Ýlahi Armaðan
Pages: 1
13. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 16:36:16
13. MECLÝS

 

Bu konuþma Salý günü medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 4 Zilkade 545, Milâdî 1150.


 

Ey evlat! Âhireti dünyada öne al, böyle yap, ikisini birden ka­zanýrsýn. Dünyayý âhiretten öne alacak olursan ikisini de kaybeder­sin. Ve bu, sana bir ceza olur. Emir almadan nasýl dünya ile uðra­þýrsýn? Dünya ile kalbini meþgul etmezsen, Allah sana yardýmcý olur. Baþarý ihsaný sana gelir. Bir þey alacak olursan içinde bereket bulu­nur. Ýman sahibi, hem dünyasý hem de âhireti için çalýþýr; dünyasý ile yalnýz sözle olur. Ýhtiyacý kadar baðlanýr ve o kadar alýr. Kanaat sahibidir. Bir yolcu ne kadar azýk alabilirse, o da o kadar alýr. Çok al­maz, çünkü yolculuða mâni olacaðýna inanýr. Cahilin, bilgi yoksulu adamýn bütün derdi dünyadýr. Bilgi sahibinin, bütün cehdi öbür âlemdir; sonra Mevlâ! Ama bu, hepsinden üstün.

Önünde bulunan bir parça ekmek nasýl yeniyor ve nereden ge­liyor? Nefsin ona nasýl bakýyor? Onu almak için gayret sarf ediyor mu? Vermeyecek olsan seni yýkýyor mu? Bunlara dikkat et. Nefsini kýrmaya güçlü olmalýsýn. Hak canibine onu böyle vardýrman kabil olur.

Hak yolunda doðru olanlar birbirlerini tanýrlar. Her biri ayrý ay­rý yerlerde olsalar bile, doðruluklarýný ve iyiliklerini anlatýr ve anla­þýrlar.

Ey Hak’tan ve O'nun doðru kullarýndan kaçan, yüzün halka dö­nük, Hakk'a þirk koþmaktasýn. Bu hâlin ne zamana kadar devam edecek? Onlarýn nasýl yararýný bulacaksýn? Onlarýn elinden bir þey gelmez; ne zarar, ne de yarar. Ne vermek, ne de almak. Onlarla sair kuru varlýk arasýnda fark yoktur. Bir taþýn karþýsýna geçip korku ve emniyet beklemek iman sahibine yakýþmaz.

Þah birdir, güçlüðü bir olan verir, fayda yine O'ndan gelir, ha­reket ettiren ve durduran O'dur. Sana sataþacak biri varsa yine O'n­dan gelir. Emrinde çalýþana O gönderir; veren, alan yine O varlýktýr. Yaratan ve doyuran Allah, Aziz’dir, Celil’dir. O ezelî ve ebedî bir varlýk­týr. Yaratýlmýþlardan önce O'nun varlýðý vardý. Babanýzdan ve ananýz­dan, güvendiðiniz zenginlerin varlýðýndan önce O gelir. Yer ve sema­nýn, ayrýca onlarýn üstünde ve boþluðunda olan her þeyin yarataný O'dur. “O'na benzeyen yoktur, bizzat gören ve iþiten O'dur.” (eþ-Þûrâ, 42/11)

Ey Allah'ýn kullarý, sizlere esef ediyorum! Hakkýnýzý tam bilemi­yorsunuz! Bu hâlinize, üzülüyorum. Kýyamet günü Hak katýnda im­kâným olsaydý, bütün yükünüzü alýrdým, ilk gelenden sonuncuya ka­dar bütün günahlarýnýzý yüklenirdim.

Ey okuyucu, yalnýz beni (Hak benliðini) oku, yer ve gök ehlini bir yana at. Yalnýz beni gör, böylece bilgini almýþ olursun. Bildiði ile amel edene Hak tarafýndan kapý açýlýr. Bu kapý kalp yönünden açý­lýr; Hakk'a oradan varýlýr. Bu, bildiði ile iþ tutanýn hâlidir. Dedikodu ile gününü gün eden, bu hâlden mahrumdur. Sen böyle yaptýkça, bilgini dünya uðruna harcadýkça, eline bir þey girmez. Dýþtan iyi gö­rünse bile, içi bozuk olur. Allah, kullarýndan herhangi birine hayýr dilerse bilgi verir; bu bilgiden sonra amel ve ihlâs nasip eder; iyilik verir, kendine yaklaþtýrýr, irfan nasip eder, kalp bilgilerini öðretir, sýrlarý çözdürür. Bunu yalnýz o kula yapar. Bu hâlde baþkasýnýn iþtiraki yoktur. Artýk o kul sevilmiþtir. Musa Peygamber gibi yalnýz Hak varlýðýn malý olur. Hak Teâlâ, Musa Peygamber’e þöyle buyurdu: “Seni zatým için seçtim.” (Tâhâ, 20/41)

Yani, benden baþkasý seni meþgul edemez. Þehvet duygularý, ge­çici tatlar ve zevkler seni benden alamaz. Yer ve gök benim katýmda söz sahibi olamazlar. Cennet seni doyuramaz, ateþ seni korkutamaz. Mülkün sende kýymeti yoktur, yokluk seni düþündüremez. Hiç bir bað seni, benden çekemez. Benden baþkasý seni meþgul edemez. Her­hangi bir þekil seni eðlendiremez ve bana perde olamaz. Hiç bir yara­týðýn bende hakký yoktur. Tabiî istek ve þahsî duygular burada yer alamaz.

 

* * *

 

Ey evlat! Allah'ýn rahmeti boldur; ümit kesme, herkese yeter. Sana da yeter. Yaptýðýn günah kirini yýka, tevbe suyu ile olsun, gözyaþý ile olsun. Din libasý kirden böyle kurtulur. Tevbe üzerinde dur. Ýhlâsý býrakma. O güzelim din libasýný kokula. Buhur saç, marifet ýt­rýný dök. Bulunduðun makam mühimdir. Her ne zaman Hak’tan ayrý duracak olsan, yýrtýcýlar seni kapmaya kalkar. Eziyetli iþler seni yý­kar, viraneye çevirir. Böyle bir þey olursa hemen Hakk'a dön. Kalbini O'nun canibine yönelt. Tabiî heva ve þehvet hýrsý ile yiyip içme.

Her yediðin ve içtiðin þeye iki þahit bul; biri Kitap, öbürü de Sün­net olsun. Her hâlinde, Allah'ýn emri ve Peygamber’in âdeti önderin olsun. Bunlarýn sonunda iki þahit daha var; onlar da, kalbin ve Hak fiilleri. Bunlarý da iste; ara ve bul. Bir iþ yapacaðýnda, Kitap ve Sünnet izin verirse yap, kalbine de sor. Ondan izin müspet olunca Hak fiilinin tecellisini ara. Bunlarla yapacaðýn iþi iyi bilirsin. Aksi hâlde, yaptýðýný ve yapacaðýný þaþýrýrsýn. Gece odun toplayan gibi ol­mayý isteme. Elini attýðýn zaman, ne alacaðýný bil. Baþ vurduðun nes­neyi de bil. Hakk'a mý koþuyorsun, yoksa halka mý? Hak olarak gi­dersin; mahlûkla karþýlaþýrsýn. Önce tahkikini yap, sonra koþ.

Bu saydýklarýmýz, sadece temenni ile gelmez. Yapmacýk hareket­ler ve zor bunu bozar. Bu bir hâldir. Sahibi tarafýndan kalbe konur; kalbin sahibi Allah'týr. Amelle belli olur. Kalpte olan dýþa vurur.

Kalpte bir þey varsa dýþta iyi iþ görünür. Allah için yapýlmayan iþ kalbin boþ olduðunu gösterir. Her iþin Allah rýzasý için olduðu bilin­meli.

 

* * *

 

Ey evlat! Afiyet, afiyeti aramamaktýr. Afiyeti arayan, afiyeti bulmamýþtýr. Zengin, zenginliði aramaz. Zenginliði fakirler arar. Þi­fa aramak hastalar içindir. Þifa, þifayý aramamaktadýr. Bütün þifa, Hakk'a teslim olmaktadýr. Sebepleri bir yana at. Kalbini temizle. Put­lar varsa çýkar. Her derdin dermaný vardýr. Onu bulmak icap eder. Þifalarýn en büyüðü, Allah'ýn tevhididir. O'nu birlemek iman sahibi­nin vazifesidir. Tevhid, yalnýz dille olmaz, kalple de olmalý... Tevhid ve zühd dille ve dýþ varlýkla olmaz.

Tevhid kalptedir. Zühd kalptedir. Takva kalptedir. Marifet kalptedir. Hakk'ý bilmek, kalptedir. Allah sevgisi kalptedir. Hak yakýn­lýðý, kalptedir.

Akýllý ol. Yapmacýklarý býrak. Hevese kapýlma. Bir iþ yapmak için, cali hareketleri terk et. Bulunduðun hâl, yapmacýk ve hevesten ibarettir. Riyakârlýk da var. Nifak hâli de mevcut. Bütün gücünün hedefi halkýn sana tapmasý oluyor, onlarýn yararýný bekliyorsun. Þu­nu bil ki, halka bir adým atsan Hak’tan uzak kalýrsýn. Sen Hakk'ý aradýðýný söylüyorsun; hâlbuki halký arýyorsun. “Ben Mekke'ye gidiyorum” deyip Horasan yolunu tutana benziyorsun.

Tabiî, Horasan'a yakýn oldukça Mekke'den uzak kalýrsýn. Ýç âle­minin temiz olduðunu söylüyorsun; fakat onlardan hem korkuyor, hem de bir þeyler bekliyorsun. Dýþtan her kötü þeyi býrakmýþ gibisin, içten ise ona karýþma yollarýný arýyorsun; için halk sevgisi ile dolu, dýþtan Hakk'ý sevdiðini anlatýyorsun. Bu hâller, dil gürültüsü ile ol­maz.

Bu, bir hâl âlemidir. Orada halkýn sözü geçmez. Dünyanýn lâfý olmaz. Âhiret iþleri orada görüþülmez. Allah'tan gayrisi orada bu­lunmaz. Cümlesi o Bir Olan’ýndýr. Bir Olan birlik ister. O, þerik kabul etmez. O, bütün iþlerini çevirir. Sana düþen, iþittiðin bu sözleri tut­maktýr. Halk, aslýnda elinden bir iþ gelmeyen zavallýlar grubudur; sana ne yardým edebilirler, ne de baþkasýna yardýmlarý dokunabilir. Ancak Hak onlarýn eliyle iþlerini yürütür. Hakk'ýn fiil tecellisi, sana ve onlara birlikte olur. Kader hükmünü vermiþtir. Lehinde ve aley­hinde olacak þeyler olur.

Salih olan o muvahhid kullar, diðer kullara örnektir. Onlarýn her birinin hâli baþkadýr. Onlarýn bir kýsmý dýþýndan dünyayý býra­kýr. Bir kýsmý içinden býrakýr. Bu hâlleri, onlara zarar doðurmaz. Her biri kendi hâline göre iþ eder. Hak Teâlâ'nýn kudsî varlýðýndan baþkasýný göremezler. Bunlarýn kalbi saf ve temizdir. Bu âleme kavuþan, dünya mülkünü kazanmýþ olur. Kahraman odur. Bahadýr odur.

Kalbini Hakk'ýn gayrinden temizleyen ve Tevhid kýlýcý ile onun kapýsýna varan, Ýslâm dininin emirlerini yerine getirmeye gayret et­melidir. Ayrýca kalbini mahlûk þeylerden uzak tutmasý gerekir. Bun­lar olduðu takdirde kalplerin sahibi ile kalbi bir olur.

Ýslâm dininin dýþ emirleri insanýn dýþýný süsler. Ýçe hitap eden ge­rekleri ise, ruhu nurlandýrýr; tevhid ve marifet iç âlemi temiz eden gereklerden sayýlýr.

Karþýmda duran! “Dediler” ve “diyoruz” þeklindeki sözlerini açýkla, ne demek istiyorsun? Bu sözün ne getirebilir? Bir þeyin haram ol­duðunu söylüyorsun. Ama, durmadan yapmaktasýn. Bir þeyin helâl olduðunu söylerken yapmýyorsun. Sende sadece bir iþtiha var. Baþka bir þey yok.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyururlar: “Cahile bir defa yazýklar olsun, âlime yedi defa...” Cahile bir defa. Sebebi, bilgisiz kalýþý. Âlime yedi defa. Sebebi, o bildiði ile iþ tutmayýþý. Ýlmin bereketi ondan uzaktýr, yalnýz veba­lini yüklenmiþtir.

Öðren, sonra amel et. Sonra halký bir yana at, Hak’la ol. Hak sevgisini kalbine yerleþtir. Hak’la olma arzusu ve O'nun sevgisi sen­de ciddî bir hâl alýnca, Mevlâ seni kendine yaklaþtýrýr. Kendi öz var­lýðýna iletir, orada yok eder. Sonra O dilerse seni halka teþhir eder, arzu buyurursa halk arasýna katar. Dünyalýk nasiplerini bol bol al­mak için her varlýðý sana iletir. Rüzgârlarý sana emirle gelir. O'nun bilgisi seni kuþatmýþtýr. Ýþlerine halk da muttali olur. Bunlar kendi varlýðýný býraktýðýn anda gelir. O'nunla halka karýþýrsýn, seninle de­ðil. Nefsin þomluðu ölür. Tabiat zararlý hâlini yitirir. Her þey sana bol gelir. Nefis, hevâ ve tabiat onlardan kýsmet alamaz. Kalbin dai­ma Hak’la olur.

 

* * *

 

Ýþitiniz ve tutunuz. Ey Hakk'ý bilmeyen cahiller, Allah'ýn sevdiði kullarý anlamýyorsunuz. Her þeye kötü gözle bakmayýnýz.

Hak daima Hak’týr ve O’dur. Batýl sizsiniz! Ey halk! Hak sýrda­dýr, kalpte ve mâna âleminde yaþar. Batýl ise, nefiste, hevâda, tabiî istek ve Hak’tan gayri þeylerde bulunur.

Þu kalp Hakk'a yakýn olmadýkça felah bulamaz. Hak Aziz’dir, Celil’dir. Evveli, âhiri yoktur.

Boþuna sýkýþma, zavallý içi bozuk, yanýnda hayýr diye bir þey yoktur. Dediðim hâllerden sende bulunmaz. Sen, ekmeðin ve katýðýn kölesisin. Helvaya kulsun. Emrinde bulunduðun efendinin ve atýn bendesisin. Doðru olan kalp, halký bir yana atar, Hakk'a doðru yolcu­luða baþlar. Yollarda bir þeyler görse, selâm verir geçer.

Ýlmiyle âmil olanlar, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in varisleridir. Geçmiþteki büyüklerin vekilleridir. Arta kalan halk ise onlara yar­dýmcýdýr. Onlarla iþ yaparlar. Dinin gereklerini onlarýn vasýtasý ile yerine getirirler. Onlara iyiliði, kötülüðü söylerler. Cümle halk o sev­gili kullarýn emrine hazýr bekler.

O büyük insanlar, kýyamet günü peygamberlerin yanýnda bulu­nur. Rabbleri tarafýndan peygamberlere ne verildi ise onlara da veri­lir.

Ýlmi ile amel etmeyenin cezasý büyüktür. Bunu Hak Teâlâ bize þu âyeti ile haber veriyor: “Onun misâli, üzerine kitap yüklenen himara (eþeðe) benzer.” (el-Cum’a, 62/5)

Himar, kitaptan ne anlar? Yalnýz yükünü taþýr ve yorulur. Bir kimsenin ilmi çoðalýnca, Allah'tan korkusu da çoðalmalýdýr. Bilgi ço­ðaldýkça Hakk'a karþý itaat ve ibadet de artmalýdýr.

 

* * *

 

Ey ilim iddiasýnda bulunan, hani aðlaman? Allah korkusundan göz yaþýn akýyor mu? Hani çekinmen? Korkun ve günahlarý itirafýn nerede kaldý? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? Onu Hak tarafýna çaðýrmak nerede kaldý? Bunlar sende yok. Bütün derdin; cübbe, sarýk, yemek ve evlenmek, dolaþmak, maðazalara gi­rip çýkmak. Halkla oturup bol bol sohbet etmek.

Gücünü bu gibi þeylerden beri kýl. Onlardan sana gelecek bir kýsmet varsa gelir, üzülme. Kendini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun. Hýrs aðýrlýðý seni almaz. Bu kadar sýkýntýdan sana ne kalacak? Sadece bir yorgunluk.

 

* * *

 

Ey evlat! Huzurun boþ, iyi deðil. Kötü huylarýndan hasýl olan pislik henüz temizlenmedi. Seni ne yaparým, kalbin sýhhatli deðil, on­da tevhid filiz vermedi. Onda ihlâs sýhhat bulamadý.

Ey uykudakiler, sizi unutup uykuya dalmayan biri var. Ey ka­çanlar, sizden kaçmayan ve daima beraber olan bir Þah var. Ey unut­kanlar, sizi unutmayan bir Mevlâ var. Ey terk edip gidenler, sizi terk etmeyen bir Mevlâ bulunuyor.

Ey Allah'ý, Rasûlü’nü ve geçmiþteki büyükleri unutanlar, sonra­dan gelecek olan üstün varlýklarý anmak istemeyenler, siz uzayýp gi­den bir ayrýk otu misalisiniz. Aðaçtan yontulan yongaya benzersiniz. Sizi kim neylesin, bir þeye yaramazsýnýz?

“Rabb’imiz, bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver, bizi ateþ azabýndan koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!



radyobeyan