4. Ders By: hafiza aise Date: 11 Þubat 2011, 12:24:41
Dördüncü ders
(1) 
Ey Said-i gafil! Herkes için þu hayat denilen sür'atli seferde, kabre iki yol vardýr. O iki yol, uzun ve kýsalýkta müsavidirler. Lâkin birisinde zararsýz olmakla beraber, bir menfaat-i azîme olduðu, mütevatir ehl-i þuhud ve ihtisasýn þehadet ve icmâlarýyla sabittir. O yolun on yolcusundan dokuzu o menfaat-i azîmeye nail olduðu, yine ehl-i þuhudun tevatürüyle sabittir.
Ýkinci yol ise, ittifaken menfaatsiz olduðu halde, pek azîm bir zararý olduðu, ehl-i hibre ve þuhudun icmâýyla sabittir. Bu ikinci yolda, onda dokuz ihtimal-ý zarar vardýr. Þu tehlikeli yolu ihtiyar edenler bedbaht ve eblehlerdir ki, zâhirî bir hafiflik için, silâh ve zâdý beraber kaldýrmýyorlar. Vâkýa bir batman aðýrlýktan kurtuluyorlar; lâkin bilmiyorlar ki, kalbleri yüz batman minneti kaldýrýyor. Kantarlarla ehval ve mehavifi ruhlarýna yüklüyorlar. Temsil mâkul þeyleri mahsus gösterdiði için, þu hakikati bir misalle izah ve beyan edelim.
Meselâ, sen istiyorsun ki, þu þehirden Ýstanbul'a gideceksin; veyahut ona gönderiliyorsun. Fakat yolunu sen ihtiyar edeceksin.
Ýþte, Ýstanbul'a giden yolun biri saðda, diðeri solda. Bu iki yol, uzun ve kýsalýkta müsavidir. Bu iki yolun birisinde menfaat ve zâhirî bir külfet var; diðerinde, zarar ve surî bir hiffet var. Sað taraftaki yoldan gitsen, bilittifak, zararsýzdýr. Ehl-i ihtisasýn icmâýyla, bir menfaat-i azîmeyi kazanacaksýn. Yalnýz her düþmana mukabele edecek, her gýdanýn hülâsasýný câmi dört kýyyelik bir çanta ve iki kýyyelik bir silâh ki, mecmuu bir batman aðýrlýðý kaldýracaksýn. Lâkin ruh ve kalbin, minnet ve haþyet sýkletlerinden kurtulacak. Herkese dilenci ve herþeyden çekinmekten kurtulacaksýn.
Sol taraftaki yol ise, milyonlar ehl-i þuhudun þehâdetiyle, azîm zararlý olduðunu ve muvafýk ve muhalifin ittifakýyla, menfaatsiz olduðunu; ve bu yola gitsen, yalnýz bir hiffet-i zâhiri ve bir surî serbestlik var. Ve o lâzým olan silâhý almayacaksýn; ve o elzem olan zâd-ý lezizi terk edeceksin. Lâkin bu zâhiri hiffetin, sana gayet aðýra mal olur ki, ruhunun omuzuna yükleyeceði iki kýyyelik silâh bedeline, korkudan gelen kantarlarla aðýrlýðý taþýyorsun. Ve zahrýna yükleyeceðin dört kýyyelik zâda bedel, yüzer batman minneti o kalbine yükletirsin.
Böyle yollarda, âdi bir muhbirin zayýf bir ihbarý nazar-ý itibara alýnýr. Halbuki, tevatür derecesinde, kâmil þâhit sadýklar ihbar ediyorlar ki, yümn-ü imanla yemin cihetinde gidenler, müddet-i seferlerinde emn ü emandadýrlar. Þehre yetiþtiklerinde, on yolcudan dokuzuna, herhalde, bir nef-i azîm vardýr.
Hem ihbar ediyorlar ki, dalâlet ve batalet ve belâhet þu'muyla (uðursuzluðuyla) sol yolda gidenler, müddet-i seferlerinde, açlýk ve korkudan azîm bir ýztýrap çekiyorlar. Herþeyden titriyorlar. Çünkü, aczleri içinde zayýftýrlar. Herþeye tezellül ederler. Çünkü, fakirlikleri içinde muhtaçtýrlar. Þehre yetiþtiklerinde, bir-iki tanesi müstesna, ya hapis veya katledilirler.
Þimdi, ednâ bir aklý olan, ihtimal-i zarar bulunan yolu, zararsýz yola, bir hiffet-i zâhirî için tercih etmez. Nasýl oluyor ki, kendini mükemmel ve âkýl zannettiði halde, öyle bir yolu tercih eder ki, o yolda, yüzde doksan dokuz âzam-ý zarar ihtimali vardýr. Hem öyle bir yolu terk eder ki, yüzde doksan dokuz âzamü'n-nef' ihtimali o yolda vardýr. Acaba, niçin bunu terk, onu tercih ederler? Sýrf tembellik için, yalnýz sureten cüz'î bir hiffet-i zâhirî için. Halbuki, külliyetli bir sýkleti çekerler.
Ýþte, misali anladýn. Hakikati þudur ki:
Misafir, sensin. Ýstanbul, âlem-i âhiret ve berzahtýr. Sað yol tarik-i Kur'ân'dýr ki, imandan sonra, salâta, yani namaza emreder. Sol yol, tarik-i ehl-i fýsk ve tuðyandýr. Ehl-i þuhud dediðimiz ehl-i hibre, enbiya ve evliyadýr. Çünkü, hakikî velî, zevk-i þuhudî sahibidir. Âmînin itikad ettiði gaybî þeyleri bazan velî, ayný þeyi gözüyle veyahut kalble görüyor. Silâh ve zâd ise, iman-ý billâhtan neþ'et eden tevekkül ve itimattýr ki, bütün mehalik ve hâcâta karþý bir nokta-i istinad ve bir nokta-i istimdattýr.
Evet, bir Kadîr-i Hafîz-i Alîme ve bir Ganiyy-i Kerîm-i Rahîme tevekkül etmekte öyle bir nokta-i istinad ve bir nokta-i istimdat bulunuyor ki, o noktalar, kelime-i tevhidin zýmnýnda münderiç, o da namazda mündemiç, o da ubudiyetin içinde, o da teklifin zýmnýndadýr.
Demek, ubudiyeti iltizam eden derecesine göre tenezzül ve tezellülden kurtulur. Herþeye tezellül, herþeye dilenci olmaktan necat bulur. Çünkü, Lâ ilâhe illallâh kelime-i kudsiyesi ifade eder ki, nef' ve zarar verici ancak Allah'týr. Ve hem zarar ve nef' de Onun izniyledir.
1 "Ýhlâs ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateþindedir." Ýnfitar Sûresi, 82:13-14.