Ýlahi Armaðan
Pages: 1
19. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 16:04:22
19. MECLÝS

 

Bu konuþma Salý günü öðleden sonra medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 18 Zilkade 545, Milâdî 1150.


 

Aziz ve Celil olan Hak, korkulmaya ve kendisinden bir þey bek­lenmeye layýktýr. O'nun cenneti ve cehennemi olmasa dahi, çekinme­ye deðer. O'na itaat ediniz, bu itaati O'nun varlýðý için yapýnýz. O'ndan gelen iyilik ve ceza sizi artýk düþündürmesin. O'nun yolunda itaat, emrini tutmak, yasaklarýndan kaçmak ve gelen kader iþlerine karþý sabýrlý olmaktýr.

O'na dönünüz. O'nun önünde boynunuzu eðiniz ve aðlayýnýz. Yaþ­lar hem gözünüzden hem de kalbinizden aksýn. Aðlamak ibâdettir, Hakk'a karþý tevazu göstermenin þiddet hâlidir. Tevbe ve iyi niyet üzere ölen kurtulur. Temiz iþ tutana Hak’tan fayda gelir. O, mazlumlarýn mükâfatýný verir. Bu âlemden göçtükten sonra herkes O'nun önünde durur. Rahmet ve þefkat gösterisi kimseye düþmez. O, kulla­ra acýr ve merhamet eder. Dünya ve âhirette O'nun sevgisi sana ye­ter. Bu sebeple Hak sevgisini en önemli þey olarak tut. Sana en çok lazým olan odur. Bütün yaratýlmýþtan daha ileridir. Herkes seni kendisine çaðýrýr. Aziz ve Celil olan Hak ise, seni sana çaðýrýr.

 

* * *

 

Ey cemaat! Nefisleriniz ilâhlýk iddiasýnda, bundan haberiniz yok. O, bu kötü hâlini her zaman göstermektedir. Hakikat karþýsýnda zor kullanmakta, Hakk'a kafa tutmakta ve ayrýca O'nun istediðini de is­tememekte. Dergâhtan kovulan þeytaný nefis sevmekte; halbuki Mevlâ onu sevmez. Nefis kadere uymuyor ve sabýr yolunu tutmuyor, daima niza çýkarýyor. O'nun yanýnda Hakk'a teslime dair alâmet yok­tur. Ýslâm'ýn sadece ismi ile yetiniyor, bu ona hiçbir zaman için fayda saðlayamaz ve menfaat getiremez.

 

* * *

 

Ey evlat! Korku üzere ol. Emin olma. Bu hâlin Rabb’ine kavuþun­caya kadar devam etsin. Kalbin istikrar buluncaya kadar böyle ol. Niyetini O'na yönelt. Emniyet hâli önüne serilinceye kadar çekin, bu olursa emin olabilirsin. Hak katýnda emniyet bulursan bol hayýr gö­rürsün. Oradan gelen emniyet hâli devamlýdýr. O verdiði þeyi geri almaz. Aziz olan Hak, kulunu sevince kendine yaklaþtýrýr.

Kul Mevlâ’sýndan korktuðu müddetçe kötülükleri gider, kalbi ve sýrrý sakin olur. Bu hâli kimse sezemez. Hak’la arasýnda olur.

Cahil adam, Hak’tan dönmektesin ve O'nu kalbin ötesine at­maktasýn, yaratýlmýþla uðraþmaktasýn. Allah yolcularýnýn meþgalesi Hak’týr. O'na hizmet ederler, bu sayede kalpleri yakýnlýk bulur ve irfan sahibi olurlar. Onlardan her biri marifet sahibi olunca, nefsini ve þeytanî duygularý yenince, halktan ve dünyadan kurtulunca Hak yakýnlýðý perdesi açýlýr. Bu hâlden sonra Mevlâ’sý ona baþka iþler yap­týrýr. Ona þöyle bir hitap gelir: “Geriye dön. Halkýn hizmeti ile ol ve onlarý bize çaðýr. Bizi is­teyen ve arayanlara hizmet et.”

Siz tecrübesiz insanlarsýnýz. Allah yolcularý sizin önderinizdir. Onlar kurtarýr.

Eþinizi razý etmekte ve Mevlâ'nýzý darýltmaktasýnýz. Halkýn çoðu, eþinin ve çocuklarýnýn rýzasýný Mevlâ'dan öne almaktadýr.

Ben, senin bütün hareket ve duruþunu, bütün gayretini nefsin için görmekteyim, yalnýz eþin ve çocuðun için çalýþtýðýný sezmekte­yim. Sende Hak’tan yana hiçbir haber yok.

Yazýk sana; tam olgun erlerden sayýlmýyorsun. Kâmil olan kiþi, yalnýz Hak için iþ yapar. Kalp gözlerin görmez olmuþ. Ýç alemindeki temizlik bozulmuþ. Rabb’inden perdelenmiþsin, ama bunlardan habe­rin yok. Bu sebeple bazý büyükler þöyle der (onlara selam olsun): “Hak’tan perdeli olduðunu bilmeyen zavallýlara yazýklar olsun.”

Yediðin ekmek içerisinde cam kýrýklarý vardýr, sen onu yemek­tesin ve durumu bilmemektesin. Çünkü ona karþý iþtihan ve arzun çok fazla. Hýrsýn da sýnýrsýz. Az sonra miden parçalanacak ve ölecek­sin. Bütün belâ Mevlâ’ndan uzak olduðun için geliyor; eðer halký sev­mediðini ve Hakk'ý sevdiðini söylemekte gerçekçi olsaydýn böyle ol­mazdýn.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyururlar: “Haberli ol. Halkýn sevgisi azalýr.”

Bu, þu demektir: Onlarý tecrübesiz olarak seviyorsun ve ayný þe­kilde öfke duyuyorsun. Ama bir denemeden geçirirsen iþin iç yüzünü anlar ve ona göre öfke duyarsýn.

Akýl sahibi tecrübelidir. Sende akýl da yoktur. Kalp tecrübe eder; sende kalp de yoktur. Kalp düþünür, Mevlâ'sýný anar ve öðüt alýr. Allah Teâlâ þöyle buyurdu: “Muhakkak kalp sahibi olanlara Kur'ân'da alýnacak dersler vardýr; o kulaða geldiðinde huzuru olanlara da ayný öðüt vardýr.” (Gâf, 50/37)

Aklý, kalbe çevir. Kalbi, sýr yap. Sýrrý, yokluða ilet. Yokluðu, var­lýða çevir.

Âdem ve diðer peygamberler beþerî duygularýn hepsine sahipti. Onlarýn da kendilerine göre istek duyduklarý þeyler vardý. Ancak on­lar, nefislerine karþý durup Rabb’lerinin rýzasýný ararlardý. Âdem Pey­gamber cennette bir arzu duydu, orada iken bir hata iþledi. Sonra tevbe etti, bir daha ona dönmedi. Onun arzusu övülmeye deðer. Çün­kü iyi niyeti vardý, Hak civarýndan ayrýlmak istemiyordu. Peygam­berler, her zaman nefislerine karþýdýrlar, tabiî arzu ve þehvetlerini yenerler, hakikat yönünden meleklere katýlýncaya kadar çalýþýrlar. Nefislerini yenmek için çok çabalar ve bu yolda çok gayret sarf ederler. Peygamberler ve sevgili kullar sabýrlýdýrlar. Size gereken sabýr iþinde onlara uymaktýr.

Ey evlat! Tam hamle yapacak durumu elde edinceye kadar, düþ­manýn duruþuna dayan. Yakýnda onu tutar yere vurursun. Yalnýz za­manýný bekle, zamaný gelince onun bütün varlýðýný teslim alýrsýn.

Ey evlat! Çalýþ, hiç kimseye eziyet için gayret etme. Herkese iyi niyet besle. Ancak cemiyetin düzeni için bir þey yapýlacaksa onu da yapmaktan geri durma, bu ibadet sayýlýr.

Aklý baþýnda ve seçme doðrular, sûrlarýna üflediler. Onlar, nefis­lerinin kýyametini kopardýlar. Kendi gayretleri ile dünyayý bir yana attýlar. Sýrata inandýklarý için geçtiler. Kalple yürüdüler ve cennetin kapýsýna vardýlar. Ýçeri girmeden kapý aðzýnda durdular ve þöyle de­diler: “Biz, buranýn nimetini yalnýz yemeyeceðiz ve içmeyeceðiz.” Ýyi insanlar, yalnýz canlarýný düþünmezler ve yalnýz yemezler.

Bu düþünce ile dünyaya döndüler. Maksatlarý insanlarý Hakk'ýn tâatine çaðýrmaktý. Ve orada gördükleri iyi þeyleri haber vermekti, ayrýca güç iþleri kolaylaþtýrmaktý.

Bir kimsenin imaný kuvvet bulur, inancý varlýðýnda yerleþirse, Mevlâ'nýn haber verdiði her þeyi kalbinde bulur. Cennet, cehennem ve onlarda olanlarý, kýyamet iþlerine dair her þeyi sezer, ölüm mele­ðini görür, sûr sesini duyar. Her þeyi olduðu gibi görür. Ona göre kýy­met biçer. Dünya ve zevalini, deðiþmesini ve dünya ehlinin göçünü görür. Ýnsanlarý mezar taþlarý gibi görür. Onlarýn duyduðu azabý ve iyilikleri hisseder. Sanki kýyamet kopmuþ. Hak katýnda cümle halk divana durmuþ gibi bilir. Ýman sahibi, kýyametin koptuðunu, peygamberlerin, meleklerin ve sevgili kullarýn sýra sýra divan durduðunu gö­rür. Cennet ehlinin birbirlerini ziyaretine ve cehennem ehlinin bir­birlerine karþý sataþmasýna bakar.

Ýyi görüþe sahip olan baþ gözü ile halka bakar, sonra kalbini açar ve Allah'ýn fiil tecellisini onlarda görür. O tecellinin hareketini ve sükûnunu anlar. Buna izzet nazarý derler; Allah’ýn sevgili kullarý bu görüþe sahiptir.

Ýman sahibi o kimsedir ki, bir kiþiye baktýðý zaman baþ gözünü kullanýr. Ýç âlemine de kalbi ile bakar ve Mevlâ'yý sýr gözü ile görür. Bu yolda çalýþan bulur. Kader geldiði zaman uyar. Deniz ve kara onun gözünde aynýdýr. Deniz sahili ve dað baþý eþittir. Acý ile tatlý aynýdýr. Ýzzet ve zilleti ayýrmaz. Zenginlik ve fakirlik ayrý mâna taþý­maz. Ýman sahibi kaderle yürür. Kader onu yormaz. Kader, onu taþý­mak için yorulur. Kader, onu yüklenir. Hak yakýnlýðýna kadar götü­rür. Ýman sahibi kadere tevazu gösterir, onun Hakk'a yakýnlýðýný bi­lir. Ýman sahibi nefsine uymadýðý için bu hâle erer. Þahsî arzularý, kütü âdetleri, þeytanî duygularý ve uygunsuz arkadaþlarý sevmediði için aradýðýný bulur.

Allah’ým, bütün halde kadere uymayý bize nasip eyle! “Bize dün­yada iyilik ver, âhirette iyilik ver, bizi ateþten koru.” (el-Bakara, 2/201)



radyobeyan