Ýlahi Armaðan
Pages: 1
12. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 16:39:13
12. MECLÝS

 

Bu konuþma pazar sabahý Ribât’ta yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 2 Zilkade 545, Milâdî 1150.


 

Ey evlat! Hak Teâlâ hem yüce, hem de celallidir. O'nu iyi iste. Ýyi dilemeyi bilmiyorsun. Ýraden, O'na karþý sýhhatini yitirmiþ. Hakk'ý arayan baþka davayý býrakmalý. Ýki davayý bir arada yürütmek kolay olmaz. “Hakk'ý istiyorum” deyip baþkasýnýn peþinden koþan, isteðini iptal etmiþ olur.

Halk arasýnda dünyayý isteyen çoðaldý. Bu âlemin ötesini isteyen azdýr. Tam ve doðru olarak Hakk'ý talep eden azdan daha azdýr. On­larýn azlýðý pahalý cevherin azlýðýndan da ileridir. Her þey parçalanýr ve tahlil edilirse, onlarýn içinden belki bir tane çýkar. Her kabile o zatý kendine mal etmek ister. Onlar yer derinliðinde saklý olan deðer­li madene benzerler. Yeryüzünde onlar sultandýr. Kullarý ve bölgeleri onlar kucaklar. Onlarýn hürmetine bela kullara gelmez. Onlarýn gönlü hoþ olsun diye yaðmur yaðar. Sema onlar için bereket yaðdýrýr. Yer onlar için nebat bitirir.

Onlar bir çaðlayan gibidir. Ýlk devirlerinde, bir daðdan öbürüne geçerler. Yerlerinde oturamazlar; coþar, taþarlar. Bir diyardan öbü­rüne; ondan da baþka yana. Her nerede tanýnacak olurlarsa hemen orayý býrakýp giderler. Bu durum onlarýn devamlý hâlidir. Tabii, se­bepsiz deðildir; bu yaptýklarý iþle kötü þeylerin kendilerinden uzak durmasýný temin ederler. Kalpleri çaðlayan olur.

Hak katýndan gelen askerler, onlarý muhafazasý altýna alýr. On­larýn her biri Hak tarafýndan esirgenir. Her çeþit ikramý görür; kö­tü þeylerden esirgenirler. Sonunda da halka gönderilirler.

Halk onlarýn emri altýndadýr. O büyüklerin her biri kendi çapýn­da bir idarecidir. Bunlar, aklýn ötesinden gelen emirle olur. Akýl bu­rada yol bulamaz. Akýl ve mantýk burada biraz durgun gözükür. As­lýnda hem akýl çalýþýr, hem de mantýk; ama yolun aslýna ermeyenler için böyle denir.

O büyükler halk için birer doktor sayýlýr. Zaten hakikî varlýðý sezemeyen herkes birer hastadýr. Kendini az hasta sayan onlarýn peþi­ne koþmalýdýr.

Yazýk sana! Onlardan olduðunu iddia ediyorsun. Göster ala­metini? Bilelim. Laf çokluðu burada iþ görmez. Hakk'a yakýn oldu­ðuna delil göster. Onlar, hem Hakk'a yakýn, hem de lütfe ermiþ kiþilerdir. Sende bunlar var mý? Ne arasýn? Hak katýnda hangi derece­ye sahipsin? Makamýn nedir? O yüce divanda ismin ne? Nasýl lakap almýþsýn?

 

* * *

 

Ey evlat! Her gece yemekten sonra kapýn kapanmalý. Mubah ye, bu helâldir. Dünya ve âhiret yataðýný býrak. Hakk'a yakýn ol. Ýþte Hak yakýnlýðýnýn alameti budur.

Yalnýz kaldýðýn zaman ülfetin kiminle? Tek olduðun zaman kim yoldaþýn? Bunlarý iyi taný, bilmiyorsan öðren. Yalan deme, sonra yü­züne vururlar.

Yalancý, senin birlikte oturduðun kimse þeytandýr. Þeytanlýktan baþka ne düþünebiliyorsun? Þahsî ve tabiî, sefil arzularýndan baþka neyi biliyorsun ki? Düþündüðün dünyalýk. Konuþtuklarýn hep in­sancýl þeytanlar ve kötü arkadaþlar. Dedikodudan baþka ne yapar­sýnýz? Hep saða sola söz atmakla meþgulsünüz.

Bizim davamýzýn bir temeli vardýr, yükseldikçe birçok esaslara dayanýr. Mücerret dava ve hezeyanla olmaz. Bu bapta konuþtuðun bir hevesten ibaret, sana yararý dokunmaz. Hak önünde sakin ol. Ken­dini iç âleme ver. Yanlýþ edebi býrak. Hele anlattýðýmýz mesele üzerin­de hiç konuþma. Konuþman gerektiði zaman teberrüken bu yolun yolcularýný ve hâllerini anlat. Kendinden bahsetme, iç âlemin karan­lýk olduðu hâlde dýþtan mamur görünmek olmaz. Bir söz ki, iç hâle uymaz, dýþtan konuþulur, iþte o hezeyandýr. Bu durumu Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in, “Ýnsanlarýn etini yiyerek gölgelenen oruç tutmadý.” hadîs-i þerifi güzel anlatýr. Sonra Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in þu hadîs-i þerifi de önemlidir: “Oruç tutmak yalnýz yemeyi, içmeyi terk deðildir.” Yalnýz bu yetmez. Buna yanlýþ hareketleri, iç hâlle iþlenen hata­larýn terkini de eklemek gerektir. “Gýybetten sakýnýnýz, o odunu kül eden ateþ gibi, bütün iyi­liklerinizi kül eder.” hadîs-i þerifleri, iç âleme yapýlacak ihtimamý pekâlâ anlatýr.

Gýybeti âdet edinen, iflah olmaz. Bir kimse, bu kötü huyla meþ­hur olsa, kimse yüzüne bakmaz. Kötü niyetle kimseye bakmayýnýz. Hele þehevî bir arzu olunca. O bakýþlar, kalbinize, isyan tohumu eker. Elbette ki, sonu iyi olmaz. Dünya ve âhirette saadet getirmez.

Yalan yere yemin etmekten kendinizi koruyunuz. Bu âdet, ülke­leri yýkar, harabeye çevirir. Malýn bereketini götürür. Bunu âdet edi­nen, davasýzlar ve dinsizler gibi olur.

Yazýk sana, yalan yeminle mal satmaktasýn. Ýmanýn çürüyor, haberin yok. Aklýn bu durumu çabuk kavramýyor. Allah ismi üzerine yemin ediyorsun. Üzerine yemin ettiðin þeyin deðeri var mý ki? Þu ülken ve cümle cihan, o yüce isme nasýl karþýlýk olabilir? Bütün söy­lediklerin hata ile dolu. “Þu, þundan iyidir” derken bir de yalancý þahitlik yükleniyorsun.

Bu, doðruca iflastýr. Hâlbuki kendini doðru sanýyorsun. Yakýnda gözlerine körlük gelir. Yerinden kalkamaz, kötürüm olursun.

Allah'ýn rahmeti üzerinize olsun, edepli olunuz. Hak katýnda edepli ve terbiyeli olanlar kurtulur. Hakikî terbiyeyi bu âlemde bu­lunuz, öbür âlemde ateþe atýldýktan sonra her þey faydasýz olur. Say­makta olduðumuz þeyler, ahlâk kaidelerinin çok azýdýr. Bunlarýn en az beþte birini yapmaya hazýrlanmayan için ne oruç fayda verir, ne de öbürleri. Haddizatýnda oruç ve namazýn aslý bozulmaz, fakat ecri ve mükâfatý olmaz, esas gaye ele geçmez.

 

* * *

 

Ey evlat! Belki de yarýn yeryüzünden ismin silinir, cismin ze­mine geçer. Ve sen, eli boþ olursun. Bu bir an meselesidir. Belki he­men, belki de biraz sonra olur, yarýna kalmaz. O hâlde bu gaflet niye? Niçin bu gaflet uykusu? Kalpleriniz nasýl böyle kararmýþ? Sanki birer taþ kesilmiþsiniz.

Ben sizi kurtarmak için konuþuyorum. Ayný nasihatleri baþkala­rý da yapýyor. Fakat siz ayný þey üzerinde durmaktasýnýz. Kur'an si­ze okunuyor. Peygamber Efendimiz’in sözleri ve geçmiþteki büyüklerin âdetleri size anlatýlýyor. Fakat sizde bir vurdum duymazlýk devam edip gidiyor. Hiçbirinden ibret almýyorsunuz. Yaptýðýnýz hatalardan uzak durmak aklýnýza gelmiyor. Ýþleriniz þeklini deðiþtirmiyor. Vaaz yapýlan her ülke mübarektir; fakat öðüt tutmayan halký en kötü insanlardýr.

 

* * *

 

Ey evlat! Allah dostlarýna ihanet nazarý ile bakma. Allah'ý az biliyorsun. Bu az bilgi, Hak dostlarýný gözünde küçültüyor. Onlar da seni býrakýp gidiyorlar. “Bizden niçin ayrý duruyorlar?” diye kýzýyorsun. Ama bilmiyorsun ki, onlar seninle duramazlar. Nefsini bilmiyorsun. Bilsen bile çok az. Bu az bilgi, insanlarýn kadrini bilmekten de seni mahrum kýlýyor. Ýnsanlarý bilemiyorsun. Âhireti ne kadar az bilsen, Hak bilgisi de sana o kadar uzak olur.

 

* * *

 

Ey dünya ile uðraþan, yakýnda hüsran baþlýyor. Piþman olacak­sýn. Bu piþmanlýk, önce dünyada baþlayacak. Sonra öbür âlemde. Burada birse, öbür âlemde birkaç. Her þeyin kaybolur. Utanýrsýn.

Utanýrsýn ve nihayet iflas fermanýný alýr gidersin. Öbür âlem baþla­madan nefsini hesaba çek. Allah'ýn hilmine aldanma. O'nun kerem sofrasý seni azdýrmasýn. O'nun hilmi ve keremi seni kapladý. Onun, yâni verilen nimetin hakikî manasýný ve niçin verildiðini öðrenmedin. Kötülük üzere kaldýn. Ýsyan, hata, zulüm aldý yürüdü. Ýsyan, küfrün habercisidir. Ev­velâ Hakk'a isyan, peþinden küfür gelir. Nasýl ki, ateþli hastalýk da ölümün habercisidir. Hayat parlak devam eder. Peþinden sýcak has­talýk, hararet kýrký aþar, sonra ölüm! Ölmeden önce dön. Ölüm me­leði gelmeden hatalarýna piþman ol.

 

* * *

 

Gençler! Tevbe ediniz. Hak Azîz ve Celîl’dir. O'nun kuvvetini gör­müyorsunuz, hâlbuki O, her an sizi tecrübe etmekte ve ayýlmanýz için size ufak yollu belâlar göndermekte. Bu, tevbe etmeniz ve O'na dön­meniz içindir. Hâlbuki aklýnýzý baþýnýza almýyor, hata üzerinde ýsrar ediyorsunuz.

Ýptilâ bir imtihandýr, herkese nasip olmaz. Herkes iptilânýn ne­den ve nereden geldiðini fark edemez, ancak binde bir kiþi anlar. An­layýnca Hakk'a döner.

Ýptilâ, zamanýmýzda yanlýþ anlaþýlýyor gibi. Hatalarý yapanlara da müptela diyorlar. Bu yanlýþtýr. Bu büyük bir hata sayýlýr. Meselâ; yalan söylemeye alýþýk olanlar için müptela denir mi? Büyük girda­býn içine yuvarlanmýþ, felâket çukuruna düþmüþ denir. Ýptilâ insaný ayýktýrmak için gelir. Anlayan için iyi olur. Yalan gibi kötü itiyat, felâket getirir. Nimet ve iyilik getirmez. Derece arttýrýp þerefli kýlmaz. Ýptilâ bazý tatlýlýklar doðurur. Bunlarý duyan büyük insanlardýr.

Allah yolunda toplu duran, iptilâya uðrar; sabrettikleri için þah­larý yanýnda dereceleri artar. Her an ayrýlýklarýnda yüce duygular beslerler. Her uðradýklarý felâket, onlarýn derecelerini arttýrýr. Baþla­rýna gelecek ne olursa olsun, hep Hakk'ý isterler. O yüce varlýk onlara yüz gösterdikten sonra baþka ne isterler? Onlar bu inancý kalplerinde saklarlar. Bu inanç özünü kaybettiði an, her þey iflâs eder. Onlarýn gayesi, o yüce varlýða ermekten baþka deðildir. Þaþtýklarý an, helak içinde olduklarýna kanidirler.

Allah’ým, bizden helaki kaldýr. Sana yakýnlýk ver. Dünyada kalplerimiz Sen’den yana olsun. Öbür âlemde ise, gözlerimizle varlýðýný görmeyi bize nasip eyle.

 

* * *

 

Ey cemaat! Allah’ýn rahmetinden ümit kesmeyiniz. O'nun geniþlik kapýsý açýlýr. O'nun uzaðý olmaz. O'nun iyilik kapýsýna az zamanda varýrsýnýz.

Ümitsizliðe kapýlma. Yapan Allah'týr. Bir darlýk gelir, az sonra geçip gider. Sen sabýrlý olmaya bak. Belâdan kaçma. Sabýrlý ol, ufak tefek sýkýntýlar temel kaideler arasýndadýr. Her þeyin kökünde bunlar çýkar. Peygamberlik hâlini ele al; içinde bela ve sabýr vardýr. Velayet hâlini al; içinde darlýk, yanýnda da sabýr mevcuttur. Belalar da onun­la def olur. Belanýn olmadýðý yerde sabýr da bulunmaz. Beladan ka­çan sabrý bir yana atar. Sabrý býrakan, cümle manevî hâllerden mah­rum yaþar. Sabrý býrakýp kaçman, velayet, marifet, Hakk'a yakýnlýk hâllerinden uzak olmayý arzu etmen demek olur.

Sabra yapýþ ve çalýþ. Sýrrýn ve kalbinle Rabb’ine yönelmek isti­yorsan böyle yap. Bilgi sahipleri, veliler ve ebdal -velilerden bir ký­sým- peygamberlerin varisleridir. Peygamberler her varlýðýn üstün­dedirler; varisleri ise daima önlerinde el pençe divan durmaktadýrlar. Daima Hak ve hakikate halký davet ederler. Bunlar, peygamberler­den aldýklarýný satarlar.

Ýman sahibi, yalnýz Allah'tan korkar. Baþkasýndan ne korkar, ne de bir þeyler bekler. Onun kalbine Hak tarafýndan kuvvet ve kudret konmuþtur. O kuvvet sayesinde Hakk'a yaklaþýr. Kalbi Hak’ta, kalý­bý ise yerdedir. Allah Teâlâ onlarý haber verirken þöyle buyurdu: “Onlar, katýmýzda sevilmiþ ve seçilmiþlerdir.” (Sâd, 38/47)

Onlar zaman ve mekâna göre seçme insanlardýr. Ýç âlemleri te­mizdir. Vücutlarý saðlam ve nur gibidir. Bu sebepten halka minnet etmezler. Bütün alýþýlmýþ þeyleri bir yana atarlar. Onlar, öncü olarak yürümektedirler. Her þeyi ve iþe yaramaz ne varsa hepsini öteye býra­kýrlar. Onlar, insanlarýn kötülüklerinden daima kaçar, giderler. Yal­nýzlýktan hoþlanýrlar. Harabeleri seçerler. Deniz sahillerini gezerler. Kimsenin bulunmadýðý yerler hoþlarýna gider. Mamur þehirler, onla­ra garip gelir. Sahralarýn yetiþtirdiði otlarý yerler. Gýda için onlar bitkiyi kaynatýr, suyunu içerler. Halk arasýnda vazifeleri bitince ka­çarlar. Bir yabancý gibi köþelere sýðýnýrlar. Ýþte bunu yaptýklarý için Hak yakýnlýðýný kazanýrlar. O'nunla ülfet eder ve sevmeye gayret ederler. Onlarýn binalarý peygamberlerin binalarý ile durur. Doðrular ve þehitler onlara birer komþudur. Bununla beraber iç âlemleri Hak’la doludur. O'na hizmet ve ibadet etmekten geri durmazlar. Geceleri ve gündüzleri O'nun uðruna geçer. Aþýklarýn rahatý, ülfeti, sevenlerin huzuru Hak’la olur.

 

* * *

 

Ey evlat! Dünyada her þey lazým. Tatlýnýn yeri var. Acý da ge­rek. Ýyiliðin ve fesadýn da bir gereði bulunur. Dert olur, safa vardýr. Tam safa hâlini istiyorsan kalbinden halký çýkar. Her varlýðýný Hakk'a baðla. Dünyadan kalbini çek. Çocuklarýný Rabb’ine emanet et, ona teslim et. Kalbini her þeyden temiz olarak çýkar. Âhiret kapý­sýna yönel, yönel ve içeri girmeye gayret et.

Her þey bir gayeye matuftur, onun için yapýlýr. Bu dünyayý bý­rakýp öbür âleme yönelmek, Hak Teâlâ'yý bulmak içindir. Âhiret âle­mine geçtiðinde aradýðýný bulamazsan hemen kaç, O'na yakýnlýðý ara. O'nu bulduðun takdirde her þeyi bulmuþ sayýlýrsýn. Allah Teâlâ’yý seven, gayrini neyler? Cennet, derece ve makam arayanlar için­dir. Manevî tüccarlar onu ararlar. Ýþte bunun için dünyayý bir yana atan öbür âlemde arzusunu bulur.

Ýþte, bu manalarý dile getiren bir âyet-i kerime: “Orada nefislerin hoþlandýðý, gözlerin bakmakla zevk alacaðý þeyler vardýr.” (ez-Zuhruf, 43/71)

Her þeyin derununda gizli manalar vardýr. Onlarý anlamak icap eder. Her þeyin keza kendine göre bir þeyi anýþý vardýr. Kalbin anýþý nasýldýr? Sýrrýn anýþý nasýldýr? Mana âlemi ne gibi anýlar taþýr? Bun­larý anlamaya gayret et.

Cennet; oruç tutanlar, namaz kýlanlar, kötülükleri bir yana ata­rak þahsî kötü duygularý býrakanlar içindir. Oruç içinde oruç vardýr. Bahçe içinde bahçe vardýr. Ev içinde ev vardýr. Birine varmak için öbürünü terk etmek lazým gelir.

Sizden iþ istiyorum, söz deðil. Söz etmeden iþ tutunuz.

Allah'a arif olanlar, her iþlerini Hak için yaparlar. Baþlarýnda demir dövülse, ses etmeden vazifelerine devam ederler. Yerde gezer­ler. Yeryüzü her an deðiþir, baþka þekle bürünür, ama onlar buna aldýrýþ etmezler.

Hak ehli, yalnýz Allah'ý bilir, baþkasýný görmez. Baþkasýnýn sözünü iþitmez.

Onlarýn kalbi vardýr. Dilleri konuþmaz. Onlar kendilerini yok et­miþlerdir, baþkalarý da onlara göre yok gibidir. Bu hâlleri Allah'ýn di­lediði zamana kadar uzar. Allah dilerse onlarýn kalbini lisan yapar. Onlar köklerinden ayrýlmýþ gibi þahlarýna çekilirler. Rahmetle, þef­katle Hak varlýðýna ererler. Zaten onlar Hak içindir, baþkasýna ola­mazlar. Yalnýz öz varlýk için seçilmiþlerdir. Musa Peygamber’in hâli de böyle idi. Hak Teâlâ ona þöyle hitap etti: “Seni varlýðým için seçtim.” (Tâhâ, 20/41)

Ve Hakk'ýn varlýðýný dile getiren bir âyet-i kerime: “Ona benzeyen þey yoktur. O, bizzat iþitir ve görür.” (eþ-Þûrâ, 42/11)

Allah, dilerse güçlüðü olmayan rahatlýk verir. Gariplik bilmeyen ünsiyet verir. O'nun verdiði nimette yokluk yoktur. Öfkesiz ferahlýk vardýr. Acýsýz tatlý bulunur. Yokluða varmayan mülk bulunur. Allah dilerse her þey olur. “Ýþte bu makamda (ve bu hâlde) nusret ve hâki­miyet hak olan Allah'ýndýr. O, sevapça da hayýrlý, akýbetçe de hayýr­lýdýr.” (el-Kehf, 18/44)

Bulunduðun dünya hâlinde rahatlýðý pek bulamazsýn. Çünkü orasý keder ve üzüntü yuvasýdýr. Ondan oldukça uzak ol. Derhal kal­bini ondan çek. Mânevi elini ondan uzak tut. Gücün yetmezse yalnýz öz varlýðýna nüfuz edeni býrak, kuvvet bulunca da hepsini.

Evet, neyin varsa ihtiyaç sahiplerine daðýt. Zavallýlara ver. Kim­sesizlere yaðma et. Senin için olan, seni býrakýp bir yana gitmez, üzül­me.

Daireyi, kalbin ve sýrrýn sýhhati için çevir. Onlarýn temizliði için bir sýnýr kur. Unutma ki, onlar bilgi ve amelle düzelir. Amelde ihlâs þarttýr. Hakk'ý aramakta doðru olmak baþta gelir. Aziz ve Celil olan Hak, doðrulukla aranýr.

 

* * *


 

Ey evlat! Söylerler ki; “Her þeyi incelikleri ile öðren, sonra ayrýl.”

Ýlk baþta dýþ hâline gerekenleri öðren; sonra onu býrak. Ýç âle­mine lazým olanlarý belle. Dýþ emirleri yerine getir, Hakk'a yakýn olursun. Zahirde beyan olunan emirleri yapmak dýþ âleme nur verir. Ýç âlemine ait olaný yapmak ise ruhu aydýnlatýr. Teferruatý öðrenme­ye hacet yoktur. Bir temel kurulunca gerekenler onu takip eder.

Ýç âlemini süsle, dýþ hâlinde yaptýðýn ibadet, içini aydýnlýk kýlar. Bu aydýnlýk Rabb’inle senin aranda olur. Her ne zaman bildiðinle amel edersen, hak yola girmiþ olursun. Seninle O'nun arasýnda kapý­lar açýlýr, perdeler kalkar. Çünkü seni zatýna seçmiþtir.

“Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver. Ateþ aza­býndan cümlemizi koru.” (el-Bakara, 2/201)



radyobeyan