Ýlahi Armaðan
Pages: 1
3. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 17:18:47
3. MECLÝS

 

Bu konuþma, Cuma günü dershanede yapýldý.

Ko­nuþma tarihi: Hicrî 8 Þevval 545, Miladî 1150.


 

Ey þahsýna gereken þeyleri bulamayan! Bu hâlin geçip gitmesini þiddetle isteme. Belki gelecek þeylerde seni helak edecek nesneler vardýr.

Ey hasta! Hastalýðýn geçmesini mutlak olarak isteme. Afiyetin her zaman yararlý olacaðýný sana kim dedi? Þimdi hastasýn, îmanýn var; saðlam olunca bu îmaný kaybetmeyeceðini kim temin eder? Dünyalýða dalar, Allah'ý, Peygamber’i unutursun. Akýllý ol; her olur olmaz þeyin peþine koþma.

Kârýný sakla. Kazandýðýn þeyin deðerini bil. Bunda devam et; iþ­lerin düzelir. Her iþte baþarý elde edersin. Elinde ne varsa, hýrsý bir yana at; kanaatini ona yönelt. “Mutlaka artsýn!” deme; fazla gelirse al. Olmadýðý için üzüntü duyma. Allah’ýn verdiðini ye ki, hoþ ola. Þahsî isteklerini alýrsan dertlenebilirsin. Dilencilik iyi deðildir. Verilen alý­nýr; ama dilenmek olmaz. Ancak iç âleminden kopup gelen arzu so­nunda istenebilir. Bu da bir nevi tecrübe olur. Kuvvet sahibine sýðý­nýp istemek yerinde olur her hâlde. Bu hâlde isteyene deðil, istene­ne bakmak gerektir. Bu istek zararsýzdýr; hele kalbin ayýk olmasý mutlaktýr. Kalp ayýk olunca iþler mübarek olur, keder vermez. Ýstek­ler yalnýz dünyalýk iþlere olmamalý, biraz da âhiret iþlerine olmalý. En çok dileðin af ve afiyet olmalý. Din, dünya ve âhiret için iyilik dile. Bunlarý yapabilirsen sana yeter; fazlasý sana ne lâzým?

Allah hiç bir iþi yapmaya mecbur deðildir. O, mülkünde ancak dilediðini yapar. Allah'ý mülk sahibi bil. Bu sahip hayýrlýdýr. Baþka­sýný seçme. Senin için iyi olmaz. Bir aðýr yük kaldýrdýðýn zaman sýrf kuvvetini görme. Allah'ýn kudretini sez. O'nun gücü olmasa senin gençliðinin, kuvvetinin ne deðeri olur? Malýna da pek güvenme. Mal sana ne yapabilir? Malýn özünde manevî tesir olmadan hiç bir de­ðer ifade etmez. Allah bir defa tutarsa býrakmaz. Maddiyatý býrak; biraz manevî ol. O'nun tutuþu manevî yollardan gelir. Maddî tedbir­lerin pek tesiri olmaz. Olsa olsa, yine O'nun tesiri ve izni ile olur.

Yazýk, dilin müslüman gibi konuþuyor, kalbin onu doðrulamý­yor. Sözün Allah'a ve Peygamber’e inanmýþ gibi, özün tam tersine. Ýþlerin hiç birine uymuyor. Ne olacak hâlin? Halk arasýna çýkýnca, senden iyisi olmuyor; yalnýz kalýnca neden þeklin deðiþiyor? Bili­yor musun, yýllarca namaz kýlsan, oruç tutsan sana hayýr getirmez; ömrün boyunca hayýrlý iþlerde bulunsan hayýr göremezsin; ancak, Allah rýzasýný gözeteceksin; bunu iyi bilmen gerek. Aksi hâlde yap­týklarýn boþuna; bu duruma göre, sana damga, “münafýk ve içi bo­zuk” sözleri olur. “Allah'tan uzak” mührünü alnýna vururlar. Þu an­da yaptýklarýndan dön. Bir an bile yaþamana senedin yoktur. Ne kadar kötü iþin varsa býrak, kötü sözlerden dön. Kötü niyetlerinden kendisini hemen çekiverir.

Allah yolcularýnýn iç âleminde aksaklýk göremezsin. Onlar, kur­tulmuþlardýr. Onlar, tam îmana sahiptir. Muvahhid onlardýr. Ýhlâslý iþi onlar tutar. Belâya onlar sabýrla karþý koyar. Bir afet indiðinde sýzlanmazlar; inlemezler. Metin ve vakur olarak iþlerin sonunu beklerler. Ýyilik geldiði zaman þükür yoluna koyulurlar. Ýyiliði ilân eder, kötülüðü saklý tutarlar. Baþlarýnda olan felâketli iþlerden, kim­seye þikâyet etmezler. Ellerinde bir bolluk varsa, herkese daðýtýrlar. Daðýttýklarý elde kalandan fazladýr. Bu veriþi severek yaparlar. Ver­dikten sonra üzüntü duymazlar. Kendi kazançlarýndan diðer kardeþ­lerine fayda saðladýklarý için sevinirler.

Bu kullar ilk baþta dilleri ile þükrederler. Sonra kalpleri ile, da­ha sonra da gönülleri ile... Halký bilmezler. Halktan onlara bir eza gelirse sadece tebessüm ederler. Dünya þahlarý onlarýn katýnda hiç­tir. Yeryüzünde gezenler, onlara fakir, hasta ve ölü görünür. Onlar için cennet, tavaný çökmüþ bir viranedir. Cehennemi, ateþi sönük, küllük bilirler. Ne cennete yerleþmek için fazla arzu duyarlar; ne de cehennem korkusundan titrerler. Cennete girmekle cehennemde kalmak onlar için eþittir. Semanýn yüceliði, onlarý Hak’tan ayrý ede­mez. Yer, tabiî güzelliði ile onlarý aldatamaz. Onlar, yeryüzünde ya­þayanlarla gökyüzünde uçanlar arasýnda eþit þart görürler. Hepsini tek kuvvetin esiri bilirler. O da, Allah'týr.

Onlarý bir zaman dünya ehline karýþmýþ görürsün. Gafillerden biri bilirsin; ama deðil. Bir zaman sonra âhiret ehline karýþýrlar. Onlarla sohbet ederler. Az sonra kendi iç âlemlerine tâbi olurlar. Gözlerinde dünya yok olur. Âhiret silinip gider. Her iki cihanýn Rabbi ile olurlar; zaten aradýklarý da bundan baþka bir þey deðildi. O'na gider ve koþarlar. Sevdikleri yalnýz O'dur. Gönül kapýlarý bu kez Hakk'a açýktýr. Baþkasýný ne ederler; yalnýz Hak sevgisi ile dolarlar. Kalpleri Hakk'a karþý yürümeye koyulur. O’na tam vasýl oluncaya kadar yolculuklarý devam eder. Artýk onlara Hak dostluðu hâsýl olmuþ olur.

Yukarýda belirtilen yolculuk mecazîdir. Kalbin maddî yolu yok­tur. Yol tabiri, yolcuya anlatmak için kullanýlýr. Yoksa ne yol var, ne de yolculuk. Hepsi bir an iþidir. Hakk'a varma arzusu akla ge­lince, yol görünmeden varýlmýþ olur. Menzil alýnýr, yol kat edilir. Ka­pý açýlmadan eve girilir.

Ýþte hâl böyle… Her þey Allah'ý anmakla baþlar. Bu duygu kalpte yerleþince iþler bitmiþ olur. Evvelâ anmak, son nefeste yine O... Herkes, Hakk'ý andýðý kadar erebilir. Bu sebeptendir ki, büyükler daima Allah'ý anarlar. Bu anýþ onlarýn benliklerini yýkar. Ýç âlemlerini kaplayan her cins kötülüðü eritir. Hak’tan gayrý ne ki var, ben­liklerinden silinir; kaybolur. Cümle varlýk, Hak varlýðý ile dolar.

O büyük insanlar, Hak Teâlâ'nýn þu emrini iþitmiþlerdir:

“Beni anýn; sizi anarým. Þükür yolumu tutun; küfür yolunu tutmayýn.” (el-Bakara, 2/152)

O büyükler, Allah'ý anmak için ellerinden geldiði kadar doðru yola koþarlar. Bunu severek yaparlar. Onlar, þu yüce kelâmý dinler­ler:

“Ben, beni zikredenin yanýndayým.”

O sevgili kullar, uygunsuz yerlerden kaçarlar, iyi þeylerle uðra­þýrlar. Her hâllerinde Allah'ý anar ve O’nunla ülfet ederler.

 

* * *

 

Ey cemaat! Kötü heveslere kapýlmayýn. Aklýnýzý, mantýðýnýzý ça­lýþtýrýn. Hisle, hevesle hareket etmeyin; bunlarla olan, yolda kalýr. Si­ze bir hâl olmuþ. Hep duygularýnýzla hareket etmektesiniz. Mantýðýnýz ve aklýnýz çalýþmaz olmuþ. Önce bilgilerinizi geliþtirin. Ýlim kaynaklarýna kendinizi kavuþturun. Ýlme ererseniz iþleriniz kolay olur. Varlý­ðýnýzý koruyabilirsiniz. Mücerret ve muayyen bilgi ile yetinmeyin. Her gün bir baþkasýný öðrenin. Sipsivri bir bilgi sizi kurtaramaz. Siyahla beyazý seçme kabiliyetini gösterebilecek bilgiyi elde etmeye bakýnýz. Kendi varlýðýnýzda istiklâlini ilân edecek þeyi öðrenin. Müftünün fet­vasý ile deðil, iç âleminizden kopan buyrukla hareket edin. Bu bilgiyi Allah duygusu saðlayabilir. Hak irfana sahip olan, tam bilgi sahibi­dir. Akan sularýn miktarýný ölçen ve toprak kalýnlýðýný hesap eden, âlim deðildir. Gerçi bu da bir ilimdir; ama bu ilimle birlikte yüce ve ulvî þeyleri de bilmek gerekir. Ýlk baþta hak ilimle ruhunuzu bezeyin. Sonra, bu bilginin gerektirdiði gibi dýþ varlýðýnýzý da Allah’ýn emrine göre düzeltiniz. Allah, size neyi öðrenin diyorsa onu belleyin. Ýlk iþi­niz bu olsun, sonra diðerleri... Gün gün, ay ay, O'nun yolunda iþ tu­tun. Böyle olursanýz, yaptýklarýnýzýn iyi meyvesini alabilirsiniz. Aksi hâlde bir serap uðruna yokluða gömülürsünüz; size yazýk olur.

Ey evlat! Bildiklerinden sorumlusun. Yerinde kullanmadýðýn tak­dirde sahibi sana çýkýþýr. Ayrýca bilgi de senden davacý olur ve baðýra­rak:

“Beni iyiye kullan; yoksa hakkýnda þikâyetçi olurum.” der. Ýyiye kullanýrsan, öbür âlemde lehinde þehadet eder; över ve þöy­le der:

“Ben, buna þahidim, beni iyiye kullandý, onu baðýþla Allah’ým!” Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur:

“Ýlim, iþi çaðýrýr; iþ, onun çaðrýsýna uyarsa, iyi, uymadýðý tak­dirde sahibinin boynunda çekilmez vebal olur.”


Ýþ böyle olunca, âhiret günü o ilmin yararýný da göremez. Sahibi­ni yalnýz býrakýr. Ýlme sahip olmak gerek. O, bir defa yola çýktý mý, artýk geri dönmesi güç olur.

Bildiklerinle iþ tut. Onun yalnýz kabuðunu taþýma. Biraz da özü­ne vâkýf ol. Özsüz nesne payidar olmaz.

Peygamber'e (s.a.v) lâfla uyulmaz. Onun çizdiði yola girmek ve yaptýklarýný yapmak icap eder. Bunu yaptýðýn takdirde kalbin doðru­ya döner. Bundan sonra, nefis ýslah olur. Asýl ve öz varlýk olan sýr da katlanýr ve Hakk'a uçar.

Kalbine ne oldu? Neden ilmin çaðrýsýna uymuyor? Kalbini kö­relttin. Ona yazýk ettin. Bilgi sözünü kalp kulaðý ile dinlemedin. Kalp kulaðýný ilme ver. Sýrrýný o tarafa yönelt. Ve fayda almaya bak.

Bildiklerinle amel etmek, seni Hakk'a götürür. Bilgi sahibine, bil­gi ile gidilir. Cahil yol alamaz. Hakk'ýn ilim sýfatý âlimlerde tecelli eder.

Ameller, Peygamber’in (s.a.v) emirleri gereðince olmalý. Ondan akan kaynaktan feyiz almak lazým… Ýçler onun risâlet membaýndan akan nurla dolmak icap eder. Bu da bir bilgidir. Ve ilk öðrenilmesi ge­reken þeydir. Ýlmin kaynaðýný öðrenmeyen ilmi bulamaz. Bundan son­ra insan kendi iç varlýðýna girmelidir. Öðrenmeli, öðretmeli ve iþleri ile bilgisini bir araya koymalýdýr. Sözü baþka, iþi baþka, bilgisi de hep­sinden ayrý olandan hayýr gelmez. Kul, kendi irfanýný Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ilim deryasýna karýþtýrýrsa artýk ona yeter bir þey ol­maz. Ýlim bunun için olmalý... Çalýþ ve bul.

Bu hâle erdiðinde kalbini hikmetler kaplar. Zahir ve batýn -iç ve dýþ- ilimlerini öðrenmiþ olursun. Netice olarak bildiklerinin zekâ­týný vermek sana vacip olur. Din kardeþlerine Hakk'ý tavsiye edersin. Allah yolunu arayanlara yol gösterirsin. Her þeyin zekâtý ayrýdýr. Ma­lýn zekâtý, her yýl kýrkta birini fakirlere vermektir. Bilginin ise, her zaman Allah âþýklarýný Hakk'a ve hakikate çaðýrmaktýr.

 

* * *

 

Ey evlat! Sabýrlý adam, kuvvet sahibi olur. Buna iþaret olarak Allah Teâlâ þöyle buyurdu:

“Sabýrlý kullara hesapsýz mükâfat verilir.” (ez-Zümer, 39/10)

Alýn terinle kazandýðýný ye. Dinini satarak geçime çalýþma. Kazan ve ye, baþkalarýna da daðýt. Îman sahiplerinin kazancý, doðru kimse­lerin kârý bu yoldan gelir. Îman sahibi için kazanç bir önem taþýmaz. Ancak sadaka verirken ehlini bulmak zor olur. Asýl ihtiyaç sahiplerini çok aramak lazýmdýr. Ayrýca bir kazanç yolu arayan olursa gösterme­li; bu bir sadakadýr. Çok kere düþkün olanlara yardým etmek yerinde olur. Ýnsan, daima Allah kullarýnýn rahatýný temenni etmelidir. Bu arzu, ruhu Hakk'a aparýr. Kalbe ilâhî sevgi aþýlar. Îman sahipleri, þu yüce sözün önünde tazimle dururlar:

“Hak ehli ve bunlara çok yakýn olanlar, çevresine faydasý çok olanlardýr.”

Allah'ýn sevgili kullarý, halkýn dedikodusunu iþitmez. Halk sözüne karþý onlar saðýr ve dilsizdir. Hakk'a yakýnlýklarý onlarý bu hâle koy­muþtur. Boþ lâfý ne iþitirler, ne söylerler. Boþ lâfý neye söylesinler ve niçin iþe yaramaz lâfý duysunlar. Onlarýn kalbi Hakk'a yönelmiþtir. Ka­lýplarý baþkasý ile olsa da kýymet ifade etmez; iç âlemleri bozulmaz. Hak heybeti onlarý bir hoþ eder. Hak yakýnlýðý onlarý sarhoþ eder. Sevgili yanýnda, sevgi onlarý daðlar. Onlar, þiddet ifade eden Celâl sý­fatý ile tatlýlýk ifade eden Cemâl sýfatý arasýnda devrederler. Saða ve sola arzularý ile dönemezler. Çünkü onlarda, arzu diye bir þey yoktur. Onlar birer öncüdür. Herkes onlara tâbi olur. Ýnsanlar, bu gözle gö­rülmeyen cinler, melekler onlara hizmetçidir. Ýlim ve hikmet onlara hizmet eder. Herkes ilmi ve hikmeti ararken, bu büyükleri, ilim ve hikmet arar. Gýdalarý fazilettir. Fazilet yemeði yer, hoþluk þarabý içerler. Onlara göre meþgale Hak kelâmýdýr. Halk onlara uzaktýr. Yara­týlmýþlar bir yana; onlar baþka yerlerdedir. Tabiî, bu uzaklýk kalple olur.

Büyük insanlar, Allah emrettiði için hakký söylerler. Gerçeði söy­lerken kimseden korkmazlar. Kötü þeylerden halký sakýndýrýrlar. Yolu­nu þaþýranlarý bunlar yola getirir. Her zaman için çalýþmalarý bu yol­da olur. Ýþlerini çeþitli vesile ile yaparlar. Bazen bizzat, bazen de baþ­kalarýnýn eli ile yaparlar. Onlar için her þey bir vasýtadýr. Her zaman hakikati yerine getirmeye gayret ederler. Kullarýn hakkýný kesip ken­dileri bol bol almazlar. Her kim ki fazilete lâyýktýr, ona liyakatini ve­rirler. Nefislerinin hasis arzusunu desteklemezler. Tabiî ve kötü arzu­larýnýn ardýndan koþmazlar. Sevince, Allah için severler. Darýlmak icap ederse, yine Hak için yaparlar. Onlar yalnýz Allah yolunda olur­lar. Baþka yol onlara göre yoktur. Onlarýn öyle nasibi vardýr ki, bir kiþiye ondan zerre miktar verilse baþkasýný istemez olur. Bu nasip Al­lah dostluðudur. Allah dostunu, Allah'ýn yaratmýþ olduklarýnýn hepsi sever. Kurtuluþ bu yola varanlaradýr. Yer onlarýn hatýrý için yemiþler verir. Sema onlarýn gönlü hoþ olsun diye rahmet yaðdýrýr.

 

* * *

 

Ey içi dýþýna uymayan, kullara ve sebeplere dayanan zavallý, bu çirkin hâlinle sana o büyük nasip gelmez; Hak dostluðunu bulmak mümkün deðildir. Bulunduðun, iyi olmayan hâl devam ettikçe hayýr bekleme. Ýzzet senin için bir seraptýr, önce Ýslâm ol. Doðruya bað­lan. Tevbe et. Ýhlâs sahibi ol. Kurtuluþ bu yoldadýr. Aksi hâlde hida­yet yolu sana kapalýdýr, uzaktýr.

Sana acýrým; benim sert konuþmam seni üzüyor; biliyorum. Ama yanýlýyorsun. Aramýzda düþmanlýk yok. Yalnýz þu var ki, ben gerçeði söylüyorum. Seni emir dýþýnda görmem beni böyle söyletiyor. Büyükle­rin sözü seni sýkýyor.

Haklýsýn; gurbet ilinde gezen, hak söze az dayanýr. Fakirlerin pek azý engin gönüllü olur. En ufak öðüde gönül koyarlar.

Benden bir þey iþitince kabul et. Allah'tan bil. Ben de bir âletim. Söyleten O'dur. Beni aradan çýkar, O'nu gör. Bir kuru taþý bile ko­nuþturmak O'nun kudreti dâhilindedir.

Bana geldiðin zaman sade gel. Nefsini bir yana at. Þahsî istekle­rini terk et. Hakikî bir basirete sahip olsaydýn, beni, cümle varlýðým­dan soyunmuþ, Hak varlýðý ile var olmuþ görürdün. Lakin hasta ve hatalý anlayýþýn, bunu sezmeye yeterli deðildir.

Hak yolcusu, sohbetime gel. Sohbetimden faydalan. Hâlimde dün­yalýk göremezsin. Dünya ve âhiret iç âlemimden uzaktýr. Elimde, tevbekâr olan arzusunu bulur. Bana karþý iyi düþünce þarttýr. Sözlerim­le amel etmek gerek. Bunlarý yapan aradýðýný bulur. Hak yola az zamanda varmýþ olur.

Allah Teâlâ, Peygamberi’ni kelâm sýfatý ile terbiye eder. Sevdiði kullarý ise ilham yoluyla ýslah eder. Ýlham velîlere, kelâm da Peygam­berlere gelir. Peygamberlerin vasileri, veli kullardýr. Onlar Peygam­berlerin hakikî vekilleridir. Velî olanlar, Peygamberlerin evladýdýr.

Allah, konuþur. Musa Peygamber’le konuþtu. O'nun konuþmasý maddî yapýlý deðildir. O kelâm sýfatýnýn ölçüsü, tartýsý, kalýbý yoktur. O’nun kelâm sýfatý yaratýr; fakat o sýfatý bir þey yaratmýþ deðildir. O sýfatýn yaratýcýsý Hak'týr. Hakk'ýn kelâm sýfatý derin mânalar taþýr. Ýþitenin fehmine göre renk alýr. Musa Peygamber’e aklý kadar konuþtu. Vasýta kullanmadý. Bizim Peygamberimiz’le de (s.a.v) vasýtasýz ko­nuþtu; bizzat kelâm sýfatýnýn tecellisini gösterdi.

Yâ Rabbi, hidayet yolunu, bütün kullara nasip eyle. Hepsine mer­hamet et. Cümlenin tevbesini kabul buyur. Âmin!

 

* * *

 

Halife Mu’tasým'ýn bir hikâyesi anlatýlýr. Mu’tasým vefatý anýnda yanýnda bulunanlara þöyle dedi:

“Ýmam-ý Ahmed b. Hanbel'e yaptýðým eza dolayýsýyla tevbe edi­yorum. Ben, Kur'ân'ýn hiç bir harfini deðiþtirmedim. Buna özenenler çok oldu; ama hiç biri yapamadý.”

Zavallý, sana yararlý olmayan sözü býrak. Taassubu -batýl þeye yapýþmayý- da býrak. Dünya ve âhirette sana yarayana bak. Ýþine ya­ramayacak iþi ne yaparsýn? Faydasýz þeyleri toplamak nene gerek? Yaptýðýn iþleri iyi tut. Ayarsýz iþ tutarsan, yakýnda seni yere serecek haber gelebilir. Ýþlerin yakýn zamanda mendil gibi önüne açýlýr. Sözü­mü unutma, her kötü þeyin meydana çýktýðý zaman hatýrlarsan yara­rýný bulman kabil olmaz. O dem seni koruyacak bir kalkan buluna­maz. Sen nasýl korunursun o dem? Þimdiden çareler ara.

Dünya dertlerinden soyun. Kalbini temizle. Hatalardan, arzunla ayrýl. Nasýl olsa ayrýlacaksýn. Parasýz kalýrsýn, ihtiyar olursun; bunlar da olmasa ölürken býrakýrsýn. Bir lokma için bin defa yalvarma. Acýndan ölen yoktur. Varlýðýný esirge. Yaratan’a teslim ol. Kalbini O'na ver. Mutlaka iyi geçim ara. Ýyi geçim olmayabilir; olmasý da kabildir. Sa­na gereken, olmasý veya olmamasý deðil, aramaktýr. Eline gelen için de, “iyidir” de. Daha iyisini de aramadan kalma. Bunlarý yaparken cid­diyetini elden býrakma. Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur:

“Ýyi geçim, âhiret için temenni edilmeli; rahat orada beklen­meli.”


Ümitlerin için bir köþk yap. En güzeli, zühd hâlidir. Bu hâl, önünden sonuna kadar þahane bir ülkedir.

Emellerini kýs. Dünyada sana hemen zühd gerek. Çünkü baþtan sona zâhidlik, az emelli olmaktan ibarettir.

Seni yýkan kötü arkadaþlarýn olduðunu biliyor musun? Onlarý býrak. Onlarla arana yarlar aç. Sevgi duygularýný onlardan uzak tut. Yakýn olacaðýn kimseler sâlih kiþiler olmalýdýr. Kötüler sana ne ka­dar yakýn olmak istiyorlarsa, sen o kadar uzak dur. Ýyiler de sen­den ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, ara ve bulmaya gayret et. Her kime bir sevgi duyuyorsan aranýzda manevî bir bilgi hâsýl olur. Bu baðlýlýðýn ve ilginin kimlere ve nelere olduðunu ve olmasý gerektiði­ni iyi öðren. Ýþlerini ona göre düzenle. Birçok büyükler:

“Sevgi yakýnlýktýr, yakýnlýk ise sevgidir.” derler.

Bunlar, maddî sebeplerle uzak da olsa, manen yakýndýrlar.

Verilen veya verilecek olan þeyler seni yormamalý. Verilmesi mukadder olan þeyi aramak, yorgunluktan baþka nedir ki? Keza, senin kýsmetine gelmesi imkânsýz þeyi beklemek ele ne geçirir? Ýn­san için olmayacak iþlerin peþinde koþmak, sadece hüsran getirebi­lir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buna iþaret ederek þöyle buyurur:

“Allah'ýn kula verdiði büyük cezalardan biri de, kulun ken­dine nasip olmayacak þeyi aramasýdýr.”


 

* * *

 

Ey evlat! Kâinatýn her zerresinde Allah'ýn güzel sanatý vardýr. Bu güzel sanatlarýn her biri Hakk'a vardýran delildir. Bu delillere yapýþan herkes Hakk'a varabilir. Derin düþüncelere dal. Düþüncen derinlere kök saldýkça yükselirsin ve yücelirsin.

Îman sahibinin, hem zahir –dýþ- hem de batýn –iç- gözü var­dýr. Dýþ gözleri ile Allah'ýn yarattýðý, tabiî manzaralarý görür. Yere serpilen sonsuz hikmetli iþlere bakar. Ýç gözüyle de, madde ötesin­deki varlýklara bakar. Sema ve ötesinde saklý duran ulvî, ruhanî var­lýklarýn seyrine dalar. Ýþte bu iki göz görmeye baþladýktan sonra, bir göz daha hâsýl olur ki, o da kalp gözüdür. Kalp gözünün açýlmasý için iç ve dýþ gözünün, salim duyguya sahip olmasý gerekir. Ýþ­te bundan sonradýr ki ensiz ve boysuz bir deme geçer. Yakýnlýk mefhumu anýlmayan bir yakýnlýða erer. Dýþ mânasý ile bilinmesi kabil olmayan bir sevgi âlemine varýr. Artýk o kul sevgilidir; ondan sak­lý hiç bir þey yoktur.

Ancak, bu hâle ermek kolay deðildir. Kalbin yaratýlmýþ nesneler­den ve nefsin tabiî istek ve cümle þehvet arzularýndan uzak olmasý icap eder. Her cins þeytanî duygudan âri ve beri olmasý gerekir. Bu­na ruh temizliði derler. Bu temizliðe erene, yer hazineleri açýk olur. Sema yollarý onun uðruna döþenir. Ona göre, taþla toprak arasýnda fark yoktur. Ve çamurla altýn ona eþittir.

Akýllý ol; söylediklerimi iyi düþün. Ýyi anlamaya çalýþ. Dikkat el: Ben sözün özünü söylerim. Sözlerim birer cevherdir. Daima bü­yüme istidadýndadýr. Zaman ve zemine göre binlerce mâna taþýr.

 

* * *

 

Ey evlat! Allah'ý kula kesme. Kul hata iþlerse elinden tut, Hakk'a götür. Allah'ýn kula gücü yeter. Ama kul Allah'a bir þey edemez.

Saklanmasý gereken birçok þeyler vardýr. Saklanmasý gereken þe­yi saklamak insaný hazine sahibi kýlar. Sýr saklamak büyük iþtir. Her­kesin kârý deðildir. Musibet anýný sabýrla gizlemek, hastalýk anýnda Allah'a yalvarmak en büyük iþtir. Bunlar saklý ve gizli yapýlmalýdýr. Saklý tutulmasý gerekenler arasýnda sadaka da vardýr. En önemli þey de budur. Birine yapacaðýn iyilik olursa sað elinle ver; fakat sol eli­ne duyurma. Mümkün olduðu kadar bunu yapmaya çalýþ. Sonra, þey­tanýn ve dünyanýn tuzaklarýna kapýlýrsýn.

Baþtan sona kadar kötülüklerle dolu olan dünya denizine dalma. Ona her dalmak isteyen, az sonra boðuldu ve kayboldu. Buna çokla­rý düþtü. Ancak tekler kurtuldu. Bu kurtulan tekler, halk arasýnda özellikle seçilmiþ olanlardýr. Dünya denizi derindir. Herkesin ona yanaþmasý mukadderdir. Allah'ýn kurtarmak istediði kimseler kendini saklar. Allah, kullarý arasýndan dilediðini kurtarýr. Dünyada pislikle­re dalanlarýn öbür âlemdeki yeri cehennemdir. Onlarýn pisliklerini ancak ateþ temizler. O ateþin üstünde bir köprü vardýr. Cümle kul­lar onun üstünden geçerler. Pisler aþaðý yuvarlanýr, temizler de kur­tulur. Kurtulanlar Allah'ýn sevdiði ve seçtiði kimselerdir. Bunu ha­ber veren þu âyetin mânasýný iyi düþün:

“Sizden herkes cehenneme uðrayacak.” (Meryem, 19/71) Yine dinle:

“Ey ateþ, serin ve selâmet ol!” (el-Enbiyâ, 21/69)

Ýkinci hitap, dünyada Ýbrahim (a.s) Peygamber’e oldu. Öbür âlemde ise, cümle îman sahiplerine olacaktýr. Þöyle rivayet edilir:

Kýyamet koptukta cehennem üzerine köprü kurulur. Herkesin geçmesi için ferman çýkar. O anda ateþe de þu ferman verilir:

“Ey ateþ, serin ve selâmet ol. Bu hâli îman sahipleri için göster. Bana ibadet edenler geçsin. Beni arzulayanlar rahat yürü­sün. Öbür âlemde benim için arzularýný atanlar buradan gitsinler.”

Nemrud'un ateþine de bu hitap vaki idi. Alevler saçýlýrken gül-gülistan oldu. Keza, cehennem ateþine eriþen bu hitap da onu îman sahiplerine dokunmaz kýlar.

Kendini bataklýða kaptýrma. Allah’a güven ve O'nun yoluna gir. O’nun yolunda devam ettikçe, seni dünya yutamaz. Kötülük selleri seni sürükleyemez. Çünkü ona, þu hitap gelir:

“Ey dünya denizi ve seli, þu adamý boðma. O sevgili kuldur. O tarafýmdan istenen zattýr. Onu zatýma býrak.”

Bu hitabýn eriþtiði zat boðulmaz. Musa'yý (a.s) deniz yuttu mu? Kavmi denizde boðuldu mu? Allah fazlýný dilediðine verir. “Sevdik­lerini hesapsýz rýzýklandýrýr.” (el-Bakara, 2/212) Bütün hayýr onun elindedir. Hâl böyle olunca nasýl baþkasýna gidersin? O'nun yolunu nasýl býrakýrsýn?

Sana verilen, O'nun eli ile gelir; alan yine O'nun kuvvet elidir. Kendinde bir kuvvet mi biliyorsun? O dilerse zengin eder; dilerse fakra düþürür. Öyle mi biliyorsun ki, izzet baþkasýndan gelir, zillete baþkasý düþürür! O'nunla boy ölçüþmek kimin haddine? O'nunla kim cenge hazýrlanýr? Meðerki aklýný yitirmiþ ola. Akýllý adam, O'nun kapýsýna koþar. Baþka kapýlarý aklýnýn köþesinden bile geçir­mez.

Ey tedbir eden kiþi, yolun yanlýþa çýkýyor. Yaptýðýn iþ halký se­vindirmekten ibaret mi olmalý idi? Hâlýk’ý darýltýp halký sevindirmek ha! Öyle mi? Dünyayý yapmak için âhireti yýkmak! Bu iþ sana yakýþmýyor. Yakýnda her þeyin elinden çýkacak.

Yakalayýþý çetin olan biri, her varýný senden alacak. O alýcý, biz­zat Allah'týr. O, tuttuðunu býrakmaz. O'nun tutuþu baþka þeye ben­zemez. O’nun tutuþu bir yönden gelmez; birçok þekli vardýr. Senin tek renk ve düzensiz iþlerine benzemez.

Ýlk defa bulunduðun makamdan atýlmanla olur. Uslanýrsan pek­âlâ! Uslanmazsan hasta eder. Sonra fakir eder. Zelil eder; kimsenin yanýnda yüzün kalmaz. Periþan ve derbeder olursun.

Bunlar da seni yola getirmezse, artýk dert ve belânýn çeþitleri üzerine yýkýlmaya baþlar. Hepsinden büyüðü, iç sýkýntýsý gelir. Öyle zaman olur ki, içinden kopup gelen sýkýntý, seni bir yana bile oynat­maz. Bunlarýn dýþýnda, bir de halkýn diline düþmek var. Sokaða dö­külen bir sürü reziller seni dillerine dolarlar. Þerefini bir paraya indirirler. Allah, herkesin eli ve dili ile seni yýkýp viran etmeye muk­tedirdir. Yeryüzünde gezen ufak bir karýnca, seni ve yuvaný daðýtmaya kâfidir. Allah'ýn, en ufak bir mahlûkunda en büyük kuvveti gizlidir. Uyan, ey gafil! Uykuyu býrak, ey zavallý!

Allah’ým, bizi sen uyandýr; uyanýklýðýmýz seninle ve senin için olsun. Âmin!

 

* * *

 

Ey evlat! Dünyalýk toplarken dikkatli ol. Dikkati elden býrakma. Gece odun toplayan gibi olma. Elini attýðýn zaman, neyi alacaðýný ön­ceden kestirmelisin. Gece odun toplayan eline gireni bilmez. Seni de ona benzetiyorum. Ayýk ol; sonra felâketin azim olur.

Dünya geceleri karanlýk olur. O gece gelince güneþ kaybolur. Iþýk bulmak lâzým… Kendiliðinden aydýnlýk geç olur. Kendine ýþýk bul. Son­ra yýrtýcý hayvanlar seni periþan eder. Bataklýk da olur. Ýniþli çýkýþlý yollarý da olur. Karanlýkta kalýrsan ilk sürçmede yere serilmen müm­kündür. Zaten ne kuvvetin var ki, zavallý!

Sana düþen, gece yolculuðunu tasarlamadan evvel, gece için ya­kacak temin etmektir. Gece lâzým olmasý muhtemel olaný, gündüzden bulman gerektir ki, karanlýk basýnca, yerden bir þeyler aramaya kalkmayasýn; zararlý þeyleri toplamaktan kurtulasýn.

Bütün hâlinde tevhid -Allah'ýn birliði- güneþini ara. Onun nu­ruyla dolaþ. Onun nurundan çok faydalan. Ýslâm dininin esaslarýna iyi yapýþ. Kötü þeylerden sakýnmayý kendine huy edin. Bu hâl seni muhtemel felâketlerden korur; nefse uydurmaz. Þeytana da kapýlmaz­sýn. Þirkten kurtulursun. Halkýn þerrinden emin olursun. Yolda yü­rümeye seni alýþtýrýr; aceleciliði benliðinden siler.

Yazýk sana, acele etme. Aceleci hatadan kurtulamaz. Aceleci ya hata eder veya hataya meyli artar. Dikkatli ve düþünceli giden, er-geç aradýðýný bulur yahut bulmaya yakýnlaþýr. Aceleyi kalbe þeytan geti­rir. Dikkatli hareket etmek, Rahman olan Allah tarafýndan kalbe gelir. Seni aceleye iten þey, mutlaka dünya hýrsý olmalý; çünkü baþka acele edecek ne var? Hýrsý olmayan adam, her þeyin kendi iradesi dý­þýnda olup bittiðini sezer ve ona göre hareketlerini ayarlar. Þunu iyi bilmek gerek ki, hýrs, insaný içinden çýkýlmasý kabil olmayan felâket­lere sürükler.

Ýnsan olan, hýrs deðil kanaat sahibi olmalýdýr. Kanaat tükenmez bir hazinedir. Dünyada senin için olan þeyler muayyendir. Baþkasýna gitmez. Hýrsý býrak; sebebe yapýþ. Ama o sebebin sahibini de kalbin­den çýkarma. Günlük iþlerine devam et. Katî olarak senin olacaðýna inanmadýðýn þeyler peþinde hýrsla koþup durma. Her þeyi hâline bý­rak; sadece çalýþ.

Nefsine sahip ol. Elinde olan mevcutla yetin. Bu hâle devam et. Ta ilâhî hikmetlere arif oluncaya kadar… Ýrfan sahibi olduðun zaman iþlerin kolay olur. Hýrs kalmaz o zaman. Kalbin kuvvet bulur. Ýçin nurla dolar. Rabb’in sana bilmediðin þeyleri öðretir. Dünya iþlerini kolay çevirirsin. Dýþ gözünü dünyaya verir, iç gözünü âhirete yönel­tirsin. Mâsivâ -Hakk’ýn zatýndan gayrisi- derununa tesir etmez. Hiç bir kimse, büyüklüðüne seni inandýramaz; olduðundan fazla göstere­mez. Sana göre, yalnýz Allah yücedir.

Devam et; göreceksin ki, her varlýk sana karþý saygý hissi besliyor.

Ýnsanlar biraz tuhaftýr. Her arzularýný tatmin yolunu ararlar. Ama doðru yol gösterilince gelmek istemezler. Hele biraz da güçlük olursa... Hâlbuki her tatlýnýn önü sýra az da olsa acý olur. Bir tatlýyý yemek için önce yorulmak icap eder. Ýþte bu sebeple deriz ki; ey evlat, her arzunun yerine gelmesini istiyorsan, Allah'ýn yasak ettiði þeylere yanaþma. Önünde duran kapýlarýn açýlmasýný istiyorsan, muttaki -kö­tü þeylerden sakýnan- ol. Her hayýr kapýsýnýn anahtarý, Allah'ýn ya­sak ettiði haram iþlere yanaþmamaktadýr. Allah Teâlâ þöyle buyurdu:

“Bir kimse kötülükleri býrakýrsa ona kurtuluþ yollarý açýlýr. Tahmin etmediði yollardan rýzký gelir.” (et-Talâk, 65/2-3)

 

* * *

 

Hak'la çekiþme. Nefsin için onu kötüleme. Çocuklarýn için Hakk'a çýkýþ yapma. Malýn azaldý diye O'nu itham etme. Ýnsanlar sana yüz vermiyor diye O'nu suçlu bulma. Suçu evvelâ kendinde ara. Allah'a emir mi vereceksin? Bunu yapmaktan utanmaz mýsýn? Her iþ senin keyfine göre olsun, istiyorsun. En büyük hüküm, senin mi olmalý, yoksa O'nun mu? Sen mi fazla biliyorsun, yoksa O mu? Senin merha­metin O'ndan çok mu? Yazýk sana, sen ve bütün yaratýlmýþlar, O'nun kulu, kölesidir. Hepinizin yöneticisi O’dur.

Dünyada O'nunla sohbet istiyorsan sessiz ol. Sakin ve sessiz ol. Allah'ýn sevgili kullarý edeplidir. O'nun gözünde en büyük edep gerek­lerini yerine getirirler. Attýklarý her adým, açýk izne baðlýdýr. Kalplerini hoþ etmeyecek hiç bir iþe yakýn durmazlar.

Yaptýklarý mubah iþ, onlara ilham yoluyla anlatýlýr. Giyecekleri elbise manen gösterilir. Alacaklarý haným onlara iþaret yoluyla anlatý­lýr. Bütün sebepler onlara, kalp canibinden gösterilir. Ýzinsiz ve emirsiz hiç bir iþe yanaþmazlar.

Hak’la kaimdirler. Kalpleri O’na baðlýdýr. Basiretleri Hak yolda açýktýr. Hakk’ýn kudreti önünde karar yetkisini kendilerine hoþ gör­mezler. Ýþte dünyada böylece Allah’lýk olurlar. Varlýklarý dünyada nur olur. Hakk’a vasýl olurlar, öbür âlemde ise bizzat ereceklerine ererler.

Allah’ým, bize dünya ve âhirette, sana ermiþ olmayý nasip et. Sana yakýnlýk tadýný ver. Seni görmeye kavuþtur. Gayrý görmeden, Zat’ýnla yetinen kiþilerden kýl. “Dünyanýn iyiliðini ver, Öbür âlemin hoþluðu­na erdir. Bizleri ateþten koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!


radyobeyan