Kur'an'daki mucizevi "garanti" By: ayten Date: 18 Mayýs 2009, 00:32:36
Kur'an'daki mucizevi "garanti"
Son derece titiz ve bilimsel metot sayesindedir ki on beþ asýr öncesine ait Kur'an metni, bir kelimesi deðiþmeksizin korunmuþtur Prof. Dr. Suat Yýldýrým'ýn yazýsý:
Her Müslüman'ýn bilmesi gereken ayrýntýlar
Kur'an'ýn Mucizevî Korunmasý Sempozyumu 9-10 Mayýs 2009'da Ýstanbul'da gerçekleþti. Toplantýyý ülkemizin çeþitli ilahiyat fakültelerinden çok sayýda öðretim elemanlarý, din kültürü dersi öðretmenleri, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý mensuplarý çoðunlukta olmak üzere deðiþik dinleyiciler izledi.
Diyanet Ýþleri Baþkaný Prof. Dr. Ali Bardakoðlu, YÖK üyesi ve ÝSAM Baþkaný Prof. Dr. M.Akif Aydýn, Din Ýþleri Yüksek Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Hamza Aktan, Sudan, Irak, Mýsýr, Malezya, Kenya, Kongo, Tanzanya, Etiyopya gibi ülkelerden dinleyiciler de sempozyuma katýldýlar. Yeni Ümit Dergisi ile Akademik Araþtýrmalar Vakfý, bu toplantýyý tertip etmekle önemli bir hizmete vesile oldular.
Sempozyumlar, ekseriya muayyen bir bilim dalýnýn belirli bir konusunu ele alýr, uzmanlar orada yeni tespitlerini ortaya koyar, görüþür ve tartýþýr, böylece bilimin geliþmesine katkýda bulunurlar. Fakat halkýn genelini ilgilendiren bilimsel konular da vardýr. Þayet bu kabil konularda bazý iddialar ortaya atýlmýþ, biliþim araçlarý ile bunlar yayýlmýþ ise bu konularda ihtisas sahibi ilim adamlarýnýn, konuya ilgi duyan geniþ kitleyi bilgilendirmesi faydalý, hatta bazen gerekli olur. Uzmanlar iddialarý bilimsel yönden inceler, delillere dayanarak konularý aydýnlatýr, yanlýþlarý düzeltirler. Ýlmî çalýþmalarýnýn sonuçlarýný, vulgarize ederek geniþ kitleye aktarýrlar. Sosyal, özellikle dinî konularda bu ihtiyaç duyulabilir. Böylesi toplantýlarýn, geniþ bir salonda kamuya açýk olmasý da iyi olur. Konularýn spesifik, hatta yeni olmasý da þart deðildir. Bu sempozyum, bu son grup toplantýlar kabilinden oldu.
BÝLGÝ KÝRLÝLÝÐÝ BAZI ÝNSANLARI ÞÜPHEYE DÜÞÜRÜYOR
Kur'an'dan önceki Ýlahî mesajlarýn tespit ve nakil yöntemleri, Kur'an-ý Kerim metninin muhafazasýnda uygulanan metot, hicretten önce Kur'an metninin yazdýrýlmasý, Kur'an'ýn Hz. Ebu Bekir (ra) döneminde mushaf haline getirilmesi, vahyedilen metinleri unutulmaz kýlan hadiseler, Kur'an'ýn ezber yoluyla intikali, farklý Kur'an kýraatleri, oryantalistlerin metnin intikali konusundaki tutarsýz iddialarýnýn yanlýþlýðý gibi ana konular ele alýndý. Ýþlenen konularýn hemen hepsinde aykýrý iddialar ileri sürülmüþ olup onlar hakkýnda toplumu aydýnlatma hedefi güdüldüðü anlaþýlýyor. Dolayýsýyla konular arasýnda organik denilebilecek bir bütünlük bulunuyordu. Bunlar hakkýnda yerli yerine oturmuþ bilgiler vardýr. Fakat zaman içinde medyada ve internet sitelerinde münferit iddialar halkýmýzý bilgi kirliliðine maruz býraktýðýndan, din esaslarýnda þüpheye düþen insanlarýn olduðu da yaþadýðýmýz bir vakýadýr.
Toplantýda açýða çýkarýlan konulardan birini, numune olmak üzere biraz ayrýntýlý arz etmekte fayda görüyorum. O da, Hz. Peygamber'in (aleyhisselam), Kur'an metnini deðiþmeksizin tespit ettirme konusunda uyguladýðý metottur. Bu husus, Müslümanlarýn çoðu tarafýndan yeterince bilinmediðinden, yanlýþ iddialar geçici de olsa ortalýðý iþgal edebilmekte ve onun için de kamuoyunu aydýnlatmak gerekmektedir.
Hz. Peygamber, vahyi ezberliyor ve yazý bilen bir sahabiye yazdýrýyordu. Kur'an'ýn neresine yerleþtirileceðini belirtiyordu. Katibin yazdýðýný okutarak kontrol ettikten sonra o metni evinde muhafaza ediyordu. Erkek ve kadýn meclislerinde ayrý ayrý teblið ediyor, onlarýn ezberlemelerini teþvik ediyordu.
Yazý bilenler þahsî mushaflar istinsah ediyorlardý. Kur'an, namazlarda okunuyordu. Her Ramazan ayýnda, o zamana kadar gelmiþ olan kýsmýn tamamýný mescitte okuyor, Cebrail de bu mukabelede hazýr bulunarak, gerektiðinde hatýrlatmak üzere görev baþýnda bulunuyordu. Bu sunuma "arza" denmiþ olup, Ýslam dünyasýnda devam eden "mukabele" oradan gelmektedir. Hz. Peygamber Aleyhisselam, dünyadan ayrýlacaðý sene: "Cebrail'e her sene Kur'an'ý bir kere arz ederdim. Bu yýl iki kere arz etmemi istedi. Bundan, vefatýmýn yaklaþtýðýný anladým." buyurmuþtu. Hz. Peygamber devrinde tam hafýz sahabilerin sayýsý hakkýnda 4 ila 30 arasýnda deðiþen rakamlar bildirilmektedir. Bu farklýlýðýn sebebi, söyleyen sahabinin þahsî tespiti ve ortalama otuz yýl kadar bir zaman akýþý içinde hafýzlýðýný tamamlayanlarýn sayýsýndaki artýþ olmalýdýr.
HZ.PEYGAMBER'ÝN YAZIYA GEÇÝRMEDÝÐÝ HÝÇBÝR AYET YOKTUR
Bunlar arasýnda Ümmü Varaka adlý bir haným sahabi de meþhurdur. Sahabeden Hz. Ali, Abdullah ibn Mes'ud, Übeyy ibn Ka'b, Mikdad, Ebu Musa el-Eþ'ari'nin hususi mushaflarý bulunuyordu. Muhaddis el-Hakim, Kur'an metninin ilk derlemesinin Hz. Peygamber döneminde olduðunu söyleyip Buhari ile Müslim'in þartlarýna göre sahihlik vasfý taþýyan þu hadisi Zeyd ibn Sabit'ten nakleder. Hz. Ebu Bekir devrindeki resmî derlemenin ve Hz. Osman dönemindeki çoðaltma kurulunun baþkaný olan Zeyd þöyle demiþtir: "Biz Hz. Resulullah'ýn nezaretinde Kur'an'ý muhtelif parçalardan derlerdik." Öyle anlaþýlýyor ki Hz. Peygamber, vahyi tamamlanan sûreleri bildiriyor, katipler de o metinleri bir araya getirerek sûreye son þeklini Hz. Peygamber'in huzurunda veriyorlardý. O hayatta iken vahiy devam ettiðinden, iki kapak arasýnda mushaf haline getirmesi mümkün olmamýþtý. Hz. Ebu Bekir'in hilafetinin baþlangýcýnda mescitte derleme sýrasýnda Hz. Peygamber'in evindeki metinler, öncelikle getirilmiþti.
Kur'an-ý Kerim yazýlmýþ ve bazý sahabiler tarafýndan ezberlenmiþ olmakla beraber, bütün ashabýn onayýný almasý için, aleniyet ve þeffaflýk içinde, herkesin yanýndaki metinlerin deðerlendirileceði resmî bir tarzda derlenmesi gerekiyordu. Böylece tereddüt halinde baþvurulacak, bütün Müslümanlarýn onayýný almýþ resmî bir belge belirlenmiþ olacaktý. Onun için ilan yapýldý, iþin baþýna getirilmesinde ittifak olan Zeyd ibn Sabit, Müslümanlarýn dinî ve sosyal hayatlarýnýn merkezi olan mescitte tezgâhýný kurdu. Hz. Peygamber'in hayatýnda yazýlýp onayýný almýþ en az iki belge olmadan hiçbir ayeti yazmadý. Çalýþmasý bir sene kadar sürdü. 6.236 ayetten sadece Tevbe Sûresi'nin son iki ayetini Huzeyme'deki tek belgeye istinaden yazdý. Bu da, bir hadise dolayýsýyla Hz. Peygamber'in "Huzeyme'nin þahitliði iki þahit yerine geçer." demesindeki mucizevî bildirmesinin bir tasdiki oldu.
ÝLAHÎ BÝR GARANTÝ: O'NU BÝZ KORUYACAÐIZ
Bazý oryantalistlerin, hicretten önce vahyin yazý ile tespit ettirilmediðini iddia etmeleri, bazý insanlar nezdinde þüpheye sebep olmuþtur. Oysa ilk döneme ait vahiylerden Furkan Sûresi'nin 5. ayeti, yazýldýðýnýn açýk belgelerinden biridir. Bu ayet, müþriklerin, Hz. Peygamber'i, "baþkasýna yazdýrtmakla" itham ettiklerini bildirir. Abese Sûresi 13-16. ayetleri de baþlangýçtan beri yazýldýðýný kanýtlar. Hicretten 8 yýl önce Hz. Ömer'in Taha ve Tekvir sûrelerini yazýlý olarak okumasýndan sonra Müslüman olduðu herkes tarafýndan bilinmektedir. Akabe biatýnda Hz. Peygamber, Medineli sahabi Rafi ibn Malik'e, o zamana kadar gelen Kur'an metnini vererek Medine'ye götürmesini saðlamýþtý.
Ýþte bu, son derece titiz ve bilimsel metot sayesindedir ki on beþ asýr öncesine ait Kur'an metni, bir kelimesi deðiþmeksizin korunmuþtur. Efendimiz, Allah'ýn kainata koyduðu kanuna uygun davranarak, O'nun "Kur'an'ý biz koruyacaðýz." garantisinin vasýtasý olmakla da bize örnek teþkil etmiþtir.
Dünyanýn her tarafýndaki milyardan fazla Mushaf'ýn ayný olmasý, herkesin gözlemlediði bir mucizedir. Çaðdaþ ünlülerin eser ve yazýlarýnda -sayýsýz kayýt imkânlarýna raðmen- görülen nüsha farklýlýklarý göz önüne alýnýrsa bu hükmümüzde mübalaða olmadýðý anlaþýlýr. Bazý okurlarýmýz, gazete makalesinde bu bilgileri detay görüp garipseyebilir. Fakat Ýslam'ýn esasý olan bu bilimsel veriler yaygýn bir þekilde bilinmediðinden, bu kesin verileri aktarmak istedik.
Bu veriler, ayrýntýlar içeren geniþ dokümandan çýkarýldýðýndan, bazý kimseler onlara takýlýp çeliþki zannýna kapýlmaktadýr. Toplantýda konularý sunanlarýn tamamý, ülkemiz ilahiyat fakültelerinin hocalarýdýr. Yalnýz Prof. Dr. M.Said Ramazan el-Buti ile Dr. Abdurrahman Ömer müstesnadýr. Hocalarýmýz meselelerin gerçek durumlarýný anlatarak toplumu aydýnlattýlar. Ama ayný zamanda, bazý kiþilerin medyada ve bazý internet sitelerinde ilahiyat hocalarýna yönelttiði töhmetin yersizliðini de ispatladýlar. Güya "Kur'an'daki yanlýþlarý düzeltecek ilahiyat profesörleri" varmýþ! Böylece toplantý, deðerli hocalarýmýzý bu ithamdan aklama iþlevi de gördü.
Toplantýyý izleyenlerin dikkat etmesi gereken hususlardan biri þudur: Teblið sunan hocalarýmýz, verilen 20 dk. içinde, çalýþmalarýnýn eþantiyon kabilinden pek azýný sunabildiler. Acele sebebiyle eksik veya yanlýþ anlaþýlabilen yerler de olabilir. Bu sebeple, organizasyon teblið metinlerini kitap halinde yayýnlayacaðýný bildirdi. Ýzleyicilerin, boþluklarý telafi için çýkacak kitabý okumalarý önem arz etmektedir.
OKUMAK, ANLAMAK, YAÞAMAK...
Teblið verenlerin hepsi genç idi. Anlaþýlan, organizasyonun, genç ilim adamlarýnýn önünü açma gibi bir niyeti vardý. Tahminim doðruysa bunu da önemsiyorum. Zira böylesi toplantýlarda ekseriya daha ünlü, kýdemli hocalara öncelik verilir. Oysa ileride boþluk hissedilmemesi için bir planlama uygun olur. Toplantýda dýþ ülkelerden yaklaþýk kýrk kiþi vardý. Ülkemize gelen bazý sathî bakýþlýlar, Ýslam'ýn güçlü bir þekilde devam etmesini önemsediklerini söylerler. Bu toplantýya katýlan misafirler, devam þöyle dursun, Türkiye'de dinî konularý araþtýran uzmanlarýn kalitesini de öðrenme fýrsatý buldular.
Bilimsel toplantýlarda soru-cevap faslý önemlidir. Bu sayede tebliðler zenginleþir, kapalý yerler açýða kavuþur. Hocalar dar vakitte fýrsat bulamadýklarý noktalarý açýklama imkâný bulur. Bu fasýl ihmal edilmese de, sorulara az yer verildi. Daha fazla olsa daha iyi olurdu. Dinleyicilerin çokluðunun, zamanýn darlýðýnýn bu imkâný kýsýtladýðý anlaþýlýyor.
Toplantýda zikre deðer çok þey söylendi. Bu çerçeve onlarý özetlemeye müsait deðil. Onun için, Sayýn Diyanet Ýþleri Baþkaný Prof. Dr. Ali Bardakoðlu'nun –çok önemsediðim- tespitini mealen nakletmekle yetineyim: "Kur'an'ý okumak, hatta manasýný bilmeden de okumak, manasýný anlayýp yorumlamaya çalýþmak ve yaþamak lazým. Bu üç esastan hiçbiri diðerinin önemini azaltmaz, birbirinin yerini tutmaz. Doðru Kur'an anlayýþý bazý kiþilerin münferit iddialarýnda deðil, Müslüman ümmetin, asýrlarýn tecrübesinde berraklaþan telakkilerinde ve gönüllerinin delaletindedir." Onun bu ifadesi Prof. H.Corbin'in l'Histoire de la philosophie Islamique kitabýnýn baþ tarafýndaki þu insaflý sözünü bana hatýrlattý: "Biz oryantalistlerin, þematik indekslerini çýkarmamýzla Kur'an layýkýyla anlaþýlmaz. Asýl önemli olan, ona inanan Müslüman þuurunun Kur'an'ý nasýl anladýðýdýr." Zaman