Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Zeka By: meryem Date: 07 Þubat 2011, 15:09:42
11- Zeka

a- Zekânýn Tanýmý

 
Zekâ, kelime anlamý itibariyle anlama, kavrama, sez­me, çözme, icâd etme, keþif gücü gösterme, çabuk anlama, süratli kavrama gücü vb. mânâlara gelmektedir. Ziya Dalât, Arapça asýllý olan bu kelimenin "yanan kömür, köz" anlamý­na da geldiðini ifâde ederek "ateþ gibi zekâ" sözüyle ilgi kuruyor. [621]

Önemli yetilerimizden biri olan zekânýn çok çeþitli ta­nýmlarý yapýlmýþtýr. Ruh bilimciler ve filozoflar, uzun süre fakülte anlayýþýndan hareketle lokalizasyon düþüncesine baðlý olarak zekânýn kendine has ayrý ve müstakil bir fonksi­yon olduðunu ileri sürmüþler, bununla birlikte bilimsel bir taným üzerinde ittifak edememiþlerdir. Kimisi zekâyý "öðren­me yeteneði", kimisi "çevreye yeter derecede uyma yeteneði" olarak algýlamýþ, bazýlarý ise zekâyý "baþarabilmenin genel bir eðilimi" olarak tanýmlamýþtýr. [622]

Ýlim dünyasýnýn 1920'lerden sonra zekâyý tarif etme merakýna düþtüðünü belirten Ziya Dalât, deðiþik zekâ telakkilerine iþaret ettikten sonra "dikkat edilirse görülür ki, hepsinin tarifi aynýdýr, birbirinden farksýzdýr." ifadesini kullanýyor. [623]

Ziya Dalât, eski zekâ tanýmlarýný verdikten sonra, bu­gün eski zekâ anlayýþýndan vazgeçildiðini kaydederek þöyle bir zekâ tanýmý yapýyor:

Zekâ, "Herhangi bir duruma uyma; güçlükten kurtulma; bütün ruh yeteneklerini kullanarak, bir meseleyi, bir derdi çözme ve bir güçlüðü gidermedir." [624]

Zekâyý tarif eden bilginler, kendilerince önemli olan yö­nü tanýmda ön plana geçirmiþlerdir. [625] Tanýmlarýn bu kadar çok oluþunun sebebi biraz da buradan kaynaklanmakta­dýr. Meselâ; bilginlerin bir kýsmý zekâyý genel olarak ele alýp onu "yetenekler düzeyi" esasýna dayandýrýrken, bir kýsmý "çevreye uyma", "icâd etme" esasýna dayandýrmaktadýr. [626]

Ayný konuya temas eden Sabri Özbaydar da psikolog­lardan bir kýsmýnýn zekâyý "soyut düþünme, vakýalar arasýnda münasebetler kurabilme ve kendi kendini tenkid edebil­me kabiliyeti, olarak tanýmladýðýný, bir kýsmýnýn "çevreye ve yeni durumlara intibak kabiliyeti" olarak, bir kýsmýnýn ise "öðrenme kabiliyeti" olarak tanýmladýðýný ifâde ederek þun­larý söylüyor; "Zekâ kavramýndan söz edildiði zaman soyut düþünme, problem çözme, kendini tenkid, intibak, öðrenme kabiliyeti ve yaratýcýlýk gibi temel vasýflar bir bütün olarak ifâde ediliyor demektir." [627]

"Kalýtýmsal açýdan ayrýntýlý biçimde araþtýrýlan ilk psi­kolojik treyt zekâ olmuþtur" diyen Clifford T. Morgan, zekâyý "zihinsel (intellectual) becerilerin tümü" olarak ta­nýmlamaktadýr. [628]

Tarifinde intibaký esas alan Bergson'a göre zekâ, "can­sýz madde üzerinde hareketimize elveriþli olan âletlerin bir fabrikasýndan baþka bir þey deðildir. Böylelikle dýþ dünyaya intibakýmýzý temin" eder. [629]

Sorenson da zekânýn "soyut düþünme yeteneði; öðren­me gücü; doðru ve gerçeðe uygun tepki gösterme; insanýn çevresine uyum yeteneði" gibi tanýmlarýna iþaret ediyor ve zekânýn "öðrenme gücü" olarak tanýmlanmasýný maksada el­veriþli buluyor. Çünkü bir öðrencinin zekî olup olmadýðýný onun öðrenebilmekteki hýzý ve öðrendiklerinin mikdarýyla ölçeriz. [630]

Stern, zekâyý "Bir ferdin; tefekkürünü yeni icaplara þu­urlu bir tarzda uydurma kabiliyeti" olarak açýklarken, Wells, "Yeni durumlara daha iyi tepkide bulunabilmek için vaziyetin îcâbettirdiði þekilde davranýþ þekillerini kombine etmektir diyor. [631]

Ýbn Sina'ya göre zekâ bir sezgi gücüdür. [632] "Zekâ, zekâ testlerinin ölçtüðüdür" [633] þeklindeki bir tanýma karþýlýk, Piaget'ye göre "Zekâ, zekâ testinden alýnan puan deðildir. Ona göre, zihinsel ya da biliþsel süreçler, ço­cuðun dünyayý anlamasýný saðlar." [634]

Günümüzde yapýlan zekâ tanýmlarý tahlil edildiði za­man dört ana grupta toplandýklarýný görürüz:

1- Biyolojik olanlar;

2- Psikolojik olanlar;

3- Ýþleme baðlý olanlar;

4- Ge­liþme ile ilgili olanlar. [635] Bunlarý,

1- Biyolojik olanlar,

2- Eðitsel olanlar;

3- Fakülte anlayýþýna baðlý olanlar;

4- Ampirik [636] olanlar þeklinde de ifâde edebiliriz. Bunlar üzerinde kýsaca duralým.

1- Biyolojik Tanýmlar: "Çevreye intibak, yeni vaziyete göre davranýþý deðiþtirme veya çeþitlendirme, intibaký kolay­lýkla ve süratle yapmak, biyolojik zekâ tarifinin baþlýca" özellikleridir. [637] O zaman þöyle bir tarif yapýlabilir:

"Biyolo­jik zekâ, organizmanýn çevreye veya çevrenin belirli veçhe veya veçhelerine intibak kabiliyetidir." [638] Basit hayvanlar­dan yüksek hayvanlara doðru ilerledikçe bu intibakýn arttýðý görülmektedir.

Darwin, Spencer, L. Morgan ve Binet, biyolojik anlamý savunmuþlardýr. Bunlar, zekâyý, "kalýtýmla, doðuþtan gelen, denemeden yararlanabilme yeteneði olarak" kabul etmiþler­dir. [639]

2- Eðitsel Tanýmlar: Terman ve Spearman gibi bilginler zekâyý daha çok ruhsal bir fonksiyon kavramý olarak kabul etmiþlerdir. [640] Bu görüþü benimseyen Colvin, "Bir fert mu­hitine intibak etmesini öðrendiði yahut   öðrenebilme kabiliyetini gösterdiði derecede zekidir" [641] diyor. Buckingham ise zekâyý kýsaca "öðrenme kabiliyetidir", þeklinde ta­nýmlýyor. [642] Öðrenme aðýrlýklý olmasý sebebiyle bu bölüm için eðitsel tanýmlar ifadesi kullanýlmýþtýr.

3- Fakülte Anlayýþýna Göre Tanýmlar: Bu anlayýþta "zekâ ne yapar?" yerine, "zekâ nedir?" sorusu sorulmaktadýr. Cevabý ise ilgili tanýmý oluþturmaktadýr. Haggarty'ye göre "Zekâ,   evvelce duyu, algý, bellek,   imgelem, hüküm, muhakeme ilh... tarzýnda tarif olunan kompleks ansal süreç­lerin toplamýdýr." [643]

4- Ampirik Zekâ Tanýmlarý: Bu tür bir zekâda gösterdi­ðimiz tepkilerin sonuçlarý önemlidir. Þayet sonuç iyiyse ha­reket zekice yapýlmýþtýr; kötüyse aptalcadýr. Thorndike, "Zekâ iyi tepkiler kuvvetidir" der. Zekânýn özgül bir fakülte olmadýðýný savunan Pintner için "Zekâ, sadece özgül þartlar altýnda bir tepkinin veya tepkiler grubunun deðerlendirilme­sidir." Ayný görüþü paylaþan Pieron için zekâ, zihnî meka­nizma içinde mevcut deðildir. Zekâ, "sadece belirli þartlar al­týnda husul bulan fiilî bir neticedir..." [644]

Birkaç taným daha vererek zekâ ile ilgili baþka bir ko­nuya geçebiliriz:

"Zekâ, evvelce elde edilen tecrübe ve bilgilerden istifade ederek bugünkü hayat þartlarýna intibak etmek kabiliyetedir. [645]

"Zekâ, muhitimizle münâsebetlerimizi pratik ve nazarî planda düzenleyen ve bunun için gerekli olan vasýtalar meselesini halleden ruhî bir melekedir. [646]

"Zekâ, akim öðrenme, öðrenilenden faydalanabilme, ye­ni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yollarý bulabilme kabiliyetidir. [647]

 b- Zekânýn Etmenleri

 Zekâ testlerinin amacý zekâyý meydana getiren temel yetenekleri tesbittir. Zekâyý meydana getiren temel yetenek­lere "zekânýn etmenleri" denir. Zekâyý oluþturan etmenlerin ortaya çýkarýlma iþlemine ise "etmenlerin analizi" adý veril­mektedir. [648]

Thufstone ve Holzinger'in yaptýðý analizlere göre zekâ, "algýlama gücü hafýza, sayý ve matematik yeteneði, kelime kullanmada kolaylýk, tümdengelimli ve tümevarýmlý muhakeme, mekân tasarýmý" gibi etmenlerden oluþmuþtur. [649] Kelimeler, semboller, mekân kavramlarý zekânýn kullandýðý araçlardýr.

Zekânýn ilk ve önemli þartý algýlama ve anlamadýr. Onun derecesi de bu anlama ve algýlamaya göre deðiþir. Ye­ter zamanda yeterince algýlayýp anlamayan kimseye zekî in­san demek mümkün deðildir.

Zekânýn esaslý bir iþi de kavram (concept)lar oluþtur­mak, tahliller yapmaktýr.

Sorenson, "güçlük dereceleri bakýmýndan farklý olan çe­þitli iþler yapabilme gücü, yapma hýzý, zekânýn yükseltisi ve geniþliði ' gibi fonksiyonlarý da zekânýn etmenleri arasýnda saymaktadýr. [650]

Zekâ, seviye, geniþlik, saha ve sür'at gibi özelliklere sahiptir. [651]

"Zekâmýz, yalnýz objeler dünyasýný seyretmekle tatmin olmaz, objektivizmin karþýsýna sübjektivizmi çýkarýr" diyen S. Ahmed Arvasî, þöyle devam ediyor:

"Bir kanunlar ve kaideler mahbesi haline getirilen ilmi, san'atý, ahlâký ve dini aklýn katýlýðý ve mekanizmi içinde tutmayarak, ona biraz da­ha kendi rengini vermek üzere harekete geçer. " [652] Zekâ ak­la nisbetle daha özgürdür.

Bireysel farklýlýklar zekâ için de geçerlidir. Gerek sahip olduðu araçlarý kullanmasýna, gerekse algýlama, anlama ve­ya hatýrlama fonksiyonlarýndaki gücüne göre zekâ insandan insana deðiþmektedir. [653] Eðitimci daima bunun bilincinde olmalýdýr.

 c- Zekânýn Çeþitleri

 Thorndike, hayvanlar üzerinde yaptýðý denemeler so­nucunda üç çeþit zekânýn varlýðýný kabul etmiþtir. Bunlar­dan birincisi soyut (mücerred), ikincisi somut (müþahhas) ve üçüncüsü de sosyal (içtimaî) zekâdýr. [654] Bazý kitaplarda ise zekâ, soyut ve somut olmak üzere iki genel kategoride ince­lenmektedir. [655]

1- Soyut Zekâ: Sembolleri yani kelimeleri, sayýlarý for­mülleri ve þemalarý kullanmada etkin olan zekâdýr. [656] Baþ­ka bir ifâde ile soyut zekâ, sembollere tepkide bulunabilme, onlarý öðrenebilme kabiliyeti olarak da tanýmlanabilir. [657] Soyut zekâya sahip olan insanlar fikrî ve teorik sahada ba­þarýlý olan kimselerdir.

2- Somut Zekâ: Buna pratik veya mekanik zekâ da denmektedir.

Cisimlerin kullanýlmasýnda, harekî sahalarda baþarýlý olan zekâdýr. Bir aracý kullanma, bir âleti, söküp takma gibi pratik beceri ve istidadýmýzý ifâde eder. [658] Mühendisler, ma­kine tamir ustalarý; iyi yetiþmiþ iþçi ve teknisyenler bu alan­da baþarýlý olan kimselerdir. [659]

3- Sosyal Zekâ: Ýnsanlarla baþarýlý iliþkiler kurabilmek, onlarý anlamak, idare etmek, her iki tarafýn yararýný saðla­yacak etki ve tepkilerde bulunabilmek kabiliyetidir, diyebili­riz. Baþkalarýyla iyi iliþkilerde bulunabilen kiþi sosyal zekâya sahip demektir.

Sorenson, "karekter ve kiþilik özellikleri sosyal zekânýn bir kýsmý sayýlmasalar bile onunla sýký sýkýya ilgilidirler" di­yor. Çünkü insan kiþiliðini karakterize eden mizaç, huy, sað­duyu, dürüstlük, mizah duygusu, tavýr ve benzerleri, insan­lar arasý iliþkilerde baþarýlý olmanýn önemli etmenleridir. [660] El öpeyim derken ýsýran, iltifat edeyim derken hakaret eden insanlar, sosyal zekâya sahip olmayan kimselerdir. Bu tür bir zekâya sahip olan insan, dýþa dönüktür; insanlarla kolay­ca dostluk kurar; hülâsa sosyal iliþkilerde hüner ve anlayýþ sergiler. [661]

Sosyal yetenek sahibi olan kimseler ayný zamanda sað­lýklý kimselerdir. Bunlarda insan iliþkilerine gölge düþüren marazî duygular yoktur. Sevgi, hoþgörü ve anlayýþ gibi güzel duygular onlarýn en vurucu silahlarýdýr. Baþkalarýna saygý­larý, kendilerine güvenleri vardýr. Gerek insanlarla diyalog kurarken, gerekse o diyalogu hazýrlayan vasýtalarý kullanýr­ken fevkalâde baþarýlýdýrlar. Garrett, diplomatlarýn, din adamlarýnýn, tezgâhtarlarýn sosyal zekâ sahibi olmalarýnýn gerektiðine iþaret eder.

 d- Zekânýn Doðuþu ve Geliþmesi

 Herhangi bir kimsede zekânýn doðmasý demek, sinir sisteminin belli bir merkezde toplanmasý demektir. Bu da önce omuriliðin sonra da beyin yuvarlaklarýnýn teþekkülünü gerekli kýlar.

Çocuðun dünyaya geldiði ilk zamanlarda gerek sinir sistemi, gerek omurilik ve gerekse beyin yuvarlaklarý tam teþekkül etmediði için onda zekâ faaliyetine rastlamak mümkün deðildir. Bu dönemde çocukta "hayatî faaliyet" ege­mendir. Her canlý gibi o da çevresi ile olan iliþkilerini "duy­mak" suretiyle sürdürür.[662]

Yukarda da iþaret ettiðimiz gibi hayatî faaliyetten ruhî faaliyete geçmek ve yüksek idrâklere ulaþabilmek için sinir sisteminin ve onunla ilgili mekanizmanýn tekâmül etmesi gerekir.

Bilim adamlarý doðumdan iki yaþýna kadar çocukta zekâ faaliyetinin bulunmadýðný söylemekte, bu dönemde çocuðun çevresiyle iliþkilerim "duygularýný" kullanarak yürüt­tüðünü haber vermektedirler. Ýki yaþýndan itibaren çocukta birtakým kavramlar oluþmaktadýr. Mantýkî bir temele da­yanmayan bu kavramlar baþlangýçta net deðildir. Giderek netleþir. Ýki yaþýndan itibaren zekâ hýzla geliþmeye baþlar. [663]

Sinir sisteminin geliþmesiyle faaliyetimiz fiziko-þimik itilmeler ve teessür intibâlarýyla kalmaz, idrâkler ve idrâkli davranýþlar baþgösterir. Ýbtidâî hareketlerimiz, bilinçli, is­tekli, maksatlý faaliyetlere dönüþür. Ýntibak faaliyetleri þart­lara uydurulur. Uyarýya verilen cevaplar þartlara göre aza­lýr, çoðalýr, hýzlanýr, yavaþlar, gecikir veya durur. [664] Halbuki hayatýn baþlangýcýnda böyle geliþmiþ bir tepki düzenine sahip deðiliz.

Bir uyarýya karþý deðiþik tepkilerde bulunmak insanda bir davranýþ hürriyetinin kazanýldýðýný gösterir. Zekâ da böy­le bir ortamda geliþir, boy salar. [665]

Ýnsanýn, dünyayý tanýmasý belirsiz, mübhem intihalardan idrâk safhasýna geçmesiyle mümkündür. Bu sayede eþya ve olaylar bir anlam ve bir kimlik kazanýr. Keli­meler ve deðiþik semboller ortaya çýkar. Gitgide geniþleyen bir semboller dünyasý kurulur. Düþünce ve zekâ bu sembol­lerle çalýþýr. Zihnimizde, idrâkimizin seçip aldýklarýyla özel bir dünya oluþur.

Zekâ normal hallerde yaþa paralel olarak geliþmekte­dir. Binet ve diðer araþtýrmacýlara göre geliþme orta zekâlarda 15, yüksek zekâlarda 20 yaþa kadar devam etmek­tedir. Bazý bilim adamlarý ise geliþmenin 40, 50, hatta 60 ya­þa kadar devam ettiðini iddia etmiþlerdir. [666] Zekânýn ergen­lik çaðýndan sonraki geliþmesi "pratik akýl yürütmeden çok, mücerred akýl yürütme ve kelime öðrenme þeklinde" cereyan etmektedir. [667]

Yapýlan çalýþmalar bir de þunu göstermiþtir ki, zekânýn geliþmesi egzersizlerle deðil olgunlaþma ile mümkündür. [668]

Zekânýn geliþimi, somuttan soyuta, pratikten nazarî sa­haya doðru bir seyir takib eder. O sadece fikirler, kavramlar ve kelimeler üretmekle kalmaz, zamanla âdetler dünyasý gi­bi son derece soyut bir matematik âlem de yaratýr. [669] Zekâ, sonunda, Arvasî'nin de iþaret ettiði gibi objektif âlemden sübjektif âleme, fizik dünyadan metafizik dünyaya yelken açar. Varlýðý ve bilgiyi birer mesele yapar. Zaman zaman kendine döner, tenkid ve muhasebede bulunur. Zekânýn yük­seldiði son aþama varlýk kavramýdýr. Bu noktada zekâ, mücerredlerle düþünen bir yüksek düþünce âleti durumunda­dýr. [670]

Zekâda bireysel farklýlýklara iþaret etmiþtik. Farklý zekâ tipleri genel bir tasnife tabi tutulduðunda geri zekâlýlar, üstün zekâlýlar ve orta gruplar olmak üzere üç ana grupla karþýlaþýr. [671] Ýnsanlar daha detaylý bir tasnife tabi tutulduðu zaman görülür ki, Z. B.leri 25'e kadar olan alýklar­dan, Z. B.leri 200'ü bulan olaðanüstü zekâ tiplerine kadar ulaþmak mümkündür. Çoðunluðun zekâ bölümü 100 veya 90 ile 110 arasýdýr. [672]

Genel zekâ daðýlýmýný isimlendirerek açýklamak ister­sek þöyle açýklayabiliriz:

Zekâ bölümleri 70'den 80'e kadar olanlar geri zekâlýlýðýn sýnýrýnda bulunan kimselerdir. Bü­tün insanlarýn % 7'sini oluþturmaktadýrlar. 70'in altýndaki­ler geri zekâlýlardýr. Alýklar, budalalar, ahmaklar sýnýfýný oluþtururlar (% 2). 80rden 89'a kadar olanlar geri normalleri teþkil eder. 90'dan 109'a kadar olanlar normallerdir. Bunlar insanlarýn % 50'sini temsil ederler. 110'dan 119'a kadar olanlar zekî normallerdir. Zekâ bölümleri (Z.B.) 120-130 ara­sýnda olanlar üstün zekâlýlar, 130'un üstünde olanlar çok üstün zekâlý kimselerdir. Oranlarý % 2'ir. [673]

 e- Zekâyý Etkileyen Faktörler

 Zekâyý etkileyen faktörler bazý bilim adamlarý tarafýn­dan altý maddede ele alýnmaktadýr:

1- Organsal faktörler,

2- Olgunlaþma,

3- Eðitim,

4- Yapýlan iþler,

5- Kültür ve aile or­tamý,

6- Kiþilik ve heyecan dengesi. [674]

Organsal faktörler zekâya, kalýtým, serebral örgütlen­me ve fiziksel açýdan etkili olmaktadýr. [675]

Olgunlaþma, zekânýn geliþmesinde temel þarttýr. Anatomik özelliklerinin zekâ ile baðlantýsý yoktur. [676]

Yapýlan araþtýrmalarda eðitimin yükselmesiyle zekâ testlerindeki baþarýnýn yükseldiði görülmüþtür. [677] Buradan hareketle þunlarý söyleyebiliriz:

Zekâ seviyesinde terbiye ve tahsilin önemli katkýlarý vardýr.

Bayan Burks, çocuklarýn iyi aileler yanýnda zekâ baký­mýndan daha avantajlý olduklarýný, iyi aile yanýnda çalýþan bir çocuðun zekâ bölümünün 7 puan yükseldiðini ileri sürmüþtür. [678] Shultleývorth ise zekânýn % 64 kalýtýma, % 15 aileler arasý çevre farklarýna, % 13'ünün ise ailenin yetiþ­tirilmesine baðlý olabileceðini savunmuþtur. [679] Görüyoruz ki çocuðun zekâsýna, içinde yetiþtiði ailenin etkisi vardýr. Fi­zik ve kültürel çevreyi de buna katmak gerekir.

Bunlardan baþka verasetin, mizaç, karekter ve kiþili­ðin, yorgunluk veya zindeliðin zekâ üzerinde önemli etkileri vardýr. [680] Keza alâka, dikkat, çeviklik ve enerjinin de zekâ üzerinde katkýlarý vardýr.

Zekânýn zihin, irâde ve duygularla yakýn iliþkisi vardýr. Bunlarý kullanarak problemlerini çözer, derdine çâre bulur. [681]

Zekâ kontrol ve muayenelerinde görülmüþtür ki, zekâ düþüklüðü ile karakter bozukluðu arasýnda kuvvetli bir bað bulunmaktadýr. Yüzü kýzarmayan fahiþelerin, hýrsýzlarýn, katillerin zekâlarýnýn da düþük olduðu tesbit edilmiþtir.[682]

Karakterle zekânýn kol kola yürüdüðünü söyleyen Herbert Sorenson, þunlarý kaydediyor:

"Suç iþleyen, özellikle do­landýrýcýlýk eden kuvvetli zekâ sahibi kimseler vardýr. Fakat suç ve cürümlerin çoðunluðu, zekâca normalin altýndaki ye­tiþkinler ve çocuklar tarafýndan iþlenmektedir." [683]

Zekâ ile içgüdünün iliþkisi var mýdýr? Ýçgüdüye "zekânýn ilk þekli" diyenler vardýr. Þu var ki, içgüdüler kalýplaþmýþ fonksiyonlardýr. Az ve güç deðiþirler. Donuk ve mono­tondurlar. Sadece organlarý kullanýrlar, âlet yapma yetenek­leri son derece sýnýrlýdýr. [684] M. Þekib Tuncun diliyle "Maddî âletler yapmak, manevî bir âlet olan dili sadece bir­takým sesler, mimikler ve haykýrýþlarda býrakmayarak söz sembolleri haline getirmek, ayni zamanda bir kýymetler âlemi yaratmak yalnýz insan zekâsýnýn eseridir." [685]

Ýnsan zekâsýdýr ki, içgüdüden farklý olarak ilkel eðilim, ilgi, ihtiyaçlarý aþmýþ, yeni ve insana has temayüller yarat­mýþtýr. Geliþtirdiði bu ileri temayüllere sosyal bir veçhe de kazandýrmýþtýr. Bunun sonucu olarak günlük yaþantýmýz bir­takým kaidelere, kanun ve kurallara, ahlâk ve estetik duygu­lara baðlanmýþtýr. [686] Yatýþýmýzý, kalkýþýmýzý, yeme ve içme­mizi ve daha birçok davranýþlarýmýzý, tutum ve tavýrlarýmýzý bu kurallar belirlemektedir.

Ýçgüdü taþlaþmýþtýr; sýnýrlý bir hareket kabiliyetine sahiptir; elastikiyeti yoktur. Yeni ve deðiþik bir durumla karþýlaþtýðý zaman çaresiz kalýr; yeni bir intibak faaliyeti gösteremez. [687]

"Ýçgüdü, canlýdaki otomatizmi ifâde ettiði halde, zekâ kendini yenileme ve mükemmelleþtirme irâdesinin gücünü temsil eder" diyen Arvasî devam ediyor:

Ýçgüdü ile zekâ ka­ostan kaçarlarken birbirlerine destek olduklarý halde, kendi­ni yenileme konusunda içgüdü, zekâyý frenlemeye çalýþýr. Canlýlarda zekâ seviyesi arttýkça yeniye özlem ve kendini ye­nileme gücü çoðalýr. " [688]

Akýl, zekânýn ilk hamleyi yaparak bir ivme kazanmasý­na ve böylece kaosa düþmemesine yardým etmesine raðmen zekâ, kendine bir yerde ayak baðý olan aklýn esaretini sev­mez, ona aþmaya çalýþýr. [689]

Doðuþtan potansiyel bir güç olarak getirdiðimiz zekâyý eðitim ve öðretimle azaltýp çoðaltmak mümkün görülmemiþ­tir. [690] Yapýlan veya yapýlacak olan þey onu birtakým yollar­la uyandýrmak, harekete geçirmek, yolunu açmak ve geliþtir­mekten ibarettir.


[621] Ziya Dalât, a.g.e., s. 270.

[622] Adasal, a.g.e., s. 832.

[623] Dalât, a.g.e, s. 271.

[624] Dalât, a.g.e., s. 271.

[625] Öztabað, a.g.e., s. 195.

[626] Öztabað, a.g.e., s. 195.

[627] Özbaydâr, a.g.e., s. 99,100.

[628] Morgan, Psikolojiye Giriþ, s. 37.

[629] Nureddin Topçu, Bergson, Ýstanbul 1968, s. 62.

[630] Sorenson, a.g.e., s. 214.

[631] Mart, a.g.e., s. 75.

[632] Mehmed Dað. "Ýbn Sina'nýn Psikolojisi", Ýbn Sina Armaðaný, haz: Aydýn Sayýlý, içinde, s. 385.

[633] Öztabað, a.g.e., s, 196.

[634] Morgan, a.g.e., s. 60.

[635] Adasal, a.g.e., s. 832.

[636] Mart, a.g.e., s. 74.

[637] Mart, a.g.e., s. 75.

[638] Mart a.g.e., s. 74.

[639] Adasal, a.g.e., s. 832.

[640] Adasal, a.g.e., s. 832.

[641] Mart, a.g.e., s. 75.

[642] Mart, a.g.e., s. 75.

[643] Mart, a.g.e., s. 76.

[644] Mart, a.g.e., s. 76.

[645] Dinçmen, a.g.e., s. 6.

[646] Tunç, a.g.e., s. 97.

[647] Halis Ayhan, Eðitime Giriþ ve Ýslâmiyetin Eðitime Getirdiði De­ðerler, Ýstanbul 1982, s. 210.

[648] Öztabað, a.g.e., s. 196.

[649] Sorenson, a.g.e., s. 220.

[650] Sorenson, a.g.e., s. 239

[651] Mart, a.g.e., s. 80.

[652] Arvasî, Ýnsan ve Ýnsan Ötesi, s. 39.

[653] Sorenson, Eðitim Psikolojisi, s. 220.

[654] Garrett, a.g.e., s. 160; Mart, a.g.e., s. 80; Adasal, a.g.e., s. 833

[655] Morgan Psikolojiye Giriþ, s. 302.

[656] Garrett, Psikolojiye Giriþ, s. 160.

[657] Mart, a.g.e.,s. 80.

[658] Sorenson, a.g.e., s. 220; Mart, a.g.e., s. 80.

[659] Garrett, a.g.e., s. 160.

[660] Sorenson; a.g.e., s. 221

[661] Garrett, a.g.e., s. 161.

[662] Tunç, a.g.e., s. 98.

[663] Ayhan, a.g.e., s. 211

[664] Tunç, a.g.e., s. 98.

[665] Tunç, a.g.e., s. 98.

[666] Ziya Dalât, a.g.e., s. 277, 278.

[667] Ayhan, a.g.e., s. 212,

[668] Mart, a.g.e., s. 72.

[669] Tunç, a.g.e., s. 100.

[670] Tunç, a.g.e., s. 100.

[671] Morgan, Psikolojiye Giriþ, s. 302.

[672] Sorenson, a.g.e., s. 229.

[673] Sorenson, a.g.e., s. 229, 230.

[674] Adasal, Medikal Psikoloji, s. 834-837.

[675] Adasal, a.g.e., s. 834.

[676] Mart, a.g.e., s. 102.

[677] Dalât, a.g.e.. s. 311.

[678] Mart, a.g.e., s. 94.

[679] Adasal, a.g.e., s. 837.

[680] Tunç, a.g.e., s. 101; Özbaydar, a.g.e., s. 100; Enç, a.g.e., s. 26.

[681] Dalât, a.g.e., s. 270

[682] Dalât, a.g.e., s. 309.

[683] Sorenson, Eðitim Psikolojisi, s. 236.

[684] Tunç, a.g.e., s. 56, 57.

[685] Tunç, a.g.e., s. 57.

[686] Tunç, a.g.e., s. 57.

[687] Dalât, a.g.e., s. 271.

[688] Arvasî, Ýnsan ve Ýnsan Ötesi, s. 48.

[689] Arvasî, a.g.e., s. 39.

[690] Enç, Ruh Saðlýðý Bilgisi, s. 26.


Ynt: Zeka By: Bilal2009 Date: 22 Ocak 2019, 08:17:28
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri aklý ve zekayý kullanan ve doðru iþler yapan kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Zeka By: ceren Date: 22 Ocak 2019, 15:04:51
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun paylasimdan kardeþim. ..

radyobeyan