45 – Casiye Suresi By: Gulinur Date: 11 Þubat 2011, 12:48:13
45 – CÂSÝYE SÛRESÝ
Mekke döneminin sonlarýnda nâzil olup 37 âyettir. Câsiye “diz üstü çöken” mânasýna olup, âhirette bütün milletlerin, Allah’ýn hâkimiyeti önünde dize geldiklerini ifade eden bu kelime 28. âyette geçip, sûreye adýný vermektedir.
Sûrenin birinci kýsmý, Allah’ý bir tanýmaya dâvet eder ve âhiret hayatýný zihinlere yerleþtirmeyi hedefler. Ýkinci kýsým, vahyin gerçekliðini ispata yöneliktir. Son kýsým ise, kâfirlerin bozguna uðrayýp, âkibetin müminlere ait olduðunu vurgular.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hâ, Mîm
2 – Bu kitabýn indirilmesi o (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) azîz ve hakîm Allah tarafýndandýr.
3 – Þüphesiz göklerde ve yerde müminler için Allah’ýn kudret ve hikmetine dair çok deliller vardýr.
4 – Siz insanlarýn yaratýlýþýnýzda ve Allah’ýn dünyanýn her tarafýnda yaydýðý canlýlarda, kesin bilgiye ulaþýp gerçekleri tasdik edecek kimseler için deliller vardýr.
5 – Gece ve gündüzün peþ peþe gelip müddetlerinin uzayýp kýsalmasýnda,
Allah’ýn gökten bir rýzýk, yani yaðmur indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde,
rüzgârlarý evirip çevirmesinde,
akýllarýný kullanýp düþünecek kimseler için Allah’ýn kudretine ve hikmetine dair birçok delil vardýr.
Rüzgârlar gâh sýcak, gâh soðuk, gâh hýzlý, gâh durgun, bazan kuru, bazan nemli olurlar. Bazan yaðmur getirirken, bazan bulut götürürler. Bunlar elbette tesadüfî olmayýp, hikmet sahibi Allah’ýn kanununa baðlýdýr. Elbette mevsimlerin deðiþmesi, yeryüzünde yaðmur daðýlýmý, su deveraný; güneþin, arzýn, rüzgârlarýn, suyun, bitkilerin, hayvanlarýn yönetiminin birbirinden baðýmsýz düþünülmesinin imkânsýz olduðunu ortaya koymaktadýr.
6 – (O tekvînî âyetlerin yanýnda) iþte bunlar da Allah’ýn tenzîlî âyetleridir ki, gerçeðin ta kendisi olarak (Cebrail vasýtasýyla) okuyup beyan ediyoruz.
Allah’a ve O’nun âyetlerine inanmadýktan sonra, onlar acaba daha hangi söze inanacaklar?
7-8 – Yalana, sahtekârlýða, günaha dadanan her kimsenin vay haline!
Böylesi, Allah’ýn kendisine okunan âyetlerini iþitir de sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onlarý hiç iþitmemiþ gibi inkârýnda direnir. Ona gayet acý bir azabý müjdele!
9 – Âyetlerimizden öðrendiði bir þeyler olursa, onlarý alaya alýr. Ýþte onlara hor ve zelil edecek bir azabýn geleceðini müjdele!
10 – Peþlerinde de cehennem onlarý beklemektedir. Ne kazandýklarý servetler, ne de Allah’tan baþka edindikleri dostlar ve hâmiler, kendilerine fayda vermez. Onlara müthiþ bir azap vardýr.
11 – Bu Kur’ân, hidâyet rehberidir. Rab’lerinin âyetlerini reddedenlere ise, en fenasýndan gayet acý bir azap vardýr.
12 – Allah o yüce Zattýr ki, içinde emri ve izni ile gemiler akýp gitsin diye, lütfundan nasiplerinizi arayasýnýz ve þükredesiniz diye denizleri sizin hizmetinize vermiþtir.
13 – Hem göklerde ve yerde ne varsa, hepsini Kendi tarafýndan bir lütuf olarak sizin hizmetinize veren de O’dur. Elbette bunda düþünecek kimseler için ibretler vardýr. [16,53]
14 – Ýman edenlere söyle ki: Allah’ýn ceza günlerinin gelip çatacaðýný beklemeyenlerin ezalarýna aldýrýþ etmesinler, kusurlarýný baðýþlasýnlar.
Çünkü nasýlsa Allah, herkese yaptýklarýnýn karþýlýðýný verecektir (iman edenlere de sabýr ve aflarýnýn ödülünü verecektir.)
Müminler, kâfirlerin dilleriyle, kalemleriyle veya her hangi bir vasýta ile yaptýklarý suçlamalara karþý, o ahlâksýz ve düþüncesiz insanlarýn seviyelerine inmek sûretiyle, kendi yüksek vasýflarýna zarar vermesinler. Onlarýn iþlerini Allah’a havale etsinler.
15 – Kim güzel ve makbul bir iþ yaparsa, kendisi için yapar.
Kim de kötülük iþlerse kendi aleyhinedir.
Sonunda Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz.
16 – Gerçekten Biz Ýsrailoðullarýna, kitap, hükümranlýk, hikmet ve nübüvvet verdik.
Onlarý helâl ve has nimetlerle rýzýklandýrdýk ve onlarý insanlara üstün kýldýk.
Âyette geçen “hükm” þu üç anlama gelebilir: 1. Kitaba dair bilgi, feraset. 2. Kitaba göre amel etme. 3. Muamelatta muhakeme yeteneði.
Burasý Ýsrailoðullarýnýn daimî bir üstünlükleri mânasýna gelmeyip, o dönemde Allah’ýn dinine hizmet için seçildikleri ve hakký teblið için kitabýn taþýyýcýlarý kýlýndýklarýný gösterir.
17 – Onlara din iþinde parlak deliller, mûcizeler verdik.
Þimdi onlarýn din konusunda ihtilaf etmeleri, sýrf kendilerine gerçeðe dair ilim geldikten sonra haset ve ihtirastan dolayýdýr.
Senin Rabbin kýyamet günü, ayrýlýða düþtükleri hususlarda aralarýnda hükmünü verecektir.
18 – Sonra din iþinde, seni ayrý bir þeriat yoluna koyduk. Sen ona tâbi ol, gerçeði bilmeyenlerin keyiflerine uyma. [42,13-15]
Ýsrailoðullarý bütün insanlara yönelik din hizmetini yürütemeyince Allah bu hizmeti Hz. Muhammed (a.s.)’ýn ümmetine verdiðini bildirmektedir.
19 – Çünkü Allah’tan gelecek herhangi bir cezayý önleme hususunda, onlar sana hiçbir fayda veremezler. Zalimler birbirinin dostudur. Allah ise müttakilerin dostudur.
20 – Bu Kur’ân, delilleri ile, fikirleri ve kalpleri aydýnlatan basiret nurlarýdýr ve iman edecek kimseler için hidâyet rehberi ve rahmettir.
21 – Yoksa o kötülükleri iþleyip duranlar, iman edip güzel ve makbul iþler gerçekleþtirenlere yaptýðýmýz muameleyi, kendilerine de göstereceðimizi,
hayatlarýnda ve ölümlerinde onlarý bir tutacaðýmýzý mý sanýyorlar? Ne kötü, ne yanlýþ bir muhakeme! [59,20]
Kâinatta atomlardan güneþlere kadar herþeyde hikmet, intizam, adalet ve ölçü ile hükmeden bir rubûbiyet vardýr. Onun, yaratma gayesine uygun hareket ederek ömürlerini geçiren müminleri takdir, bunun aksine hayata tuzak kuran, nizamý bozan kâfir ve fâsýklarý tekdir etmemesi, adalet ve hikmetinden vazgeçmesi mânasýna gelir. Gerek müminler mükâfatlarýný, gerek kâfirler cezalarýný ekseriya bu dünyada almadýklarýna göre, demek ki netice, büyük bir mahkemeye býrakýlmaktadýr.
22 – Halbuki Allah gökleri ve yeri hak ve hikmetle, gerçek bir maksatla
ve bir de herkesin ne kazanmýþsa, kendilerine asla haksýzlýk edilmeksizin, ona göre karþýlýk görmesi için yaratmýþtýr.
23 – Baksana kendi heva ve hevesini ilah edinen,
ilmi olduðu halde Allah’ýn kendisini þaþýrtýp,
kulaðýný ve kalbini mühürlediði, gözlerine de perde çektiði kimsenin haline!
Hakký görmemekte ve azgýnlýkta ýsrar etmesi sebebiyle
Allah’ýn þaþýrttýðý bu kimseyi kim yola getirebilir? Düþünmüyor musunuz? [7,186]
Bu meal, “alâ ilmin” kýsmýnýn mef’ul zamirinden hal kabul edilmesi durumuna göre verilmiþtir. Ýnsan, aklýný ve ilmini, ilahî vahyin ýþýðý ile aydýnlatmaz da, benlik iddiasýna girerse, güneþin aydýnlýðýndan kendisini mahrum býrakýp, azýcýk ýþýðýna güvendiði için kendisini gecenin karanlýðýna mahkûm eden ateþ böceði durumuna düþer. Çünkü heva ve þehvet, gözü kör, kulaðý saðýr, kalbi duygusuz eder. O kimse bilgin de olsa, ilmine raðmen hakký duymaz olur. Nitekim filozoflarýn ve dünya menfaatlarýna düþkün din bilginlerinin birçoðu böyle olmuþtur.
Diðer muhtemel mâna ise, “alâ ilmin” kaydýný: failden hal saymaktýr. Buna göre “Allah’ýn, durumunu bildiði için þaþýrttýðý, yahut Allah’ýn bir bilgiye göre þaþýrttýðý” demek olur.
Âhireti inkâr etmek insanýn ahlâkýný tamamen felç eder. Zira insaný insanlýk dairesinde tutan þey, yaptýklarýndan âhirette hesap verme inancýdýr. Bu inanç olmazsa insan vahþi hayvanlardan daha zalim olabilir.
24 – Âhireti inkâr eden kâfirler bir de þöyle dediler: “Hayat, sadece bu dünyada yaþadýðýmýz hayattan ibarettir: Ölürüz, yaþarýz. Bizi yalnýz zamanýn akýþý helâk eder.”
Aslýnda, buna dair hiçbir kesin bilgileri yoktur, onlar sadece zanlarýyla böyle söylüyorlar.
25 – Kendilerine iman esaslarýna ve bu arada âhirete dair âyetlerimiz açýk açýk okunduðunda, onlarýn ileri sürdükleri tek iddia: “Eðer siz bu inancýnýzda tutarlý iseniz, gelip geçmiþ atalarýmýzý diriltin de önümüze getirin!” demekten baþka bir þey olmaz. [2,28; 30,27]
26 – De ki: “Size hayatý veren Allah’týr. Sonra sizi yine O öldürür, sonra da hepinizi, hakkýnda hiç þüphe olmayan kýyamet günü bir araya toplar; ama insanlarýn çoðu bu gerçeði bilmezler.” [64,9; 77,12-13; 11,104; 70,6-7]
27 – Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’ýndýr. Kýyamet saati gelip çattýðý gün, iþte o gün batýl dâva peþinde olanlar, en büyük kayba uðrayacaklardýr.
28 – O gün bütün ümmetleri, bir araya toplanmýþ ve diz çökmüþ vaziyette görürsün.
Her ümmet, hesap defterlerini okumaya çaðýrýlýr.
Daha önce ne yaptýysanýz bugün sadece onun karþýlýðýný alýrsýnýz. [17,14; 75,13-15; 18,49]
29 – Ýþte karþýnýzda sadece gerçekleri dile getiren defterimiz. Biz sizin yaptýðýnýz her iþi bir yere kaydediyorduk. [17,14; 18,49]
Kaydetme þekillerinden biri de yazmaktýr. Fakat dünyada insanlar bile kaydetmenin çeþitli þekillerini bulmuþlardýr. Allah Teâla insanlarýn davranýþlarýný, düþüncelerini kim bilir hangi tarzda kaydettirmek sûretiyle önlerine serecektir.
30 – Ýman edip makbul ve güzel iþler yapanlarýn yüce Rab’leri, kendilerini rahmetine alýr. Ýþte en kesin baþarý, en büyük mutluluk budur.
31 – Kâfirlere ise yüce Allah tarafýndan, þöyle denilir: “Âyetlerim size okunduðunda siz büyüklük taslamýþ ve hep suç iþleyen kimseler olmuþtunuz deðil mi?”
32 – Size: “Allah’ýn vâdi gerçektir, kýyamet saati mutlaka gelecektir” denildiðinde siz:
“Kýyamet neymiþ bilmeyiz, biz olsa olsa bir zan ve tahminde bulunabiliriz, ama biz kesin bir tarzda ona inanmayýz.” demiþtiniz.
33 – Derken, yaptýklarý ne kadar kötü, pis iþ varsa karþýlarýna çýktý.
Alay ettikleri cehennem azabý, kendilerini her taraftan sardý.
34-35 – Ve kendilerine þöyle denildi: “Siz Bizi, daha önce nasýl unutup terk ettiyseniz,
Biz de bugün sizi unutup kendi halinize býrakacaðýz! Kalacaðýnýz yer ateþtir. Hiçbir yardýmcýnýz da yoktur.
Bu böyle olacak, çünkü siz Allah’ýn âyetlerini alay konusu yaptýnýz, dünya hayatý sizi aldattý.”
Bugün artýk ne oradan çýkarýlýrlar, ne de özürleri kabul edilip dünyaya gönderilirler.
36 – Demek ki bütün hamdler, övgüler göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
37 – Dolayýsýyla göklerde ve yerde ululuk yalnýz O’na aittir. Azîz ve hakîm O’dur (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Ynt: 45 – Casiye Suresi By: ceren Date: 15 Mayýs 2018, 13:25:32
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri kur anýn rehberliðinde imanin gölgesinde yaþayan cennet ehli olacak ve allaha her anýnda þükür eden kullardan olalim inþallah. ..
radyobeyan