Peygamberimizin Tevazuu By: reyyan Date: 31 Ocak 2011, 20:14:38
PEYGAMBERÝMÝZÝN TEVAZUU
Engin gönüllü olmak, hakka boyun eðip kabul etmek gibi manalara gelen tevazuun en makbul olaný, yaltaklanmadan ve zillete düþmeden, ölçülü ve itidalli bir þekilde bulunmaktýr.
Kibir ve gururun zýddý olan tevazu ancak bu iki kötü huyun yenilmesi sayesinde kazanýlýr. Herkesi kendi nefsinden üstün görmek, dýþ görünüþüne bakarak kimseyi küçümsememek, fazla lükse ve gösteriþe varmadan kolay ve basit bir yaþayýþ benimseyip devam ettirmek, yaptýðý çalýþmadan, gördüðü hizmetten dolayý insanlarýn iltifatýný beklememek, tevazuun belli baþlý kaidelerinden birkaçýdýr.
Sevgili Peygamberimiz (a.s.m) tevazuun her çeþidini ve en idealini hayâtýnda göstermiþtir. Kimsenin yapamadýðý ve istese de ulaþamayacaðý bir þekilde, tevazu ve alçakgönüllülüðün en makbulünü yaþamýþtýr. Yaratýlmýþlarýn en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduðu, Kur'ân-ý Kerimde Rabbi tarafýndan çeþitli defalar övüldüðü halde, hiçbir þekilde insanlar arasýnda Peygamberlik imtiyazýný kullanmamýþ ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalýþmamýþtýr.
Bu üstün ahlâkî vasfýný kendi aile fertleri arasýnda gösterdiði gibi, Sahabîleri içinde ve henüz Ýslâmiyeti kabul etmemiþ kimselere karþý da belli etmekten asla çekinmemiþtir. Böylece pekçok insanýn hidayetine vesile olmuþtur.
Cenab-ý Hak kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasýnda serbest býraktýðýnda o, "kul bir peygamber" olmayý tercih edip kabul etmiþtir.
Bunun üzerine Ýsrafil Aleyhisselâm Peygamberimize, "Þüphesiz, Allah, tevazu gösterdiðin için o hasleti de sana vermiþtir. Kýyamet gününde insanlarýn efendisisin. Yeryüzü yarýlýp kabrinden çýkacak ve ilk þefaat edecek olan da sensin" demiþtir.
Bundan sonra Peygamberimiz uzanarak yemek yemedi. Ve "Bir köle nasýl yemek yerse ben de öyle yemek yerim. Köle nasýl oturuyorsa ben de o biçimde otururum" diyordu.
Bir defasýnda asasýna dayanarak Sahabîlerin yanýna geldi. Resulullahýn geldiðini gören Sahabîler hemen ayaða kalktýlar. Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onlarý ikaz etti:
"Acemlerin (diðer milletlerin) birbirlerini ta'zim ederek ayaða kalktýklarý gibi, siz de benim için ayaða kalkmayýn. Çünkü ben kulun yediði gibi yiyen, kulun oturduðu gibi oturan bir kulum."
Peygamberimiz çok defa elini öpmek isteyenleri ve kendisine aþýrý derecede hürmette bulunanlarý da hoþ karþýlamazdý.
Bir alýþ veriþi esnasýnda Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) de yanýndaydý. Ebû Hüreyre'nin (r.a.) anlattýðýna göre, Peygamberimiz mal sahibine aldýðý elbisenin deðerinden fazla bir fiyat öder. Daha sonra satýcý hemen Peygamberimizin eline sarýlarak öpmek ister. Peygamberimiz elini çekerek þu ihtarda bulunur:
"Bu senin yaptýðýný Acemler krallarýna yaparlar. Ben kral deðilim. Ben sadece içinizden biriyim,"
Ebû Hüreyre anlatmaya devam ediyor "Sonra elbiseleri aldý. Ben taþýmak istedim. Fakat bana þöyle hitapta bulundu: 'Kiþi, kendi eþyasýný taþýmaya daha lâyýktýr. Ancak taþýyamazsa Müslüman kardeþi ona yardým eder."
Peygamberimiz kendi iþini kendisi yapardý. Ýnsanlarýn kendisine hizmet etmelerini istemezdi.
Âmir bin Rebia anlatýyor:
"Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum. Yolda Peygamberimizin ayakkabýsýnýn baðý çözüldü. Ben hemen eðilip baðlamak istedim. Fakat Peygamberimiz ayaðýný önümden çekti ve þöyle buyurdu:
"Bu hareketin, baþkasýna hizmet gördürmek demektir. Ben baþkasýna hizmet gördürmeyi sevmem."
Peygamberimizin bu konudaki bir baþka örnek davranýþýný Abdullah bin Abbas anlatýyor:
"Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazýrlanmasýný, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi baþkasýna býrakmazdý. Abdest suyunu kendisi bizzat hazýrlar ve bir fakire sadaka vermek istediði zaman bizzat kendi elleriyle verirlerdi."
Abdullah bin Cübeyr'in anlattýðýna göre, bir gün Peygamberimiz Ashabýyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardý. Hava çok sýcak olduðundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin baþýnýn üzerine kaldýrarak gölgelemek istedi. Bunu gören Peygamberimiz, "Bundan vazgeç. Ben ancak bir insaným" buyurdu ve elbiseyi alýp indirdi.
Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannýyla çekinip titremelerini uygun bulmaz, onlarý teskin ederek rahatlatýrdý.
Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye baþladý. Bu Sahabîsinin halini gören Peygamberimiz, "Kendine gel, ben bir hükümdar deðilim. Ben ancak Kureyþ kabilesinden kurumuþ tuzlu ekmek yiyen bir kadýnýn oðluyum" buyurdu.
Gerçekten de Peygamberimizi ilk defa gören, heyecanlanýrdý. Fakat daha sonra ondaki þefkati, yüzündeki tebessümü görünce rahatlar, görüþüp konuþunca içindeki korku sevgiye dönüþürdü.
Sosyal durumu ne olursa olsun; ister zengin ister fakir, ister dul bir kadýn veya bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eþit davranýr, basit yaþayýþýndan, fakir ve hizmetçi oluþundan dolayý kimseyi aþaðý görmezdi. Onlarýn da diðerleri gibi ihtiyaçlarýný görür, hiç gurura kapýlmazdý.
Peygamberimizdeki üstün tevazuu gördükten sonra Müslüman olan Adiy bin Hatim, Peygamberimizle olan ilk anlarýný þöyle anlatmaktadýr:
"Peygamber Aleyhisselâmýn yanýnda akraba, kadýn ve çocuklarýnýn bulunduðunu gördüðüm zaman, anladým ki, onda ne Kisra'nýn (Ýran hükümdarý), ne de Kayser'in (Bizans kralý) saltanatý var.
"Resulullah benimle birlikte evine giderken yolda zayýf ve yaþlý bir kadýna rastladý. Kadýnýn yanýnda da küçük bir çocuk bulunuyordu. Kadýn onu karþýladý ve durdurdu. O da durup bekledi.
"Bizim senden bir isteðimiz var' dediler. Resulullah onlarýn ihtiyaçlarýný uzun uzun konuþtu. Kendileriyle birlikte gidip, iþlerini gördükten sonra geldi.
"Ýçimden kendi kendime, 'Vallahi, bu zat hükümdar deðildir' dedim. Sonra beni evine götürdü. Ýçi hurma lifi dolu derinden bir minder alarak bana uzattý ve:
"Buyur, buna otur' dedi.
"Ben, 'Hayýr, siz oturun' dedim.
"O, 'Hayýr, siz' diye tekrar ettiler. Oturdum. Kendisi de kuru yere oturdu."
Peygamber Efendimiz herkesle ilgilenirdi. Hiç kimseye üstten bakmazdý. Öyle ki çoðu insanlarýn dönüp bakmadýðý, yüz vermediði kiþilerin dahi isteklerini yerine getirirdi. Çünkü Peygamberimizin gayesi insanlara faydalý yollarý göstermekti.
Medine'de aðzý bozuk, þuna buna çatarak sövüp sayan, aðýr ve kaba lâflar söyleyen bir kadýn vardý. Bu kadýn bir gün Peygamber Efendimizin yanýndan geçerken Resulullah bir seki üzerinde oturmuþ haþlanmýþ et yiyordu.
Kadýn: "Þu adama bakýn. Bir köle gibi yere oturmuþ ve kölelerin yemek yiyiþi gibi yemek yiyor" dedi.
Peygamber Efendimiz:
"Benden daha köle olan bir köle var mý?" dedi. Kadýn: "Kendisi yiyor da bana vermiyor" dedi. Peygamber Efendimiz: "Gel, sen de ye" buyurdu. Kadýn: "Kendi elinle bana vermezsen yemem" dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadýna verdiyse de kadýn bu sefer:
"Aðzýndaki lokmayý çýkarýp bana vermezsen yemem" diyerek diretti.
Peygamber Efendimiz de'aðzýndaki lokmayý çýkarýp kadýna uzattý. Kadýn da hemen alýp aðzýna attý. Kadýn bu lokmayý yedikten sonra çok hayâlý ve utangaç oldu. Hiç kimseye kötü söz söylemedi. Medine'nin en namuslu ve iyi kadýnlarýndan birisi oldu.
Adiy bin Hatim, cömertlikle meþhur Hatim-i Tai'nin oðludur. Yakýnlarýnýn bir kýsmý Ýslâm ordusu tarafýndan esir edilmiþ, kendisi de maðlup bir þekilde Peygamberimizin huzuruna gelmiþti. Peygamberimiz onu mindere oturtuyor, kendisi de yere oturuyordu. Ayrýca maðlup da olsa bir düþman kumandanýyla bulunduðu bir zamanda zavallý bir kadýnýn isteðini ihmal etmiyor, onun ihtiyacýný gideriyordu.
Hak namýna, seviyece en basit insanlarla görüþtüðü gibi, dostlarýyla, düþmanlarýyla ve herkesle, gösteriþ ve merasime ihtiyaç duymadan görüþüyor, konuþuyordu. Böylece insanlarýn ileriden beri görüp alýþageldikleri âdet ve görenekleri fiilen deðiþtiriyor, yerlerine doðrusunu ve uygun olanýný koyuyordu.
Araplarýn, insandan saymayýp hor gördükleri bir grup da kölelerdi. Onlarla oturmaz, birlikte yürümez, beraber yemek yemezlerdi. Bu kötü alýþkanlýðý da Peygamberimiz bizzat yýktý.
Sahabîlerin anlattýðýna göre, köleler arpa ekmeðine bile davet etseler, Peygamberimiz davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi. Çünkü onlarýn köle olmalarý basit görülmelerini, horlanmalarýný gerektiren bir durum deðildi.
Peygamberimiz, Sahabîleriyle birlikte bulunduðu zamanlarda kendisini onlardan ayýrt etmez, farklý görmezdi. Onlarla beraber hareket eder, kendisi için ayrý yer seçmez, aralarýna oturur, yapacaklarý iþe iþtirak eder, onlara yardýmcý olur, katkýda bulunurdu.
Peygamberimizin amcasý Hz. Abbas, Sahabîleri arasýnda sýkýþýk bir vaziyette bulunduðunu, oturduðu zamanlar gelip geçenlerin kendisini rahatsýz ettiðini söyleyip, ayrý bir yerde oturmasýný teklif ederek þöyle demiþti:
"Ya Resulallah, sizin için gölgesinde oturacaðýnýz bir çardak yapalým."
Böyle bir imtiyazý asla uygun bulmayan Peygamberimiz, "Allah'ýn ruhumu teslim alacaðý vakte kadar ben Sahabîlerimin ökçeme basmalarýna da, hýrkamý çekiþtirmelerine de katlanacaðým" buyurarak reddetti.
Bir sefer sýrasýnda Peygamberimiz Sahabîlerinden bir koyun kesip piþirmelerini istedi. Ashabdan birisi öne çýktý:
"Ya Resulallah, onu kesmek benim üzerime olsun" dedi.
Bir baþkasý ileri atýldý:
"Ya Resulallah, piþirmesi de benim üzerime olsun"
Baþka bir sahabî hizmete talip oldu:
"Onu yüzmesi de benim üzerime olsun" diyerek kendi aralarýnda vazife taksimi yaptýlar.
Peygamberimiz de, "Odun toplamak da benim üzerime olsun" diyerek katýlmak istedi.
Sahabîler buna razý olmak istemediler:
"Ya Resulallah, biz sizin yapacaðýnýz iþi de görmeye yeteriz. Sizin çalýþmanýza ihtiyaç yoktur" dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz eþsiz tevazuunu göstererek þöyle buyurdu:
"Sizin benim iþimi de göreceðinizi ve kâfi geleceðinizi biliyorum, fakat ben size karþý imtiyazlý bir durumda bulunmaktan hoþlanmam. Çünkü Allah, kulunu Sahabîleri arasýnda imtiyazlý durumda görmekten hoþlanmaz."
Hendek savaþýndan önce Medine'nin etrafýna hendek kazýlýrken bütün Sahabîler çalýþýyor, bir an önce bitirmeye gayret ediyorlardý. Yiyecek bir þey bulamadýklarýndan, açlýklarýný bastýrmak için karýnlarýna taþ baðlýyor, o þekilde kazma sallýyorlardý.
En büyük örnek olan Peygamberimiz de kendisini onlardan farklý görmeden eline kazmayý alýyor, çalýþýyor, o da açlýðýndan karnýna taþ baðlýyordu.
Kuba Mescidinin ve Medine'deki Mescid-i Nebevinin inþaatýnda da Peygamberimiz bir iþçi gibi çalýþmýþ, Sahabîlerle birlikte sýrtýnda kerpiç taþýmýþtý.
Peygamberimiz Ýslâmýn bütün dünyaya duyurulmasýna çalýþýrken, fetih ve zafer gibi pekçok nimete de mazhar olmuþtu. Fakat bu fetihlerden sonra fethedilen þehre ve topraklara girerken asla gurura kapýlmýyor, büyük bir tevazu içinde yol alýyordu. Hiçbir merasime ihtiyaç duymadan sade bir þekilde þehre giriyordu.
Yahudilerin en büyük kalesi ve yerleþim bölgesi olan Hayber'i fethettiðinde Peygamberimiz, yularý ipten olan bir merkebin üzerinde olduðu halde þehre girmiþti.
Halbuki o anda Arabistan'ýn en verimli topraklarý eline geçmiþ, hazineleri dolduran ganimete sahip olmuþtu.
Yine Peygamberimiz Mekke'nin fethi üzerine þehre girerken, muzaffer bir komutan olduðu halde, yine hiçbir þekilde gurura kapýlmamýþtý.
Devesinin üzerinde Yüce Allah'a karþý baþýný önüne o kadar eðmiþti ki, tevazuundan sakalýnýn uçlarý neredeyse devesinin semerine deðmekte idi. Bu halde iken söyle dua ediyordu:
"Allah'ým, hayât ancak âhiret hayâtýdýr."
Veda Haccýna giderken, sýrtýnda sadece dört dirhem deðerinde bir kadife parçasý, devesinin üzerinde ise semer yerine yýrtýk bir þilte bulunuyordu. Bu durumda bile riyaya kaçar endiþesiyle þöyle dua ediyordu:
"Allah'ým, bu halimi riya ve gösteriþten uzak kýl."
Halbuki o fakir de deðildi. Koskoca ordularý yenmiþ, birçok yerler fethetmiþ, çok miktarda ganimetler elde etmiþti. Hatta bu haccýnda yüz deve kurban etmiþti.
Peygamberimiz kendi ailesi arasýnda ve evi içinde de son derece mütevazý idi. Zaten çok sade bir hayât yaþardý. Zaman zaman ev iþlerinde hanýmlarýna yardýmda bulunurdu. Elbisesini yamar, ayakkabýlarý yýrtýldýðý zaman söküklerini diker, kendi hizmetini kendisi görürdü. Ev süpürür; deveyi baðlar, yemler, koyunlarý saðar; alýþ veriþi kendisi yapar ve aldýklarýný kendisi taþýrdý. Hizmetçisiyle birlikte oturup yemek yer ve onunla beraber hamur yoðururdu.
Hz. Âiþe validemiz, Hz. Hasan ve Ebû Said el-Hudri, Peygamberimizin aile hayâtýný böyle anlatýyorlardý.
"Peygamberimiz ne kilitli kapýlar arkasýna çekilir, ne perdeler arkasýna dikilir, ne de önüne tabaklarla yemek taþýnýrdý. Toprak üzerine oturur, yemeðini de yerde yerdi." O tevazu gösterdikçe yükseliyordu, yüceliyordu.
"Allah için tevazu gösteren kimseyi Allah yüceltir" buyuruyor, hem de bizzat en mükemmel þekilde yaþýyordu.
Hazret-i Hüseyin, babasý Hazret-i Ali'den dedesi Resulullahýn dýþarýda nasýl davrandýðýný öðrenmek ister. Hazret-i Ali de Efendimizi þöyle anlatýr:
"Peygamber Efendimiz önemli bir iþ olmadýkça konuþmazdý. Çevresiyle hep güzel iliþkiler kurar, onlarý ürkütücü bir davranýþý olmazdý.
"Her toplumun ileri gelenine özel ilgi gösterir ve onlarý baþkan olarak göreve getirirdi. Ýnsanlarý gözü gibi sakýnýr, hiçbirinden güleryüzünü ve tatlý dilini esirgemez, onlarýn üstüne titrerdi.
"Sahabîlerini, yokluklarýnda arayýp sorar, durumlarýný takip ederdi. Karþýlaþtýðý insanlara 'Ne var, ne yok?' diye çevrede olup bitenleri sorardý. Güzel olan herþeyi beðendiðini ifade eder, onu desteklerdi. Kötü olan þeye de tepkisini gösterir ve onu çürütücü bir tavýr takýnýrdý.
"Peygamberimizin bütün hareketleri uyumlu idi. Tutarsýz hiçbir davranýþý yoktu. Sahabîlerin kendi özel iþlerini ihmal etmeleri veya býkkýnlýk duymalarý endiþesiyle onlar adýna kendisi hep tetikte dururdu.
"O her durum karþýsýnda tedarikli idi. Her problemin çaresini bulurdu. Onun yanýnda insanlarýn en faziletlisi, baþkalarýna iyiliði en yaygýn olanlardý; mertebesi en yüksek olanlar da, halkýn dertlerine en iyi þekilde ortak olan ve onlara yardým elini uzatan kimselerdi."
Hazret-i Hüseyin babasýna Peygamber Efendimizin toplantýlardaki halini, sohbet þeklini sorar, Hazret-i Ali onu da þöyle anlatýr:
"Peygamberimizin kalkmasý da, oturmasý da zikir üzere idi. Allah'ýn adýný dilinden düþürmezdi. Toplantý halinde olan bir topluluða varsa, baþ köþeye geçmez, meclisin hemen bir kýyýsýna oturuverirdi, çevresinin de böyle yapmasýný isterdi.
"Peygamberimizin bu husustaki tavsiyesi þöyleydi: 'Herhangi biriniz bir toplantý yerine vardýðýnda bir baksýn, þayet oturacak yer gösterirlerse oraya otursun, deðilse gördüðü en uygun yere iliþiversin.'
"Peygamberimiz birlikte oturduðu kimselerin seviyelerine göre herbirinin halini hatýrýný sorar, onlara iltifat ederdi. Çevresindekilere öylesine candan davranýrdý ki, orada hazýr olanlarýn hepsi de Resulullahýn yanýnda en deðerli kimsenin kendisi olduðu kanaatine varýrdý.
"Bir kimse Peygamberimizin huzurunda gereðinden fazla oturursa veya bir ihtiyacýný iletmek düþüncesiyle huzura gelse, o kiþi kendiliðinden kalkýp gidinceye kadar sabrederdi. Kendisinden bir istekte bulunan kimseyi, ya istediðini yerine getirir veya tatlý bir dille gönderir, fakat hiç boþ çevirmezdi.
"Onun cömertliliði, tatlý dili, güzel ahlâký insanlar arasýnda öyle yayýlmýþtý ki, âdeta halkýn babasý gibi olmuþtu.
"Onun yanýnda bütün insanlar da, hiçbiri arasýnda hak ayýrýmý yapýlmayan ayný düzeydeki evlatlar gibiydi.
"Peygamber Efendimizin toplantýlarý hep ilim, haya, emanet ve sabýr gibi ahlâkî deðerlerin öðretildiði bir meclisti. Huzurunda kimse sesini yükseltmez, hiç kimsenin gizli ve özel halleri konuþulmaz, orada meydana gelen noksan taraflar ve hatalar dýþarý sýzdýrýlmazdý.
"Onun meclisinde herkes eþit durumdaydý. Ancak bir diðerine karþý takva ile üstünlük kazanabilirdi. Herkes tevazu üzereydi. Orada yaþça büyük olanlara saygý gösterirler, küçüklere de sevgiyle davranýrlardý.
"Toplantýda ihtiyaç sahiplerine öncelik tanýrlar, özellikle garip olanlara ayrý bir ilgi gösterirlerdi."
Peygamberimizin tevazu öðütleri:
Peygambembirimizin mütevazý olmamýz konusunda birçok öðütleri vardýr. Bunlardan bazýlarý þöyle:
Ebû Said el-Hudri rivayet ediyor. Peygamberimiz þöyle buyurdu:
"Allah için bir derece mütevazý olan kimseyi Allah bir derece yüseltir. Sonunda onu Firdevs Cennetinin en yüksek yerine çýkarýr. Allah'a karþý bir derece kibir gösteren kimseyi Allah alçaltýr. Sonunda onu Cehennemin en alçak tabakasýna indirir."
• • •
Hz. Ömer minberde þöyle hitap ediyordu: "Ey insanlar! Mütevazý olunuz. Çünkü ben Peygamberimizin þöyle buyurduðunu iþittim: "Allah için mütevazý olaný Allah yükseltir."
• • •
Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurdu:
"Müslüman kardeþine karþý mütevazý olan kimseyi Allah yüceltir. Müslüman kardeþine karþý üstünlük taslayan kimseyi de Allah alçaltýr."
Abdullah bin Mes'ud'un rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurdu:
"Kim büyüklenir, övünürse Allah onu alçaltýr. Kim de Allah korkusundan dolayý mütevazý olursa Allah da onu yüceltir."
• • •
Rekbu'l-Mýsrî'nin rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurdu:
"Vakarýný, aðýrbaþlýlýðýný koruyarak tevazu eden, þerefini düþürmeden alçakgönüllü olan, günaha girmeden kazancýný doðru yolda harcayan, düþkünlere ve yoksullara merhamet eden, ilim ve hikmet sahipleri ile kaynaþan kimseye ne mutlu!
"Kazancý temiz olan, içi dýþý pak olan, insanlara þerrini bulaþtýrmayan, bildiklerini yaþayan, malýnýn fazlasýný Allah yolunda sarfeden, verdiði sözü tutan kimseye ne mutlu!"
• • •
Abdullah bin Abbas'ýn rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurdu:
"Her insanýn baþýnda bir tarafý meleðin elinde bulunan bir halka vardýr. Ýnsan tevazu gösterince meleðe, 'Halkayý kaldýr' denir. Büyüklük tasladýðýnda ise 'Halkasýný býrak' denir."
• • •
Hz. Huzeyfe anlatýyor:
Peygamberimizle birlikte bir cenazede bulunduk. Buyurdular ki:
"Size Allah'ýn kullarýnýn en þerli olanýný bildireyim mi? Kaba ve kibirli olan...
"Size Allah'ýn kullarýnýn en hayýrlý olanýný bildireyim mi? Zayýf ve alçakgönüllü, eski iki gömleði olan, kendisine önem verilmeyen kimsedir. Eðer herhangi bir þey için Allah'a yemin etse, Allah onu kendisine ihsan eder."
Iyaz bin Himar'ýn rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur:
"Allah bana mütevazý olmanýzý bildirdi. Sakýn kimse kimseye karþý övünmesin, kimse kimseye zulmetmesin."
Harise bin Vehb'in rivayetine göre Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur:
"Size Cennetlik olanlarý haber vereyim mi? Zayýf ve mütevazý kimsedir. O Allah'a yemin ederse Allah ona ihsan eder. Size Cehennemlik olanlarý da haber vereyim mi? Ýnsanlara eziyet eden, kaba davranan ve kibirli olan kimsedir."
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: ceren Date: 08 Haziran 2015, 15:49:23
Aleykümselam.Rabbim razý olsun paylaþýmdan Reyyan abla.Rabbim kibirli ve büyüklenenleri sevmez ve cehennem azabý ile ceza verir.Rabbim bizleri peygamber efendimiz gibi tevazu olan,alçak gönüllü olan kullarýndan eylesin bizleri inþallah.
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir þeyi ortak koþmayýn. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakýn komþuya, uzak komþuya, yanýnýzdaki arkadaþa, yolcuya, elinizin altýndakilere iyilik edin. Þüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”
[4. Sure (Nisâ Suresi), 36. Ayet]
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: ykpcn Date: 08 Haziran 2015, 16:23:13
Allah razý olsun paylaþýmdan dolayý.Hz.Muhammed (s.a.v) hayatýnýn hiçbir anýnda kibirlenmemiþtir.
Hiçbir zaman tevazuyu elden býrakmamýþ,bende sizin gibi normal bir insaným diyerek insanlarýn kendisine bir kralmýþ gibi muamele yapmasýna engel olmuþtur.Yüce Allah kendisine kral bir peygamber mi,yoksa normal bir kul olarak peygamber olmayý ona serbest býraktýðýnda o,normal bir kul olarak peygamber olmayý tercih etmiþtir.
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: [Muhammed] Date: 08 Aðustos 2015, 20:15:16
Esselamu Alleyküm Ve Rahmetullah Ve Berekatuh...Peygamber efendimiz daima tevazuulu olmuþtur.Tevzuuyu bir an bile býrakmamýþtýr.Rabbim bizlere de tevazuulu olabilmeyi ve asla býrakmamayý nasip eylesin ÝnþaAllah.Allah razý olsun ÝnþaAllah...
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: HALACAHAN Date: 24 Nisan 2017, 17:45:38
Peygamberimiz kendi iþini kendisi yapardý. Ýnsanlarýn kendisine hizmet etmelerini istemezdi.
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: Bilal2009 Date: 24 Nisan 2017, 20:43:21
Rabbim bizlere gerçek tevazuu nasip eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Peygamberimizin Tevazuu By: Sevgi. Date: 25 Nisan 2017, 07:00:52
Peygamberimiz herzaman tevazü sahibi olmuþtur . Hiçbir zaman kibirlenmemiþ. Bizler de inþaAllah Peygamberimiz'i örnek alalým. Mevlam bizi Peygamberimiz'in yolundan hakkýyla gidenlerden eylesin inþaAllah. Aminn
Bilgiler için Allah Razý olsun...
radyobeyan