Yirmi Birinci Mektup By: Hadice Date: 11 Þubat 2011, 19:56:48
YÝRMÝ BÝRÝNCÝ MEKTUP
Yirmi Birinci Mektup - s.468EY HANESÝNDE ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasýndan veya iman kardeþlerinden bir amel-mande veya âciz, alîl bir þahýs bulunan gafil! Þu âyet-i kerimeye dikkat et, bak: Nasýl ki bir âyette, beþ tabaka ayrý ayrý surette ihtiyar valideyne þefkati celb ediyor!
Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarýna karþý þefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onlarýn o þefkatlerine mukabil hürmet haklarýdýr. Çünkü onlar, hayatlarýný, kemâl-i lezzetle evlâtlarýnýn hayatý için feda edip sarf ediyorlar. Öyleyse, insaniyeti sukut etmemiþ ve canavara inkýlâp etmemiþ herbir veled, o muhterem, sadýk, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rýzalarýný tahsil ve kalblerini hoþnut etmektir. (Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayý, ana hükmündedir.)
Ýþte, o mübarek ihtiyarlarýn vücutlarýný istiskal edip ölümlerini arzu etmek ne kadar vicdansýzlýk ve ne kadar alçaklýktýr, bil, ayýl! Evet, hayatýný senin hayatýna feda edenin zevâl-i hayatýný arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansýzlýk olduðunu anla!
Ey derd-i maiþetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki bereket direði ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiasý, hanendeki o istiskal ettiðin ihtiyar veya kör akrabandýr. Sakýn deme, "Maiþetim dardýr, idare edemiyorum." Çünkü onlarýn yüzünden gelen bereket olmasaydý, elbette senin dýyk-ý maiþetin daha ziyade olacaktý. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kat'î delillerini biliyorum; seni de inandýrabilirim. Fakat uzun gitmemek için kýsa kesiyorum; þu sözüme kanaat et. Kasem ederim, þu hakikat gayet kat'îdir. Hattâ nefis ve þeytaným dahi buna karþý teslim olmuþlar. Nefsimin inadýný kýran ve þeytanýmý susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.
Evet, kâinatýn þehadetiyle, nihayet derecede Rahmân, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlýk-ý Zülcelâli ve'l-Ýkram, çocuklarý dünyaya gönderdiði vakit, arkalarýndan rýzýklarýný gayet lâtif bir surette gönderip ve memeler musluðundan aðýzlarýna akýttýðý gibi, çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyýk ve þefkate muhtaç olan ihtiyarlarýn rýzýklarýný dahi, bereket suretinde gönderir. Onlarýn iaþelerini, tamahkâr ve bahîl insanlara yükletmez.3
4
âyetlerinin ifade ettikleri hakikati, bütün zîhayatýn envâ-ý mahlûklarý lisan-ý hal ile baðýrýp o hakikat-i kerîmâneyi söylüyorlar.
Hattâ deðil yalnýz ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaþ verilen ve rýzýklarý insanlarýn rýzýklarý içinde gönderilen kedi gibi bazý mahlûklarýn rýzýklarý dahi bereket suretinde geliyor. Bunu teyid eden ve kendim gördüðüm bir misal: Benim yakýn dostlarým bilirler ki, iki üç sene evvel hergün yarým ekmek-o köyün ekmeði küçüktü-muayyen bir tayýným vardý ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O ayný tayýným hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalýrdý.
Ýþte þu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat'î bir surette ilân ediyorum, onlar bana bâr deðil. Hem onlar benden deðil, ben onlardan minnet alýrdým.
Ey insan! Madem canavar suretinde bir hayvan, insanlarýn hanesine misafir geldiði vakit berekete medar oluyor. Öyleyse, mahlûkatýn en mükerremi olan insan; ve insanlarýn en mükemmeli olan
Yirmi Birinci Mektup - s.469
ehl-i iman; ve ehl-i imanýn en ziyade hürmet ve merhamete þâyân aceze, alîl ihtiyareler; ve alîl ihtiyarlarýn içinde þefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyade lâyýk ve müstehak bulunan akrabalar; ve akrabalarýn içinde dahi en hakikî dost ve en sadýk muhib olan peder ve valide, ihtiyarlýk halinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasýta-i rahmet ve 5
sýrrýyla-yani, "Beli bükülmüþ ihtiyarlarýnýz olmasaydý, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti"-ne derece sebeb-i def-i musibet olduklarýný sen kýyas eyle.
Ýþte, ey insan, aklýný baþýna al. Eðer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksýn. El-cezâü min cinsi'l-amel sýrrýyla, sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdýn dahi sana hizmet etmeyecektir. Eðer âhiretini seversen, iþte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rýzalarýný tahsil eyle. Eðer dünyayý seversen, yine onlarý memnun et ki, onlarýn yüzünden hayatýn rahatlý ve rýzkýn bereketli geçsin. Yoksa onlarý istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onlarýn nazik ve seriütteessür kalblerini rencide etmekle, 6
sýrrýna mazhar olursun. Eðer rahmet-i Rahmân istersen, o Rahmân'ýn vedîalarýna ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.
Âhiret kardeþlerimden Mustafa Çavuþ isminde bir zat vardý. Dininde, dünyasýnda muvaffakiyetli görüyordum, sýrrýný bilmezdim. Sonra anladým ki, o muvaffakiyetin sebebi: O zat ise, ihtiyar peder ve validelerinin haklarýný anlamýþ ve o hukuka tam riayet etmiþ ve onlarýn yüzünden rahat ve rahmet bulmuþ, inþaallah âhiretini de tamir etmiþ. Bahtiyar olmak isteyen, ona benzemeli.7
8
1 Onun adýyla. O her kusurdan münezzehtir. Hiçbir þey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
2 "Onlardan biri veya her ikisi senin yanýnda ihtiyarlýk çaðýna eriþecek olursa, onlara sakýn 'Öf' bile deme, onlarý azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadýný ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasýl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' Sizin içinizde olaný Rabbiniz hakkýyla bilir. Eðer siz salih kimseler olursanýz, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok baðýþlayýcýdýr." Ýsrâ Sûresi, 17:23-25.
3 "Þüphesiz ki rýzýk veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'týr." Zâriyat Sûresi, 51:58.
4 "Yeryüzünde yürüyen ve kendi rýzkýný yüklenemeyen nice canlýnýn ve sizin rýzkýnýzý Allah verir." Ankebut Sûresi, 29:60.
5 el-Aclûnî, Keþfü'l-Hafâ, 2:163; Süyûtî, Kenzü'l-Ummâl, 9:167; Ýmam-ý Gazâlî, Ýhyâu Ulûmi'd-Dîn, s. 341.
6 "Dünyada da, âhirette de ziyana uðradý." Hac Sûresi, 22:11.
7 Allahým! "Cennet annelerin ayaklarý altýndadýr" [Süyûtî, el-Câmiu's-Saðîr, 3642; el-Aclûnî, Keþfü'l-Hafâ, 1:335; el-Elbânî, Sahîhu'l-Câmii's-Saðîr ve Ziyâdetuhu, 1259, 1260] buyuran zâta ve bütün âl ve ashabýna salât ve selâm et.
8 "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öðrettiðinden baþka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herþeyi kuþatan Alîm-i Hakîmsin." Bakara Sûresi, 2:32