Ýlahi Armaðan
Pages: 1
25. Meclis By: hafiza aise Date: 31 Ocak 2011, 15:38:06
25. MECLÝS

 

Bu konuþma Hicrî tarihe göre 19 Zilhicce 545’te yapýldý. (Milâdî 1150.)

 

Ýsa Peygamber’i (a.s) þöyle anlatýrlar: Güzel bir koku aldýðý zaman, burnunu týkar ve “Bu, dünya kokusudur” dermiþ.

Bu size güzel bir örnektir. Ey zühd iddia edenler, hâlinize bir bakýn. Sözünüz ve iþiniz, Ýsa Peygamber’inkine uyuyor mu? Elbiseni­ze bakýlýrsa, dünyadan elini çekmiþ derviþ kýlýðý var; fakat içiniz dünyalýk hasreti ve sevgisi ile dopdolu. Bu libasýnýzý çýkarýp içinizde olaný açýða vursaydýnýz benim için daha iyi olurdu. Ve siz, içi baþka, dýþý baþka olmaktan uzak olurdunuz.

Dünyalýk þeylere karþý kalp zenginliði duyana nasibi rahat va­rýr. O kimse dýþýna desinler için hiç bir þey giymez. Kalbi gerek dün­yalýk iþlere, gerekse baþkalarýna karþý istiðna duyar.

Þu da bir vakýadýr. Bizim Peygamberimiz (s.a.v), Ýsa (a.s) ve di­ðerlerinden daha fazla dünyaya karþý istiðna duyardý. Onun zühdü herkesten daha fazla idi. Herkese yazýlmýþ olaný bilirdi. Ve “Dünyanýzdan bana üç þey sevdirildi: Güzel koku, kadýn ve gözümün nuru namaz” buyururdu.

Dünyalýktan tamamen kalbini almasýna raðmen, bunlar kendi­sine sevdirilmiþti. Bunlar ilâhî bilginin geçmiþte verdiði hükümdü. Rabb’i tarafýndan verilen bir hisse idi. Almak ve faydalanmak zorun­da idi. Yaratan’ýn emrine göre alýr ve yerdi. O'nun emrine uymak, tâat sayýlýr. Buna benzer þekilde kýsmetini alýp yiyen tâat içindedir. Dýþ cephesi ile dünyaya karýþmýþ dahi olsa ibadet ehli arasýndadýr.

Ey cehalet adýmlarý ile zahidlik yoluna gidenler, iþitiniz ve doðrulayýnýz. Yalancýlýk etrafýnda bulunmayýnýz, bu sözleri iyi öðreni­niz. Kader bahsine cehalet ayaðý ile varmayýnýz. Her kim ki, görüþü ile yetinir, nefsin sözünü dinler, þeytanýn iþlerine uyar, kötü þahsî arzularýna kapýlýrsa, o Ýblis’in bendesi olur. Ýblis’e uyar, Hak yoldan sapar, Ýblis o þahsýn önderidir.

 

* * *

 

Ey yalancý bilginler ve içi bozuklar, kalbiniz ne kadar kara. Ko­kunuz ne kadar kötü. Dil gürültüsüne ne kadar önem veriyorsunuz. Bulunduðunuz bütün hâllerden dönünüz. Tevbe ediniz ve Allah'a taanda (kötü söz atmak) bulunmayýnýz. Velî kullara dil uzatmayýnýz. Velî kullarý Allah sever; onlar da Allah'ý severler. Onlarýn yiyip iç­mesine karýþmayýnýz. Onlar boþ yere yemezler. Aldýklarýný emirle alýr­lar. Onlar katýnda Allah sevgisi þiddetle hüküm sürer. Onlar Hakk'a çok fazla iþtiyak duyarlar. Onlar hem dýþlarýný, hem de içlerini dün­yalýk þeylerden uzak tutarlar. Ancak almak zorunda olduklarý þeyler vardýr; onlar da kader ilminin geçmiþte yazdýðý þeylerdir.

Onlara en çok güçlük veren þey, dünyada kalmalarý ve onda du­rup uzun ömür sürmeleridir. Dünyaya ait þeyleri almakta o kadar sýkýntý duyarlar ki. Olsa olsa o kadar olur. Hele dünyanýn yalancý yetmelerine bakarken duyduklarý huzursuz hâl. Hiç tarif edilemez.

Kullara söz etmek için kötü duygularý atmak lazým. Kötü duygu ve nefsin istilâsýnda oldukça sözü býrak. Sözden ayrý ol. Bu bakým­dan kendini dilsiz bil. Allah dilediði zaman konuþursun. O, bir iþi dilerse olmasý için sebepler yaratýr. Konuþma zamanlarýn gelince se­ni, ehlini meydana atar. Sizi yapacaðýnýz iþ için güçlü kýlar. Yapan O'dur. Senin hükmün geçmez.

Nefsini, sözünü, bütün hâlini O'nun kaderine býrak. O'nun uð­runa iþler görmeye bak. Konuþmadan iþlemeye koyul. Gösteriþ yap­madan ihlâs sahibi ol. Þirk sahibi olmadan tevhid ehli ol. Anýlmayý isteme. Þenlik arama, kimsesiz yerlere koþ. Dýþý býrak, içe dal. Hep iç dünyanla olmaya alýþ.

Ey niyeti bozuk, Hakk'a muhatap olmaktasýn. Ve O'nu görür gi­bi konuþmaktasýn. Her namazda: “Yalnýz sana kulluk eder ve yalnýz senden yardým dileriz.” (el-Fâtiha, 1/5)

Derken anlattýðýmýz gibi yapmaktasýn. “Yâ Rabbi, yanmadasýn. Ey beni bilen ve bütün hâlime þahit olan, kulluðum Sana, yardým talebim Senden” demek istiyorsun.

Her zaman Hakk'a hitap ediniz. O'na hitabýnýz yalnýz namaz vaktine inhisar etmesin. O'nun varlýðýný hazýr bilin; kulluðunuzu o niyetle yapýn. Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyuruyorlar: “Allah'ý görür gibi ibadet et; sen O'nu görmesen bile O seni görür.”

 

* * *

 

Ey evlat! Helâl yeyip içerek kalbini temizle. Rabb’ini bilirsin. Giy­diðini, yediðini ve kalbini temiz tut. Bu yoldan iç âlemi temiz olan­lar zümresine dâhil olabilirsin. Tasavvuf, safâdan gelir. Suf -kalýn yün elbise- giymekten gelmez. Tam mânasý ile sofi olan, kalbini Allah sevgisi ile doldurur. Baþka sevgilere yer vermez. Bu hâl bir baþ­ka hâldir. Kolay elde edilecek cinsten deðildir. Elbise deðiþtirmekle ve renk sarartmakla olmaz. Omuz eðmek, bu hâli veremez. Geçmiþ büyüklerin hikâyesini dil gürültüsü ile anlatmak bu hâle vardýramaz. Parmak aralarýna tespih almak insaný o yola götüremez. O yola ile­ten þey, ancak sadýk kalple Allah'ý aramak olur.

Bazý büyüklerin dilinden þöyle hikâye ederler: “Bazý gecelerimde mâna âlemine geçerdim ve þöyle münacat ederdim: ‘Ýlâhî, bana yararý dokunacak þeyi esirgeme. Bana yapacaðýn iyilik sana zarar vermez.’ Bu cümleyi tekrar ettim ve uyudum. Rüyamda þunlarý duydum: ‘Keza sen de benim zatým için sevimli iþleri yapmaktan geri kalma. Zatýma yaramaz iþleri yapmaktan kendini beri al.”

Allah'ýn size gönderdiði Peygamber’e iyi baðlanýnýz. Ona bað­lýlýðýnýz doðru olsun. O'na baðlýlýk, getirdiklerine uymakla olur. Pey­gamber’in emirlerini ne kadar iyi yaparsanýz uymanýz o kadar iyi olur. Dünyada Peygamber’in sözlerini tutup yaptýðý iþleri yaparsanýz öbür âleme göçtüðünüzde ona arkadaþ olursunuz. Allah Teâlâ'nýn þu yüce kelâmýný duymadýnýz mý? “Peygamber’in size yapmanýz için getirdiði þeyi alýnýz, yasak
ettiði þeylerden kendinizi çekiniz.” (el-Haþr, 59/7)


Peygamber’in emirlerini tutunuz. Yasak ettiði þeylerden beri du­runuz. Bunu yaptýðýnýz takdirde, Rabb’inize yakýnlýk kazanmýþ olur­sunuz. Dünyada kalbinizle yakýn olursunuz, öbür âlemde ise, varlý­ðýnýz ve cesedinizle yakýnlýk duyarsýnýz.

Ey zâhidler, yaptýðýnýz iyi þeyler nelerdir? Zâhidlik yapmakta­sýnýz. Ama nasýl? Neyinizle yapýyorsunuz? O'nun yasak ettiði þey­leri yapmaktasýnýz.

Ýndî, dar görüþünüzle istiklâlinizi ilân etmektesiniz.

Ýrfan sahiplerine uyunuz. Onlarla arkadaþ olunuz. Onlarýn hâli baþkadýr; sizinkine benzemez. Bilirler, iþ tutarlar. Halka dilencilik için deðil, nasihat için koþarlar. Sizin kalbiniz onlara meyletsin diye de yapmazlar. Kalbinizi Hakk'a çevirmekten baþka gayeleri yoktur. Onlar, kalp yüzlerini Hakk'a çevirmiþlerdir. O'ndan gayri þeylere ar­ka çevirirler.

 

* * *

 

Ey evlat! Kalbinle Allah'a dön. Bulunduðun makama baþkasý yerleþmeden bunu yap. Sâlih kiþilerin hâlini anlatmak seni kurtara­maz. Onlarýn güzel hâllerini anlatýp mest olmak sana ne getirebilir? Hâlin þuna benzer: Su almak kastý ile elini göle açýk sokup çeken adamýn elinde su kalýr mý?

Yazýk sana. Temenni kimi kurtardý ki, seni de kurtarsýn? Te­menni ahmaklar çukurudur; onlar çukurda boðuldular. Sen onlar gi­bi olma. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buyurur ki: “Bilhassa kuru temenniden sakýnýnýz; o ahmaklar bataðýdýr.”

Sen, ehli olmadýðýn iþleri görmektesin, sonra da hayýr sahipleri­nin derecesini dilemektesin.

Ümitlere kapýlýp çekinme duygusunu azaltan, manevî yoldan sa­par, sebebini sezmeden manevî duygularý sönmeye baþlar. Çekinme duygusu çoðalan ve ümitsizliðe düþen, piþman olur. Kurtuluþ yolu, ümit ve korkunun eþit yürümesidir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Ýman sahibinin ümit ve korkusu teraziye konsa, eþit olmalýdýr.” buyurmakla, bize gerekeni en güzel bir þekilde anlatmýþtýr.

Süfyan-ý Sevrî (Allah ona rahmet eylesin) dünyada görüldü. Gö­ren sordu: “Rabb’in sana ne gibi iþler yaptý?” O cevap verdi: “Haberim yok. Bir ayaðýmý sýrat köprüsüne koyduðum zaman, öbürünü cennette gördüm.”

Ona selâm olsun. Hayrýný, þerrini iyi bilirdi. Bilgisi tamdý. Öðren­diklerinin hakkýný verirdi. Bilgi edinirken amel etti, bilginin hakkýný verdi. Amellerinde ihlâs sahibi oldu, onun da hakkýný verdi. Daima Hak Teâlâ'yý istediði için rýzasýný buldu. Peygamber’e uymakla onun da hakkýný verdi ve rýzasýný kazandý. Allah ona rahmet eylesin. Bu rahmet diðer sâlih kullara da olsun. Bizi de Mevlâ’mýz onlarla birlikte rahmet deryasýna gark eylesin.

Peygamber’e uyan herkes bir eline Kitab’ý, öbür eline Sünnet’i al­malý. Aksi halde batar; hak yoldan sapar. Yolu Allah'a varmaz. He­lak olur. Kendi þaþtýðý gibi, diðer kullarý da þaþýrtýr. Kitap ve Sünnet, hak yola ileten delillerdir. Kur'an Allah'a, Sünnet Peygamber’in arkadaþlýðýna götürür; ona salât ve selâm olsun.

 

* * *

 

Allah’ým, nefsimizle aramýzý uzak kýl. “Dünyada bize iyilik ver, Âhirette yine iyilik ver. Bizi ateþ azabýndan koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!

 


radyobeyan