Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Cafer Bin Ahmed Es-Serrac By: armi Date: 18 Mayýs 2009, 21:21:31
Baðdât velîlerinden olup, on birinci yüzyýlda yetiþen hadîs, fýkýh âlimi. Ýsmi Câfer bin Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebû Muhammed'dir. Es-Serrâc ve el-Kârî lakablarýyla meþhûr olmuþtur. Baðdâdî nisbesiyle de bilinir. 1026 (H.417) senesinde Baðdat'ta doðdu, 1106 (H.500) senesinde Baðdât'ta vefât etti. Kabri, Bâb-ý Ebrûz denilen yerdedir.

Câfer bin Ahmed es-Serrâc küçük yaþýndan îtibâren ilim tahsîline yönelip Baðdâd'ýn meþhûr âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Kýrâat yâni Kur'ân-ý kerîmi usûlüne göre okuma ilmini, sarf, nahiv ve lügat ilimlerini öðrendi. Bu ilimlerde yetiþip yüksek dereceye ulaþtýktan sonra Mýsýr, Þam, Trablus ve Mekke gibi beldelere giderek pekçok âlimden hadîs-i þerîf dinledi. Hanbelî fýkhýný öðrenip fýkýhta da yüksek âlim oldu. Gittiði yerlerde velîlerin sohbetlerinde bulunup mânevî feyz ve tasavvuf yolundan nisbet aldý. Onun ilim öðrendiði ve hadîs-i þerîf dinlediði âlimlerin baþýnda; Ebû Ali bin Þâzân, Ebü'l-Kâsým bin Þâhin, el-Kazvînî, Ýbn-i Gîylâ el-Hilâl, El-Bermekî ve benzerleri gelmektedir.

Ýlim ve mârifette yüksek dereceye ulaþtýktan sonra Baðdât'a dönüp ilim okuttu. Ondan Ebî Tâhir es-Silefî ve baþka kimseler ilim öðrenip hadîs-i þerîf rivâyet ettiler. Ýlim meclislerinde ve sohbetlerinde Ýslâm dîninin emir ve yasaklarýný anlatýp insanlarýn dünyâ ve âhiret saâdetine kavuþmalarýna gayret etti.

Tatlý sohbetleri esnâsýnda evliyâ zâtlarýn hayatlarýný ve menkîbelerini anlatarak müminlerin onlarý örnek almalarýna gayret ederdi. Bir sohbetinde buyurdu ki:

Ýnsanlar o velîlerin büyüklüðünü anlamýyorlar. Onlara câhil diyorlar. Allahü teâlâ mazlûm olan o büyüklerin yardýmcýsýdýr. Onlar akýl sâhibi, ileriyi gören kimselerdir. Naîm cennetlerini bu büyük zâtlar dolduracaklardýr. Orada nûrdan kürsüler üzerine oturacaklar, kendilerine sayýsýz nîmetler verilecektir. Cennet'te "Feyyân" adýnda bir nehir vardýr. Orada âlimler ve velîler, Muhammed aleyhisselâmýn etrâfýnda toplanacaklardýr. Ýslâm âlimleri ve velîler, Muhammed aleyhisselâmýn vârisleridir."

Bir baþka sohbetinde de Sehl bin Abdullah-ý Tüstürî hazretlerinin þöyle naklettiðini buyurdu:

"Bir gün bir arâziye çýkmýþtým. Ýçim gâyet rahat ve huzurlu idi. Bu sýrada kalbimde Allahü teâlâya bir yakýnlýk hissettim. Namaz vakti de gelmiþ, abdest almak istemiþtim. Küçüklüðümden beri, her namaz vaktinde abdestimi tâzelerdim. Bu, benim âdetim olmuþtu. Ancak, su bulamadýðým için üzüntülü idim. Bu sýrada, iki ayaðý üzerine kalkmýþ yürüyen bir ayý gördüm. Onu önce, mesâfe uzak olduðu için elinde yeþil bir testi bulunan bir insan zannettim. Fakat yanýma yaklaþýp testiyi yere koyunca, onun insan olmadýðýný gördüm. Kendi kendime; "Bu testi ve bu su nereden böyle?" diye düþündüm. Bunun üzerine ayý konuþmaya baþladý ve:

"Ey Sehl! Biz, vahþî hayvanlardan bir grubuz. Allahü teâlâya olan tevekkülümüz ve sevgimiz sebebiyle, kendimizi Allahü teâlânýn rýzâsýna adadýk. Arkadaþýmýzla, bir mesele hakkýnda konuþurken âniden;

"Dikkat ediniz! Sehl bin Abdullah abdest için su istiyor." diye bir ses iþittik. Bu testi bana verildi. Yanýmda iki tâne de melek var. Sana yaklaþýnca, onlar, suyu havadan bu testiye döktüler. Ben suyun sesini bile iþittim." dedi. Bu sözleri ondan duyunca bayýldým. Ayýldýðým zaman, testi yine yerinde duruyordu. Fakat ayý ortada yoktu. Nereye gittiðini de bilmiyordum. Fakat "Ayýyý niçin konuþturmadým." diye çok piþmân oldum. Sonra testinin suyu ile abdest aldým. Abdest aldýktan sonra ondan su içmek istedim. O sýrada vâdiden;

"Ey Sehl! Daha senin bu testiden su içme zamânýn gelmedi!" diye bir ses iþitince, testiyi býraktým. Bir de ne göreyim, testi hareket edip gitti. Onun da nereye gittiðini bilmiyorum."

Sehl bin Abdullah-ý Tüstürî devâm ederek þöyle buyurdu; "Ýnsanlar üç sýnýftýr: Bir kýsmý, Allahü teâlânýn sevgi ve muhabbeti ile doludurlar, bunlar keramet ehlidirler. Bir kýsmý, tövbe edip, niçin hatâ ve isyânda bulunduklarýnýn piþmanlýðý içerisindedirler. Bunlar Allahü teâlânýn affýný ümid ederler. Diðer bir kýsmý da, gaflete dalýp, þehvetlerinin peþinde koþarlar ki, bunlar da cezâlarýný beklerler."

Câfer bin Ahmed es-Serrâc, Zünnûn-i Mýsrî hazretlerinin hallerini ve sözlerini anlatýrken de þöyle buyurdu:

Zünnûn-i Mýsrî; "Bir gün erken bir vakitte Abdullah bin Mâlik'in kabrine gitti. Kabristanda yüzü örtülü bir kiþi gördü. Biraz sonra o þahsýn Sa'dûn olduðunu fark etti. Ona; "Ey Sa'dûn, gel birlikte þu bedenlerimiz için aðlayalým." dedi. Sa'dûn, Zünnûn-i Mýsrî'ye; "Allahü teâlânýn huzûruna nasýl ve ne yüzle gideceðimize aðlamak, bedenlerimiz için aðlamaktan daha lâyýktýr. Keþke bu bedenler kabirde kendi hâline çürümeye býrakýlsaydý da, hesap vermek için diriltilmeseydi. Eðer sen Cehennem'e girersen, baþkasýnýn Cennet'e girmesi sana fayda vermeyecektir. Eðer Cennet'e girersen, baþkasýnýn Cehenneme girmesi de sana bir zarar temin etmeyecektir. Ey Zünnûn! Kýyâmet günü amel defterleri açýldýðý zaman, O'na nasýl cevap vereceðiz! O bunu söylerken; "Yardým et yâ Rabbî;" diye baðýrdý. Bu sözleri iþiten Zünnûn-i Mýsrî bayýlýp yere düþtü. Ayýldýðý zaman Sa'dûn'un elbisesinin kolu ile kendi yüzünü sildiðini fark etti.

Zünnûn-i Mýsrî, Allahü teâlânýn sevgisiyle dolu olanlarý þöyle anlattý: "Onlara, Allahü teâlânýn sevgisi içirilmiþtir. Kalplerindeki nefsin arzu ve istekleri, günahlarýn kötü âkýbetlerinin korkusu ile ölmüþtür. Âhiretteki çeþit çeþit, bitmez tükenmez nîmetleri kaybetme korkusu, onlara bu dünyânýn geçici zevk ve lezzetlerini unutturmuþtur. Onlar kalplerini, her türlü riyâ, gösteriþ, hased, kin gibi mânevî kirlerden temizlemiþlerdir. Onlarýn kalbleri, Allahü teâlânýn rýzâsýna kavuþma gayretindedir."

Kýrâat, hadîs ve fýkýh ilimlerindeki yüksek derecesi yanýnda edebî sanatlarda da yüksek bir þâir olan Câfer bin Ahmed es-Serrâc birçok kýymetli eser yazdý. Bunlardan bâzýlarý þunlardýr:

1) Meþâriu'l-Uþþak: Bu eserinde Allahü teâlânýn sevgili kullarý olan evliyânýn hallerini ve kerâmetlerini anlatmýþtýr.

2) Zühdü's-Sevdân. 3) Kitâbü'l-Mebde'. 4) Kitâbü Menâsiki'l-Hac. 5) Kitâbü't-Tenbîh li-Ebî Ýshâk eþ-Þirâzî.

Ömrünü ilim öðrenmek, öðretmek ve insanlara Ýslâmiyeti anlatmakla geçiren Câfer bin Ahmed es-Serrâc, 1106 (H.500) senesi Safer ayýnýn yirmi birinci pazar günü vefât etti. Sevenleri ve talebeleri tarafýndan Bâb-ý Ebrûz denilen yerde defnedildi.

1) Mu'cemü'l-Müellifîn; c.3, s.131
2) Vefeyâtü'l-A'yan; c.1, s.112
3) Buðyetü'l-Vuât; c.1, s.485
4) Tabakât-ý Hanâbile Zeyli; c.1, s.123
5) Þezerâtü'z-Zeheb; c.3, s.411
6) El-Bidâye ven-Nihâye; c.12, s.168
7) Brockelman Sup-1, s.594
8- Keþfü'z-Zünûn; c.1, s.492, c.2, s.957, 1073, 1833


radyobeyan