren mü'minleri çekiþtiren ve cühdlerinden (güçlerinin, takatlarýnýn yettiðinden) baþkasýný bulamayanlarla alay eden­ler; Allah onlarý maskaraya çevirmiþtir. Onlar için acý bir azap vardýr” (Tevbe: 79). «Olanca cehdleriyle (takatlarýnm yettiði, kapasite­lerinin müsaade ettiði kadar) Allah'a-yemin etti­ler...» (En'am: 109).

Ýþte, Cihad nefsin perdelerini, Allah'a giden yola dikilen engeleri aþýp ruhla özdeþleþmek, Allah'a ulaþ­mak için takat ve kapasite ölçüsünde uðraþmak, didin­mek demektir. 'Salât ve sabr'ý içine alan bu uðraþý hem haramlarý iþlememek ve emirleri yerine getirmek için nefsle olur ve hem de dýþta insanlarýn Allah'a ulaþma­malarý için engeler çýkartan, Allah'ýn Yolu'ndan alý­koyup bu yolu eðriltmeðe ve güçleþtirmeðe ve ayný za­manda insanlarýn bu yolu görmelerine, bulmalarýna en­gel olmaya çalýþan cin ve insandan þeytanlara karþý olur.

“Allah için cihadýn gerektirdiði þekilde cihad edin” (Hacc: 78).

Müslümanýn hayatý kesintisiz bir cihad ve hicret olayýdýr. Bu Cihad'ýn bir aþamasýnda o hale gelinir ki, artýk Allah'ýn Yolu'ndan alýkoyucular hikmet ve güzel öðütle tebliðden etkilenmez ve bu Yoldan alýkoyma ve yolcularýnýn önüne büyük engeler koyma iþinden vaz­geçmez olurlar. Hattâ, müslümanlar ölmek ve daha da kötüsü Allah'ýn Yolu'nda yürüyememek, öyle ki bu Yol'u býrakmak durumuyla karþý karþýya gelebilirler. Ýþte, bu noktada ya Cihad'ýn silâhlý þekline baþvurmak, ya da imaný kurtarmak için fert fert veya topluca hic­ret edilir. O kadar ki, bu hicret ve ardýndan kendisin­den hicret edilen yerdeki ins þeytanlarýna karþý silâhlý cihad etmek imanýn tam anlamýyla denendiði ve mü'minin belâ kabýnda piþtiði vazgeçilmez bir görev hali­ni alýr:

“Kendi kendilerinin zalimleri olarak melekler can­larýný alýrken “ne iþteydiniz?” derler,  “Biz yeryü­zünde istiz'af ediliyorduk” derler. “Allah'ýn arzý ge­niþ deðil miydi, orada hicret edeydiniz” derler. Ýþ­te onlar duraðý cehennem olanlardýr; ne kötü bir gidiþ yeridir orasý!” (Nisa: 97). Hicret hiç bir zaman kaçýþ deðildir.. O mutlaka zulme ve eziyete uðradýktan sonra veya ferdî düzlemde imaný korumak, ya da toplu halde kendisinden hicret edilen yere muzaffer bir þekilde dönüp, orada Tevhid'i gerçekleþtirmek için yapýlýr; bu amaçla hicret edenle­ri Allah yeryüzünde yerleþtirmeði va'd etmiþtir:

“Zulme uðradýktan sonra Allah için hicret edenleri dünyada güzelce yerleþtiririz. Ahiret'in ecri ise da­ha büyüktür; keþke bilselerdi!” (Nahl: 41).

 Eziyete ve zulme uðradýktan sonra toplu olarak hicret etme emri geldiði halde hicret etmiyenleri, hic­rete güçleri yettiði halde halâ müþriklerin velayeti al­týnda bulunanlarý hicretlerinden sonra Allah'ýn güzel­ce yerleþtirdiði mü'minlerin korumalarý üzerlerine mec­burî olmadýðý gibi, aralarýnda anlaþma olan kavme kar­þý yardým istediklerinde yardým etmek zorunda da de­ðillerdir:

“Ýman edip de hicret etmiyenler için, hicret etme­lerine kadar hiç bir þekilde velayetiniz yoktur. Eðer dinde sizden yardým isterlerse yardým etmeniz ge­rekir, yalnýz aranýzda anlaþma bulunan bir kavme karþý deðil. Allah yaptýklarýnýzý görendir” (Enfal: 72).

“Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan ve­liler edinmeyin” (Nisa,: 89).

Ýþkence ve zulmden sonra gerçekleþtirilen hicret bir anlamda silâhlý cihad'ýn kapýsý olmaktadýr. Artýk müþriklere ve insanlarý Allah'ýn Yolu'ndan alýkoymaya çalýþanlara karþý bir 'hükümet’ halini alan muha­cirlerle onlara yurt veren ve barýndýran yardýmcýlarýn. el ele verip 'saðlam bir yapý' halinde savaþmalarý üzer­lerine borç olur. Ýmanlarýn en iyi biçimde denendiði za­mandýr artýk bu zaman; iþkencelerden kurtulup da hic­retle dindaþlarýnýn bulunduðu yurda yerleþenler eðer rahata dalar, içe doðru hicret ve Cihad'ý býrakýrlarsa düþman karþýsýnda da mallarý ve canlarýyla cihad ede­mez, savaþ veremezler. Bu bakýmdan, silahlý cihad ve bir yerden bir yere hicret belli zamanlarda ve gerektiði þartlarda yerine getirilmesi gerekli son derece mühim iki görevken, nefse karþý cihad ve içe doðru hicret bu görevi de yerine getirebilmenin gereði ve mü'minin ke­sintisiz devam ettirmesi gereken birinci derecedeki va­zifesidir. Yoksa, hicret bir kaçýþ, cihad da ganimet ve yaðma için verilen bir savaþ halini alabilir ve bu du­rumda insan için sadece kayýp ve hüsran demek olur:

 “Hicret edenler ve yurtlarýndan çýkarýlanlar, yolum­da iþkenceye uðrayanlar, vuruþanlar ve öldürülen­ler, elbette onlarýn seyyielerini örtecek ve kendile­rini altýndan ýrmaklar akan cennetlere koyacaðým; Allah'ýn katýndan bir karþýlýk olarak’. Allah karþý­lýðýn güzeli yanýnda olandýr” (A. Ýmran: 195).

 “Sonra, muhakkak Rabbin  fitneye  uðratýldýktan sonra hicret ederler ve sonra da cihad edip sabre­denler içindir..” (Nahl: 110).

“Kendilerine, “ellerinizi tutun ve namazý kýlýp ze­kâtý verin” denilenlere bakmaz mýsýn? Üzerlerine kýtal yazýldýðýnda içlerinden bir grup Allah'tan haþyet eder gibi, hattâ daha büyük bir haþyetle insanlardan haþyet eder ve “Rabbimiz, kýtali üze­rimize neden yazdýn? Bizi yakýn bir süreye kadar býraksan olmaz mýydý?” derler..”(Nisa; 77).

 Cihad eden kendisi için cihad eder, çünkü Allah alemlerden müstaðnidir; hicret sürekli Allah'a doðru ve O'nun yolunda O'nun için olan bir seyahattir. Allah için uðraþanlarý, yani O'nun yolunda malla, canla, baþ­la didinenleri, cihad edenleri Allah Yolu'na götüreceði gibi, eðer bu Yolun sonuna varamadan, hedefe ulaþa­madan ölenlere de yine mükâfatlarýný verecektir:

“Kim cihad ederse ancak kendisi için cihad eder, muhakkak Allah alemlerden müstaðnidir” (Ankebut: 8).

“Bizim için cihad edenleri yollarýmýza götürürüz” (Ankebut: 69),

“Lût ona inandý ve “muhakkak ben Rabbime mu­hacirim”[400] dedi” (Ankebut: 26).

“Kim Allah ve Rasûlü'ne muhacir olarak evinden çýkar da sonra kendisine ölüm gelirse, muhakkak karþýlýðý Allah'ýn üzerine olmuþtur.,” {Nisa,: 100).

“Muhacir Allah'ýn nehyettiklerinden hicret eden­dir.” [401]


[398] Müfredat, 536-7.

[399] a:g.e. 101.

[400] Buhari, I,  11.

[401] Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayýnlarý: 526-531.



radyobeyan