Ýlahi Armaðan
Pages: 1
43. Meclis By: hafiza aise Date: 30 Ocak 2011, 10:02:09
43. MECLÝS

 

Bu konuþma pazar günü Ribât’ta yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 11 Recep 545, Milâdî 1150.


 

Ey evlat! Nefis ýslâh olmayýnca kötülük yapar. Onun karþýsýnda daima muhalif kal. Kurtuluþ istersen bunu yap, Hakk'a uy. Nefse muhalif ol. Nefsi Hak Teâlâ'ya itaat etmesi için yola getir. Hakk'a isyan edecek olursa hemen karþýsýna dur.

Nefsin kötü hâllerine kapýlýrsan, halka karýþamazsýn ve onlarýn hâlini bilemezsin. Þayet yalnýz halký görür, öteye geçemezsen, Hâlýk'ý bilemezsin. Nefis oldukça, Hakk'a karþý irfanlý olamazsýn. Halka taptýkça ilâhî marifet sýrrýna ermen kabil deðildir. Dünyaya daldýk­ça, âhireti unutursun. Âhireti düþünüp kaldýkça, onu yaratandan ga­fil olursun. Mülk ve mal sahibi bir arada kalamaz. Nasýl ki, dünya ile âhiret bir arada sevilemez. Ayný þekilde Yaratan ile yaratýlmýþ bir tutulamaz.

Nefis daima kötülüðü emreder. Bu huy onun cibilliyetinde var­dýr. Hilelerini Hak yoldan açar, o kendini o kadar iyi tanýtýr ki, kalbe dahi zaman zaman hükmeden odur. Her hâlde onunla cihad et.

Bir âyet-i kerîmede þöyle buyrulur: “Hak Teâlâ, ona kötülüðünü ve iyiliðini ilham etti.” (eþ-Þems, 91/8 )

Bazý yoldan sapanlar: “Ýyiliði de kötülüðü de nefse Allah yaptýrýyor.” derler.

Bu söz nefis tarafýndan gelir. Bu kelâmý hüccet olarak alma. Hak Teâlâ kuvvet ve kudretin sahibidir. Ýþler kimin elinden çýkar­sa, sorumlu odur.

Nefsini cihad potasýnda erit. O, ancak varlýðý eridikten sonra kalbin arzularýna boyun eðer. Maddî duygularý atar. Manevî âleme geçer. Sonra sýr âlemine... Ýþte topluluðun manevî þarabý buradadýr. Her þey nefsin ýslah olabilmesinde... O ýslah olursa þu fermaný kalp canibinden duyarsýn: “Nefsinizi öldürmeyiniz; Allah size rahmeti ile tecelli eder.”
(en-Nisâ, 4/29)


Bu hitap, nefis kirden beri olunca gelir. Nefsin þerrinden kurtu­lan her zat, bu hitabý can kulaðý ile dinler.

Hak Teâlâ'yý anmak, kalbin kuvvet yaðýdýr. Tâat ve ibadet yol­larý tutulursa kalbe kuvvet gelir, nefsi alt eder. Ýbadet ve tâat yolu­na giremeyen kimse, Hak yakýnlýðý dilemesin. Nefsin þerri ve her cins kötülüðü ile nasýl yakýnlýk olur? Ona yakýn olabilmek için, her cins hatalardan beri olmak lazým gelir.

Nefsin boþ ümitlerini kes. Onun, arzularýna uymasýný diliyorsan, bunu yapmaya çalýþ. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in þu hadîs-i þeri­fini dinle, ona öðüt ver: “Sabaha erdiðinde akþam olacaðýný nefse hatýrlatma. Akþa­ma kavuþunca da ona sabaha çýkmayý hatýrlatma; çünkü ismin na­sýl çaðrýlýr, bilemezsin.”

Nefsine herkesten fazla þefkat göstermen gerekirken onu yýk­týn. Onun bu yýkýlýþýna acaba kim acýyabilir? Kötü hâlden onu kim esirgeyebilir. Fazla hýrsýn ve uzun boylu ümitlerin nefsi yýktý, peri­þan etti.

Boþ emellere dalýp kafaný yorma, hýrsýný azalt. Ölümü düþün. Daima Hak Teâlâ'yý kendine yakýn bil. Geçmiþteki büyüklerin him­metlerini dilemek suretiyle manevî hastalýklarýný tedavi et. Onlarýn temiz kelâmý, saf anlattýklarý ile ruhunu tedavi eyle. Geceni gündü­zünü sýkýntýdan kurtar. Nefse daima þöyle de: “Ýyi yapsan da sana, kötü yapsan da sana...”

Kötü iþ yaparsan, hiç kimse seninle iþ tutmaz, yaptýðý iþe seni ortak etmez.

Her hâlde çalýþmak, nefsi yenmek gerek. Dostlarýn seni kötülük­ten alýkoyandýr; düþmanýn ise seni azdýran...

Sen daima kullarýn kapýsýnda hazýr oldun. Hakk’ýn kapýsýndan kendini uzak tutmaktasýn. Nefsin hakkýný mümkün olduðu kadar ödüyorsun. Kullara borcunu veriyorsun. Ama Hakk'a olan borçlarýn aklýna gelmiyor. O'nun nimetini alýrken þükrü baþkalarýna yapar ol­dun. Bugün içinde gezindiðin nimeti sana kim verdi? Hak'tan baþ­kalarý mý verdi ki, onlara taparsýn?

Elindeki nimetleri Hak'tan biliyorsan, hani þükür ve hani iba­det? Seni yaratanýn O olduðuna iman ettinse, nerede O'na kulluk ve emirlerini tutmak? Hani yasaklardan kaçmak ve O'nun gönderdiði güçlüðü hoþ karþýlamak?

Doðruyu bulmak istiyorsan nefsinle cihad et. Allah Teâlâ þöy­le buyurdu: “Yolumuzda çalýþanlara hidayet yollarýmýzý uçarýz.” (el-Ankebût, 29/69)

Yine buyurdu: “Ýlâhî emirlerin yerine getirilmesine yardýmcý olursanýz, Al­lah da size yardýmcý olur ve dizlerinize kuvvet verir.” (Muhammed, 47/7)

Nefsi kolay iþlere koþma, ona itaat etme; iflah olursun. Nefsin yüzüne gülme. Sana bin kelime söz etse ancak birine cevap ver. An­cak bu yolda iyiye döner ve iyi kanaat hâsýl olur.

Nefis, maddî arzulara dair bir þey dilerse iptal et. Onun isteðini tehir eyle ve ona, “Sabýrlý olursan öbür âlemin güzelliði senin içindir.” de.

Nefse, arzusunun yerine gelmemesi acý gelir. Bu acýya dayanýr­sa iyilik bulur. Sabýrla nefsi sabra yöneltmeye çabalarsan Ýlâhî tecellilere mazhar olursun. Çünkü bir âyet-i kerîmede þöyle buyrulur: “Allah sabredenlerle beraberdir.” (el-Bakara, 2/153)

Nefsin tüm iþleri þerdir. Onun ne sözünü, ne de iþini kabul et. Ancak, iyi tetkik ettikten sonra kabul edebilirsin. Nefsin sualine ce­vap vermen gerekse, muhalefetle cevap ver. Nefse muhalif olmak, onun yararýnadýr.

Nefis Celâl sýfatýnýn tecellisine mazhardýr; en çok onda bu tecel­li görülür. Ama Hak Teâlâ onu sevmez. O'nun sevdiði daha çok Ce­mâl sýfatýnýn tecellisidir. Bu sebeple iki tecelli bir arada olmaz.

Bilinmelidir ki, dünya âhiretten evvel gelir. Dünya bittiði an öbür âlem baþlamýþ sayýlýr. Ýkisi bir arada yürümez. Nefisle dost olan Hakk'ý kaybeder. Âhireti unutup dünyaya dalan, âhiret âleminden nasip alamaz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i þeriflerinde þöyle buyururlar: “Bir kimse, dünyayý severse âhiretini yitirmiþ olur, âhireti se­vecek olursa dünyayý yitirmiþ olur.”

Sabra alýþ. Sabra tam alýþan, hâline razý olur. Fâni varlýðýný sa­býrla iyileþtirir. Fena -yokluk- hâlin tam olunca, kötü þey bula­mazsýn. Her þey iyi olur. Hoþ gördüðün þeyleri översin, bu hâlin þü­kür olur. Uzak kaybolur, yakýnlýk gelir. Þirk kaybolur, tevhid âlemi açýlýr. Halk arasýnda zararlý þey bulamazsýn. Her þeyi Hak'tan bil­diðin için halkýn faydasýný da bilemezsin. Birbirine zýt olan iki þeyi seçmen kabil olmaz. Bu âlemde her þey aynýdýr ve eþittir. Bütün ka­pýlar bir olur. Gözüne tek yön görünür; o da, Hak Teâlâ... Bu âlemi halkýn çoðu bilemez. Bunu bilmek az kiþinin nasibidir. Milyonlarda ancak bir tane... Zaman biter, nefesler tükenir, bu âlemi tam mânasý ile bilen, sezen ancak bir kiþi, bir tane çýkar.

 

* * *

 

Ey evlat! Çalýþ; þurada, Hakk'ýn önünde ölmeye bak. Varlýðýný ona býrakmaya koyul. Þu anda, ruhun bedeninden çýkmadan önce manevî ölümü bul. Fâni, kötü hâllerini yok eyle. Tam bir marifet eh­li ol. Kötülüðünü sabýrla öldür; nefsine muhalefet eyle, onu öldür. “Bu nasýl olur?” deme.

Sonu çok iyidir. Sabrýn da zamaný geçer. Sabýr âlemi nihayete erer. Fakat þunu iyi bil ki sabrýn sonu çok iyidir ve mükâfatý baki­dir.

Bir zamanlar ben de çok güçlükle karþýlaþtým, fakat sabrettim. Gördüm ki, sabrýn sonu çok iyi... Ýrademi öldürdüm; Hak beni dirilt­ti. Kendimden geçtim; sonra bana Hak ayýklýðý geldi, varlýða erdim. Onunla helak oldum ve onunla diriliðe geçtim. Kendi arzularýmý tatmin etmeyi býraktým. Arzu ettiðim þeyi yapmayý terk ettim. Ýþte bu­günkü hâlim ondan hâsýl oldu... Kader eli beni çeker oldu. Hak iyi­liði bana yardým etti. Fiil tecellisi beni harekete geçirdi. Gayret-i ilâhiye beni bütün kötülükten korudu. Ýlâhî irade beni öz varlýðýna itaat ettirdi. Ecel dili beni Hakk'a takdim etti. Aziz ve Celil olan Allah, beni yücelere çýkardý.

Yazýk sana, benden kaçmaktasýn. Senin otaðýný ben esirgiyorum. Yerin katýmdadýr, saklýyorum, aksi hâlde helak olursun.

Ey cahil zavallýcýk, hacca benden baþla. Bana gel, sonra Kâbe’ye git. Haccýn kapýsý benim. Bana gel, haccýn yolunu, erkânýný sana an­latayým, öyle git. Haccetmek nasýl olur, sana öðreteyim. Sana sözler öðreteyim; onunla Kâbe’nin Sahibi'ne hitap eyle.

Hâlinizi iyi düþünün, þimdi belli þey yok; yarýn toz kalkar, ki­min atlý ve kimin yaya olduðu görülür.

Ey siyaset adamlarý, yerinizde oturunuz. Aklýnýz varsa bana ko­þunuz. Allah tarafýndan bana kuvvet verilmiþtir.

Ýlâhî emir tekellüfünden beri olan yoktur. Ýlâhî âleme geçmiþ olanlar bile, bu kalýpta durdukça mükelleftir. Size verilen emir, on­lara da verilmiþtir. Sizin yasak edildiðiniz þey, onlara da yasaktýr. Onlar bütün emri eksiksiz yerine getirirler. Bu sebeple onlar, size nasihat etmek için vazife almýþlardýr. Onlar, kendilerine emanet edi­len þeyi yerine getirmeye çalýþýrlar.

Burasý hikmet âlemidir. Her yapýlan iþ bir hikmete mebnidir. Çalýþýnýz. Kudret âlemine çalýþmakla geçilir.

Dünya hikmetlerle doludur; âhiret ise kudret âlemidir. Hikmet için birtakým âlet ve sebepler gerekir. Kudret için âlete ihtiyaç yok­tur. Kudret, ancak Hakk'ýn fiil tecellisi ile olur. Allah her þeye ka­dirdir. Sebepsiz hikmetler yaratabilir. Ancak kudret âlemi ile hik­met âleminin ayrýlmasý için bunlarý yapar.

Âhiret âleminde her þey sebepsiz hareket eder. Burada konuþ­mak için dile, diþe ve havaya ihtiyaç vardýr. Orada duygular dilsiz ve diþsiz konuþur. Çünkü tekvin sýfatý tecelli eder. Ýlâhî kudret ken­disini gösterir. Orada duygularýnýz, hatalarýnýzý anlatýrken sebeple­rin dili tutulur. O gün bütün sýrlar faþ olacak, perdeler açýlacak ve yýkýk viraneler meydana çýkacak. Bu isteseniz de, istemeseniz de olur. Kaçmak ve kurtulmak olmaz.

O gün cezalar kesilir. Cehenneme, kalplerini günahlarla üþütenler girer.

Bugün kitabýnýzý fikir dilinizle okuyunuz. Kötülüðü görürseniz tevbe ediniz. Ýyilik bulursanýz þükre koyulunuz. Ýsyan kitabýnýzý ya­kýnýz, satýrlarýna tevbe eli ile vurunuz.

 

* * *

 

Ey evlat! Elimde tevbe ettin. Benimle sohbet ettin. Bu arada sa­na birçok öðütler verdim; fakat faydalanmadýn. Bunda benim ne suçum var?

Sohbetin ve tevbenin sana ne zararý olur? Daima iþin dýþ cephe­sini kolladýn; iç âlemine bir türlü geçemedin. Benim tam sohbetimi dileyen, sözlerimi iyi dinler ve gereði ile amel eder.

Benim gibi devredeceksin. Aksi hâlde benimle yaptýðýn sohbetin faydasý bulunmaz. Dediðimi yapmayanýn zararý, kârýndan çok olur.

Ben herkesin göz diktiði sofrayým, lâkin kimseye benden yemek nasip olmaz. Kapým herkese açýktýr; ama kimse giremez... Siz de oraya giremezsiniz, ne yapayým size! Size o kadar söz ettim ki, hiç birini dinlemediniz. Sizi kötü hâlden almak için davet ederim; bun­dan bana yorulmak kalýr. Esas kârýmý Hak verir. Bu öðüdü sizden çekindiðim için yapmýyorum, bir þeyler de beklemiyorum. Benim için harabe yerler ile mamur þehirler eþittir, ölü ile diriyi ayýrt et­mem. Zenginle fakiri ayýrt etmek istemem. Mülkle o mülke sahip olan kiþinin benimle hiç bir iliþiði yoktur. Bu iþler bir baþka elden döner. Sizin elinizde mühim bir þey olduðunu sanmayýnýz. Bu hâli anlamak için dünyayý kalbimden çýkardým.

Tevhid ilmi, dünya sevgisi taþýmayanlaradýr. Kalbinde dünya sevgisi kaldýkça, tevhid âlemine geçmen kabil olmaz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i þerifinde buyurdu ki: “Dünya sevgisi, bütün hatalarýn baþýdýr.”

Bunu hiç duymadýn mý?

Ýç âlemini ve ahlâkýný düzeltme yolunda devam ettiðin süre, dünya sevgisi senin için baþ hata sayýlýr. Tekâmül ettiðin zaman sana lâzým olan sevdirilir. Hak yakýnlýðýný bulunca kýsmetini arzu eder, alýrsýn, öbürlerine bakmazsýn.

Ezelde sana yazýlmýþ olaný alýp harcaman için kýsmetini sever, alýrsýn. Aldýðýn kýsmetle kanaat eder, baþkalarýna göz dikmezsim Bu arada kalbin, daima Hak'la kaim olur. Dünyada hâlin daima döner. Cennet ehli cennette ferah gezdiði gibi kalbin sahibine baðlý olarak dünyayý da gezer. Fena þeyler ona zarar vermez. Hak'tan seni ayýran olmaz. Bir þey dilersen O'nun için dilersin; arzularýný O'nun arzusu­na uyarak yaparsýn, O'nun kudreti ile devreni tamamlar, ilâhî nura uymayan her þeyi kesersin.

Dünya senden uzak durur. Bir þey yiyecek olursan O'nun için yersin, benliðin karýþmaz.

Ýçi bozuk olan münafýk, yaptýðý iþle kendini beðenir. Gündüzleri desinler için oruç tutar, geceleri iþitsinler diye namaz kýlar. Onun hem içi, hem de dýþý karanlýktýr. Bu kadar ibadet eder, ama kalbi Hak Teâlâ'ya bir adým yaklaþmaz. Güzel giyer, iyi yer, ama hava...

Onun periþan hâlini büyük velîler ve sâlih kullar bilir. Hakk'a baðlý olan zâtlar, onlarý iyi anlar.

Bugün münafýklarý seçme kullar bilir; yarýn herkes görecek. Seç­me kullar onlarý görünce üzülürler ve yüzlerine bakmak istemezler. Bu dargýnlýk hâllerini içlerinde saklý tutarlar. Çünkü Allah Teâlâ böyle emir vermiþtir.

Kalbin bozuk, nifak hâlindesin. Bu hâlinde büyük insanlara zah­met verme. Henüz içini temizlemedin.

Sana söz hakký verilmez. Belindeki zünnarý kesmedikten sonra, ikan sahiplerinin yanýna gelmen kabil olmaz. Belindeki zünnarý kes. Derûnunu temizle. Tevbeni kalbinden yap. Ýçinde boðulmakta oldu­ðun tabiat âleminden ayrýl. Boþ þeyleri bir yana at. Esas varlýða koþ. Þahsî yararýný düþünme, yalnýz sana gelecek zararý hesaplama.

Söz hakkýn olamaz. Meðerki nefsini ve hevâný, uygunsuz, tabii arzularýný býrakasýn. Bu gibi þeyleri kapýda býrak. Kalbini dehlize at. Sýr âlemini hile ile çalýþtýrma. Esasa koþ, teferruatla uðraþma. Teme­li iyi yaptýktan sonra binaya baþla.

Esas nedir bilir misiniz? Dinî meselelere ait incelikleri öðren­mektir. Kalbine yarayan þeyleri iyi öðren; dilden çýkacak þeyler se­ni kurtaramaz.

Kalp âlemine dair, ince meseleleri iyi öðrenirsen, Hakk'a yakýn olursun. Dilden olan, kalbe yararý olmayan þeyleri öðrenirsen yalnýz, maddi ve fâni varlýklara yanaþabilirsin.

Kalbe dair bilgiler, seni fâni köþkünden alýr, Hakk'ýn yüce tâatýna götürür.

Yazýk sana; ömrünü ilim tahsili için harcadýn. Ama hiç amel et­medin. Þahsî heveslerine kapýldýðýn için cahilsin. Ýþin daima Allah düþmanlarýna hizmet etmek oldu. Onlarý Hakk'a ortak koþarsýn. Hâlbuki Hak Teâlâ senden ve ortak koþtuðun kimselerden çok zengindir.

Senin þirk etmen hoþ görülmez. Çünkü kul olduðunu anlýyorsun. Yakan efendinin elindedir. Kurtuluþ istiyorsan kalbini Hakk'a bað­la. O'na tevekkül et, O'na hizmet et. O'nu her þeyde ithama kalkýþ­ma. O itham edilemez. O her þeyi senden çok iyi bilir. Sana yarayanlarý gönderir. Senin bilmediðin çok þeyleri O bilir. O'nun kudreti önünde sana susmak düþer.

Sesini kes, gözlerini yum, baþýný eð, lâl ol; izin gelinceye kadar bekle. Konuþma zamaný gelince seni konuþtururlar. O'nunla konu­þursun, ama o zaman varlýðýný yitirmiþ olursun. Ve o zaman konuþ­malarýn bütün dertlere deva olur. Ruhî hastalýklara tutulanlara, ko­nuþmanla þifa bulunur. Her konuþman akýllara nur saçar.

Allah'ým, kalbimizi nurlandýr. Kalbimiz için Zâtýna varma yo­lunu göster. Ýçimizi temizle. Sana yakýnlýk ver.

“Dünyada bize iyilik ver. Âhirette de iyilik ver. Ateþ azabýndan bizleri koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!



radyobeyan