28. Lema bir suale cevap By: hafiza aise Date: 02 Þubat 2011, 23:17:41
Bir suale cevap
Mustafa Sabri ile Mûsâ Bekûf'un efkârlarýný muvazene etmek için vaktim müsait deðildir. Yalnýz bu kadar derim ki:
Birisi ifrat etmiþ, diðeri tefrit ediyor. Mustafa Sabri gerçi müdafaatýnda Mûsâ Bekûf'a nisbeten haklýdýr; fakat Muhyiddin gibi ulûm-u Ýslâmiyenin bir mucizesi bulunan bir zâtý tezyifte haksýzdýr.
Evet, Muhyiddin, kendisi hâdî ve makbuldür. Fakat her kitabýnda mühdî ve mürþid olamýyor. Hakaikte çok zaman mizansýz gittiðinden, kavâid-i Ehl-i Sünnete muhalefet ediyor ve bazý kelâmlarý zâhirî dalâlet ifade ediyor. Fakat kendisi dalâletten müberrâdýr. Bazan kelâm küfür görünür, fakat sahibi kâfir olamaz. Mustafa Sabri bu noktalarý nazara almamýþ, kavâid-i Ehl-i Sünnete taassup cihetiyle bazý noktalarda tefrit etmiþ.
Mûsâ Bekûf ise, ziyade teceddüde taraftar ve asrîliðe mümâþâtkâr efkârýyla çok yanlýþ gidiyor. Bazý hakaik-i Ýslâmiyeyi yanlýþ tevillerle tahrif ediyor. Ebu'l-Âlâ-yý Maarrî gibi merdut bir adamý muhakkikînlerin fevkinde tuttuðundan ve kendi efkârýna uygun gelen Muhyiddin'in Ehl-i Sünnete muhalefet eden meselelerine ziyade taraftarlýðýndan, ziyade ifrat ediyor.
Yani,"Bizden olmayan ve makamýmýzý bilmeyen, kitaplarýmýzý okumasýn, zarar görür." Evet, bu zamanda Muhyiddin'in kitaplarý, hususan vahdetü'l-vücuda dair meselelerini okumak zararlýdýr.
Said Nursî

Nev-i beþerin aðlanacak gülmelerine, endiþe-i istikbal ve âkýbetbînlik adesesiyle, gayet þâþaalý bir gece bayramýnda, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ý hayalime inkiþaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum. Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanlarýn vaziyet-i hayatiyeleri göründüðü gibi, yakýn bir istikbalde mezaristan ehli olanlarýn müteharrik cenazelerini görmüþ gibi oldum. O gülenlere aðladým. Birden bir tevahhuþ, bir acýmak hissi geldi. Aklýma döndüm, hakikatten sordum: "Bu hayal nedir?" Hakikat dedi ki:
Elli sene sonra, bu kemâl-i neþ'e ile gülen ve eðlenen zavallýlardan elliden beþi, beli bükülmüþ,yetmiþ yaþlý ihtiyarlar gibi; kýrk beþi, mezaristanda çürümüþ bulunacaklar. O güzel simalar, o neþ'eli gülmeler, zýtlarýna inkýlâp etmiþ olacaklar. Küllü âtin karîb kaidesiyle, madem yakýnda gelecek þeylerin gelmiþ gibi görülmesi bir derece hakikattir; elbette gördüðün hayal deðildir.
Madem dünyanýn gafletkârâne gülmeleri, böyle aðlanacak acý hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevâle mâruzdur. Elbette biçare insanlarýn ebedperest kalbini ve aþk-ý bekaya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meþru dairesinde ve müteþekkirâne, huzurkârâne, gafletsiz, mâsumâne eðlencelerdir ve sevap cihetiyle bâki kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ý meþru daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve þükre çok azîm tergibat vardýr. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini þükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleþtirsin. Çünkü þükür nimeti ziyadeleþtirir, gaflet ise kaçýrýr.
Said Nursî

(1) 
Meâli: "Nefis daima kötü þeylere sevk eder" âyetinin, hem de
mânâ-yý þerifi: "Senin en zararlý düþmanýn, nefsindir"2 hadisinin bir nüktesidir.
Tezkiyesiz nefs-i emmâresi bulunmak þartýyla, kendi nefsini beðenen ve seven adam baþkasýný sevmez. Eðer zâhirî sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beðendirmeye ve sevdirmeye çalýþýr. Ve kusurunu nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalâðalarla, belki yalanlarla nefsini medih ve tenzih ederek, adeta takdis eder ve derecesine göre (3)
âyetinin bir tokadýný yer.
Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülâmelle istiskali celb eder, soðuk düþürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsý kaybeder, riyâyý karýþtýrýr. Âkýbeti görmeyen ve neticeleri düþünmeyen ve lezzet-i hazýraya müptelâ olan hisse ve hevâ-yý nefse maðlûp olup, yolunu þaþýrmýþ hissin fetvâsýyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Adeta, ders aldýðý Amme cüz'ünü birtek þekerlemeye satan havâi bir çocuk gibi, elmas kýymetinde bulunan hasenâtýný, hissini okþamak için ve hevâsýný memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçalarý hükmündeki lezzetlere, enâniyetlere vesile edip, kârlý iþlerde hasâret eder.(4)
Sual: Kýsa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennemde hapis nasýl adalet olur?
Elcevap: Sene 365 gün hesabýyla, bir dakikada katl, 7 milyon 884 bin dakika hapis iktizasý kanun-u adalet iken, bir dakika küfür bin katl hükmünde olduðundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçiren ve küfürle ölen bir adam, kanun-u adaletle, 57 trilyon 201 milyar 200 milyon sene, beþerin kanun-u adaletiyle hapse müstehak olur. Elbette (5)
adalet-i Ýlâhî ile veçh-i muvafakati bundan anlaþýlýyor.
Birbirinden gayet uzak iki adedin sýrr-ý münasebeti þudur ki:
Katl ve küfür, tahrip ve tecavüz olduðu için, gayre tesirat yapar. Bir dakikada katl, lâakal, zâhirî âdete göre, on beþ sene maktulün hayatýný selb eder, onun yerine hapse girer. Bir dakika küfür, bin bir esmâ-i Ýlâhîyi inkâr ve nukuþlarýný tezyif ve kâinatýn hukukuna tecavüz ve kemâlâtýný inkâr ve hadsiz delâil-i vahdâniyeti tekzip ve þehadetlerini reddetmek olduðundan, kâfiri, bin seneden ziyade esfel-i sâfilîne atar, hâlidîn'de hapseder.1 "Yusuf Sûresi, 12:53.
2 el-Aclûnî, Ketfü'l-Hafâ, 1:143; Gazâlî, Ýhyâ-u Ulûmi'd-Dîn, 3:4.
3 "Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse." Furkan Sûresi, 25:43.
4 Allahým! Bizi nefsin ve þeytanýn ve cin ve insin terrinden muhafaza et.
5 "Orada ebedî olarak kalacaklardýr." Nisâ Sûresi, 4:169.