Ýlahi Armaðan
Pages: 1
23. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 15:42:00
23. MECLÝS

 

Bu konuþma Cuma sabahý medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 12 Zilhicce 545, Milâdî 1150.


 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz  þöyle buyurdu: “Þu kalpler, paslanýr. Onlarýn cilâsý, Kur'an okumak, ölümü düþünmek ve zikir meclisinde hazýr bulunmaktýr.”

Kalp pas tutunca, sahibi anlar, gidermeye çalýþýrsa, pekâlâ. Aksi hâlde fena kararýr. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in emrettiði þekle geçilmediði takdirde, kalp fena hâlde paslanýr ve bu pasýn giderilmesi imkânsýz olur. Kalbin kararmasýna sebep olacak çok þeyler vardýr. Ýman nurundan uzak kalýndýðý için kararýr. Dünyayý sevdiði için ka­rarýr. Sakýnmadan dünyaya abanan kimse, kalbini mutlaka karartýr.

Bir kimse, kendisini dünyaya kaptýrýrsa kalbi kararýr. Sakýnma duygusu da ölür. Haram demez, helâl demez, mal toplamaya baþlar. Mal toplarken helâl veya haram olduðuna önem vermeyince utan­ma duygusu da ölür. Ve murakabe hâlinden mahrum olur.

 

* * *

 

Ey cemaat! Peygamber’inizi dinleyiniz. Onun kelâmý ile kalbinize cila vurunuz. Kalbinizin cila ilâcýný size o haber verdi. Sizden biri hasta olsa, doktoru ilâç tavsiye etse, kullanmadan þifa bulabilir mi? Bulamaz. Ýlâcý kullanmadýðý süre, hastalýðý eksilmez, belki artar.

Gizli ve açýkta Allah'ý kendinize yakýn biliniz. O'nu, gözünüzün hedefi olarak tutunuz. O'nu görür gibi olunuz. Siz O'nu görmeseniz bile, O sizi görür. Asýl Allah'ý zikir kalple olur. Kalbi ile Allah'ý zikre­den, Allah'ý zikretmiþ olur. Kalbi býrakýp yalnýz dille Allah'ý zikre­den, Allah'ý zikretmiþ sayýlmaz. Dil kalbin yavrusudur; yavru, ana­ya uyar.

Öðüt verilen yerlere devam et. Kalp, öðüt dinlemeyi býrakýnca körelir. Tevbenin hakikî mânasý Hakk'ý üstün görmek ve saygý duy­maktýr. Bu sebeple bazý büyükler, þöyle der: “Hayýr, iki kelime üzerinde toplanmýþtýr: Allah'ýn emrini yüce bilmek ve kullarýna þefkat göstermek.”

Allah'ýn emrini yüce bilmeyen yaratýlmýþlara þefkat duyamaz. Allah'a yakýn olamaz; rahmetinden nasip alamaz.

Allah Teâlâ, Musa (a.s) Peygamber’e þöyle vahyetti: “Yâ Musa, þefkat duygusu besle ki, Ben de sana rahmet na­zarýmla bakayým. Þefkat duygusuna sahip olana rahmetimi yaðdýrýrým. Cennetime koyarým. Kalbinde merhamet duygusu taþýyana saadetler olsun.”

Bütün ömrünüz çürüdü. “Yediler, yedik; giydiler, giydik; biz top­ladýk, onlar topladý...” gibi laflarla ömrünüzü bitirdiniz.

Kurtuluþ yolunu arayan, nefsini haram olan þeylerden alsýn. Þüpheli þeyleri býraksýn. Þehvet duygularýný kalbinde taþýmasýn. Al­lah'ýn emrini yerine getirmek için nefsini sabýrlý kýlsýn. Yasaklardan uzak dursun. Kader iþlerine boyun eðsin.

Allah yolunun sadýk yolcularý, Allah'a sabra alýþtýlar. O'ndan ay­rý kalmaya dayanamazlar. O'nun için ve O'nun varlýðýnda sabretti­ler. O'nunla olabilmek için her çeþit güçlüðe karþý durdular. O'na ya­kýn olmayý arzuladýlar. Nefislerinin barýnaðýný býraktýlar. Hevâ ve tabiî isteklerini bir yana attýlar. Onlar Ýslâm dinine sahip olurlar; Mevlâ'ya O'nunla varýrlar. Yollarýnda önlerine âfet, belâ, musibet, gam, keder, açlýk, susuzluk, çýplaklýk ve her türlü sefalet çýkar. Fa­kat onlar hiç birine önem vermeden yürür giderler. Yollarýndan dön­meleri imkânsýzdýr. Bulunduklarý hâli deðiþtiremezler. Onlar öncü­dür. Yollarý kesik deðildir. Kalbin ve kalýbýn selâmetini buluncaya kadar hâlleri yolculuktur, giderler, giderler...

Ey cemaat! Hak Teâlâ ile karþýlaþacaðýnýzý biliniz; iþlerinizi ona göre yapýnýz. O'nun karþýsýna çýkmadan önce haya duygusuna sahip olunuz. Ýman sahibi önce Allah'tan utanýr, sonra da kullardan. Ak­si hâlde dine girmiþ sayýlmaz, imam tam olmaz. Ýman ölçülerini aþ­mýþ olur. Ýman sahibine utanmaz olmak yaraþmaz. Hem utanmak, hem de dinin esaslarýný yerine getirmek icap eder. O'nun esaslarýný esirgemek her imanlýya düþen bir vazifedir. Her emir yerine getiril­melidir. Allah yolundan sizi, þefkat duygunuz alýkoymasýn.

Peygamber'e (s.a.v) uyan, zýrhýný giyer, bütün güzelliðini alýr. Gümüþ bileziðini koluna takar. Kýlýcýný da alýr. Bir yandan sertlik, bir yandan da mülâyemet duygusu besler. Her çeþit güzelliðini Pey­gamber’in (s.a.v) âdetinden alýr. Onun güzel huylarý ile bezenir. Bun­larý yapmakla ruhunda þenlik duyar. Bu hâlleri ruhunda bulan, Pey­gamber’in tam ümmetinden olur. Onun vekili olur. Hak kapýsýna da­vet eder. Zaman gelir, ölürse yerine baþkasý gelir. Bu cins ümmet çok azdýr. Binde bir çýkar. Kullarý Hakk'a çaðýrmak ve onlarýn cefa­sýna tahammül etmek kolay deðildir. Bu kolay olmayaný, o büyük­ler yapar. Kullardan gelen her çeþit ezâ ve cefaya dayanýrlar. On­lar, münafýklarý yola getirmek için dýþtan yüzlerine gülerler. Fâsýk kiþiler onlara güler, oyun eder, kandýrýr.

Kullar onlara ne yaparsa yapsýn, tahammül ederler. Bütün ga­yeleri onlarý Hak kapýsýna götürmekten ibarettir. Büyüklerin dediði gibi içi bozuklara, yalnýz Allah yolcularý güler yüz gösterir. Ýrfan sa­hibi, fâsýk kiþiye güler. Fâsýk adam, içini bilen yok sanýr. Halbuki arif olan, onun içindeki karanlýðý bilir. Kalp gözünün karardýðýný ve hileli iþlerinin çokluðunu anlar. Münafýk ve fâsýklar, iþlerinin gizli kaldýðýný sanýr, yanýlýrlar. Sanki kendilerinin bozukluðunu sezen yok­tur. Bu hâlleri onlarý çok yanýltýr. Onlarýn erenlere karþý saklý hâlleri yoktur. Fâsýk ve münafýk olaný, her hâli gösterir. Elleri, tenleri ve bakýþlarý belli eder. Ýçte ve dýþta, duruþlarýnda ve hareketlerinde on­larýn ne olduðu kolay sezilir.

Yazýklar olsun size, Allah yolcularýndan saklý iþ tutacaðýnýzý sa­nýyorsunuz. Ne zamana kadar ömrünüzü boþ yere harcayacaksýnýz? Sizi, öbür âlemin iyilik kapýlarýna iletecek birini arayýnýz. Ey öbür âlemden gafil kiþiler, kendinize geliniz. Allah, en büyüktür. Onun büyüklüðünü biliniz, iþlerinizi ona göre yürütünüz.

Ey kalpleri ölü olanlar. Ve ey sebepleri ilâh olarak kabul eden­ler ve ey etrafýnda toplanan kullara ve kuvvet sahiplerine tapan­lar, siz ne hâl olacaksýnýz? Aðalara ve bölge sultanlarýna ibadet eden­ler, sonunuzu düþününüz. Onlar hiç bir yönü bilmezler; onlarý býra­kýn Allah'a dönün. Kârý ve zararý Allah'tan bilmeyen O'na kulluk edemez. Herhangi bir þeyi kimden görmekte isen onun kulusun. Al­lah'tan görürsen O'nun kulu olursun.

Ýmansýz, bugün sýkýntý ve darlýk ateþi içindedir. Yarýn cehen­nem azabýna girecektir. Cehennem azabýndan ancak ittika ve ihlâs sahibi muvahhidler kurtulur. Tevbe edenler selâmete ererler. Tevbeyi önce kalbinizle yapýnýz, sonra dilinizle.

Tevbe bir kuvvettir. O her iyiliðin kalbi sayýlýr. Kendine göre kuvveti vardýr. Tevbe yapýldýðý zaman nefsin, þeytanýn, kötü arka­daþlarýn saltanatý yýkýlýr; onlara harcanan kuvvet gözüne ve kalbine gelir. Tevbe ile varlýðýn kuvvet bulur. Ýç âlemin temizlenir. Ýçtiðin su helâl olur. Yediðin yemek pâk olur. Þüphe ve haram kokusundan uzak iþler tutarsýn. Ýþlerini ayýk yaparsýn. Alýþýný veriþini doðru kýlarsýn; lütuf, kerem ve sevgi eli sana iþtiyakla uzanýr. Bu, büyük mertebe-larsýn. Bütün gayretini Mevlâ'ya yöneltirsin. Âdet olan þeyler gider; yerine Allah kulluðu gelir. Masiyet kalkar, yerine itaat girer. Sonra her þeyin hakikatini anlamaya koyulursun. Ýslâm dininin icaplarýný yerine getirirsin. Her amelini dinin þehadetiyle yaparsýn. Din emri­nin hazýr olmadýðý yerde zýndýklýk baþlar. Ýyi hâli bulursan, fenâ de­recesini bulursun. Fenâ, Hak varlýðýnda yok olmaktýr. Yok olunca kötü huylar gider, halký görmez olursun. Dýþýn mahfuz olur. Kötü­lük görünmez. Ýç âlemin Hak ile meþgul olur.

Kalbini düzelt. Dünya bütün varlýðý ile sana gelir. Sen onda hoþ kalýrsýn. Halk tümü ile sana uyar. Gelmiþ ve gelecek hiç bir þey sa­na zararlý olamaz. Mevlâ'nýn kapýsýndan seni alamaz. Çünkü sen, O'nunlasýn. Yalnýz O'na dönmüþ ve O'nun emirlerini gözetiyorsun. O'nun Cemâl ve Celâl sýfatýnýn tecellisini seyretmektesin. Celâl te­cellisini gördüðün zaman daðýnýk hâle gelirsin. Cemâl tecellisine ka­vuþunca daðýnýk hâllerin toplanýr. Celâl sýfatý sezilince korkulur. Bu korku baþka bir korkuya benzemez. Cemâl sýfatýnýn tecellisini görün­ce de bir þeyler ümit etmeye koyulursun. Celâl sýfatýnýn büyük tecellisi seni yokluða götürür. Cemâl sýfatý tecelli edince yerinde sabit du­rur bir yere gitmek istemezsin.

Bu anlatýlanlarý tadanlara ne mutlu!

 

* * *

 

Allah'ým bize yakýnlýk taamýný tattýr, ülfet þarabýný içir. “Dünyada iyilik ver. Âhirette iyilik ver. Bizi ateþ azabýndan koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!



radyobeyan