Ýlahi Armaðan
Pages: 1
20. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 15:59:21
20. MECLÝS

 

Bu konuþma Cuma sabahý medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 12 Þevval 545, Milâdî 1150.


 

Ey þu beldenin halký, sizde nifak çoðaldý, ihlâs azaldý. Sözler çok; fakat onlara uygun iþ yok. Ýþi olmayan söz, hiç bir þeye yaramaz. Sahibine felâket getirir, kurtuluþ getirmez. Önüne iþ gelmeyen söz, kapýsýz eve benzer, merdivensiz binadýr. Ýçinden iyilik geçmeyen ha­zineye benzer. Yalnýz söz, kuru davadan ibarettir. Boþ söz, ruhsuz ka­lýba benzer, o bir put gibidir. Ayaðý yoktur, eli yoktur, bir þey tuta­maz. Yaptýklarýnýn çoðu ruhsuzdur. Ýþlerin ruhu ihlâs, tevhid ve Al­lah'ýn Kitabý’na yapýþmaktýr. Peygamber’in (s.a.v) âdetlerine uymak­týr. Gafil olmayýnýz. Þu anda yaptýðýnýz kötülükleri iyiliðe çeviriniz, isabet olur. Emirlere uyunuz. Yasaklarý býrakýnýz; kader karþýsýnda uysallýk gösteriniz.

Halktan çok azý Mevlâ þarabýný içer. Ülfet ve müþahede âlemine pek azý geçebilir. O'na yakýn olan az bulunur. Mevlâ'nýn yakýnlýðýna eren, kader ve belâ üzüntülerini bilmez, günleri darlýkla geçer; ama farkýnda deðildir. Allah'a hamd eder, þükreder.

Vasfý anlatýldýðý gibi olan büyükler, Mevlâ'ya itiraz etmediler. Hâllerine þükrettiler, ereceklerine bunun için erdiler. Bu hâle erene her þey lâyýk.

Size gelen belâ Allah yolcularýna da gelir. Onlarýn bir kýsmý sab­reder. Diðer kýsmý sabrý da býrakýr. Kendinden geçer. Belâdan darlanmak iman zayýflýðýndandýr. O anda iman çocuktur. Belâ zamaný sabretmek, imanýn gençlik çaðýdýr. Belâ geldiði zaman, kaderin bir icabý bilip uymak imanýn yetiþkin çaðýdýr. Belânýn getirdiði bütün hâllere razý olmak, Hak ilmine ermekten, O'na yakýnlýktan ileri ge­lir. Kalp ve sýr Hakk'a yakýn olduðu zaman belânýn hiç bir þeyi do­kunmaz. Bu durum, müþahede ve hâl dili ile konuþma âlemidir. Ýman sahibi iç âlemini dýþ varlýðýna ve yaratýlmýþ bütün varýný Hakk'a ile­tir. Mevlâ katýnda bütün varlýðýný eritir. Mevlâ dilerse onu tekrar halka gönderir. Daðýnýk iþlerini bir araya getirir. Kýyamet günü hal­kýn cesedini dirilttiði gibi onun daðýnýk hâllerini de toparlar.

Kýyamet günü insanlarýn bütün azalarý tümü ile daðýlýr. Sonra Ýsrafil'e emrolunur; sûra üfler, her þey yerli yerine gelir. Bu, halka göredir. Allah yolcularý, halktan ayrý bir hâl taþýrlar. Hak’tan gelen bir nazarda ölür, bir nazarda dirilirler.

Sevginin þartý, sevilene karþý irade sahibi olmamaktýr ve onu de­ðil, dünyayý, âhireti ve halka dair cümle þeyi býrakmaktýr. Allah sev­gisi kolay deðildir. O iddia ile olmaz. Sizden herhangi biri bu hususta iddia sahibi olursa, sevgiden uzaktýr. Birçok iddia sahibi olmayanlar vardýr ki, Hak katýnda mekân tutmuþtur.

 

* * *

 

Ýslâm dinine girmiþ olanlardan hiç birini hakir görmeyiniz. Hak sýrrý onlarda boldur. Nefislerinizi, onlara karþý tevazua alýþtýrýnýz. Allah'ýn kullarýna büyüklük satmayýnýz. Gaflet hâlinden uyanýnýz. Siz büyük bir gaflet içindesiniz. Sanki hesabýnýz görülmüþ, sýratý geçmiþsiniz ve cennetteki yerinizi görmüþsünüz! Bu aldanýþ nedendir? Her birinizin Allah'a karþý çok isyaný vardýr. Bu isyandan kimse tevbe etmiyor ve hâlini düþünmüyor, öyle sanýyor ki, hatalarý unutuldu. Halbuki, yerine ve tarihine göre onlar defterinize yazýlýdýr. Onlarýn azý da çoðu da sorulacak, ona göre ceza veya mükâfat verilecek.

Ayýlýnýz, ey gafiller! Uyanýnýz, ey uykudakiler! Ýlâhî rahmete varlýðýnýzý atýnýz. Bir kimsenin hatasý çoðalýrsa onun hâli fenadýr. Bunlar üzerinde ýsrar ederse küfre gidebilir. Yaptýðýna piþmanlýk duymayanýn sonu acý gelir. Ýþini derlemeyecek olursa sonundan korkulur.

Ey dünyasý ile âhiretini elden çýkaran kiþi; ey halký alarak Hâlýk'ý bir yana býrakan adam, korkun yalnýz maddî ihtiyaçtan. Zen­ginlik çabasý dýþýnda iþlediðin bir þey yoktur.

Yazýk sana! Neler düþünüyorsun? Rýzkýn vaktiyle ayrýlmýþtýr; artmaz ve eksilmez. Öne alýnmaz, sonraya kalmaz. Hakk’ýn kefaletine inanmýyorsun. Bütün hýrsýn, sonu olmayacak þeyi aramakta. Bu kö­tü hýrsýn seni hakikî bilgi sahiplerinin huzurunda olmaktan alýkoy­du. Hayýr iþlerde bulunmak sana nasip olmuyor. Çünkü hýrsýn var. Kârýn eksilecek diye korkuyorsun. Zararýnýn azalacaðýný sanýyorsun, bilâkis artar.

Yazýk sana, ana karnýnda seni kim besledi biliyor musun? O hâl­de iken sen neydin, þimdi nesin? Kendi varlýðýna ve halka dayanmak­tasýn. Parana ve puluna itimat ediyorsun. Ticaret iþindeki bilgine güvenmektesin. Bölgenin þahý bugün var, yarýn yok olabilir; ona gü­venmek akýl kârý deðil, sen, ona güvenmektesin. Allah'tan baþka her kime itimat edersen o senin ilâhýn olur. Her kimden korkuyorsan, ona tapýyorsun demektir. Her kimden, iyilik ve zararý görüyorsan onlarýn asýl yürütücüsü olana inanmýyorsun, küfürdesin ve onlar sana ilâh oluyor.

Yakýnda belgeni verirler. Aziz ve Celil olan, senden gözünü, ku­laðýný, malýný, kuvvetini alýr. Bütün güvendiðin þeyler gider, kaybo­lur. Kullarla aran açýlýr. Onlarýn sana karþý kalbi katýlaþýr. Ellerini senden çekerler. Seni iþinle baþ baþa býrakýrlar. Kapýlarýný yüzüne vu­rurlar. Ýcabýnda seni kapý kapý dolaþtýrýrlar. Bu arada bir lokma da­hi vermezler. Çaðýrsan yardýmýna koþan olmaz. Bunlara sebep, senin þirk ehline karýþmýþ olmandýr. Hakk'ýn gayrýna güvenmiþ olmandýr. O'nun nimetini baþkasýndan görüp bilmendir. Ve O'ndan gayri kimselerden yardým talebinde bulunmandýr.

Anlattýðým hâlleri halkýn çoðunda görüyorum. Hele isyankâr olanlarýn hemen hepsinde oluyor. Onlardan tevbe edenler kurtulu­yor, iþi anlýyorlar, hatalarýndan çekiliyorlar. Bu kez rahmet nazarý onlara yetiþiyor ve lütuf kapýsý açýlýyor.

 

* * *

 

Ey Allah'ýn yaratmýþ olduðu kimseler, tevbe ediniz. Ey bilginler ve fýkýhçýlar, sizin her biriniz tek tek tevbeye muhtaç. Ölüm ve di­rim haberiniz bende. Sizin ilk hâliniz bana açýldýðý zaman, son du­rumunuzu gördüm. Benden bir þey saklayamazsýnýz. Malýnýzý nasýl kazandýðýnýzý saklamýþ olsanýz, onun helâl veya haram olduðunu an­larým. Eðer sadaka verirseniz, fakir kimselere mal daðýtýrsanýz, yav­rularýnýza bol yedirirseniz, o malýnýz helâldir. Aksi oluyorsa deðildir. Doðru kimselere ve seçme insanlara malýnýz nasip oluyorsa, onun aslý tevekkül ve ihlâsla kazanýlmýþ demektir.

Sokaklarda aranýza girmem. Sizden ayrý dururum. Lâkin, Mevlâ bana bütün hâlinizi bildirdi. Mallarýn hangi yollardan kazanýldýðýný öðretti.

 

* * *

 

Ey evlat! Sakýn, Hak, kalbinde baþkasýný bulmasýn. Baþkasýnýn korkusu kalbinde yer tutmasýn. Baþkasýndan bir ümide kapýlma. Baþ­kasýný sevme.

Kalbinizi temizleyiniz. Ýyiliði ve kötülüðü O'ndan görünüz. Siz, O'nun evinde ve sofrasýndasýnýz.

 

* * *

 

Ey evlat! Her görüp sevdiðin güzel yüz sana sevgi duygusu verir. Ama esas sevgini azaltýr. Çünkü o, tam sevgi deðildir. O sevgiden so­rulacaksýn. Hakikî sevgiye sahip olan, Allah sevgisini baþkasýna de­ðiþmez. Büyük insanlar kalp gözü ile onu görür ve öyle severler. On­lar inanarak severler. Bu sevgi yüzünden kalplerindeki perdeler açý­lýr. Gizli âlemde olanlarý görürler. Açýklanmasý kabil olmayan þeyleri sezerler.

Allah'ým, bize sevgini nasip et. Afiyet ver; affýný ihsan eyle.

 

* * *

 

Alacaðýnýz dünyada durur; vakti gelince alýrsýnýz. Onu almamak kimsenin haddi de deðildir. Gelecek þey vakti gelince sahibine güle­rek gelir. Nasibi olmayan bir þeyi isterse, o þey onun aklýný alýr. Kýs­meti olmadan istemek, isteneni kendisi ile alay ettirmektir. Hakk'ýn emri olmadan bir þey istemek de böyledir.

 

* * *

 

Ey cemaat! Kýsmet kapýlarýný býrakýnýz. Mevlâ kapýsýna dönünüz. Kýsmetiniz o kez sizi aramaya koyulur. Allah'tan baþýnýza akýl iste­yiniz. Dünya, Allah sevgililerine döndüðü zaman onlar, dünyaya hi­taben; “Git, bizden baþkasýný aldat, biz seni tanýrýz ve yaptýklarýný gör­dük” derler. “Bizden bir þey bekleme. Seni göndereni biliyoruz. Bize öðünme. Senin paran güzeldir. Süsün hoþtur. Fakat içi boþalan puta benzersin. Malýn da böyle. Kuru aðaçtan ibaretsin. Sende mâna yok­tur.” deyip kovarlar onu.

Allah yolculuðuna çýkanlara dünyanýn ayýbý belli olduðundan, durmadan ondan kaçarlar. Çekilir giderler. Dünyanýn elinden kaçýp kurtulmak isterler. Sahralara açýlýrlar. Harabe yerlere gider, maða­ralara sýðýnýrlar. Cin tayfasý da onlara arkadaþ olur. Yeryüzünde ge­zen melekler de onlara gelir.

Melekler ve cinler þekil deðiþtirerek onlara gelir. Kimi bir zâhid gibi, kimi de aðaç kovuðunda yaþayan bir ruhban gibi görünür. Asýl þekilleri ile gelmezler. Bazen de vahþi hayvan þeklinde. Cin ve me­lekler için þekil deðiþtirmek önem taþýmaz. Sizin elbise deðiþtirdiðiniz gibi onlar þekil deðiþtirirler.

Allah yolunda sadýk olan, ilk defa Hakk'ýn arzusuna tâbi olur. Halktan iþittiði her söz onu sýkar. Onlarýn hiç bir þeyini görmek iste­mez. Dünyanýn zerresini bile görmek arzu etmez. Yaratýlmýþ olanlara hiç biri ilgi ile bakmaz.

Allah yolcusunun kalbi ötelerde olur. Aklý kaybolmuþ gibidir. Gözü tek noktaya dikilmiþtir. Kalbinin baþýna rahmet eli gelinceye kadar bu hâli devam eder. O geldiði zaman sükûna kavuþur. Mevlâ yakýnlýðý korkusunu alýncaya kadar sarhoþluklarý geçmez. Ona kavu­þunca ayýklýk bulurlar.

Her kim ki, tevhid, ihlâs ve marifet âlemine geçer, hak bilgiye ererse, ayrýca kalbinde sevgi beslerse, ona sebat gelir. Halký görme­den benliðinde geniþlik duyar. Allah ona kuvvet verir. Bu kez kulla­rýn aðýrlýðýný alýr. Bunu yapmakta bir darlýk bilmez. Mevlâ'sýndan ay­rý olmadan kullarla uðraþýr, onlar için iyi iþler yapar.

Zâhid, ilk baþta dünyadan kaçar. Bu yolda olgunluk elde eden kimse dünyaya önem vermez, dünyadan kaçmaz. Dünya ve içindeki­leri yola getirmek için kendine davet eder. Çünkü o her þeyi inceliði ile bilir. Ýrfan sahibi hiç bir þeyden kaçmaz, Allah'tan gayri hiç bir þeyden korkmaz.

Allah yoluna ilk giren, âsi kullarý ve fasýk kimseleri býrakýr. Ama irfan sahibi onlarý arar. Çünkü onlarýn hastalýðýný bilir. Onlarý kur­tarmak için ilâç kendinde vardýr. Bu sebeple bâzý irfan sahipleri þöy­le der: “Fasýklarýn yüzüne yalnýz Allah arifleri güler.”

Ýrfan babýnda kâmil olan, Hak yolunun delili olur. Bir að gibi olur. Halký dünya denizinden çeker. Kâmil olan imanlýya kuvvet ve­rilir, o kuvvetle þeytaný hezimete uðratýr.

Ey cahil olduðu hâlde benden uzak olan, yanaþ ve iþit. Bak ne­ler söylüyorum. Ey yeryüzünde zâhidlik yapanlar, ibadetler yerinizi yýkýnýz, bana yanaþýnýz. Siz esastan mahrum yaþamaktasýnýz. Bana geliniz, hikmet meyvelerini toplayýnýz. Allah'ýn rahmeti üzerinize ol­sun. Benim için gelmenizi istemiyorum, sizin için gelmenizi istiyo­rum.

 

* * *

 

Ey evlat! Sanat için yorulman gerek. Onu öðrenmek dileyen yorulmalýdýr. Yap ve yýk. Tâ en iyisini yapýncaya kadar. O evin içinde yok olduktan sonra artýk bir þey yapamazsýn. Eksiðin kalýrsa onu da Hak Teâlâ yapar. Onun yaptýðý bina eksiksiz olur.

 

* * *

 

Ey cemaat! Ne zaman aklýnýzý baþýnýza alacaksýnýz? Ne zaman iþaret ettiðim þeyi anlayacaksýnýz? Hakk'ý dileyenlerin etrafýnda dö­nünüz. Onlarý bulduðunuzda bütün varlýðýnýzla teslim olunuz. Allah yolcularýnýn özel kokularý vardýr. Onlarýn kendilerine has iþaretleri bulunur. Yüzlerinde nurlarý parlar. Lâkin asýl belâ sizin gözünüzde. Bu sebepten onlarý ayýrt edemiyorsunuz. Helâl ile haramýn arasýný da ayýramýyorsunuz. Zehirli ile þifalý olaný ayýrt etmeniz kabil olmuyor. Ýman sahibi ile müþriki fark edemiyorsunuz. Ýsyankârla itaat edeni bilmeniz mümkün olmuyor. Hakk'ý arayanla halký arayaný sezmek size nasip olmuyor.

Bilgisi ile iþ tutanlara hizmetçi olunuz. Onlar büyük insanlardýr. Size her þeyi olduðu gibi anlatýyorlar. Hakk'ý bilmekle irfan sahibi olmaya çabalayýnýz. Siz onu bilirseniz, o da sizi bilir. Ondan baþka­sýný da anlarsýnýz. Onu anlayýnýz, sonra seviniz. Onu baþ gözünüzle göremezsiniz, kalp gözünüzle bakýnýz. Nimetleri ondan bilirseniz, zaru­rî olarak onu seversiniz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur: “Allah'ý sizi beslediði için seviniz, Allah sevdiði için de, beni seviniz.”

 

* * *


 

Ey cemaat! Siz, ana karnýnda ve sonra O'nun nimetiyle beslen­diniz. Dünyaya geldikten sonra size kuvvet verdi. Size tâatini nasip etti. Sizi Müslüman eyledi. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e uymayý nasip etti. Peygamber’e uyan ve bu hâline sevinen, Allah'a þükretmiþ olur.

Elinizdeki iyilikleri Allah'tan bilirseniz, halka karþý aþýrý sevgiyi kalbinizde bulamazsýnýz; irfan sahibi, O'nu sever, O'na bakar. Kalp gözlerini O'na yöneltir. Ýyiliði ve kötülüðü O'ndan bilir, öyle bir hâ­le gelir ki, cümle halk gözünden silinir. Kimseden iyilik görmez. Kö­tülük beklemez. Halktan bir iyilik gelse, Mevlâ tarafýndan gönderil­diðini anlar. Onlardan yine bir hata gelse, onun da yine Mevlâ kuv­vetiyle olduðunu bilir. O sevgili kulun bakýþý, halktan Hâlýk'a döner. Bu hâller arasýnda, Ýslâm dininin hükümlerini yapmaktan geri dur­maz.

Ýrfan sahibinin kalbi, hâl deðiþtirir. Her zaman deðiþir. Hiçbir hâli diðerine uymaz. Dünyasýný, fazla þeylerini býrakmaya alýþýncaya kadar hâl deðiþtirmesi devam eder. Hakk'a tam bir raðbet sahibi oluncaya kadar muayyen bir hâl gösteremez. Dünyalýk þeyleri aldýðý zaman, Hakk'a karþý huzuru bozulmazsa hâlinde yerleþir ve aklý tam olur. Halkla müþterek olan aklýný o zaman kullanýr. Daha fazlasýný da Mevlâ'sý verir.

 

* * *

 

Ey halka dert yanan zavallý, onlar Hakk'a þirk koþan çaresizler­dir. Bulunduðun hâlde ölmekten kork. Bu hâlinde ölecek olursan ru­huna ilâhî rahmet kapýlarý açýlmaz, Allah ona rahmet nazarý ile bak­maz. Çünkü þirk ehlini sevmez, onlara dargýndýr. Kendinden baþka þeylere güvenen kimselere küskündür.

Sana, önce nefsi býrakýp halvete geçmek gerek. Sonra halktan uzaklaþmak. Sonra dünyadan., sonra âhiretten, sonra Mevlâ'nýn gayri sayýlan her þeyden.

Hak’la olmak istiyorsan varlýðýndan soyun, tedbirini terk et. Boþ sözlerini bir yana at.

Yazýk sana, ibadethanende oturmaktasýn, kalbin ise halkýn ka­pýlarýný dolaþmakta. Onlarýn sana geliþini ve hediyelerini bekliyor­sun. Zamanýn bitti. Ýç âlemi kaybettin, dýþla kaldýn.

Allah'ýn lâyýk görmediði þeyi nefsine verme. Allah'ýn vermek is­temediðini vermeye senin gücün yetmez. Allah bir þeyi vermek iste­mezse, cümle cihan bir olsa onu vermeye güçleri yetmez. O, bir þeyi dilerse sana verir.

Esas varlýðýnda doðruluk yoksa, kalbin doðru deðilse, ruhunda saflýk bulunmuyorsa yalnýz dýþtan halký býrakýp ötelere geçmek seni kurtaramaz, faydasýný göremezsin.

Allah'ým, söylediklerimden beni faydalandýr. Kullar da bundan fayda alsýn. Bütün dinleyenlere, benim söylediðim ve kendi iþittikle­ri þeylerden iyilik bulmayý nasip eyle. Âmin!



radyobeyan