31. Meclis By: hafiza aise Date: 30 Ocak 2011, 19:40:06
31. MECLÝS
Bu konuþma öðle zamaný medresede yapýldý.
Konuþma tarihi: Hicrî 18 Cemâziyelâhir 545, Milâdî 1150.
Yapýlan öfke, Allah için olursa iyi sayýlýr. Baþka sebeplerle duyulan öfke iyi sayýlmaz.
Ýman sahibi, hiddetini Allah'ýn emri olmadan göstermez. Nefsi için hiç bir hiddete kapýlmaz. Ýslâm dininin zaferi için hiddet eder; fakat nefsin arzusunu yerine getirmek için sertleþmez. Ýman sahibi, dinî emirlerin biri zedelenecek olursa sonsuz hiddete kapýlýr; onun hiddeti þiddetlidir. Evi elinden alýnan bir kaplan, belki onun kadar hiddete gelemez.
Þüphesiz, Allah Teâlâ de öfkelenir. Ýman sahibinin öfkesi, ilâhi öfkeye benzer. Ýmaný bütün olan Yaratan'ýn darýldýðý þeylere darýlýr, hoþlandýðý þeylerden hoþlanýr, sevinç duyar.
* * *
Aslýnda nefsin için olan, fakat dýþta Allah için olduðu görülen hiddeti etme. Sonra münafýk olursun. Münafýk olmasan bile benzersin. Allah için olan þey devamlý, ömürlü olur. Baþkasý için yapýlacak hiddet az zaman durur, sonra geçer.
Bir iþi yapacaðýn zaman, nefsini býrak. Þeytanî ve uygunsuz duygularý at; yalnýz Allah için yap. Ve Allah'ýn emirlerine uy. Allah tarafýndan verilmiþ bir emir olmadan hiç bir iþe el atma. Ýlâhî emir, ya þeriat veya ilham yolu ile gelir. Hangi yoldan gelirse gelsin. Kalbine sahib olmalýsýn.
Kendi varlýðýna, halka ve dünyaya güvenme, rahat edersin. Hak'la ülfet etmeye raðbetli ol. Rahat yalnýz O'nunla olmaktadýr. Ülfet, yalnýz O'nunla olur. Ruh serinliði, yalnýz O'nun varlýðý ile olmaktadýr. O'nu bulma iþi, nefsin hastalýklarý geçince baþlar. Onun safiyet hâline geçmesinden, þahsî varlýk ve kötü arzularýn kirini ondan giderdikten sonra olabilir.
Varlýðýný Hak yoluna vakfeden kimselerle ol. Onlarýn kuvveti ile kuvvet bul. Görüþlerini onlarýn görüþlerine uydur. Bunlarý yaparsan Yaratan, onlarý övdüðü gibi seni de över. Seni meleklere medheder. Daha baþka tâbirle, seninle övünür. Her þey zýddýndan ve sevmediði þeyden kaçar. Kuvvetler çeþitlidir. O zýtlar arasýnda kudsî kuvvetler ve onun karþýsýnda kudsî olmayan kuvvetler vardýr; sana düþen ilâhî kuvveti alýp aksini bir yana atmak. Varlýðýný Hak varlýðý ile doldur. O kudsî varlýðý yitirirsen, hiç bir þey bulman kabil deðildir. Görürsün. Sonra yine O'nu görürsün. O'nun dýþýnda varlýk görmek mümkün olmaz. Yeter ki, varlýðýný temizlemen kabil ola. Neler görmezsin ki? Ancak temizlik þarttýr. Bir padiþahýn katýna dýþ pis liði ile girilmediði gibi mukaddes varlýða da derûnî kirle girmek mümkün deðildir.
Ýçin boþalmýþ, orayý aç kurtlar doldurmuþ. Seni neylerler? Ruhunda bir inkýlâp yap, temizle. Ancak bundan sonra þahýn katýna girebilirsin.
Kalbin irfanla dolu olmalý; hâlbuki orada, halkýn korkusu, onlardan gelecek þeylerin sevgisi yatýyor. Dünya ve içindeki varlýðý seni manen çökertti; çünkü onlarýn sevgisini kalbine koydun. Bunlar kalbin temiz olmadýðýna delildir.
Sözü býrak. Nefsini ýslâh etmedikten sonra sana söz hakký vermezler. O nefsi yüklen; doðruluk teneþirine kadar götür. Oradan baþka yere býrakma. Bu hâlde kalýrsan dünyalýk metalar seni yýkamaz; çünkü onlar elinde ve kesende kalýr; kalbine girmez. Halkla oturmak da sana zarar vermez. Çünkü sen halk diye bir þey bilmezsin. Onlarýn varlýðýný Hak'tan ibaret görürsün. Sakýn ha sakýn, onlara varlýk vermek duygusu kalbine geldiði zaman yanlarýna yanaþma. Hakk'ýn kudretini görmedikçe onlarýn verdiðini kabul etme. Onlarýn vermesini Hakk'ýn kudreti ile gör; sonra al.
Hak yakýnlýðý dehþet verir. Þayet bir dehþet duymuyorsan, sakýn O'nun yakýnlýðýndan dem vurma, sonra yalancý olduðunu yüzüne vururlar. Kullarýn iþiyle gönlünü eðlendirmektesin. Onlarýn sana gelip el öpmelerini bekliyorsun. Onlar gelip bir þeyler versinler diye kapýda bekliyorsun. Ýstediðini yerine getirmedikleri zaman üzüntü duymaktasýn. Övülünce yüzün gülüyor. Kötülüðünü söyleyen olursa yüzün buruþuyor.
Ýnsan, iyi tevbe ederse imaný sýhhat bulur ve artar. Ehl-i Sünnet kelâmýna göre, artar ve eksilir. Hakk'a itaatla çoðalýr, isyanla da zedelenir. Bu avama göredir. Havas tâbir olunan büyük insanlara göre imanýn artýp eksilmesi baþka yollardan olur. Onlar kalplerine halký koyarlarsa, imanlarý zayýflar, azalýr. Hak tecellisini yerleþtirince de imanlarý tam olur, çoðalýr.
O büyükler Hak varlýðýnda sakin olurlarsa, imanlarý artar. Kullara güvenir, onlarýn geçici metalarýna koþarlarsa periþan olurlar, imanlarý kuvvetten düþer. Ama onlar hiç bir zaman yaratýlmýþlara dayanamazlar. Yaratan'larýna güvenirler, O'na tevekkül ederler. Ýstinat noktalarý Hak'týr. O'ndan korkarlar. Bir þey bekleyecek olurlarsa yine O'ndan beklerler. Çünkü er geç gidecekleri yer orasýdýr. Tevhid ehlidirler. Þirk yolunu bilmezler bile. Düþkün olduklarý hâl budur. Tevhidleri kalplerinde yer etmiþtir. Halkla sohbet eder, iyi geçinirler. Kendilerine karþý bir cahillik eden olsa onunla bir olmazlar. Hak Teâlâ onlarýn bu vasfýný þöyle anlattý: “Cahiller onlara söz attýklarý zaman, selâm derler.” (el-Furkân, 25/63)
Sus; cahillere yumuþak davran. Cahil kiþinin yanlýþ hâli seni üzmesin. Onlarýn tabiatýnda mevcut olan huysuzluk yüzünü buruþturmasýn. Nefis ve þahsî arzularýnýn sapýk tezahürü seni üzmesin. Ama bir günah iþledikleri zaman da susma, konuþ. Hatalý iþlere karþý susmak yasaktýr. O zaman konuþmak ibadet sayýlýr. Gücün yeterse, iyiliði yaptýr. Kötülüðe mâni ol. Bu babta kusurlu olma. O kapý bir hayýr kapýsýdýr. Kendin için bir ganimet bil, içeri girmeye bak.
* * *
Hâlinizde ne var? Ýsâ (a.s) Peygamber sahra bitkilerini yer, onlardan sýkýlan suyu içerdi. Maðaralara sýðýnýr, harabelerde yatardý. Uyuduðu zaman ya bir taþa baþýný koyar; ya da kollarý üzerinde yatardý. Ýman sahibi böyle yapsa ne var? Ölüm gelince bu hâlde ölse, Yaratan'ýna böyle kavuþsa ne çýkar? Sanki kýsmeti kendine gelmeyecek mi? Daðlara, sahralara çýksa, dünyalýklarý kaçýrýr mý? Yook... Hiç bir þey kaybolmaz. Giyeceði þeyleri giyer. Nefsine bol bol her þeyini verir. Kalbi de Hak'la olur. Ne gelirse gelsin, iman sahibi renk deðiþtirmez.
Zühd hâli iman sahibini kaplarsa dünyanýn geliþi kalbini bozmaz. Onun getirdiði maddî gýda ve ruhî duruma tesir etmez.
Ýman sahibinin imaný olgun hâle geldikten sonra dünyayý sevse; içindekilere kapýlsa da tadlarýna dalsa; zaman olsa ondan bir an bile ayrýlmasa, bu hâlde Allah'ý az hatýrlayacak olsa, imaný olduðu için bu kötü hâlinden kurtulur. Allah kayýplarýný ona gösterir. Kötü iþlerde geçirdiði günleri ona hatýrlatýr; o da tevbe eder. Kitab’a koþar, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in sünnetini tutar. Zühd hâlini tam bulur. Her bir kötü iþi sezer, fâni olduðunu bilir, býrakýr. Ýmaný olan, pek kötülüðe giremez ya; neyse...
Dünyanýn ömrü nedir? Nimeti ne kadar sürer? Bir gün mevcut olan güzel hâli, ikinci gün oluyor mu ki? Ýman sahibi bunlarý iç âleminde sezer.
Dünya çirkin huyludur. Elinde karasý bulunur. Her sözü zehir taþýr. Tadý hemen gider. Ve bir daha dönmez. Hiçbir vaadinin aslý çýkmaz. Ahdine vefa etmez. Ona güvenip üstünde köþkler kurmak, su üstünde ev yapmaya benzer.
Ýman sahibi dünyayý tutmaz. Onda yerli olmayý aklýna koymaz. Bu sebeple derecesini artýrýr. Hak irfanýna sahib olur. Mahlûk þeyleri sevmez. Bu yüzden öbür âlemi de istemez. Kalbini ona da kaptýrmaz. Yalnýz Hak tecellisi öbür âlemde olacaðý için âhireti ister.
Ýman sahibinin büyük iþi kalbini yapmaktýr. Ýç âlemi için binalar kurar. Kalbi saðlam olunca dünya binalarý da kursa zarar etmez. Çünkü yaptýðý iþi kendisi için deðil, baþkalarý için yapar. Allah'ýn emrine uyarak kullara hizmet eder. Bu hâlde bin bina kursa kalbi bozulmaz, biri bile kalbine girmez.
Ýman sahibi, kader hükümlerine uymayý bilir. Yaratýlmýþlarýn iyiliðini ve rahatýný düþünür. Ona göre, bir iman kardeþinin huzur duymasý, kendi huzurundan daha iyi ve daha önemlidir.
Ýman sahibi, karanlýða lamba ile girer. Mutfaktan alacaðý ekmeði elinde tuttuðu ýþýk ile bulur. Yanýna ortak almadan sofraya oturmaz. Kendi yemeði olursa yer; nereden alýndýðý bilinmeyen yabancýlarýn sofrasýnda oruçlu olur.
Zâhid olan, yemek ve içmek arzusunda þiddetli duyguyu býrakýr. Ýrfan sahibi Ma'rûf (Allah)’tan baþkasýna oruçludur. Doktorunun verdiðini yer, baþkasýný almaz. Hastalýðý, O’ndan uzak olunca baþlar, yakýn olunca biter.
Zahidin orucu gündüz olur. Arif hem gece, hem de gündüz oruçlu bulunur; Yaratan'ýna kavuþuncaya kadar iftarýný açmaz.
Arif, yýllarýn orucunu tutar, her zaman ateþler içinde kalýr. Orucu tutan kalbi olur. Sýr âlemi hastalýklar içinde kalmýþtýr. Onun þifasý, ancak Yaratan'ýna kavuþmakla olur. Ýrfan sahibi için acaba, baþka þifa ola mý ki?
* * *
Ey evlat! Felah istiyorsan yaratýklarý kalbinden at. Onlardan korkma; iyilik bekleme. Onlarla manen ülfet etme. Kalbini onlara baðlama. Her þeyden kalbini kaçýr. Kalp yüzünü onlara buruþuk tut. Onlarý ölüler gibi gör. Bu söylenenleri iyi öðren. Bunlarý öðrenirsen Hak katýnda olmak kolay olur. Baþkalarýný andýðýn zaman sýkýntý duyar, Yaratan'ý andýðýn zaman ise huzura kavuþursun.