Kalb By: meryem Date: 07 Þubat 2011, 16:01:29
5- Kalb
Kalb Arapça bir kelimedir. Sözlük anlamý çevirmek, deðiþtirmek, bir halden baþka bir hale sokmak demektir.
"Elbiseyi çevirmek, insaný yolundan çevirmek anlamlarýna gelmektedir. "Allah d lediðine azâbeder, dilediðine merhamet eder. O'na çevrile ceksiniz" [215] âyetindeki kelimesi bu anlamda kullanýlmýþtýr kelimesi de bu kelimeden türemiþtir. Ayette, "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmiþti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah, þükredenlerin mükâfatýný verecektir" [216] þeklinde kullanýlmýþtýr. Onlar da "doðrusu biz ancak Rabbimize döneriz" [217] âyetinde de kelime "dönmek" anlamýnda kullanýlmýþtýr.
Ýnsan kalbine bu ismin verilmesi çok deðiþken olmasýna baðlanmaktadýr.
Kalb kelimesi ruh, ilim, þecaat ve diðer bazý mânâlar için de kullanýlmaktadýr. [218]
Kalb sözcüðü ile daha çok iki anlam ifâde edilmektedir:
Birincisi göðsün sol tarafýnda bulunan kozalak þeklindeki maddî kalbtir ikincisi ise ruhani ve Rabbânî bir ceuherdir. Ýnsanýn hakikatini bu kalb oluþturur. Buna "nefs-i natýka" da derler. Ýnsanýn idrâk eden, bilen, muhatap kabul edilen, kendisine teklifte bulunulan ve cezaya uðrayacak olan varlýðý bu tarafýdýr. [219]
Tahânevi de kalbe ayný anlamlarý vermekte, ruhanî ve Rabbânî kalbin Kur'ân ve Sünnet'te ifâde edilen kalb olduðunu, maddî kalbin hayvanlarda ve ölülerde de bulunduðunu söylemekte, kalb sözüyle bazan nefsin, bazan ruhun, bazan da aklýn kastedildiðini ifâde etmektedir.[220]
Gazzalî'ye göre de iki çeþit kalb vardýr. Onun verdiði bilgiler de yukardakilere uymaktadýr. [221] Ýhyâ'da konuyla ilgili uzun açýklamalarý vardýr. Bu açýklamalarda gayesinin kalbin hakikatini bildirmek deðil, onun vasýf ve hallerini vuzuha kavuþturmak olduðunu söylüyor. [222]
Kalbin zahirî ve bâtýný askerlerinden bahseden düþünür, dört çeþit kalpten bahsediyor:
1- Temiz kalb; orada parlayan bir nur vardýr. Bu, müminin kalbidir.
2- Kararmýþ ve ters döndürülmüþ kalb. Bu da kâfirin kalbidir.
3- Kýlýflara konmuþ ve aðzý baðlanmýþ kalb. Bu da mü'nafýkýn kalbidir.
4- Terkedilmiþ, iðrâz edilmiþ kalb. Orada iman da var, nifak da vardýr." [223]
Gazzalî, Munkýzda, "kalbden maksadým ruhdur ki o, ma'rifetullah'ýn mahallidir" diyor. Ýlâve ederek bedenin nasýl sýhhatlisi, sýhhatsizi varsa kalbin de sýhhatlisi, hastalýklýsý olduðunu söylüyor. Allah'ý bilmemek, nefse uyarak O'na isyan etmek kalp için bir hastalýktýr. [224] Allah da Kur'ân'da, "Onlarýn kalplerinde hastalýk vardýr” [225] buyuruyor. Bedeni çeþitli ilaçlarla tedavi etmek mümkün olduðu gibi kalb hastalýklarýnýn tedavisi de bazý manevî ilaçlarla mümkündür. Bu reçeteyi yazacak olanlar ise peygamberlerdir. Bu durumda yapýlacak iþ "ibâdetlerin hassalarýný akýl yoluyla deðil, nübüvvet nuruyla idrâk eden peygamberleri taklid etmektir. [226]
Gazzalî, Ýhyada kalbe bilginin girmesini engelleyen faktörleri bir ayna örneðiyle beþ bölümde inceliyor. Bunlar kýsaca þöyle:
1- Aynanýn suretinin noksanlýðý;
2- Kirli ve paslý oluþu;
3- Aynanýn suretin bulunduðu yöne döndürülmemiþ olmasý;
4- Ayna ve suret arasýnda bir perdenin bulunmasý;
5- Suretin ne tarafta olduðunun bilinmemesi. [227] Gazzalî'ye göre dolu bir kaba nasýl ki hava giremezse, mâsivâdan arýnmamýþ bir kalbe de marifet giremez. Hatta bu bile yetmez. Ma'rifetin kalbe girebilmesi için Allah'ýn dilemesi de lâzýmdýr. [228] Yazdýðý birçok risalede insan için iki göz kabul eder. Bunlardan birincisi dünyaya çevrilmiþ olan "dýþ gözü" ikincisi de manevi dünyaya çevrilmiþ "iç gözü"dür. "Böylece imanýn temeli olarak, ilimleri ve felsefeyi kuran akýldan tamamen farklý ikinci bir akýl kabul ediyor." "Ýç gözü" veya "kalbin gözü" isimleri ile andýðý bu aklýn, filozoflarýn psikolojik sýnýflamalarýndaki akýlla alâkasý yoktur. [229] Bu "kalb gözü" nûr ismine daha lâyýktýr ve buna bazan akýl, bazan ruh, bazan da insanî nefs denir. Farklý terimler üzerinde gereksiz tartýþmalara dikkat çeken Gazzalî "aslýnda bütün bu terimlerin ayný anlamý" belirttiklerini söylüyor. [230]
Nakib Attas'a göre de akýl ve kalb eþ anlamlý iki kelimedir. [231]
Hüseyin Atay da Kur'ân-ý Kerîm'den hareketle akýl, kalb ve fuâd kelimeleri arasýnda sýký bir iliþki kuruyor. Yazarýn belirttiðine göre "Akýl" mücerred mânâda kalble ilgili bilme ve anlama mânâlarýnda kullanýlmaktadýr. [232] Atay, Kur'ân'ýn duyularla aklý yanyana kullandýðý gibi kalb ve fuâdý da duyularla birlikte kullandýðýna ve sonra hepsini bir arada zikrettiðine iþaret etmektedir. [233] Bunlarýn yanyana kullanýlmasýnýn birçok hikmetleri vardýr kuþkusuz. Burada aklýmýza gelen bu kavramlarýn birbirlerini tamamladýklarý, aralarýnda kopmaz iliþkilerin bulunduðu nokta-i nazarýdýr. Ayrýca yer yer aralarýndaki nüanslar da dikkatimizi çekmektedir.
Kalbin cami bir isim olduðunu ileri süren Tirmizî onu "sadr", "kalb", "fuâd" ve "lübb" olmak üzere dört bölümde inceliyor. [234] Kýsa da olsa bunlar üzerinde durmakla yarar var sanýrým.
1- Sadr: Konuyu deðiþik benzetmelerle açýklamaya çalýþan Tirmizî, sadrý gözün beyaz kýsmýna benzetiyor. Ona göre müminin sadrý Ýslâm nurunun mekânýdýr. Nitekim âyet-i kerimeler bunu, göstermektedir. Allah þöyle buyuruyor:
"Allah kimi doðru yola koymak isterse onun kalbini (sadrýný) Ýslâm'a açar, kimi de saptýrmak isterse, göðe yükseliyormuþ gibi, kalbini (sadrýný) dar ve sýkýntýlý kýlar. Allah böylece, inanmayanlarý küfür bataklýðýna býrakýr. " [235] Kâfir ve münafýðýn sadrý ise þekkin, þirkin ve küfrün mekânýdýr. Buyurulmaktadýr ki:
"Gönlü îmanla dolu olduðu halde, zor altýnda olan kimse müstesna, inandýktan sonra Allah'ý inkâr edip, gönlünü (sadrým) kafirliðe açanlara Allah katýndan bir gazap vardýr; büyük azap da onlar içindir. " [236]
Sadr, ayný zamanda bir takým vesvese ve âfetlerin de girme yeridir. Ayrýca mesmû ilimlerin saklanacaðý yerdir. Açmak (geniþletmek) ve daraltmak kavramlarý sadra izafe edilir. Kalbe izafe edilmez. Örneði:
"Ey Muhammed, sana bir kitap indirildi, Onunla insanlarý uyarman ve inananlara öðüt vermen için kalbine (sadrýna) bir darlýk gehnesin.” [237]
"Andolsun ki, söyledikleri þeylerden senin gönlünün (sadrýnýn) daraldýðýný biliyoruz" [238]
Burada hemen belirtelim ki, peygamberlerin gönüllerinin darlýðý kendilerinden deðil, insanlarýn Allah'a karin olumsuz tavýrlarýndan kaynaklanmaktadýr. [239]
Müminin sadrý zaman zaman geniþleyeceði gibi, zaman zaman da daralabilir. Bu, onun dünya içindeki durumuna baðlýdýr. Olaylar karþýsýndaki tavýr ve davranýþla ilgilidir. Tûl-i emel içinde olur, bir hastalýða, bir musibete dûçâr olur kalbi daralýr.
Sadr, hak için daraldýðý zaman, bâtýl için geniþler veya tersi olur; bâtýl için daraldýðý zaman hak için geniþler. [240]
Sadr, keza kin ve cinayetin de mekânýdýr. [241] Buna örnek vereceðimiz âyette þöyle buyurulmaktadýr:
"Cennette altlarýndan ýrmaklar akarken gönüllerinden (sadýrlarýndan) kini çýkarýp atarýz..." [242]
Kin ve cinayet gibi kötü hastalýklara maruz kalacak sadr için þifâ gerekir. Öyleyse þifâ da sadr içindir diyebiliriz. Örnek:
"Ey insanlar, Rabbinizden size bir öðüt ve kalblerde(sadýrladan) olana bir þifâ, inananlara doðruyu-gösteren bir rehber ve rahmet gelmiþtir," [243]
2- Ka1b: Sadrýn dahilindedir. Gözün içindeki siyah durumundadýr. Yani sadr beyaz, kalb siyah kýsýmdýr. Burasý, kanaat, sabýr, korku ve ümid, yakîn, rýzâ, muhabbet, takva, huþu ve iman nurunun kaynaðýdýr. Ayrýca ilim de buradan kaynaklanýr. [244] Tirmizî kalbin melik, nefsin memleket olmasýndan hareketle kalbin nefsin elinde olmayacaðýný ifâde ediyor. Ve yine ona göre süvârî için meydan ne ise, kalb için sadr da odur. [245] Rasûlullah'ýn da belirttiði gibi azalarýn saðlýðý kalbin salahýna baðlý olduðu gibi, bozulmalarý da onun bozulmasýna baðlýdýr.
Kalb bir lamba gibidir. Lambanýn salahý ýþýkla olduðu gibi, kalbin salahý da yakîn ve takva nûruyladýr. Kalbden bu nûr alýndýðý zaman ýþýðý sönmüþ lambaya döner.
Nefisden gelen, kalble iliþiði olmayan hiçbir amel makbul deðildir. Bu amel iyi de olsa kötü de olsa sahibini bir ödül veya cezaya sevketmez. [246] Allah (c.c.) Kur'ân'da "Allah sizi rastgele yeminlerinizden dolayý deðil, fakat kalblerinizin kasdettiði (kesbettiði) yeminlerden dolayý sorumlu tutar. Allah baðýþlayandýr, halimdir" [247] buyurur. Buradan anlaþýlan sorumluluðun kalbden kaynaklandýðýdýr.
Görmek ve görmezlik kavramlarý kalbe izafe edilir. Örnek:
"Yeryüzünde dolaþmýyorlar mý ki, orada olanlarý akledecek kalbleri, iþitecek kulaklarý olsun. Ama yalnýz gözler kör olmaz, fakat göðüslerde olan kalbler de körleþir." [248]
Bazý hal ve durumlarda "sadr" kelimesi "kalb" anlamýnda kullanýlmaktadýr. Örnek:
"Ýçinizde olaný gizleseniz de açýklasanýz da Allah onu bilir. Göklerde olanlarý da, yerde olanlarý da bilir. Allah herþeye kadirdir." [249]
Bu ve diðer ilgili âyetlerde geçen "sadr" kelimesi "kalb" anlamýnda kullanýlmýþtýr. [250] Þu varki bu örneklerde geçen bütün kalbler inkarcýlarýn kalbleridir.
Bazan "nefs" kelimesi de "kalb" anlamýnda kullanýlmaktadýr. Örnek:
"Sen benim içimde olaný bilirsin..." [251]
Ayette geçen nefs kelimesi kalb anlamýnda kullanýlmýþtýr. [252] Yukarda da belirttiðimiz gibi kalb, iman nurunun, takvanýn, sekînetin, vecd, ihbât, leyyin, itminan, huþu, temhîs, taharet ve adem-i fýkhýn da kaynaðýdýr. Bunlarýn örneklerini burada uzun uzun sýralamak istemiyoruz. [253]
Münafýk ve kâfirin kalbi hastalýk, þübhe, nifak ve þirkin kaynaðýdýr. [254] Kur'ân'da þöyle buyuruluyor:
"Ey inananlar, doðrusu, puta tapanlar (müþrikler) pistirler..." [255] Münafýklar için þu tesbit yapýlýyor: "Döndüðünüzde kendilerine çýkýþmamanýz için, Allah'a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yüz çevirin; çünkü pistirler." [256]
Þüphe için, "Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, kalbleri þüpheye düþüp þüphelerinde bocalayan kimseler senden izin isterler" [257]; inkâr için, "Tanrýnýz tek bir tanrýdýr. Ahirete inanmayanlarýn kalbleri bunu inkâr ederler; onlar büyüklük taslarlar" [258]; hastalýk için, "Onlarýn kalblerinde hastalýk vardýr" [259] buyurulmaktadýr. Sadrýn aksine kalb nurunun sýnýrý yoktur. Ýnsanýn ölmesiyle de inkýtaa uðramaz.
3- Fuâd: Kalbin mertebelerinden üçüncüsü fuâddýr. Fuâd, gözün içinde göz bebeðine benzetilmektedir. Fuâd, ma'rifet, akýl zihin, ruh ve rü'yetin yeridir. Kalb sadrýn ortasýnda olduðu gibi fuâd da kalbin ortasýndadýr. [260] Fuâdýn görmesi, kalbin bitmesiyle ayný zamanda bilgi katmerlenir. Tirmizî ilim ve rü'yetin bir araya gelmesiyle sahibi nazarýnda gayb açýk seçik ortaya çýkar, [261] diyor. Tabiî bunun sonucunda insanda yakýn hasýl olur.
Kalb ve fuâd kelimeleri "basar" kelimesiyle de ifâde edilmektedir. Örnek:
"Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Doðrusu, görebilenler (uli'l-ebsâr) için bunda ibretler vardýr."[262]
Rü'yetin kaynaðýnýn fuâd olmasý ile ilgili olarak þöyle buyurulmaktadýr:
"Muhammed'in gözünün gördüðünü gönlü (fuâd) yalanlamadý." [263]
Kalb, ilimde lezzet bulurken, fuâd rü'yetten faydalanmaktadýr. Zaten kendisi kelimesinden müþtaktýr. Þahadet gerektiren zamanlarda körün ilminin bir fayda vermediði gibi fuâdýn görmediði hallerde de ilmin kalb için bir faydasý olmaz. [264]
4- Lübb: Kalbin dördüncü mertebesi "lübb"dür. Lübbün fuâd içindeki durumu göz nurunun göz içindeki durumu gibidir. Lübb, tefrîd ve tevhîd nurunun mekânýdýr. [265]
Lübb, ehl-i imana hastýr. [266] Çünkü onlar Allah'ýn has kullarýdýr. Allah'a tâate yönelmiþler, dünya ve nefislerinden yüz çevirmiþler, takva elbisesini giymiþlerdir. Allah bu insanlarý diye isimlendirmiþ, Kur'ân'ýn birçok yerinde onlarý medihde bulunmuþtur. Örnek:
"Hikmeti dilediðine verir. Kime hikmet verilmiþse þüphesiz ona çokça hayýr verilmiþtir. Bundan ancak akýl sahipleri ibret.” [267]
Tirmizî, edibler ve dilcilere göre "lübb" akýldýr, diyor, fakat aralarýnda fark olduðunu belirtiyor. Bu fark güneþ ýþýðý ile lamba ýþýðý arasýndaki farka benzetiliyor. [268] Yazara göre lübb büyük bir dað, selim bir makamdýr; dinin gücü onunladýr. Bütün nurlar onun varlýðý ve salâhý ile varlýk ve salâh bulabilir. Bu nur herhangi bir sebeple elde edilmez, ancak Allah'ýn fazlu keremiyle hasýl olur. [269]
Kur an-ý Kerîm'de 209 defa kalb, 46 defa sadr, 16 defa fuâd ve 16 defa elbâb kelimeleri zikredilmektedir. Kur'ân'da lübb kelimesi tekil sîgasý ile bulunmamaktadýr. [270]
Genel ve saðlýklý bir tasnif yapmamýþ olmakla birlikte þunu söyleyebiliriz ki, Kur'ân, kalbe, duyu organlarýný saðlýklý kullanmayý, bilmeyi, anlamayý, düþünmeyi, akletmeyi, öðüt almayý, inanmayý vb. fonksiyonlarý negatifler iyie birlikte isnâd etmektedir. Kalb saðlýklý ise bunlar pozitif, saðlýksýzsa negatif bir geliþme arzederler.
Son olarak þunu kaydedelim:
Kalbin içinde bulunduðu bedenle sýký bir iliþkisi vardýr. Ondan bir binit ve bir âlet olarak yararlanmaktadýr. Bunu da zihin ve dimað vasýtasýyle yapmaktadýr. [271][215] Ankebut: 29/21.
[216] Âl-i Ýrnrân: 3/144.
[217] A'râf: 7/125.
[218] Ebul-Kâsýra el-Hüseyin b. Muhammed b. el-Fadl er-Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât fî garibi'1-Kur'ân, Mýsýr 1324 fa., "kalb" md.
[219] Seyyid Þerif el-Cürcânî, et-Tarîfât, Ýstanbul 1308 h-, "kalb" md.; Elmalýlý, Hak Dini Kur'ân Dili, c. I, s. 210.
[220] Muhammed Ali b. Ali et-Tehânevî, Keþþâfu Istýlâhâti'l-fünûn, Kalküta 1862, c. II, "kalb" md.
[221] Süleyman Hayri Bolay, a.g.e., s. 201; H. Ziya Ülken, Ýslâm Felsefesi, s- 128.
[222] Gazzalî, Ýhya, c. III, s. 9, v.d.
[223] Gazzalî, Ýhya, c. III, s. 28, 29.
[224] Gazzalî, el-Munkýzu mine'd-dalâl, Ýstanbul 1970, s. 75.
[225] Bakara: 2/10.
[226] Gazzalî, a.g.e., s. 76.
[227] Gazzalî, îhyâ c. III, s. 30.
[228] Necip Taylarý, a.g.e., s. 173.
[229] Ülken, H. Ziya, Ýslâm Felsefesi, s. 124.
[230] Taylan, a.g.e., s. 77.
[231] Attas, a.g.e., s. 201.
[232] Hüseyin Atay, Kur'ân'da Bilgi Teorisi, s. 42.
[233] Atay, Kur'ân'da Bilgi Teorisi, s. 42.
[234] Tirmizî, Beyânu'1-fark beyne's-sudüri ve'1-kalbi ve'1-fuâdi ve'l-s. 35, vd
[235] Enam: 6/125.
[236] Nahl: 16/106.
[237] A'râf: 7/2.
[238] Hicr: 15/97.
[239] Tirmizî, a.g.e.
[240] Tirmizî, a.g.e.
[241] Tirmizî, a.g.e., s. 45. s. 42. s. 42.
[242] A'râf: 7/43.
[243] Yûnus: 10/57.
[244] Tirmizî, a.g.e., s. 36.
[245] Tirmizî, a.g.e., s. 37.
[246] Tirmizî, a.g.e., s. 37.
[247] Bakara: 2/225.
[248] Hac: 22/46.
[249] Âl-i Ýmrân: 3/29.
[250] Diðer örnekler için bk. ÂI-i Ýmrân: 3/118; Kasas: 28/29.
[251] Mâide: 5/116.
[252] Tirmizî, a.g.e., s. 48; Diðer örnek için bk. Bakara: 2/235.
[253] Örnekler için sýrasýyla bk. Mücâdele: 58/22; Hucurât: 49/7; Nahl: 16/106; Fetih: 48/26; Fetih: 48/4; Fetih: 48/18; Bakara: 2/260; Mâide: 5/113.; Hucurât: 49/3; Mâide: 5/27; Ahzâb: 33/53; Mâide: 5/41; Âl-i Ýmrân: 3/154; Mü'minun: 23/60; Enfâl: 5/2: Hac: 22/35; Hac: 22/54; Zümer: 39/23; Hadîd: 57/16.
[254] Tirmizî, a.g.e., s. 56.
[255] Tevbe: 9/28.
[256] Tevbe: 9/95.
[257] Tevbe: 9/95.
[258] Nahl: 16/22.
[259] Bakara: 2/10.
[260] Tirmizî, a.g.e., s. 38.
[261] Tirmizî, a.g.e., s. 62.
[262] Nûr: 24/44.
[263] Necm: 53/11.
[264] Tirmizi, a.g.e., s. 68.
[265] Tirmizî, a.g.e., s-38.
[266] Tirmizî, a.g.e., s. 72.
[267] Bakara: 2/269. Diðer örnekler için bk. Mâide: 5/100; Bakara: 2/197; En'âm: 6/90; Ýbrahim: 14/52; Sâd: 38/29.
[268] Tirmizî, a.g.e., s. 73, 74.
[269] Tirmizî, a.g.e., s. 70, 74.
[270] Muhammed Fuâd Abdülbâkî, el-Mu'cemu'1-müfehres, ilgili maddeler.
[271] Necip Tayîan, a.g.e., s. 98.
Ynt: Kalb By: ceren Date: 26 Ocak 2019, 21:01:45
Esselamu aleykum. Kalbini ruhunu islam ile imanin güneþi ile besleyen ve kurtuluþa rahmete eriþen kullardan olalim inþallah. ..
Ynt: Kalb By: Sevgi. Date: 27 Ocak 2019, 02:02:42
Aleyküm Selam. Rabbim bizleri kalbi iman aþký ile dolu olarak emir ve yasaklarýna uyabilen kullardan eylesin.. Amin
Ynt: Kalb By: Bilal2009 Date: 27 Ocak 2019, 19:36:24
Ve Aleykümüsselam Rabbim bizlerin kalbini hak din Ýslam üzere kýlsýn Rabbim paylaþým için razý olsun