17. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 16:12:37
17. MECLÝS
Bu konuþma Cuma sabahý medresede yapýldý.
Konuþma tarihi: Hicrî 14 Zilkade 545, Milâdî 1150.
Rýzkýn için üzüntüye düþme. O seni arar; öyle arar ki, sen onun kadar arayamazsýn. Bugünkü geçimin tamam olunca ötesini býrak; yarýný arama. Geçen günü aramadýðýn gibi onu da arama. Yarýna ereceðin belli deðil. Ya sabahlarsýn veya sabahý bulamazsýn. Hazýrla uðraþ. Bugününü düþün. Eðer Hak irfanýna erseydin; O'nunla olurdun. O'na inanýr, rýzýk peþine düþmezdin; O'nunla meþgul olurdun. O'nun heybeti seni geçim iþlerinden çekerdi. Allah'ý bilen, bir þey dileyemez hâle gelir.
Ýrfan sahibi, Hak tecellisi önünde dilsizdir. Tâ, insanlara gönderilinceye kadar böyle, insanlara gönderildiði zaman dili açýlýr. Dilindeki tutukluk kaybolur.
Musa (a.s) Peygamber, koyun yayarken dilinde tutukluk vardý. Acele konuþurdu; tutulur, kalýrdý. Allah Teâlâ, onu Firavun'a gönderdiði zaman dilini açtý. Bunun için Musa Peygamber þu dilekte bulunmuþtu: “Dilimdeki baðý çöz ki, sözümü anlasýnlar.” (Tâhâ, 20/28) Bu duanýn derin özünde þu mânalar saklýdýr: “Ben bir zamanlar çobandým. Hayvan yaymakla meþguldüm. Dilimin açýlmasýna lüzum yoktu. Ama þimdi öyle deðil, insanlar arasýna karýþacaðým. Senin varlýðýný onlara anlatacaðým. Bu sebeple dilimdeki tutuk hâlin geçmesini talep ediyorum. Onu gider.”
Musa Peygamber’in dilinin tutukluðuna dair þu hikâye vardýr ki, bundan baþkasý da anlatýlýr: “Musa (a.s) Peygamber, çocuktu. Firavun ile hanýmýnýn yanýnda idi. O zaman konuþacak durumu yoktu; fakat birden doksan kelime konuþtu. Baþkasý o yaþta konuþamazdý. Bu hâl az devam etti. Bir kaza oldu. Sebebi bilinmeyen bir hâlle aðzýna ateþ koymuþtu. Bu ateþ onun diline tesir etmiþti. Dilinde bu yüzden tutukluk olmuþtu. Bu iþi yaptýran Allah Teâlâ Hazretleridir.
* * *
Ey evlat! Ýrfanýn az. Seni öyle görüyorum. Peygamber’e karþý da ayný hâldesin. Onu tam anlamýyorsun. Allah'ýn sevgili kullarýna da irfan duygusu taþýmýyorsun. Onun, Peygamberler makamýnda olan ebdalleri vardýr. Yeryüzünde O’nun halifeleri bulunur. Bunlarýn ne gibi alâmeti olduðunu anla. Neden bunlarýn hâlinden boþ bulunuyorsun?
Sen, içinde kuþ bulunmayan bir kafes gibisin. Boþ bir eve benziyorsun; yýkýk, virane hâlin var. Bir aðaçsýn ki, kurumuþ, yapraklarý dökülmüþ.
Kulun kalbi, Ýslâm’la mamur olur. Sonra onun hakikatine tam ermekle düzelir. Buna da: “Teslim olmak; O'na candan teslim olmak” denir.
Cümle varlýðýný Aziz ve Celil olan Allah'a ver. O'na teslim olursan, nefsine sahip olman kabil olur. Kalbini alýr, bir hoþ hâlde gezersin; benliðini yitirirsin. Halký da býrakýr, Hak önünde durursun. Bu anda halk yoktur; senliðin yoktur. Mevlâ dilerse seni halka katar, elbise giydirir, düzenli bir hâlde kullara gönderir, emrini onlara teblið ettirir. Hem kendi özünde, hem de halk arasýnda ilâhî emirlerin mümessili olursun. Bu iþte Peygamber’in rýzasý da seninle olur. Halka gönderilince kendiliðinden iþ yapmaya kalkmazsýn. Beklersin, O’nun sana vermiþ olduðu cümle hükümleri kabullenirsin.
Hak Teâlâ'ya yönelen herkes Musa Peygamber’in þu sözünü der: “Razý olasýn diye, sana acele geldim.” (Tâhâ, 20/84)
Ýman sahibi bu gidiþi kalp adýmýyla yapar. Hak’tan gayri varlýklardan soyunduktan sonra O'nun önünde el baðlar, durur. Kalp hâliyle bunu yapar. Hâl lisaný ile Musa Peygamber’in konuþtuðunu konuþmaya koyulur: “Dünyayý býraktým, âhiretten vazgeçtim, cümle halký bir yana attým. Sebepler bana yakýn olamaz. Sen'den baþka yaratýcý tanýmýyorum. Hemen Sana koþtum; beni baðýþlayasýn ve razý olasýn diye geldim. Þimdiye kadar onlarla oluþumu yüzüme vurma, Allah’ým!”
Ey cahil! Sana n'oldu? Söylediklerimden sana nasip yok. Bu nasipsizlik seni nefse kapattý. Dünyaya ve tabiî olan kötü arzulara itti. Kullarýn kulusun. Onlarý Hakk'a ortak yapmaktasýn. Onlarýn yarar ve zararýný beklemektesin. Cennete köle oldun. Ona girmekten baþka emel beslemiyorsun. Ateþten korkar oldun. Sanki ona tapmaktasýn. Siz neredesiniz? Hepiniz, kalplerin sahibi olanýn elinde bulunmaktasýnýz. Basiretlerinizi o evirir, çevirir. O söz sahibidir. Bir þeye “ol” der, olur.
* * *
Ey evlat! Taatine aldanma. Onunla öðünüyorsun, hâlin bu. Subhan olan Hak Teâlâ'dan makbul olmasýný dile. Tâat hâlinden baþka hâle çevrilmekten hazer et. Bir gün iç temizliðin için “Kararsýn!”, tâatin için de “Masiyet olsun!” emri verilince ne yaparsýn? Elinden ne gelir? Bu durumda sana ben ne yapabilirim?
Ýrfan sahibinin yanýnda yabancý kalamaz. Onu aldatacak olmaz. O ayný zamanda kendinden emin de olamaz. Dünyadan çýkýncaya kadar bu durumu devam eder. Mevlâ’sý ile arasýndaki mevcut emaneti yerine getirir. Tâ o emanet yerine teslim edilinceye kadar.
* * *
Ey cemaat! Size kalp iþleri düþer. Size asýl o gerek. Onda, tam ihlâsa sahip olmak icap eder. Kalbi olgun ihlâs hâline getirmek için, Allah Teâlâ'dan baþka bütün varlýðý silmek gerek. Ýhlâsta ve diðer hâllerde marifet asýldýr. Öbürleri ona eklenir.
Sizleri yalancý ve sahtekâr görüyorum. Sözlerinizde ve iþlerinizde hep böylesiniz. Gizli yaptýðýnýz iþlerde yine öylesiniz. Açýk yaptýðýnýz iþlerde yine ayný yolu takip etmektesiniz.
Sebatlý hâliniz yok. Söze gelince bol! Fakat iþleriniz sebatsýz ve devamsýz. Her zaman sözleriniz yalnýz kalmakta. Buna iþ eklense bile ihlâs olmadýðý için bir þeye yaramýyor. Hele tevhid hâline hiç yanaþtýðýnýz yok. Bunlarý anlamak bana güç deðil. Mihenk taþý elimde. Seni sevindirecek þey de bende var.
Hak Teâlâ'dan kabul istemek ve kabul olmasý için gerekenleri yapmamak sana ne saðlayabilir? O'nun rýzasý kuru kuruya istenirse ne iyilik getirebilir? Erimek için kaba konduðun zaman her þeyin meydana çýkar. Ateþ yanar, erirsin; arkasýndan ferman gelir: “Ýþte þu siyahtýr, þu da beyazdýr!”
Ayrýca þüpheli olanlar da meydana çýkar. Her biri için ayrý ayrý kýymet biçilir. O gün bütün saklýlar meydana çýkýnca þöyle bir hitap gelebilir: “Bütün iþlerinize nifak karýþmýþ olduðundan, hiç biri kabul edilmeyecektir!”
Ýþte iþler böyle. Her ne ki, Hak’tan gayri için yapýlýyor, o boþtur, hebadýr. Yapýnýz, seviniz, sohbet ediniz; fakat kimin için? Yeryüzünde benzeri olmayan, her zaman gören ve iþiten için olsun. Elinizdekini atýnýz, sonra yerinizde durunuz. O'na lâyýk olmayan hiç bir þey sizde kalmasýn. Daha sonra O'na ne lâyýksa onu getiriniz. Nefyiniz ve ispatýnýz O'nun için olsun. Bunu Hak Teâlâ sever. O'nun sevgili Peygamberi ise, O sevdiði için sever. Onlarýn sevdiðini yapmak size düþer. Bunlarý yapabilirsiniz. Yapýlamayacak þey zaten söylenmez. Baþardýðýnýz takdirde þüpheli þeyler kalbinizden çýkar. Ýçinizdeki tembellik hâli kaybolur.
Allah ve O'nun Peygamberi ile manen sohbet ediniz. Ýyi kiþilerin meclisinde bulununuz. Bunlarýn karþýsýnda çok edepli olunuz. Onlara hürmeti elden býrakmayýnýz. Onlarýn üstünlüðünü hemen kabul ediniz.
Kurtulmak ümidi besliyorsanýz, yanýmda edepli oturunuz. Edebini bilmeyen bana uzak dursun. Boþ ve fuzulî þeyleri yýðmakta devam ediyorsunuz. Hiç olmazsa benim yanýmda bulunduðunuz zaman onlarý býrakýnýz. Gününün çoðunu boþ þeyle telef eden zat nasýl O'na yakýnlýk ümidi besleyebilir? Ve basit þeyleri derleyen O’na karþý nasýl iyi edep iddiasýnda bulunabilir? Bunlarýn mümkün olmayacaðýný biliyorum. Fýrýncý ekmek iþini bilir. Aþçý yemekten anlar. Her sanatkâr kendi iþini öðrenmiþtir. Davetle görevli olanlar, kimi çaðýracaðýný ve nereye götüreceðini bilir. Karþýsýnda hazýr olanlarýn hepsinin kabiliyetini bilir, ona göre konuþur.
Dünyanýz kalbinizi körletti. Bu yüzden iyi þeyleri görmekten mahrumsunuz. Dünyanýn kötü varlýðýna katýldýnýz. Onun içine düþtünüz, ezildiniz. Sizleri, haber vermeden yavaþ yavaþ periþan etti. Ve nihayet sizi boðazladý. Onun acý þarabýný içtiniz. Sarhoþ oldunuz. Bu arada elinizi kesti, çolak etti. Gözlerinize mil çekti, kör oldunuz. Ayaklarýnýzý da kesti, yürüyemez hâle geldiniz. Bunlar yapýlýrken siz, hiç bir olanýn farkýnda olmadýnýz; çünkü sarhoþ olmuþtunuz. Ancak ayýldýðýnýz zaman anladýnýz. Ama, o zaman iþ iþten geçmiþ oldu. Size yapýlaný yapýldýktan sonra anlamak neye yarar ki?
Ýþte dünya sevgisi ve sonu… O bir defa sevilmeye görsün, ötesini yapar. Her belâ ondan gelir. Mal toplamak hýrsý, elem ve kaygýlar, onun peþinden ilerler. Dünyanýn iþleri böyledir. Ondan çok sakýnýnýz.
* * *
Ey evlat! Sana kurtuluþ yoktur. Ýç hâlin dünya sevgisi ile dolu oldukça kurtulma ümidin boþunadýr. Ey Hak sevgisi iddiasýnda bulunan, iddian boþtur. Dünya sevgisi içini kaplamýþ, önce onu içinden at. Bu hâlinle iyileri de görmen kabil olmaz. Ayrýca âhiret sevgisini de kalbinden atman gerek. Dünya ve âhiret sevgisini içinden çýkarýp Mevlâ sevgisi ile dolu olduðun zaman kurtulabilirsin. Mevlâ'ya ermek için baþ þart bunlardýr.
Hak’tan gayri bilcümle þeyleri býrakmak insaný kurtarabilir. Allah sevgisi ile olan irfan sahibi, ne þunu, ne bunu sevebilir. Hak’tan ayrý bildiði her þeyi bir yana býrakýr ve onlara ilgi duymaz. Ermek arzusunda olan böyle yapar.
Zaman gelir, sevgi hâli tamam olur ve bu hâlde doðruluða erilirse, dünyalýk kýsmetler kendiliðinden gelir. O gelen yeter. Sahibini yormaz. Huzuru bozmaz. Öbür âleme geçtiði zaman, üzülerek buradan ayrýlmaz. Terk ettiði birçok þeylerin daha iyisini orada bulur. Yaptýklarý onu Hak kapýsýnda beklerler. Yaptýðý iyi þeylerin kaybolmadýðýný orada görür. Kaybolmalarýna imkân yoktu. Çünkü hepsi Hakk'a terkedilmiþti. O'nun rýzasý için onlara ilgi duyulmamýþtý. Dünyada basit görünen ve bu yüzden ilgi duyulmayan þeyler o âlemde, insana neler kazandýrmaz ki? Burada az þey orada çok büyük ve hayýrlý olur. Yeter ki, yapýlanlar Hakk'ýn rýzasý için olsun.
Allah Teâlâ, sevdiði kullara istediðini verir. Onlara istemese dahi eksiksiz ve bol gönderir. Hepsinin nasibi ve kýsmeti önceden ayrýlmýþtýr.
Kalbin arzularý iç âlemden gelir, ötelerden coþar, yerini bulunca durur! Nefsin kötü arzularý ise dýþ âlemden koparak gelir ve sahibini azdýrýr. Bunlarýn ikisinin tatmini bir arada olamaz. Birinin tatmin olmasý, öbürünün yýkýlmasýný doðurur. Kalbin nasibi için nefsin arzusunu kýrmak icap eder. Nefsin arzusu kýrýlýnca, kalbin haz yollarý açýlýr. Kalp doyduktan sonra, nefsin kýsmeti de açýlýr. Tatmin edilmiþ kalbin sahibi olan nefse iyilik emrolunur. O hâlde nefis mutmaindir. Hak ve hakikat karþýsýnda boynu eðik olur; dik kafalý olmayý býrakýr.
* * *
Sana dünyalýðýn kötü yönlerini sevdirmek isteyenlerle oturma. Onun kötülüklerinden kim sakýndýrýyorsa onu bul. Her þey cinsini çeker. Her þeyin parçasý kendi aslýný arar. Seven sevgilisini arar. Ta onu buluncaya kadar aramaya devam eder. Allah için seviþenler, O'nun uðruna sevgi gösterisi yaparlar. Bundan sonradýr ki, Allah onlarý sever. Birinin sevgisini öbürüne kenetler. Kuvvetlerini bu sevgi ile verir.
Allah Teâlâ'dan bu yardýmý aldýktan sonra kullarý O’na çaðýrýrlar. Bu uðurda birbirlerine yardýmcý olurlar. Kullarý kötü þeylere çaðýrmazlar. Ýmana, tevhide çaðýrýrlar.
Acýma duygusu ile kullarýn elinden tutar, hak yola apanýrlar. O yüce kapýya kadar getirir, durdururlar. Ondan ötesi kulun elinde deðildir. Ev sahibi dilerse içeri alýr.
Hizmet edene hizmet edilir. Ýyilik yapan iyilik bulur. Verene verilir. Bugün yaptýðýn iþler, ateþe götürecek þeyler olursa, yarýn gideceðin yer orasýdýr. Hangi yolu tutuyorsan ondan baþka yola gidemezsin. Nasýl olursanýz idareciniz ona göre olur. Karþýnýza çýkan iþler, hep yaptýðýnýzýn karþýlýðýdýr. Cehennem ehlinin iþini görürken Cennet ümidin boþtur. Cennete girecekler gibi iþ tutmadýktan sonra, nasýl oraya girmeyi istersin?
Dünyada hakikî kalp sahipleri tanýnýr. Onlar kalbe önem verirler. Dýþ duygular onlara göre sonradan gelir. Kalbi býrakýp yalnýz kalýpla olmazlar. Bunu yetersiz görürler. Kalbin haberi olmadan tutulan iþ neye yarar? Riyakâr, dýþýndan amel eder. Ýhlâs sahibi, kalbini hak yola koyar. Allah için iþ tutan, önce kalbini, sonra dýþ varlýðýný yola getirir. Ýman sahibi, yaptýðý iyi iþlerle diridir. Ýçi bozuk adamý yaptýðý iþler periþan eder, öldürür. Ýman sahibi, yalnýz Allah için iþ yapar; dirilir. Ýçinde bozukluk besleyen, halký görür, onlara göre amel eder, kalbini öldürür. Halktan övülme ve fayda beklemek münafýk için ölümdür.
Ýman sahibi gizlide, aþikârede, darlýkta, geniþlikte, içinde ve dýþýnda ayný hareketleri yapar. Ýki türlü iþ görmez. Münafýk ise, yalnýz halk yanýnda iyi iþ tutar. Sonrasý yok. Geniþlik geldiði zaman iyi, sonrasý boþ. Herhangi bir darlýða girdiði zaman sanki dili ile imana girdiðini, Allah'a, peygamberlere ve meleklere iman ettiðini kimseye söylememiþe benzer. Kýyamet gününü ve öldükten sonra dirilmeyi hiç duymamýþ gibi olur. Sanki hesap verecek kimse kendisi deðildir. Onun zaten Ýslâmiyet’i kabulü sadece kelleyi kurtarmak ve Müslüman cemaati arasýnda rahat dolaþmak içindir. Ýlâhî azap ve ateþte yanma korkusundan Müslüman olmaz. Çünkü o bunlara inanmaz. Oruç tutar. Namaz kýlar, dinî bilgileri öðrenir. Ama bunlarýn hepsi Müslümanlarýn yanýnda... Onlardan ayrý kaldýðý an, küfre, kötülük yollarýna koyulur.
Allah’ým, bu kötü hâllerden sana sýðýnýrýz. Þu anda dünyadayýz. Bizi o kötü insanlardan kurtar. Yarýn öbür âleme geçtiðimiz zaman, yine bizi onlarýn arasýna katýlmaktan koru. Âmin!
* * *
Ey evlat! Ýþlerde sana gereken dürüst olmaktýr. Gözünü, yaptýðýn iþlere dikme. Onlardan gelecek yararý bekleme. Bir þey yaparken, halktan ne bir þey um, ne de yüce Yaratýcý'dan ýsrarla karþýlýk iste. Kulsun, efendinin rýzasýný gözet. O'nun hazinesindeki güzel þeyleri umma. Yalnýz O'nu dileyenlerden ol. O'nun özünü dile ki, istediðini versin. O seni sevdikten sonra, her þeyi senin olur. Dünya ve âhirette O'nun cennetine girersin. Dünyadaki cennet O'nun yakýnlýðýdýr. Âhiretteki asýl cennet ise O'nun varlýðýna nazardýr. O'nun yapmýþ olduðu vaatler, yaptýðýn iþlere yeter, hem de artar. Korkma, vermezlik etmez.
* * *
Ey evlat! Malýný ve nefsini O'nun kader eline teslim et. Varlýðýný O'nun hükmü önüne ser. Satýlacak þeyleri alana býrak. Býrak alsýn, parayý bugün ödemezse yarýn öder ve kýymetinden daha fazlasýný verir.
Ey Allah'ýn kullarý, nefsinizi O'na teslim ediniz. Parayý ve para edecek þeyleri düþünmeden O'na býrakýnýz. Söyleyiniz: “Nefis, mal, cennet senin olsun. Zat’ýndan gayri þeyler de senin olsun; bize Zât’ýný ver. Baþkasýný istemiyoruz. Bize ev verirsin, içinde Sen olmayýnca neyleriz? Yola çýktýðýmýzda, yol arkadaþýmýz Sen olmadýktan sonra yolculuðu ne yaparýz?”
Ey cenneti isteyen, onu almak ve güzelleþtirmek bugün olmalýdýr, yarýn olmaz. Bugün onun sularýný akýt, ýrmaklarýný çoðalt. Yarýn yapamazsýn. Hakk'ý bulursan hepsi kolay olur.
* * *
Ey cemaat! Kýyamet günü kalpler karýþýk olur. Gözler döner. Ayaklar yerinden kayar. O gün her iman sahibi, iman kuvvetine göre ayakta durur. Kötü þeyleri býraktýðý miktar tutunabilir. Dünyada iman üzerine ne kadar sebat etmiþse orada da o kadar dayanmasý kabil olur.
O gün zalimler, O'na teslimdir; nasýl zulüm ettiklerini görürler. Fesatçýlar, O'nun eline geçmiþtir. O gün yaptýklarý fesadýn hesabýný nasýl verirler, görürsün. O gün, iyilik kabul etmeyenler, ýslah olmayanlar, huzura alýnmýþlardýr, efendiden kaçmanýn, iyilik kabul etmemenin ne demek olduðunu anlarlar.
Ey evlat! Sonu bekle. Þu anda yaptýklarýn iyi olabilir. Fakat sonu? Ýþte onu düþünmen gerek. Bu yüzden daima Hakk'ý iste. Sonun iyi geçmesini dile. Hak Teâlâ'dan bunu iste. O'na hangi iþ sevgili ise, onun üzerine ruhunun alýnmasýný dile.
Sakýn, yine sakýn, tevbe edip tevbeni bozmayasýn. Kötü þeyi býraktýktan sonra ona dönmekten çok kork. Herhangi birinin sözüyle tevbeni bozma. Nefsine, þahsî arzularýna ve kötü þeylere uyma. Mevlâ’na muhalif olmaktan kork. Ýþte böyle, bugün isyan edersen, yarýn Mevlâ seni periþan eder. Sana yardým elini uzatmaz.
* * *
Allah’ým, bizi tâatýnda kullan; yardým et. Ýsyan ettirip rezil etme. Ve “Dünyada iyilik ver. Âhirette iyilik ver. Ateþte yanmaktan bizi koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!