Suat Yýldýrým Meali
Pages: 1
43 – Zuhruf Suresi By: sümeyra Date: 15 Þubat 2011, 13:56:26
43 – ZUHRUF SÛRESÝ


Mekkî olup, âyet sayýsý 89’dur. Zuhruf: “altýn, mücevher” demektir. 35. âyette geçtiðinden, sûreye bu isim verilmiþtir. Hedefi tevhid, risalet ve ölümden sonra dirilip hesap verme gerçeklerini hatýrlatmaktýr. Cahiliye devrindeki garip inanç ve uygulamalarý da (meselâ kýz evlat istememe, meleklerin Allah’ýn kýzlarý olduklarýný iddia etme gibi) reddeder. Cahiliye araplarý baþta olarak þirke düþen insanlarý þirkten vazgeçirmek için Hz. Ýbrâhim’in dininin gerçek yüzünü ortaya koyar. Sonra Hz. Mûsâ’nýn teblið ve hizmetine geçilir. Sûre inananlarýn ve kâfirlerin âhiretteki âkýbetlerini anlatarak sona erer.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1 – Hâ. Mîm

2 – Açýk olan ve gerçekleri açýklayan bu kitaba yemin olsun.

3 – Biz düþünüp anlamanýz için onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik. [26,195]

4 – O, Bizim nezdimizdeki ana kitapta saklý olup çok yücedir, hikmet doludur. [56,77-80; 80,11-16]

Ümmü’l-kitab: bütün peygamberlere gönderilen ilahî mesajýn, kendisinden alýndýðý asýl, ana kitap demektir. Levh-i Mahfuz olarak tefsir edilir.

5 – Siz haddi aþan bir topluluksunuz diye bu hakikatli mesajla sizi uyarmaktan vaz mý geçeceðiz? Bu mümkün deðil!

Burada, Hz. Peygamber (a.s.)’ýn risaletinin baþlangýcýndan, bu sûrenin indirildiði yaklaþýk on yýllýk bir sürecin sonuna kadarki dönemin, bir cümlede özetlendiðini görüyoruz. Toplumlarda yerleþmiþ nice bozukluklarý düzelten, hastalýklarýný, þefkatle tedavi eden, onlarý daldýklarý bataklýktan kurtaran; cehalet, zulüm ve karanlýktan aydýnlýða çýkaran peygamberlerini öldürmeye teþebbüs edecek kadar vahþilikte ileri giden o zalimlere böyle hitab ediliyor. Allah Teâla onlara þunu demek istiyor: “Sizi bu halde býrakmak Benim rahmet ve keremimle baðdaþmaz. Ne kadar serkeþlik etseniz de Ben sizi boðulmaya, helâk olmaya terketmem. Allah insanlardan vazgeçmez.”

6 – Daha önce gelip geçmiþ nesillere nice elçiler gönderdik!

7 – Onlara hiçbir nebî gelmedi ki onunla alay etmiþ olmasýnlar.

8 – Biz bunlardan, (senin Mekkeli muhataplarýndan) daha kuvvetli olan toplumlar helâk ettik. Nitekim öncekilerin kýssalarý geçmiþtir. [40,82; 43,56; 40,85; 33,62]

9 – Onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattý?” diye sorarsan, mutlaka: “Onlarý o azîz ve hakîm (O mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi) yarattý.” derler.

10 – O Yaratýcýdýr ki yeryüzünü sizin için beþik gibi yapmýþ ve yol bulmanýz için yerden yollar ve geçitler var etmiþtir.

Baþka yerlerde, yer hakkýnda firaþ denilirken burada mehd (beþik) denilmiþtir. Böylece beþiðinde rahat eden bebek gibi, yeryüzünün insanlar için döþendiði anlatýlmýþtýr. Oysa gerçekte yerküre, en hýzlý bir uçaktan daha fazla bir hýzla uzayda dönmektedir. Ýçindeki sýcaklýk, madenleri ve taþlarý bile eritecek güçtedir. Nitekim bazan volkanik püskürmeler de bunu hatýrlatmaktadýr. Allah böylesine büyük bir varlýðý, kapsadýðý bitmek tükenmek bilmez imkânlarýyla, insanlýðýn emrine vermekteki nimetlerini hatýrlatmak istiyor.

11 – Gökten, bir ölçüye göre su indiren de O’dur.

Biz onunla ölü bir ülkeye hayat veririz.

Ýþte siz de mezarlarýnýzdan öyle çýkarýlacaksýnýz.

12 – Bütün çiftleri yaratan, denizde gemilerden, karada davarlardan sizin için binekler yapan da O’dur.

Âyetteki ezvac kelimesinden sadece kadýn ve erkekler kasdedilmez. Allah diðer mahlûklarý da çift yaratmýþtýr. Mesela elektriðin, pozitif ve negatif kutuplarýnýn bir araya gelmesiyle sayýsýz cihazlar yapýlmýþtýr.

13-14 – Ta ki onlarýn üstüne binerken Rabbinizin nimetini hatýrlayasýnýz ve þöyle diyesiniz:

“Bunlarý bizim hizmetimize veren Allah yüceler yücesidir, her türlü eksiklikten münezzehtir.

O lütfetmeseydi biz buna güç yetiremezdik.

Muhakkak ki biz sonunda Rabbimize döneceðiz.”

Hz. Peygamber sefere çýkarken bineðine bindiðinde, “Bismillah” deyip atýn üzengisine bastýktan sonra bu âyeti okuyarak üç defa el-Hamdülillah, sonra üç defa Allahu ekber derdi. Sonra bu âyetlerde bildirilen: “Sübhanellezî sehhare lena...” duasýný okurdu.

15 – Öyle iken, müþrikler tuttular kullarýndan bir kýsmýný O’nun cüz’ü (parçasý) saydýlar. Gerçekten insan çok nankördür.

16 – Ne o, yoksa O, yaratýklarýndan, aklýnýz sýra kýzlarý Kendisi evlat edindi de, o deðerli oðullarý size mi ikram etti?

Burada müþriklerin þiddetli çeliþkileri vurgulanýr: Onlar kýz evlatlarýný, hiç adam yerine koymuyor, hatta “kýzýn oldu” denilince kaçacak yer arýyorlardý. Kendileri erkek çocuk isterken, hoþlanmayýp hakir gördükleri kýz çocuklarýný Allah’a mal ediyor. “Onun kýzlarý” olduðunu iddia ediyorlardý. Kur’ân kýz çocuklarýný hakir gördüðünden deðil, onlarýn kendi kendileriyle çeliþkiye düþtüklerini ortaya koymak için bu ifadeleri naklediyor.

17 – O müþriklerden her biri, Rahman’a yakýþtýrdýðý kýz evladý dünyaya geldiði haberini alýnca,

birden yüzü mosmor kesilir, kederinden yutkunur durur.

18 – Onlar süs içinde yetiþen ve tartýþmada meramýný kuvvetle anlatamayan kýzlarý mý Allah’a isnad ediyorlar?

19 – Rahman’ýn kullarý olan melaikeyi de diþi saydýlar.

Ne o! Onlarýn yaratýldýklarý sýrada hazýr mý bulundular?

Onlarýn bu iddialarý yazýlacak ve bundan ötürü onlar sorguya çekileceklerdir.

20 – Bir de dediler ki: “Eðer Rahman dileseydi, biz onlara tapmazdýk.”

Aslýnda onlarýn ciddi bir bilgileri yoktur. Onlar sýrf  kafadan atýyorlar.

21 – Yoksa Bizim onlara daha önce verdiðimiz bir kitap varmýþ da onlar buna mý sarýlýyorlar?

22 – Hayýr! Ne bilgileri var, ne kitaplarý! Sadece þöyle derler:

“Biz babalarýmýzý bir dine baðlanmýþ gördük. Biz de onlarýn izlerinden gidiyoruz.”

23 – Ýþte böylece senden önce, uyarýcý bir elçi gönderdiðimiz hiçbir þehir yoktur ki oralarýn varlýklý kiþileri:

“Biz babalarýmýzý bir dine baðlanmýþ gördük. Biz de onlarýn izlerine uyduk” demiþ olmasýnlar. [11,38; 17,16]

Varlýklý kiþilerin hak dine karþý çýkmalarý þundandýr: 1. Bunlar mal mülk ile o derecede meþguldürler ki hak-batýl mücadelesine fikir yormazlar. Zihnen ve bedenen tembelleþmiþlerdir. Kurulu düzen dýþýnda bir þey düþünmezler. 2. Mevcut sistem sayesinde zenginleþtiklerinden o düzenin devamýný isterler.

24 – Peygamber onlara: “Peki, size babalarýnýzýn baðlandýðý dinden daha doðrusunu getirmiþsem, yine de sürüp gidecek misiniz?” deyince onlar: “Þunu bilin ki,” dediler, “biz, sizinle gönderilen mesajý reddediyoruz.”

25 – Bunun üzerine Biz de onlardan müminlerin intikamýný aldýk. Ýþte bak peygamberlere yalancý diyenlerin sonu nasýl oldu gör!”

26-27 – Bir vakit Ýbrâhim babasýna ve halkýna þöyle dedi:

“Bilin ki ben sizin taptýklarýnýzla her türlü iliþiði kestim. Ben ancak beni yaratana ibadet ederim. O bana yol gösterecektir.”

28 – O, bu sözü hakka dönsünler diye, gelecek nesillere devamlý kalacak bir miras olarak býraktý.

Hz. Ýbrâhim (a.s.)’ýn neslinde bu miras devam edegelmiþti. Hz. Peygamber (a.s.)’ýn risaletinden önce Mekke’de “hanifler” diye bilinen ve Hz. Ýbrâhim’in inancýna, bildikleri kadarýyla baðlý olan insanlar vardý.

29 – Doðrusu, Ben bunlarý da, babalarýný da kendilerine hakikat ve onu açýklayan peygamber gelinceye kadar yaþattým.

30-31 – Ama bu gerçek kendilerine gelince: “Bu sihirdir, biz bunu kabul etmeyiz” dediler ve eklediler: “Bu Kur’ân, bu iki þehirden büyük bir adama indirilseydi ya!”

Ýki þehir ile, Mekke ile Taif’i kasdediyorlardý.

32 – Senin Rabbinin rahmetini onlar mý taksim ediyorlar?

Halbuki bu dünya hayatýnda onlarýn maiþetlerini aralarýnda taksim eden, bir kýsmýnýn diðer kýsmýný çalýþtýrmasý için, kiminin derecesini kimine üstün kýlan Biziz.

Senin Rabbinin rahmeti ise, onlarýn topladýklarý bütün þeylerden daha hayýrlýdýr.

Dünyada rýzýklar, rýzýk vesileleri, içtimaî hayatýn teþkilatlanmasý, geçimlerin takdir edilmesi âciz insanlara býrakýlsa elbette dünya hayatý altüst olurdu. Ýnsanlar dünya hayatýný bile tanzimden âciz iken, nerede kaldý ki nübüvvet meselelerini, nebî olmaya kimin lâyýk olduðu gibi meseleleri bilebilsinler?

33-35 – Eðer, bütün insanlarýn dinsizliðe imrenecek bir tek ümmet haline gelme mahzuru olmasaydý,

Rahman’ý inkâr edenlerin evlerinin tavanlarýný ve çýkacaklarý merdivenleri, evlerinin kapýlarýný, üzerine kurulacaklarý koltuklarý hep gümüþten yapardýk.

Onlarý altýna, mücevhere boðardýk.

Fakat bütün bunlar dünya hayatýnýn geçici metâýndan ibarettir.

Âhiret ise Rabbinin nezdinde Allah’a karþý gelmekten sakýnanlara mahsustur.

36 – Kim Rahmanýn hikmetlerle dolu ders olarak gönderdiði Kur’ân’ý göz ardý ederse,

Biz de ona bir þeytan sardýrýrýz; artýk o, ona arkadaþ olur. [4,115; 61,5; 41,25]

37 – Bu þeytanlar onlarý yoldan çýkarýrlar,

ama onlar kendilerinin hâla doðru yolda olduklarýný sanýrlar.

38 – Ta ki huzurumuza gelinceye kadar böyle devam eder.

Huzurumuza çýktýðýnda arkadaþýna:

“Keþke seninle aramýz doðu ile batý arasý kadar uzak olsaydý!

Meðer sen ne kötü arkadaþmýþsýn!” der.

39 – Allah buyurur: “Bu temenniniz bugün size hiçbir fayda vermez.

Çünkü hayat boyunca, birlikte zulmettiniz.

Burada da azabý birlikte çekeceksiniz.”

40 – Sen saðýrlara söz iþittirebilir, körleri doðru yolda yürütebilir, besbelli sapýklýkta olanlarý hidâyete erdirebilir misin?

41-42 – Ey Resulüm! Biz seni vefat ettirip yanýmýza alsak da,

yine onlardan müminlerin intikamýný alýrýz.

Yahut onlara vâd ettiðimiz azabý, sana saðlýðýnda gösteririz.

Çünkü onlara karþý Biz her zaman güçlüyüz.

43 – O halde sen sana vahyedilen buyruklara sýmsýký sarýl, muhakkak ki sen dosdoðru yoldasýn.

44 – Bu Kur’ân hem sana, hem milletine güzel bir namdýr, þereftir.

Ýleride ondan dolayý sorguya çekileceksiniz.

45 – Senden önce gönderdiðimiz elçilere sor bakalým:

Biz, hiç Rahman’dan baþka tapýlacak tanrýlar kabul etmiþ miyiz?

Asla! Bütün resuller tevhidi titizlikle uygulamýþlardýr.

Resullerden maksat onlara verilen kutsal kitaplardýr. Bu âyet bütün peygamberlerin halis tevhidi anlattýklarýna delildir.

46 – Nitekim onlardan Mûsâ’yý, delillerimiz ve mûcizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen yetkililerine gönderdik.

O da onlara: “Ben Rabbülâlemin’in size elçisiyim” dedi.

Hz. Mûsâ’nýn zikredilmesi, Mekke müþriklerine þunlarý düþündürmek içindir:  1. Peygamber tebliðine mazhar olan toplum lütfa nail olmuþtur. Ama bunun deðerini bilmezse, Firavun gibi helâk olacaktýr. 2. Firavun Hz. Mûsâ’yý küçümsediði gibi siz de Hz. Muhammed’i küçümsüyorsunuz. Fakat asýl büyüklük ve küçüklük, Allah nezdinde olan ölçülere göredir.

47 – O, delillerimizle onlara gidince onlar alay edip gülmeye koyuldular.

48 – Onlara hep birbirinden büyük mûcizeler gösterdik. Belki dönüþ yaparlar diye azaplarla sarstýk.

Hz. Mûsâ (a.s.)’ýn gösterdiði mûcizelerden burada kasdedilenler: 1. Büyücülerin yenilip müslüman olmalarý. 2. Hz. Mûsâ’nýn duasý üzerine kýtlýk olmasý ve Firavun’un bile Hz. Mûsâ’dan dua rica etmesi ve onun da bunu kabul etmesi. 3. Hz. Mûsâ’nýn haber verdiði sel ve dolu sebebiyle görülen zarar sonucunda Firavun’un yine dua rica etmesi. 4. Çekirge afeti ve Hz. Mûsâ’nýn duasý üzerine onlarýn daðýlmalarý 5. Ülkeyi kaplayan haþerat ve kýmýlýn Hz. Mûsâ’nýn duasý ile kalkmasý 6. Kurbaðalarýn hücumu 7. Su kaynaklarý kanla dolmuþken Hz. Mûsâ’nýn duasý bereketiyle bunlarýn zail olmasý. (krþ. KM, Çýkýþ 7-12)

49 – Azabý tadýnca Mûsâ’ya: “Haydi büyücü! Sana verdiði sözünün gereði olarak bizim için Rabbine dua et, bizi baðýþlasýn, zira artýk yola geleceðiz” dediler.

50 – Fakat Biz, onlardan azabý giderince, hemen sözlerinden caydýlar. [7,133-135]

51-53 – Firavun halkýna duyuru yapýp dedi ki: “Ey benim halkým!

Mýsýr’ýn yönetimi benim elimde deðil mi?

Ayaklarýmýn altýndan akan þu nehirler, kanallar benim deðil mi?

Görmüyor musunuz? Yoksa ben, þu aþaðýlýk, meramýný bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün deðil miyim?

Eðer o dediði gibi ise, üstüne gökten altýn bilezikler atýlmalý, yahut beraberinde melaikeler gelmeli deðil  miydi?” [26,29; 28,38] {KM, Hezekiel 29,3}

O devirde mesaj ilan etme yöntemi, burada bildirildiði üzere dellal çaðýrtmaktý. Bu dellallar þehir, köy ve kasabalarda konuyu halka duyururlardý. Zavallý Firavun’un elinde dalkavuk bir medya, haber ajanslarý veya devlet radyo ve TV’leri yoktu.

Hz. Mûsâ (a.s.)’da risaletten sonra kekemelik yoktu. Zira Taha, 27-36 âyetlerinde nakledilen “Dilimdeki tutukluðu çöz” duasý, elbette kabul edilmiþti. Firavun’un böyle demesi, ilahî mesajý anlamama konusundaki inadýndan ileri geliyordu. Kasden önemsemiyor veya önemsemez görünüyordu.

O dönemde, bir elçi gönderen hükümdar, önce onu, üzerinde ve çevresinde bütün ihtiþam ve zenginliðini ispatlayacak eþyalarla donatýrdý. Firavun, Mûsâ (a.s.)’da bundan bir eser göremeyince, onun sadeliðini, elçi olmayýþýnýn delili saymak istemiþti.


54 – O halkýný küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Doðrusu onlar yoldan iyice çýkmýþ bir toplum idi.

Bir dikta yönetimi hukuku çiðner, çevresindeki menfaatçi dalkavuklarla bir oligarþi kurar, dürüst ve erdemli insanlarý susturursa, açýkça söylemese bile halkýný hiçe saymýþ demektir. Halk da fâsýk ise; hak, batýl, erdem onlar için önemsiz olduðundan sürü gibi ona uyarlar. Zulme, þahsiyetsizliðe boyun eðer, ses çýkarmazken, hakký tutan bir ses yükselirse, onu sustururken sesleri yüksek çýkar. Ýþte bunlar zilleti kabul ettiklerinden, hiç sayýlmaya müstehak olmuþlardýr.

55 – Onlar bizi gazaba dâvet edince, Biz de onlarýn hepsini suda boðarak, onlardan müminlerin intikamýný aldýk.

56 – Onlarý sonraki nesillere, geçmiþ bir ibret ve misal yaptýk.

57-58 – Vakta ki Meryem’in oðlu Îsâ misal verildi, derhal halkýn keyiflenerek haykýra haykýra gülmeye koyuldu ve “Bizim tanrýlarýmýz mý üstün,” dediler, “yoksa o mu?”

Bunu, sýrf bir münâkaþa olsun diye sana misal verdiler. Zaten onlar kavgacý bir toplumdur.

59-60 – Hayýr, o bir tanrý deðil, nimetimize mazhar ettiðimiz ve Ýsrailoðullarý için bir örnek yaptýðmýz bir has kulumuzdu. Þayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratýrdýk. Ama bu, Allah’ýn hikmetine aykýrýdýr.

61 – Gerçekten o, kýyamet için bir beyandýr.

Artýk siz, o saatin geleceðinden hiç þüphe etmeyin de Bana tâbi olun.

Doðru yol budur.

62 – Sakýn Þeytan sizi yoldan çevirmesin.

Çünkü o sizin besbelli düþmanýnýzdýr.

63-64 – Îsâ, açýk açýk delillerle onlara gelince:

“Ben, size hikmet getirdim,

bir de hakkýnda ayrýlýða düþtüðünüz bazý þeyleri size açýklamak için geldim.

O halde Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ve bana itaat edin.

Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, yalnýz O’na ibadet edin. Doðru yol budur.” dedi.

65 – Ondan sonra kendisine mensup birtakým fýrkalar aralarýnda ayrýlýða düþtüler.

Gayet acý olan bir günün azabýndan zalimlerin vay haline!

66 – Ýnsanlar, sadece, hiç farkýnda deðillerken o kýyamet saatinin ansýzýn baþlarýna gelivermesine bakýyorlar.

67 – Müttakiler dýþýnda dünyadaki bütün dostlar, o gün birbirine düþmandýr. [29,25]

68 – Allah müttakilere þöyle buyurur: “Ey Benim kullarým!

Bugün size herhangi bir endiþe yoktur.

Sizi üzen bir durum da olmayacaktýr.”

69 – Ne mutlu onlara ki onlar, âyetlerimize inanmýþ ve Allah’a itaat etmiþlerdir.

70 – Haydi siz de, eþleriniz de neþ’e dolu olarak buyurun cennete!

71 – Altýn tepsi ve kâselerle kendilerine ikram eden hizmetçiler, etraflarýnda fýr döner.

Hülasa orada canýnýz ne isterse, gözleriniz hangi manzaralardan hoþlanýrsa hepsi var!

Hem siz burada devamlý kalacaksýnýz.

72 – Ýþte dünyada yaptýðýnýz makbul iþlerden dolayý vârisi yapýldýðýnýz cennet!

73 – Size orada, istediðiniz þekilde yiyeceðiniz her türlü meyve vardýr.

74 – Suçlular ise cehennem azabýnda ebedî kalacaklar,

75 – Azaplarý hiç gevþetilmeyecek,

orada bütün ümitlerini yitirmiþ olarak kalacaklardýr.

76 – Böyle yapmakla Biz onlara haksýzlýk etmedik, ama asýl kendileri öz canlarýna zulmettiler.

77 – Cehennem bekçisine þöyle feryad ederler:

“Malik! Ne olur, tükendik artýk!

Rabbin canýmýzý alsýn, bitirsin iþimizi!”

O da: “Ölüp kurtulmak yok, ebedî kalacaksýnýz burada” der. [87,11-13]

78 – Allah da þöyle buyurur: “Biz size gerçeði getirmiþtik.

Fakat çoðunuz hakikatten hoþlanmamýþtýnýz.”

79 – Ey Resulüm! Onlar size hile kurmakta iþi saðlama aldýklarýný mý düþünüyorlar?

Ýþte Biz de iþi saðlam tutuyoruz.

80 – Yoksa onlar Bizim, kendilerinin sýrlarýný ve gizli konuþmalarýný iþitmediðimizi mi sanýyorlar? Hayýr iþitiriz ve yanlarýndaki elçilerimiz de yaptýklarý her þeyi yazarlar.

81 – De ki: “Faraza, Rahman’ýn çocuðu olsaydý ona ilk ibadet eden ben olurdum!” [39,4; 19,90-91]

(Ben bile bunu bilmediðime göre demek ki böyle bir þey yoktur!)

82 – Göklerin ve yerin Rabbi, o Arþýn, o muazzam saltanatýn Rabbi,

Kendisine eþ, ortak uyduranlarýn iddialarýndan münezzehtir, yüceler yücesidir.

83 – Kendilerine bildirilen o hesap gününe kavuþuncaya kadar, onlarý kendi hallerine býrak, batýllarýna dalsýnlar, varsýn oyalansýnlar.

84 – O, Allah’týr, gökte de yerde de tek ve gerçek ilahtýr.

O tam hüküm ve hikmet sahibidir, her þeyi hakkýyla bilir. [6,3]

85 – Göklerin, yerin ve ikisinin arasýnda olan bütün varlýklarýn mülk ve hâkimiyetine sahip olan Allah’ýn þaný çok yücedir, hayýr ve bereketi sýnýrsýzdýr.

Kýyamet saatini bilmek O’na aittir.

Hepiniz sonunda O’nun huzuruna götürüleceksiniz.

86 – Müþriklerin O’ndan baþka yalvardýklarý sahte tanrýlarýn þefaat yetkileri yoktur.

Ancak bilerek hak ve gerçeðe þahitlik edenler bunu yapabileceklerdir.

87 – Eðer kendilerine: “Sizi kim yarattý?” diye sorarsan “Allah yarattý” derler.

O halde, nasýl oluyor da O’nu tek Ýlah kabul etmekten vazgeçiyorlar?

88 – Allah, elbette Resulünün: “Ya Rabbî! Ne yapayým, onlar, bir türlü imana gelmeyen bir topluluktur” demesini de biliyor. [25,30]

89 – Þimdi sen onlardan yüz çevir ve: “Selam size!” de.

Artýk yakýnda mâruz kalacaklarý âkýbeti öðrenirler.

 

Ynt: 43 – Zuhruf Suresi By: ceren Date: 01 Temmuz 2018, 14:35:00
Esselamu aleykum. RABBÝM razi olsun bilgilerden kardeþim. ..

radyobeyan