Ýlahi Armaðan
Pages: 1
15. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 16:31:09
15. MECLÝS

 

Bu konuþma pazar günü Ribât’ta yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 9 Zilkade 545, Milâdî 1150.


 

Ýman sahibi, azýk hazýrlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar. Öte­sini düþünmez.

Ýman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az za­man kalacaðýný bilir. Malýný alýr, azla yetinir. Arta kalaný âhiret âle­mine býrakýr. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlýðýný taþýta­cak kadar nefsini doyurur. Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiþtir. Dünya ve ehli onun yanýnda önem taþýmaz. Yanýnda tatlý bir dünyalýk varsa fakirlere verir. Âhiret için azýðýn böyle yapýlacaðýný bilir. Dünyada verdiði az þeyin, âhirette daha bü­yük ve daha iyi bir þeyle karþýlýk bulacaðýna inanýr.

Ýrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk'a yakýn ol­maya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakýnlýðýný burada bulma­yý arzular. Gayretini bu yolda harcar.

Hak yakýnlýðý bulunduðu an, kalp yolculuðu biter. Ondan öte yol yoktur. Sýr âleminin yürüyüþü de sona erer.

 

* * *

 

Seni daima secde, kýyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlar­dan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almýyor. Hakk'a yakýn olmuyor. Yaptýðýn iþler ona tesir etmiyor. Kal­bin, þu kalýptan bir türlü çýkmýyor. Alýþmýþ olduðu hiç bir âdeti terk etmiyor.

Rabb’ini doðru ara. Bu yolda doðru ol. Bu doðruluðun seni yor­gunluktan kurtarýr. Doðruluk gaganla vücut yumurtasýný del, halka baðlýlýktan kurtul. Dünyalýk eþyalara karþý zühd elini çýkar; bütün arzularýný kýr. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakýnlýðý sahiline varýncaya kadar uçuþa devam et. O denizin sahiline yanaþ. Geçmiþin kur­tarýcýsý sana gelir. Onun yanýnda yardým gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabb’ine götürür.

Bu dünya, bir denizdir. Ýmanýn da bir gemidir. Gemi saðlam olursa burada boðulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardýr. Oðluna öðüt verirken þöyle der: “Oðulcuðum! Dünya denizdir; iman da onun içinde gemi. Ge­miyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil, âhiret âleminin baþlangýcýdýr.”

 

* * *

 

Ey günahlarda ýsrar edenler, yakýnda sizi körlük kaplayacak. Kulaklarýnýz duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamaya­caksýnýz, isyankâr olduðunuzdan, kullar da sizin için acýma hissi duymayacak. Malýnýz telef olacak. Hýrsýzlar gelecek, her biri bir parça alýp götürecek. Fýrtýna esecek, âfet inecek, diðerlerini telef edecek, siz de periþan olacaksýnýz.

Akýllý olunuz. Rabb’inize dönünüz. Allah'a karþý olarak, malýnýzý çýkarmayýnýz. Allah'ý býrakýp mülke bel baðlamayýnýz. Hakk'ý býra­kýp mülke dayanmayýnýz. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz, mülk sevgisini çýkarýnýz. Malýnýz evinizde dursun; ceplerinizde ve çocukla­rýnýzýn elinde beklesin. Malýnýzý, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hýrsýnýzý azaltýnýz, ümit­lerinizi biraz kýsýnýz. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), þöyle der: “Ýman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebin­de bulunmaz. Mevlâ'sýndan Mevlâ'yý ister.”

 

* * *

 

Ey evlat! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüþ sayýlýr. Allah Teâlâ'nýn; “Rabb’inize inabe ediniz.” (ez-Zümer, 39/54) buyurmasý, Rabbinize dönünüz demektir.

Her ne varsa Allah'a býrakýnýz. Nefsinizi de O'na teslim ediniz. Nefsinizi, O’nun kaza ve kaderi önüne seriniz. O'nun yasaklarý ve emri karþýsýnda nefse pay vermeyiniz. Hakk’ýn deðiþtirmesi önünde nefse pay çýkarmayýnýz.

Kalbinizi Hakk'a veriniz. Elsiz olsun, ayaksýz olsun, gözsüz ve þe­kilsiz olsun. Bu âlem böyledir. Þekil yoktur. Þemail yoktur. Niçin ve neden gibi sözler olmaz. Muhalefet ve niza yapýlmaz. Uymak ve tas­dik etmek vardýr. “Emir âlemi, tamamdýr” deyiniz. “Kaderde hatâ yoktur” deyiniz.

Ve geçmiþteki ezelî bilginin yanlýþ olmadýðýný her yerde ilân edi­niz. Böyle olursanýz, Hakk'a dönüþünüzde þüphe kalmaz. Haliniz Hakk'a ermiþ olduðunuzu tasdik eder. Hiç bir þeyle ünsiyet etme. Hak’tan gay­ri her þeyden kaç. Arþtan zemine kadar bütün yaratýlmýþlarý býrak; býraktýðýn an, bütün hadiselerin tesirinden kurtulmuþ olursun.

Büyük insanlarýn hâllerini bilmeyen, onlara saygý duyamaz. On­larýn iç âlemlerini ve Hak’la olan bâzý hâllerini sezemeyen, onlara hürmet edemez.

Allah'ýn sevgili kullarý övülmeyi ve kötülenmeyi eþit görürler. Onlar için övülmekle kötülenmek aynýdýr. Yazla kýþ arasýnda onlar için ayýrt edici bir þey yoktur. Hepsinde, Hakk'ýn varlýðýný sezerler. Deðiþtirmek ellerinden gelmez.

Bu hâl kimde tahakkuk ederse büyüklerden olur. Övenlere mü­kâfat vermeye kalkmaz. Kötüleyenlere harp açmaz. Onlarla uðraþ­manýn abes olduðunu bilir. Halk sevgisini kalbinden çýkarýr; Hak sevgisini koyar.

Büyükler, Hakk'a öfke duymazlar. Hakk'ýn fermaný olmadan sev­gi duygusunu taþýmazlar. Allah'ýn emri ile þefkat duyarlar, acýrlar.

Doðruluk olmadan bilginin sana ne yararý dokunur? Doðruluðun olmadýðý için bilgi sana belâ oldu. Öðrendin, namaz kýldýn, oruç tuttun; sebebi, sana mal versinler, iyiliðini söylesinler, evlerine git­tikleri zaman seni övsünler, oldu. Sana yakýþýr mý bu düþünce?

Farzet, halkýn teveccühü sana geldi; ölüm ve o andaki sýkýntý baþ­ladýðý zaman neye yarar? Ölüm anýnda aranýzda uçurumlar olur. Se­ni kurtaramazlar. Halktan topladýðýn malý bir baþkasý yer, hesabý ve cezasý sana kalýr. Ey tedbirci ve bununla beraber mahrum yaþayan, sen çalýþan ve yorulan kimselerdensin; dünyadaki hâlin budur. Asýl yorulmak yarýn cehennemde baþlar.

Ýbadet bir sanattýr; onu yapanlar, Allah'ýn sevgili kullarýdýr. Var­lýðýný Hak varlýðýna katanlar ve ihlâs sahibi olanlar ibadet edebilir. Asýl kulluðu Aziz ve Celil olan Hakk'a yakýn olanlar yapabilir.

Ýlmi ile iþ gören bilgi sahipleri, yeryüzünde Allah'ýn vekilleridir. Onlar peygamberlere vâris olmuþlardýr. Ey heves peþinde koþanlar, dil gürültüsü ile uðraþanlar ve iç bilgisini býrakýp dýþ þeylerle meþ­gul olanlar, siz onlardan olamazsýnýz.

Ey evlat! Ýslâm dininin hiçbir þeyi ile deðilsin. Ýslâm dini sende sýhhat bulmadý. Ýslâm dini bir temeldir; þehadet onun özünü saðlar. Þehadeti tam getirmeyen, hem temelden, hem binadan mahrum olur. Yalnýz dille þahadet getirmen sana fayda vermez; çünkü kal­binde bir çok ilâh vardýr. Þahýndan ve dýþ idarecilerden korkun kal­bine ilâhtýr. Çalýþmana, ticaretine, kuvvetine, gözüne, kulaðýna ve bunlarla yaptýðýn ticarete güvenmen sana birer ilâhtýr. Ýyiliði, kötü­lüðü halktan görmen; vermeyi, almayý onlardan bilmen kalbine yi­ne bir ilâh olur. Allah'tan baþka güvendiðin ve dayandýðýn her þey sana bir ilâhtýr. Onlarý kalbinden çýkarmadýkça “Allah'tan baþka Allah yoktur” demen faydasýzdýr.

Halkýn çoðu, yukarýda anlatýlan þeylere dayanýr, kalplerini on­lara verir; ama kendilerini Hakk'a baðlý sanýrlar. Hakk'ý anmak on­lar için bir âdettir; bunu sadece dilleriyle yaparlar. Kalpleri haber­sizdir. Onlarýn hali böyle devam eder, sonra meydana çýkar. Halleri yüzlerine vurulur. “Biz Müslüman deðil miydik?” diye feryat ederler; ama faydasýz...

Yazýk sana! Sözünle “Ýlâh yoktur” derken her þeyi yok görüyor­sun; “Ancak Allah vardýr” derken de bütün varlýðý O'na veriyorsun; baþkasýna varlýk tanýmýyorsun. Her ne zaman kalbin Hak’tan baþka­sýna dayanýrsa yukarýdaki sözlerin yalan çýkar. Neye itimat ediyor­san ve kime dayanýyorsan sana ilâh odur. Dýþa itibar yoktur. Kalp var ya; inanan, ihlâs yolunu tutan iþte odur; muttaki odur, sana teh­likeli olan þeyi o býraktýrýr. Allah'a tam inanan odur. Arta kalan duy­gular onun askerleri ve onun tebaasýdýr. Buna göre “Allah'tan baþka ilâh yoktur” dediðin zaman evvelâ kalbinle de; sonra dilinle söyle! Tevhidin hakikatine dayan ve ona itaat et. Allah'tan baþkasýna güvenme.

Dýþýný zahir hükme ver; iç âlemini Hakk'a baðla. Hayrý, þerri dý­þýnda býrak; sonra iç âlemine yönel, onlarý yaratanla ol.

O'nu bilen önünde eðilir. O'nu anlayan konuþamaz, dili tutulur, Allah'a ve iyi kullarýna tevazu gösterir. Hüznü ve gamý artar. Allah'­tan çok korkar ve utanýr. Geçmiþ zamanlarda yaptýðý aþýrý iþleri dolayýsýyla piþmanlýk duyar. Yanýnda bilgi ve marifet sýrlarý vardýr; bunlarýn kaybolmasýndan korku duyar. Çünkü “Hak Teâlâ, dilediðini yapar. Yaptýðýndan O'na soru sormak olmaz! Onun gayri, hep yap­týklarýndan sorumludurlar.” (el-Enbiyâ, 21/23)

Ýman sahibi iki hâl arasýndadýr. Bir defa geçmiþte yaptýðý hata­larý, yanlýþ iþleri, bilgisizliðini hatýrlar, utanýr, utancýndan erir. He­saba çekilmekten korkar. Bir defa da, bulunduðu hâle bakar. Yap­týðý kulluk makbul mü, yoksa deðil mi? Verilmiþ nimetler kalacak mý, yoksa alýnacak mý? Yoksa haliyle býrakýlacak mý? Acaba kýya­met günü hâli nice olur? Arkadaþý inananlar mý olur, yoksa iman­sýzlar mý? Bunlarý hep o iman sahibi düþünür. Ýþte bundandýr ki, Pey­gamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur: “Allah'a en çok arif benim, bununla beraber en ziyade korkan yine benim.”

 

* * *

 

Ýrfan sahibinin bütün hâli daðýnýktýr. Hiç bir zaman kendini der­leyip toparlayamaz. Ancak, geçmiþ ilmin gereði kendilerine okunan kimseler hariç. Onlar olaný ve olacaðý bilirler. Kalpleri saklý kitabý -Levh-i Mahfuz’u- okumuþtur. Oradaki hâllerini anlamýþlardýr. Bu­nu yalnýz kendileri bilir. Çünkü saklanmasý için emir almýþlardýr. He­le nefisleri katiyen bunu bilmez.

Anlattýðýmýz hâle ermenin evveli, Ýslâm dinine girmekle baþlar. Emri tutmak, yasaklardan kaçmak, âfetlere sabýrla karþý koymak da yetiþtirir. Sonu ise, zühdle biter. Hakk'ýn gayri her þeyi býrakmakla da olgunlaþýr. Bu âlemin kapýsýna varan için altýnla toprak bir olur. Övülmekle sövülmek eþitlik kazanýr. Vermekle almak arasýnda ay­rýlýk kalmaz. Keyif sürmekle cefa içinde kývranmak aynýdýr. Zengin-olmakla fakir kalmak bir mâna taþýmaz. Halk, onca olsa da olur, ol­masa da. Bunlarýn bitiminde Hak tecelli eder. O'nun tecellisi külli olur, sonra anlatýlan hâlin sahibine þahlýk verilir. Halka velî olarak gönderilir, O'nu her gören ondan fayda alýr. Çünkü onda Allah'ýn heybeti vardýr. O'nun nuruna belenmiþtir.

 

* * *

 

“Rabb’imiz, bize dünyada iyilik ver. Âhirette de iyilik ihsan eyle. Bizleri ateþten sakla.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!




radyobeyan