10. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 17:02:42
10. MECLÝS
Bu konuþma pazar sabahý yapýldý.
Konuþma tarihi: Hicrî 14 Þevval 545, Milâdî 1150.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurdu:
“Ben ve ümmetimin muttakîleri tekellüften -içten gelmeyen ve zorla yapýlan iþten- beridirler.”
Allah'ýn emri gereðince hareket eden muttakî, zorlamaya hacet kalmadan kulluk vazifesini yapar. Çünkü ibadet, Allah'a kulluk, onun ruhuna sinmiþtir. Ýmaný tam olan, dýþý ile içi ile tam kuldur. Ýçi bozuk münafýk, her iþi güçlükle yapar. Ýbadet faslýna gelince, ondan daha tembeli bulunmaz. Þayet bir ibadet yapacak olsa dýþtan zorlama ile yapar. Ýçi ise tam bir fesat hâlindedir. Bir türlü imanlý zümreye katýlmak istemez. Münafýk için sözlerimiz biraz uzasa desem, yersiz olur. Ne diyelim; o kendini her zaman belli eder. Her þey, yine bir þey için yaratýlýr. Yerine göre söz edilir. Ýþe göre adam, cenk için kahraman yaratýlmýþtýr.
* * *
Ey münafýklar! Bulunduðunuz hâlden dönünüz! Bu kaçak hâlinizden vazgeçiniz. Hâlinize þeytan da gülüyor. Neden þeytaný güldürüyorsunuz? Size ayýp deðil mi? Siz böyle yaptýkça þeytan neþeleniyor. Siz bu durumda ne yapsanýz makbul olmaz.
Çünkü kýldýðýnýz namaz halk için, tuttuðunuz oruç yine halk için. Hiç biri Hak için deðil. Hep iþleriniz böyle! Sadaka verseniz halktan fayda umuyorsunuz. Bir düþküne zekât verseniz, karþýlýðýnda bunu çalýþtýrmak dilersiniz. Siz alnýna kötü damga vurulacak insanlarsýnýz; ne çare ki, bu âlemde hatalar gizli kalmaya mahkûm. Yakýnda canýnýz cehenneme girer, hiç üzülmeyiniz.
Kurtulmak isterseniz derhal Peygamber’e uyun. Sakýnýnýz, dinde icat çýkarmaya kalkmayasýnýz. Yaparsanýz kýzgýn ateþ sizi bekliyor. Cehennemin zemin katýna siz gireceksiniz, özür dileyin. Yaptýðýnýza piþman olun. Geçmiþteki büyüklerin yolunu tutun. Doðru yolda yürümeye alýþýn. Bu yolda yabancýlara benzemek yoktur. Bu yolun saðlam ve gerçek yolcularý hep birbirine benzerler. Yalnýz Peygamber’in âdetlerine uyarlar.
Bu yolda, ne zor vardýr, ne de fýtrî hâllere aykýrý bir hareket. Akla ve düþünceye hükmeden bir dinden daha iyisi olur mu? Olsa da onun gibi olur. Sizden önce gelenleri, bihakkýn yetiþtiren bir din, sizi neden yetiþtirmesin? Onlar sizden daha bilgisizdi. Akýllarý sizin kadar iyiyi seçemiyordu. Ama onlarda manevî çöküntü yoktu. Manevî çöküntü sizleri yýktý, berbat etti. Maddî olan her þeyin iyisini ararsýnýz, manevî olunca durmaz kaçarsýnýz. Aklýnýz gözünüzün gördüðünü kabul ediyor. Görmediklerinizi hiç kabul etmiyorsunuz. Ama iþinize gelen olursa kabul etmekten de dönmüyorsunuz.
Birine bir kuruþ verirsen gelecek milyarý beklersin, bu nasýl olabilir? Olmayacak iþ için kesenizi sonuna kadar açarsýnýz. Ama icabýnda Kur'an okur, onun emirlerini dinler, sonra da “böyle þey olmaz” der, geçersiniz. Sebebi, iþinize gelmiyor. Ne var ki, kafan kuru tahtaya deðince hepsini daha iyi anlarsýn.
Yazýktýr, Kur'ân'ý ezber ediyor, sonra onun buyurduklarýný tutmuyorsun. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in âdetleri hep ezberinde; ama onun yaptýðýný yapmaya bir türlü yanaþmak elinden gelmiyor. Neden? Bu hâlinle ne olmak ve ne yapmak sevdasýndasýn? Ýnsanlarý iyiliðe çaðýrýyorsun; ama kendin yapmýyorsun. Kötülüðü onlara anlatýrken en fenasýný yapýyorsun. Allah Teâlâ bir âyet-i kerimede þöyle buyurdu:
“Allah katýnda ceza büyüdü, neden yapamayacaðýnýzý dediniz?” (es-Sâf, 61/3)
Neden sözle iyi, iþe gelince ihtilâf? Ýman iddiasý yaparken imansýz bulunmak seni utandýrmýyor mu? Ýman sahibi her þeye göðüs gerer; iman budur. Her aðýrlýðý imanýmýz yüklenir. Tuttuðunu yere vurur. Cenklerde bahadýrlýk gösteren imandýr. Yoksa maddî varlýk deðildir.
Ýman, elindeki fani þeyleri bir yana atar; dünyalýðý Allah yoluna serper. Ýmansýzlýk þeytan yolunda mal sarf eder. Nefsin ve kötü arzunun þerefine(!) varýný vermekten çekinmez. Ýmana sahip olandan iyilik çýkar, imansýzdan ise fenalýk hâsýl olur.
Hakk'ýn kapýsýný yitiren, halkýn seçtiði yola oturur; onlarýn elindekine koþar. Hak yoldan þaþan ve sapan, halkýn yolunu keser. Allah bir kimse için hayýr dilerse halkýn kapýsýný ona kilitler, onlarýn iyiliðini keser, bu sebeple o kul da Hakk'a koþar. Bucaklardan haz alýr; deniz sahilinde dolaþýr. Hiç bir þeyi olmayaný býrakýr, her þeyi olana gider.
Yazýk sana; kýþtýr diye susuz yerde duruyorsun. Yakýnda yaz gelecek. Yanýnýzdaki sular çekilecek. Deniz sahili sana kalmayacak. Sen az zarara tahammül edemediðin için sýcakta periþan olacaksýn. Kýþýn olduðu gibi yazýn da deniz kenarýnda kalsaydýn bu hâle düþmezdin.
Allah ile ol, aziz olursun. Zenginlik ve sultanlýk bulursun. Bütün sultanlar sana gelir. Herkesin Hakk'a aparan delili olursun. Bir kimse Allah ile zengin olursa her þey ona muhtaç olur. Bu anlatýlanlar, süsle temenni ile ele geçmez. Gönülde olan bir cazibe ile gelir. Bunu da amel getirir, doðrusu budur.
* * *
Ey evlat! Þiarýn sessizlik olmalý. Varlýðýna hâkim olarak sükûtu libas gibi giymelisin. Bütün arzun, halkýn þerlilerinden kaçmak olmalý. Hatta bütün yaratýklarý birden býrakmalýsýn. Bu hâli kazanmak için yere sýðýnak eþip girmek gerekirse yap. Ve orada gizlen. Bunu âdet edin, ta ki imanýn ölmesin, ikan hâlin -tam imanýn- kuvvet bulsun. Doðruluk kanatlarýn böyle açýlýr, geliþir. Kalp gözlerin de görmeye baþlar. Varlýðýn geniþler. Ýlâhî bilginin boþluðunda uçmaya baþlarsýn. Þarký, garbý, denizi, deryayý gezersin. Sahilleri ve daðlarý dolaþýrsýn.
Semaya yükselirsin, yere iner, sessiz gezersin. Çünkü himmetin yücedir. Arkadaþýn büyüktür, iþte bundan sonra dilin çözülür, sözlerin anlaþýlýr. Sessizlik libasýný çýkarýr atarsýn, halktan kaçmana artýk lüzum kalmaz.
Sýrrýnla halka gidersin, onlarýn derdini iyileþtirecek bir tabip olursun. Sen bizzat onlara þifasýn. Senden zarar beklenmez. Onlarýn azlýðý, çokluðu, senin için bir mana taþýmaz. Seni övmeleri, kötülemeleri bir kýymet teþkil etmez.
Aldýrma, artýk iþi nereye býrakýrsan orada bulursun. Çünkü Mevlâ ilesin; Rabb’in sana yardýmcýdýr.
* * *
Ey cemaat! Size Hâlýk'ý, anlatýyorum. O'nu iyi bilin. O'nun huzurunda edepli olun. Kalbiniz, O'ndan uzak kaldýðý müddet edepli ve terbiyeli olun. Siz O'na karþý edepli davranmýyorsunuz. Bu da geçer; ama kalbiniz O'nu tam bulunca. Bu iþ kolay olmaz, siz zorla yapmalýsýnýz. O'nun hikmeti, kalbinizi doldurunca zaten edepli olursunuz. O'nun nuru, gözünüzü doldurduðunda isteseniz de önünüze bakarsýnýz, istemeseniz de. Padiþah ata binince sokakta oynaþan yavrularýn sesi kesilir, bilmez misin? Padiþah saraydan çýkýncaya kadar baðýrýrlar, o çýkýnca sus pus olurlar, edep perdesine bürünürler. Çünkü padiþah huzurunda bulunuyorlar. Bazýsý da hemen padiþahýn göremeyeceði bir köþeye kaçar.
Halkýn maddî yararýný umarak onlara dönmek, Hak’tan yüz çevirmek olur. Hak’tan baþka her neye gönül kaptýrýyorsan, onlar senin için put sayýlýr. Onlarý býrakýp Hakk'a dönmedikten sonra sana kurtuluþ yoktur. Halký, iyilik ve kötülük babýnda hemen terk et. Onlarý hiç bir þey için güçlü görme.
Sizleri hastalýðý içinde saklý saðlar olarak görüyorum. Ýhtiyaç içinde çýrpýnan zenginlere benziyorsunuz. Ýçiniz ölü, dýþýnýz diri. Haddizatýnda yok olmanýza raðmen kâinata sýðmayan varlýk taþýmak istiyorsunuz.
Hak’tan uzaklýðýnýz daha ne kadar sürecek? Ne zamana kadar O'ndan kaçacaksýnýz? Ne zamana kadar dünyayý yapýp, öbür âlemi yýkacaksýnýz? Her birinizin ancak bir kalbi vardýr; nasýl ona iki þeyi sýðdýrabiliyorsunuz? Ona hem Hak, hem halk sýðabilir mi, bunlar nasýl olabilir? Biri girince öbürü kaçar. Olmaz dersen, yalan edersin. Yalan ise, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in buyurduðu þu hükmü giymiþtir:
“Yalan imaný kaçýrýr.”
Her kap içindekini sýzdýrýr. Yaptýðýn iþ inancýna delildir. Dýþýn, içini gösterir. Bazý büyükler: “Dýþ, için örneðidir” derler.
Hak ehli, yani Allah'ýn has kullarý, seni çabuk anlar. Onlarýn birine düþersen edepli ol. Onu karþýlamadan önce günahlarýna tevbe et. Onlarýn yanýnda küçüldüðünü bil. Onlara tevazu göster. Ýyi kullara gösterilen tevazu Allah için olur. Bir kimse, Allah için kendini engin gönüllü ederse, Allah onu yüceltir. Senden üstün herkesin yanýnda edebini iyi et. Çünkü Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurdu:
“Bereket ve bolluk büyüklerinizin bulunduðu yerdedir.”
Peygamberimiz, bu kelâmý ile yaþ büyüklüðünü kastetmiyor.
Allah'ýn emrine uyulmadýktan sonra yaþ büyüklüðünün bir önemi olmaz. Büyük denince, yaþý olgun, baþý dolgun olmalý, Allah'ýn emrini tutmalý. Yasak ettiði þeylerden kaçmalýdýr. Kitab’a, Sünnet’e göre iþ tutmalýdýr. Yoksa birçok yaþça büyükler vardýr ki, onlara selâm vermek bile caiz deðildir. Yüzünde bereket deðil, bilakis þer vardýr.
Büyükler, Allah'ýn emrine göre yürürler; yasak þeylere bakmaktan çekinirler. Bildikleri ile amel ederler. Yaptýklarý iþe riya karýþmaz.
Büyükler, saf olur, Allah'tan gayri varlýktan kaçar. Büyükler, saf kalbe sahiptir. Allah'ý içinden kopup gelen nurla bilir. Ýlim sahibidir. Her kim ki, kalp bilgisine sahiptir, o Hakk'a yakýn olur. Ýçinde dünya sevgisi olan kalp Allah'ýn nuruna karþý perdedir. Âhiret sevgisine düþen kalp, Allah yakýnlýðýndan perdelidir.
Dünyayý sevdikçe âhiret sevgin azalýr. Âhireti sevdikçe Allah'a raðbetin azalýr.
Deðerinizi bilin, nefsinizi koruyun. Allah'ýn düþürmek istemediði derekeye düþmeyin. Bazý büyükler þöyle der: “Bir kimse kýymetini bilmezse, kader ona bildirir.”
Kalkacaðýn yere oturma. Bir yere girersen, oturmayacaðýn yere koþma. Ev sahibinin istediði yerden baþkasýna oturamazsýn. Dilediðin yeri sana vermezler. Diretecek olursan kolundan tutar, tekme ile dýþarý atarlar.
* * *
Ey evlat! Bilgi edinmekle, kitaplarý ezberlemekle ömrünü harcadýn. Ama öðrendiklerinle amel etmedin. O bilgi sana nasýl yarar? Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i þerifinde þöyle buyurdu:
“Yarýn kýyamet olduðunda Allah Teâlâ þu hitapla tecelli eder: ‘Ey peygamberler ve âlimler, siz halkýn idarecileriydiniz, onlara ne gibi iþler yaptýnýz?’ Sonra padiþahlara döner: ‘Siz de, hazinelerime sahip olmuþtunuz; ihtiyaç sahiplerini kolladýnýz mý? Kaç yetime baktýnýz? Onlardan hak ayýrýp gereken kimselere verebildiniz mi?”
* * *
Ey cemaat! Peygamberimiz’in öðütlerini tutmanýz lazým. Onun emirlerine kendinizi verin. Kalbiniz ne kadar karanlýk. Halkýn kararmýþ kalplerini bana bildiren Subhân'dýr. Her ne zaman ki, uçmak isterim, kader makasý kanatlarýmý keser. Ama ben tesellimi bulurum. Nasýl tesellimi bulmam ki, her zaman sultanýmýn katýnda yaþarým.
* * *
Ey münafýk, veyl –helak- sana gelsin! Buradan çýkýp gitmemi istiyorsun. Þuradan ayrýlsam, yer parçalanýr. Bütün varlýðýnýz, parça parça ayrýlýr. Sözler baþkaya çevrilir. Allah'ýn azabýndan korkarým. Bana acele etmek yakýþmaz. Ben koþucu deðilim. Kaderimi bekliyorum. Kader bana bir pencere açmýþtýr; oradan seyrederim. Her olana ve sahibine teslim olurum. Allah'ým bize selâmet ver.
Yazýk sana, benimle eðleniyorsun deðil mi? Hâlbuki ben Hakk'ýn kapýsýný tanýyorum; halký oraya götürüyorum. Yakýnda hâlini görürsün. Yukarýya bir karýþ yükselseniz, dibe doðru bin misli inersiniz. Yakýnda Allah’ýn belasýna kavuþacaksýnýz. O'nun azabý sizi dünyada tutacak, âhirette de yanacaksýnýz.
Zaman gebedir. Ýçindekini en kýsa zamanda görürsünüz. Beni Hakk'ýn eli tutar. Bir kere dað olurum. Birden zerre kadar küçülürüm. Bir kere deniz kesilirim, sonra döner damla olurum. O el beni birden güneþ eder; sonra da bir ýþýltý hâline getirir. Þimþek de olurum, gece de olabilirim, gündüze de dönerim. “O her gün bir þan alýr.” (er-Rahmân, 55/29) Bu laf sizedir. Sizden olmayanlar, bunu an olarak tabir ederler, öyle anlarlar.
* * *
Ey evlat! Gönlünün geniþ, kalbinin hoþ olmasýný istersen, halkýn dedikodusunu iþitme. Onlarýn sözlerine bakma. Onlar, yaratanlarýna bile laf atýyorlar, bilmiyor musun? Senin ne önemin olur? Yaratanýna kafa tutmak isteyen senden memnun olur mu? Görmüyor musun, onlarýn çoðu, ne iman bilir, ne aklýný çalýþtýrýr, ne hakký görür, ne de doðruya gider. Durmadan yalan söyler. Ve daima inkâr yoluna saparlar.
Hak’tan baþkasýný tanýmayanlara uy. O'nun gayrini bilmeyenlere tabi ol. Asýl insan onlardýr. Onlar asýldan ayrýlmayan bir topluluktur.
Allah'ýn hoþnutluðunu dilersen halkýn eziyetine razý ol; sabret Allah, birçok þeylerle tecrübe eder. O þeylerin hemen hepsi, kullarýn eli ile gelir. Sabýrlý ol, üzülme. Allah'ýn âdeti böyledir. Sevdiði kullara imtihan yolunu açar. Kim kazanýrsa baþarý ondadýr. Yollar, sevdiklerine zaman zaman kapanabilir, her þeyle mihnet ve bela gelir. Dünya onlarýn baþýna bela olur. Arþtan yerin altýndaki þeylere kadar her þey onlarý üzer. Böylece mevhum varlýklarý erir; eriyince Hakk'ý bulurlar. O'nunla olurlar. Yeniden yaratýlmýþa dönerler. Allah Teâlâ, bir âyet-i kerimede þöyle buyurdu: “Sonra biz, onu yeni bir yaratýlýþta yaptýk. Yaratýcýlarýn en güzeli büyüktür, hoþtur.” (el-Mu’minûn, 23/14)
Büyükler, birinci yaratýlýþta birdirler, herkes gibi yaratýlmýþlardýr. Ýkinci yaratýlýþta ayrýlýrlar. Bu yaratýlýþ, diðerine benzemez. Birinci mana deðiþir. Ýkinci yaratýlýþta her þeyden ayrý manada bir kul olur.
Aþaðýlýk derece yücelir. Ruhanî ve rabbanî âleme geçilir. Halký gafil görünce onun kalbi daralýr. Ýç âleminin kapýsýný kullara açmaz. Bu hâlinde her þey onun için birdir. Dünya ile âhiret, kâinat ve içinde yaratýlmýþ olanlar, onun için tek varlýk olur. Bunlarý tek varlýk olarak gördükten sonra sýrrýný açar. Hepsini yok ettirir, yani iç âleminde kaybeder. O dem kudret âlemi zuhur eder. Musa'nýn (a.s) asasý da ayný vazifeyi yapmýþtý.
Allah, Subhân'dýr. Dilediði kimsenin eli ile arzu ettiði þeyde kudretini izhar eder.
O gün Musa'nýn (a.s) asasý, sihirbazlarýn iplerini yutmuþtu. Ne ipler ortada görünür oldu, ne de asada bir þiþkinlik. Allah, bununla hikmetini deðil, kudretini göstermek istiyordu.
Sihirbazlarýn yaptýðý, hikmet ve geometrik problemlere dayanýyordu. Ama Musa'nýn yaptýðý Hakk'ýn kudreti icabý idi. Bütün âdetleri ortadan kaldýrýyordu. Bunu sihirbazlarýn baþkaný sezmiþti. Arkadaþlarýndan birini çaðýrdý. Musa'nýn yanýna gönderdi ve
“Git ona bak; yaptýðý iþteki durumu nedir?” dedi. Gitti, þu neticeyi getirdi:
“Musa'nýn rengi deðiþiyor. Asayý hâline býrakýyor, yapacaðýný yapýyor.”
Baþkan düþündü:
“Bu Allah'ýn iþidir. Musa bunu yapamaz. O sihirbaz ve sanatkâr da deðildir. Olsaydý, yaptýðýna güvenirdi, rengi deðiþmezdi.” dedi.
Sonra bütün sihirbazlar Allah'a iman ettiler.
Ey evlat! Hikmet âlemine, kudret iline ne zaman gireceksin? Yaptýðýn iþ seni ne zaman kudret kapýsýna aparacak? Ýhlâsýn seni ne zaman O'nun yakîn iline götürecek? Ve ne zaman, marifet güneþi sana doðacak, iyilerin ve kötülerin kalbini onunla göreceksin?
O'ndan gelecek bela seni ürkütmesin. Bu yüzden Hak’tan kaçma, seni tecrübe eder. Sebeplere baðlanýp O’nun kapýsýndan kaçýp kaçmayacaðýný öðrenmek ister. Bela seni bulduðu zaman iç âleme mi geçiyorsun, yoksa dýþ tesirleri mi biliyorsun. Ýdrâk edilenlere mi gidiyorsun, yoksa bu aklýn sezemediði öte varlýklara mý dalýyorsun? Görüleni mi tutuyorsun, görülmeyeni mi?
Allah'ým, bizi bela ile deneme. Bize belasýz yakýnlýk ver. Bize yakýnlýk ve lütuf ihsan eyle! Ateþ afetini göstermeden yakýnlýðýný nasip eyle. Þayet afet mukadderse, bizi semender (ateþ içinde yaþayan bir kuþ) gibi kýl. O ateþle beyazlanýr, yanmaz; bilakis rahat eder. Bela hâlimizi, Ýbrahim'in (a.s) ateþine çevir. Ona yaptýðýn gibi, bize verdiðin ateþ de olsa, içinde yeþillikler olsun. Bizi bütün varlýktan müstaðni eyle. Ýbrahim Peygamber’i de öyle eylemiþtin. Bize ülfetini ver ve bizi onu esirgediðin gibi esirge. Âmin!
* * *
Ýbrahim (a.s) yola girmeden önce, can arkadaþýný bulmuþtu. Varlýðýný daima esirgeyecek komþuyu bulmuþtu. Arkadaþý buldu, sonra yola çýktý. Komþuyu seçti, sonra eve taþýndý. Hastalýk gelmeden önce, tedavi yollarýný aradý, buldu. Bela gelmeden sabrý öðrendi, hüküm verilmeden önce uymayý bellemiþti. Ýbrahim (a.s) sizin manevî babanýzdýr. Ondan yol, erkân öðrenin ve ona uyun. Onun sözünde ve iþinde binlerce hikmet vardýr. Bela denizinde ona lütuflar veren Subhân'dýr. O, denizde yüzdüren ve kuvvet elini ondan kesmeyen Büyük'tür.
Allah büyüktür. Ýbrahim Peygamber’i düþmana gönderdi. Hâlbuki düþman atlý, o yaya idi. Elini arkasýna baðladý, yücelere çýkmasýný diledi.
Halký yemeðine çaðýrdý; hâlbuki kendinde ancak bir günlük yiyeceði vardý. Bunlar gizli ve büyük lütuflardýr.
* * *
Ey evlat! Allah'a kul ol. Kader geldiði zaman susmayý âdet edin. Bu hâlde, nice hikmetler sezeceksin.
Hekim Calinos'un bir çýraðý vardý. Ona zahmeti hayli çok iþler yaptýrdý. Çýrak sesini çýkarmadý, alacaðýný aldý. Bunu duymadýn mý, hekim oldu. Bütün bilgileri ezber etti.
Yaptýðýn hezeyan karþýsýnda ilâhî hikmetler sana varmaz. Her þeye muteriz ol, Hak’la nizaya koyul, sonra da hikmet bekle! Ýþte bu olmaz.
Allah'ým! Bize uymayý nasip et. Münazaayý býraktýr. “Dünyada iyilik ver. Âhirette de iyilik ver. Bizi ateþten sakla.” (el-Bakara, 2/201)