Ýlahi Armaðan
Pages: 1
1. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 17:23:45
1. MECLÝS

 

Bu konuþma, pazar sabahý Ribât'ta (*) yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 3 Þevval 545, Milâdî 1150.


 

Kader baþa geldiði zaman gönderene kafa tutmak, inancý öldü­rür, tevhid -Allah'ý birleme- nurunu söndürür, tevekkül ve ihlâsý yok eder.

Îman sahibinin kalbi, “niçin ve neden oldu” gibi sözleri bilmez. Belki “þundan veya bundan oldu” gibi yersiz laflarý da dile getir­mez. Bildiði tek þey vardýr, o da;

“Baþ üstüne, hoþ geldi, sefalar getirdi!” diye karþýlamaktýr.

 

* * *


 

Nefis, tümüyle muhalefet safýnda durur. Durmadan niza çýka­rýr, daima karýþýklýk ister. Onun ýslahýný dileyen, cihad ehli olsun. Ta þerrinden emin oluncaya kadar. O nefis, þer içinde þerdir. Onun­la cihad edersen emin olabilirsin. Neticede göreceksin ki, hayýr için­de hayýr oluyor. Cihad devam ettiði müddetçe, onu her iyiliðe uyar bulursun. Ýbadetleri hoþlukla yapmaya koyulur. Ve bu uyarlýk mü­kâfatý olarak þu ilâhî hitap ona gelir:

“Ey mutmainne -sakin, Hakk’a uyar- nefis, Rabb’ine dön! O, senden razý; sen de O’ndan hoþnut olarak!” (el-Fecr, 89/27-29)

Bu cihad sonunda, nefse itimat caiz olur. Çünkü þerli yönü ýs­lah olmuþtur. Nefsi halkýn eline býrakma! Ta ki, manevî pederi Ýb­rahim'e (a.s) nispeti yerinde olsun.

O ki, nefsi bir yana atmýþtý. Ve herkesten ayrý tutmuþtu. Þahsî hevesini söndürmüþtü. Boþlukta uçuyordu. Bütün varlýðý ile sakin­di. Her þey onu ateþten korumaya geliyordu. Ama onun bunlara al­dýrýþ ettiði yoktu. Allah'tan baþka kimseden talebi yoktu.

“O’nun hâlimi bilmesi, bana yeter!” diyordu.

Çünkü tam teslim olmuþtu. Hakkiyle tevekkül etmiþ, Rabb’ýn za­týna sýðýnmýþtý. Ýþte bu sýðýnmadýr ki;

“Biz ateþe, ‘Ýbrahim'e yakýcý olma, serin ve selâmet üzere ol!' dedik.” (el-Enbiyâ, 21/69) mealinde gelen ilâhî fermanýn inzaline sebep oldu.

Sabýrlý kullara, Allah'ýn bu dünyada hesapsýz yardýmý olur. Âhirette ise sayýsýz nimetleri… Þu âyet-i kerime sözümüze þahittir:

“Sabýrlý kullarýn mükâfatý bol ve hesapsýz verilir.” (ez-Zümer, 39/10)

Sabýrlý kullarýn bu âlemde çektiði cefa, O’nun gözünden kaçmaz.

Siz, bir an olsun O’nun uðruna sabýr yolunu tutun; yýllarca ecrini alýrsýnýz. Zaten ömür boyunca “Kahraman” lakabýyla gezen, onu, bir anlýk cesaret sonunda almýþtýr.

“Allah sabýrlý kiþilerle olur.” (el-Bakara, 2/153) Bu oluþ, maddî bir terim deðildir, manevîdir. Sabýrlýyý Allah zafere ulaþtýrýr, yardýmýný bol eder. Siz sabra devam ettikçe her an yardýmcýnýz O olur. Yeter ki, O'na baðlanmayý ve O'nun varlýðýna sýðýnmayý bilesiniz. O'nunla sabredin, O'nunla ayýk olun; gaflet uykusundan uyanýn.

Uyanmayý, ölüm anýna býrakmayýn; önceden uyanýn. Biliniz ki, o anda uyanmanýz sizi felâketin kucaðýndan çeviremez. O'nun huzu­runa varmadan uyanýn. O'nun þedit emirlerini duymadan gözleri­nizi açýn. Sonra piþman olursunuz; ama ne çare ki, faydasýz olur.

 

* * *

 

Kalplerinizi ýslâh etmeye çalýþýn. Çünkü onun salâh bulmasý, bütün varlýðýn salâha ermesi sayýlýr. Bu mevzuda, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in þu hadîs-i þerifini anlatmak yerinde olur:

“Ayýk olun, insanda bir et parçasý vardýr. O iyi olunca, bü­tün duygular güzelleþir. O fesada uðrarsa bütün duygular iyiliðini kaybeder. Ýþte o et parçasý ‘kalp’tir.”

Kalbin salâhý; takva, tevekkül ve bütün iþlerde ihlâs sahibi ol­makla mümkündür. Fesadý ise; bunlarýn yokluðu ile olur.

Kalp, þu bünye kafesinde bir kuþ gibidir. Ve bir þiþe içinde sak­lý inciye benzer; hazinede gizli, muteber bir meta gibidir. Bakýla­cak þey, kafes deðil, içindeki kuþtur. Ýçindeki inciye bakýlmalýdýr, þi­þeye deðil. Hazinedeki muteber nesne dururken, duvarýna, kerpicine bakmak neye yarar.

Allah’ým, duygularýmýzý itaatinde kullan. Kalplerimizi marifet nurunla doldur. Hayatýmýz boyunca yolunda kalmak için bizlere ba­þarý ihsan eyle! Bizleri geçmiþteki iyilere kat. Onlara verdiðini bi­ze de nasip et. Onlara zatýný vermiþtin; bize de ver! Âmin!

 

* * *

 

Ey cemaat! Allah yolunda olun. Sâlihler böyle yaptý da erdi. Siz Allah yolunda olursanýz, O da size yardýmcý olur. Sâlih kiþiler, hak yolda böylece erdiler; bir an bile ilâhi yardým onlardan kesilmedi.

Hak katýndan çýkacak kararlarýn lehinize olmasýný arzu ediyor­sanýz, O'nun itaatine koþun. O'nun yolunda sabýrla devam edin. Yap­týðý iþlere boyun eðin. Hakk'ýn hükmü ne olursa olsun, razý olun. Gerek size, gerekse baþkasýna bu yolda her ne ki geldi, uhdenize dü­þen razý olmaktýr, teslim olmaktýr.

Allah yolcularý dünyayý bir yana attýlar. Kýsmetlerini alýrken takva eli ile aldýlar. Bu arada verâ -þüphelileri býrakma- hâlini de bir yana atmadýlar. Bu hâli benliklerine sindirdikten sonra öbür âlemi istediler. Bu iþleri bitince, âhiret yolculuðuna hazýrlýk yapmaya koyuldular. Nefislerine karþý isyan bayraðýný çektiler. Yaratanlarý önünde boynu bükük ve itaat ehli oldular. Onlarýn vazifesi, önce ne­fislerini yola getirmek, sonra baþkalarýný. Önce özlerine öðüt verdi­ler; sonra da baþkalarýna.

Ey evlat! Önce nefsine öðüt ver. Onu yola getir; sonra da baþka­larýný. Sana nefsin özelliklerini bulmak baþlýca vazifedir. Bunu yap­madan baþkasýna gitme. Senin, henüz ýslaha muhtaç hâllerin vardýr. Bunu sen de biliyorsun. Yazýktýr; bunu bildiðin hâlde, gayrýn ýslahý sana nice nasip olur? Gözlerin bir adým öteyi görmüyor. Körleri ne­yinle yola getirmek sevdasýndasýn? Ýnsanlarý, ancak ileri görüþlü ve basiret sahibi olanlar yola getirebilir. Daimî dalgalarla kabaran de­nizden ancak Mahmûd (s.a.v) -Peygamberimiz- kurtarabilir. Ve onun hakiki vârisleri... Ýnsanlarý Allah'a, Allah'ýn irfan ve tam îman nasip ettiði kimseler götürebilir. Ama onun hakikî ilminden ve irfanýndan nasibi olmayanlar, öncü olamazlar.

Hak tasarrufundan sana laf açmak düþmez. Sana gereken; O'nu sevmek ve O'ndan gayrý kimseden korkmamak. Ve bütün iþleri O'nun uðruna görmek… Bunlar kalple olur. Dil gürültüsüne getirip söze boð­makla olmaz. Sonra mihenk taþýna vurulunca utanýrsýn. Herkesin için­de iddia etmek yakýþmaz. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasýn­da söylediðin sözleri, yalnýz kaldýðýn zaman da söylüyor musun? Ay­ný duygularý tek baþýna kaldýðýn zaman da duyman kabil oluyor mu? Ýþte, en önemli iþ, bu oluyorsa mesele yok! Kapý önünde tevhid, içeri girince de þirk! Yakýþýr mý? Bu, nifak alametidir. Ýçi bozuk olma­nýn ta kendisidir.

Acýrým sana. Sözün ittikâ -kötülükten sakýnma- dan açýlýyor, kalbin ise fitne çýkarmaya meyyal. Þükrü dilinden býraktýðýn yok; ama kalbin daima itiraz hâlinde. Allah Teâlâ bir kudsî hadiste þöyle bu­yurur:

“Ey insanoðlu, iyiliðim sana daima inmekte; ama senin de kö­tülüklerin bana gelmekte... Bu nasýl oluyor?”

 

* * *

 

Tehlikede olduðunu görüyorum; acýyorum. Allah'a kul olduðunu iddia ediyorsun, ibadet ederken de kalbinde baþkasýný saklýyorsun. Hakiki mânada O'na kulluk etseydin, O'nda yok olurdun. O'nun var­lýðýnda erir, kaybolurdun.

Tam îmana sahip olan, nefis þeytanýna boyun eðmez. Þahsî arzu­larýna uymaz. Aslýnda îman sahibi, nefis denen bir þeye hak tanýmaz. Hakký tanýnmayan ve bilinmeyen bir varlýða nasýl boyun eðilir ki? Hele kötülüðü herkesçe müsellem olunca... Îman sahibi, Rabb’inden baþkasýna inanmaz ve varlýk tanýmaz, O’nun gayrýný bir yana atmýþ­týr. Hele dünyalýk þeylerden hiç hoþlanmaz, öbür âlemi arzular. Bu hâle eren, elbette ki Mevlâsý ile olur. Bütün kulluðunu O'nun uðruna yapar. Cümle vaktini O'nun yolunda geçirir.

Îman sahibi, can kulaðý ile þu ilâhî hitabý iþitmiþtir:

“Onlar yalnýz Allah'a kullukla emrolunmuþlardýr. Din yolun­da pak ve ihlâs sahibi olarak.” (el-Beyyine, 98/5)

Varlýðýnda beslenen halký, Hakk’a eþ etmekten sakýn. Allah'ý tevhid et. Çünkü bütün eþyanýn yaratýcýsý O'dur. Her ne varsa hepsi O'nun elindedir. Ey O'nsuz þey arayan adam, baþta aklýný ara! Sen aklýný yitirmiþsin. O'nun hazinesi dýþýnda bir þey var mý? Þu âyet-i kerimeyi iyi dinle:

“Bize göre, saklý hiçbir þey yoktur. Her þey bize malûmdur.” (el-Hicr, 15/21)

 

* * *

 

Ey evlat! Kader oluðu altýnda uyu. Uyurken sabra yaslan, önce uyur görün, sonra tam uykuya dalar, hakikate erersin. Kurtuluþ yo­lunu gözeterek kulluða devam et. Böyle devam ettikçe, iyilikler akar, gelir. Yazýlandan gayri gelmez. Bu arada iyi olmayacaðýný sandýðýn þeyler de gelebilir. Tam arzu ettiðin de gelir; hepsini hoþ gör.

 

* * *

 

Ey cemaat! Kadere uyun. Bu yolda hayli emek sarf eden Abdulkâdir'e dönün. Onun tuttuðu yolu siz de benimseyin. Kader, yolun­da boynu eðiklerden olduðum için beni Kâdir'e -Allah'a- ulaþtýrdý.

Geliniz, varlýðýmýzý bir yana atarak O'na koþalým. Bu yolda biraz da periþanlýk çekelim. Halk bizi rezil (!) görsün. Ne çýkar! Biraz zah­met çeksen, O'na vardýktan sonra hepsi geçip gider. Ýçimize ve dýþý­mýza sultan kesilen nefsimizi Hak yoluna çevirelim. Cihan Þahý'nýn elçisine baþvuralým. Onu gönderenin hatýrý için elini eteðini býrakma­yalým. (Peygamber’i kastediyor. Peygamber'e ulaþtýrýcý ve kavuþturu­cu olmasý sýfatýyla kendini kastetmesi de muhtemel) Tazim bizi kü­çültmez. Bilakis yükseltir. Size bir elçi gelse sözlerini dinlemeden ka­pýya mý koyarsýnýz? Tecrübe etmeden itimatsýzlýk mý beyan edersi­niz? Onu sevin ve ona baðlanýn. Bunu yaparsanýz, Hakk'ýn sohbeti­ne erer, iyilik kaynaðýný bulursunuz.

Ýþte, dediklerimi dinle, göreceksin ki velayet derecesi kapýda se­ni bekliyor. Sen onu aramasan dahi o seni bulur. Ýlâhî ilim denizin­den doya doya içmen böylece kabil olur.

O’nun fazilet kapýsýna anlattýðýmýz yoldan gidilir. Baþka yol yok­tur. Fazilet sofrasýna böyle oturmak kabil olur. O’nun rahmeti, kade­re uyana gelir. Bu hâlin sahipleri teklerdir. Milyonda bir çýkar. Her soyda ve her kabilede bir tane ancak çýkar. Belki de çýkmaz.

Takva hâli sana gerekli iþtir. Allah yolunun gerçek erlerine uy. Nefsine uyar olma. Þeytan ve kötü arkadaþlarýndan kaç! Îman sahibi, bunlarýn cihadýndan farið olmaz. Bunlarýn elinden kurtulup baþýný dýþa çeviremez. Nefisle cihad etmekten alnýnýn teri kurumaz. Onun üzerinden ne zýrhý çýkar, ne de atýnýn eðeri sökülür.

O büyükler, uykuyu yenmek için uyurlar. Nefse karþý çarpýþ­mak için yerler. Zaruret olmadan konuþmazlar. Onlara âdet, sus­maktýr. Ancak Rabb’lerinin kaderi onlarý konuþturur. Ýlâhî fiiller onlarý konuþturur; onlar bunun farkýna varmazlar. Benlikleri ölmüþ­tür. Yarýn kýyamet olduðunda duyular nasýl konuþursa, burada on­lar öyle konuþur. Onlarý Allah konuþturur, Allah herkesi konuþtur­maya güçlüdür. Sebepler yaratýlýr; onlar da konuþurlar. Herhangi bir iþ için onlarýn kullanýlmasý gerekince, sebepler hazýr olur.

Allah'ýn dileði üstündür. Arzu ettiði þeyi yapar. O büyüklerin bu þekilde konuþmalarý bir hikmete dayanýr. Peygamberlerin vefatý sonunda, yerlerini bu büyükler aldý. Bir hüccet olarak konuþurlar. Her konuþmalarý bir hükme dayanýr. Yarýn kýyamet günü olunca, halkýn özrü kalmaz. Çünkü müjde ve çekinme mevzuunda, her sö­zü bu büyükler beyan etmiþtir.

Peygamberlerden sonra halk, yararýný onlardan öðrenecektir. Peygamberimiz:

“Bilginler, Peygamberlere vâristir.” buyuruyor.


Asýl veraset, yukarýda anlattýðýmýz ve daha anlatacaðýmýz huy­larý benimsedikten sonra baþlar.

 

* * *

 

Ey cemaat! Allah'ýn nimetlerine þükredin. Sizde bulunan nimet­leri O'ndan görün. Çünkü yaratanýmýz buyurdu:

“Sizde bir nimet varsa, o Allah'tandýr.” (en-Nahl, 16/53)

Hani O'nun nimetlerine þükrünüz? Hâlbuki O'nun iyilikleri si­zi sarmýþtýr. Nimetleri içinde dönüp duruyorsunuz.

Hâlin nicedir, iyiliði baþkasýndan gören çaresiz! Bir taraftan iyiliði Allah'tan baþkasýna mal edersin, beri yana döner, nimeti az bulursun! Size gerekmeyeni, yaramazý neden beklersiniz? Allah'ýn verdiði kuvvet ve kudreti O'na isyanda harcamanýza sebep ne?

 

* * *

 

Ey evlat! Yalnýz kaldýðýn zaman, seni kötü iþten koruyacak duyguya muhtaçsýn. Ayak kaymasýný önleyecek tedbirin olmalý. Hak­k’ýn her an seni kontrol ettiðini içinden sezmelisin. Bu düþünceler varlýðýný sarmalý. Anlattýklarýmýza þiddetle ihtiyacýn vardýr. Benliði­ni bu öðütlerle donattýktan sonra nefisle cenge çýkman kabil olur.

Halk arasýnda büyük olarak tanýnan kimseleri ufak bir hata yýkabilir; zahidleri þehvetler periþan eder. Ebdâlleri, maddî varlý­ðýný manevî varlýða katmak isteyenleri, yersiz düþünce süründürür. Bilhassa yalnýzlýk hâllerinde, kötü fikirlerden kendilerini korumala­rý gerektir.

Doðrularýn yýkýlýþý bir an iþidir. Çünkü bunlar þahýn kapýsýn­da beklerler. Tek tek halký Hakk'a çaðýrmaya memur edilmiþlerdir. Onlar, mahlûkata þöyle hitap ederler:

“Ey kalpler! Ey Ruhlar! Ey insanlar ve cinler! Hak yolunu isti­yorsanýz bana gelin! Geliþiniz kalp adýmý ile olsun. Takva ve vera' caddesinden aþýn, gelin. Dünyayý býrakýn. Âhireti bir yana atýn. Mevlâ’nýzdan baþkasýný düþünmeyin. Bana bu duygularla dolarak gelin!

Ýþte, bize uyanlar böyle olur. Gayretleri sayesinde yerle gök arasýndaki boþluk dolar.

 

* * *

 

Ey evlat! Nefsi bir yana at. Þahsî arzularýndan geç. Yukarý­da, azýcýk vasýflarýný anlattýðýmýz er kiþilerin ayaklarý altýnda toz ol, toprak ol! Onlar ellerini birbirine vurduðu zaman gözden kaybolacak kadar küçül!

Hak, hem Aziz, hem de Yüce’dir, ölüyü diriltir. Dilediði an di­rileri de öldürür.

Ýbrahim (a.s) Peygamber’in ana, babasý küfürle gitmiþti. O, iki ölüden diri çýkardý. Onlardan koca bir Ýbrahim Peygamber doð­du. Îman sahibi diridir. Küfür ehli ölü sayýlýr. Allah'ý tevhid nuru ile bilen diri; müþrik ise ölüdür. Allah Teâlâ, geçmiþteki peygam­berlerine indirdiði bazý kitaplarda þöyle buyurdu:

“Ýlk defa þeytan öldü; çünkü bana karþý geldi. Bu yanlýþ iþ, onun sonsuz yýkýlýþýna sebep oldu.”

 

* * *

 

Artýk yaþadýðýmýz zaman, son demlerini geçirmektedir. Ortalýðý yalan, nifak tohumlan kapladý. Ýçi dýþýna uymayan kimselere ya­naþmayýn. Yalancý ve insanlarý doðru yoldan saptýran kiþilerden uzak durun. Onlarýn kýlýðý deccal kýlýðýdýr. Tipleri þeytana benzer. Bu vasfý onlarýn, yalnýz dýþ cephelerinde aramayýn. Ýçlerini biraz se­zecek olursanýz, onlarýn fenalýðýný hemen anlarsýnýz. Kendi iç bün­yende de bulabilirsin. Nefsin de þeytan kýlýðýna girip seni azdýrabilir. Onun da bir vasfý, deccal'dýr. Onlarý da ýslaha çalýþ. Kötü arzu­larýný da yenmeye gayret et. Nefsin fenalýðýný düþünmeden baþka­sýný kötülersen, “sana yazýklar olsun!”, derim. Varlýðýnda her cins kö­tülük saklý; münafýklýk, aldatýcýlýk, daha birçok fenalýk onda var­ken baþkasýna sataþman ne gerek? O ayrýca Allah'a þirk de koþu­yor; bunu bildiðin hâlde neden göz yumuyorsun?

Nefsine muhalif ol. Ona uyma. Onu kuvvetle baðla, çözme. Onu hapset. Yalnýz hakký kadar ver. Fazla verme, sonra azar, baþ ede­mezsin. Her zaman onunla mücadele et ve onu yenmeye çabala.

Þahsî arzularýna bin. Onlar sana yük olmasýnlar; iþte buna meydan verme. Tabiî hevâyý yýk, yeniden yap. Onun aklý yoktur. Küçücük çocuða benzer. Gözleri de kördür. Gideceði yolu sen göster. Ondan bir þey de öðrenmen mümkün deðildir; kendi bildikle­rinden ona belki öðretebilirsin. Öðrenmek istemez, ama hissen iyiye yanaþabilir. Aksi hâlde ondan kabul edeceðin her hareket, senin ebedî yýkýlýp gitmene sebep olur.

Þeytana nasýl yakýn oluyorsun? O, senin düþmanýndýr. Araný­za bir kan davasý girmiþtir. Babaný öldürdü. Anneni kandýrdý. Âdem Baba ile Havva Ana'ya neler etti. Bilirsin, ama yine ondan ayrý ol­muyorsun. Kork, sonra onlara yaptýðýný, sana da yapar.

Elindeki silah takva ve tevhid olsun. Yalnýz hâlinde þüpheli iþ tutma. Allah'tan yardým dile. Doðru olmak ve yardým dilemek, se­nin askerlerindir, iþte silâh, iþte asker, kumanda edebilirsen ne âlâ; yoksa yanarsýn. Bunlar sana yeter. Gayret et, þeytaný da, nef­si de, kötü duygularý da yenebilirsin. Hak’tan yardým diledikçe, O seninledir. Bu olduktan sonra nasýl baþarý elde edemezsin ki?

 

* * *

 

Ey evlat! Bir eline dünyayý, öbür eline de âhireti al. Ýkisini yan yana getir. Bir yere yerleþtir. Aralarýndan çýk. Mevlâ’na yönel. Tek olarak Hakk’a yönel. Kalbin çýplak olsun; onda ne dünya; ne de âhiret bulunsun. Hiç biri olmamalý.

Mevlâ’ya yöneldiðinde, sivâdan -Hak’tan gayrý iþlerden- so­yun. Yaratan ile yaratýlmýþlarý karýþtýrma. Hâlýk'ý býrakýp halk ile olma. Bütün sebeplerden kesil. Yaratýcýlýk iddia edenleri yere vur. Bunlarý yap, sonra dünya ile âhireti býraktýðýn yere git; dün­yayý nefsine ver. Âhireti kalbine koy, Mevlâ’yý da sýrrýnda sakla.

 

* * *

 

Ey evlat! Nefisle olma. Kötü arzuyla olma. Dünya ile olma. Âhireti de býrak. Hakk'ýn gayrý bildiðin her þeyden silkin. Bunlarý yapabildiðin an, tükenmez hazineye erersin, sonsuz hazine dedikle­ri budur. Hidayet bu yolda olur; oraya erersen ölmek senin için muhal sayýlýr.

Günahtan dön. Koþar adýmla efendine git. Tevbe edeceðin za­man dýþýný ve içini temizle. Tevbe ilk defa kalple olur.

Tam ve pürüzsüz dönüþle Mevlâ'na sarýl; günah libasýndan çýk. Mecazî mânada deðil, hakikî mânada Allah'tan utan. Bunlar kalp iþidir; olmasý için kalbin temiz olmasý þarttýr. Peygamber’in göster­miþ olduðu yola girmek gerekir.

Kalýbýn kendine has iþi vardýr. Kalbe de has olan bazý iþler bu­lunur. Sebep kisvesinden soyunmak, kullara dayanmamak, kalbin yapmasý gereken þeydir. Kalp, tevekkül denizinde yüzer. Allah bilgi­sini varlýðýna sindirir. O’nun sonsuz ilim denizine dalar. Sebebi býra­kýr. Sebebin asýl sahibini arar. Bu durumda vasat hâlde bulununca­ya kadar zahmet çeker. Sonra içine döner ve þöyle der:

“Bizi yaratan, doðru yolu gösterir.” (eþ-Þuârâ, 26/78)

Sonra yoluna devam eder. Yerleri aþar. Sahilleri dolaþýr. Sonra... Sonra, doðruyu bulur. Yolunu aydýnlýk kaplar. Allah'a hakiki mânasýyla inanýr. Yolunu kesen engeller yok olur.

Hakk'ý arayanýn kalbi, mesafeleri aþar. Her adýmda görüþü ötelere geçer. Yürüdüðü yolda korkulu bir þey gelse, îman kalkaný onu sak­lar; ona þecaat duygusu verir. Korku buharý kalmaz, ateþ korlarý yok olur, emniyet nuru gelir; yakýnlýk sevgisini benliðinde bulur.

 

* * *

 

Ey evlat! Baþýna bir iþ gelecek olursa, sabýr eli ile karþýla. Þi­fa buluncaya kadar dur. Baðýrma, çaðýrma. Þifa gelirse, þükür eli ile al. Bu hâle geldiðin zaman, en güzel þeyi bulmuþ olursun.

Cehennem korkusu, îman sahiplerinin ciðerlerini parçalar. Renk­lerini deðiþtirir. Kalpleri mahzun olur. Bu duygu sonunda Allah'ýn rah­met suyu üzerlerine saçýlýr. Lütuf hoþluðuna kavuþurlar. Âhiret kapýsý onlar için açýk olur; sevdikleri makamý görür ve sonunda oraya yerleþirler. Bir zaman rahat edip huzur bulduktan sonra, bu defa Celâl per­desi açýlýr. Ýlk korkudan daha büyük bir ürperme hâsýl olur. Kalpleri Hakk’a doðru uçmaya baþlar. Bu devir de biterse, Cemâl kapýsýna yol açýlýr. Artýk bulacaklarýný bundan sonra bulurlar. Sakin ve emin olur­lar; fakat bu emniyet ilk defadan çok üstün ve hoþ olur. Dereceler bir bir artar, perdeler arka arkaya açýlmaya baþlar. Duygularý yeni yeni þeyler sezmeye koyulur, çünkü Hakk’ýn tam yakýný olmuþ olurlar.

 

* * *

 

Ey evlat! Gayretin yemek, içmek ve evlenmek olmasýn. Bunlarýn tümünü gönlünden çýkar. Gayen bunlar olmasýn. Çünkü hepsi nefsin arzularýdýr. Tabiatýn gereði sayýlýr. Ýlâhî kuvvet, bunlarla seni bula­maz. Bunlara kapýlýrsan kalbin hakikî isteði nerede kalýr? Onlar, Hakk’ý ararlar. Sana da iç âlemin isteði gerek. Bütün gayretin en çok lâzým olana olmalý. O en lüzumlu olan ise Allah'týr. O'nu ara. Allah ve O’nun katýnda olan sana yeter.

Her þeyin bir karþýlýðý olur. Dünyaya âhiret, yaratýlmýþlara ise Yaratan bedeldir. Dünyayý kalbinden atarsan yerini âhiret alýr; halk bir yana býrakýlýrsa onun yerini Hak alýr.

Þu günün, ömrün için son olduðunu bil. Ýþlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter. Öbür âleme hazýrlýk yap. Ölüm meleðini can­dan bekle. Onun geliþi seni sevindirmeli.

Îman sahiplerine dünya, piþme ocaðýdýr. Âhiret onlarý hazýr bek­ler. Hakk'ýn gayreti onlarýn kapalý perdesini açar. Onlarda Tekvin -istediðini yapabilmek- sýfatý tecelli eder. Bu, öbür âlemde olma­sý gereken bir vasýftýr. Ama onlarýn dünyasý da bir âhiret olur. Dün­ya ile âhiretin onlara bir deðiþik hâl getirmediði de, ayrýca iddiasý gerekmez bir gerçektir.

Yalancý! Allah'ý sevdiðini belirtiyorsun. Nimet hâlinde “Allah!” de; sonra da kaç, kaybol; bu yakýþýr mý? Belâ geldi mi, sanki ilâhî duygularýn sönüyor ve sen çýrpýnýyorsun. Allah'ý yalnýz iyilik içinde mi anacaksýn? Belâ karþýsýnda dað gibi olmalýsýn. Allah sevgisi o zaman belli olur. Bu duygudan mahrumsan hiçsin. Bu yol, içi bozuk­larý hemen açýða çýkarýr. En ufak bir deðiþik hâl, iç âlemi periþan etmeye yeter.

Bir adam Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e geldi:

“Seni seviyorum, yâ Rasûlallah!” dedi. Peygamberimiz þöyle buyurdu:

“O hâlde fakirlik hâline razý ol!” Bir kiþi yine geldi:

“Ben Allah'ý seviyorum!” dedi. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buna da þunlarý söyledi:

“O hâlde, belâ gömleðini giy. Allah ve Peygamber sevgisini fakirlik hâli ve belâ takip eder.”

Bundandýr ki, birçok iyiler þöyle derler:

“Belâ velilere -Allah dostlarýna- gelir. Ta ki, bir iddia pe­þinde koþmayalar. Böyle olmasaydý herkes velilik iddiasýnda bulunurdu.”

Allah, belâ anýnda dimdik durmayý iyilere verdi. Fakirlik ve ihti­yaç hâli ise bu sevginin gereðidir.

“Yâ Rabbi, bizi ateþten koru. Dünyada iyilik, âhirette yine iyi­lik ver.” (el-Bakara, 2/201)

 

 

* Ribât'ýn birkaç mânasý vardýr. Tekke, hânikah, konak, menzil, kervansa­ray, han gibi. Buradaki mânasý tekke olsa gerektir.

 


Ynt: 1. Meclis By: Lal-i Hal Date: 12 Nisan 2016, 19:56:04

Ey evlat! Kader oluðu altýnda uyu. Uyurken sabra yaslan, önce uyur görün, sonra tam uykuya dalar, hakikate erersin. Kurtuluþ yo­lunu gözeterek kulluða devam et. Böyle devam ettikçe, iyilikler akar, gelir. Yazýlandan gayri gelmez. Bu arada iyi olmayacaðýný sandýðýn þeyler de gelebilir. Tam arzu ettiðin de gelir; hepsini hoþ gör.

 Bize yol vosterecek nasihatlar.yazinin icinde ara ara daha oek cogu var.insallah hakkiyla anlayip uygulaynlardan olruuz.Allah razi olsun paylsm icin.
Ynt: 1. Meclis By: ceren Date: 12 Nisan 2016, 21:55:32
Aleykumselam.Allahin emir ve yasaklarina uyan onun tolunda giden nefsini allah icin terbiye eden kullardan olalim inþallah...

radyobeyan