Ýlahi Armaðan
Pages: 1
44. Meclis By: hafiza aise Date: 30 Ocak 2011, 10:00:04
44. MECLÝS

 

Bu konuþma Salý günü öðleden sonra medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 13 Recep 545, Milâdî 1150.


 

Ýman sahibi, dünyalýk adamlar arasýnda bir garip kiþidir. Zâhid olan, âhirette bir zavallý gibidir; çünkü onun arzusu âhiretin güzel­liði deðildir, efendisidir. Ýrfan sahibi ise, Zât-ý Ýlâhîden gayri her þe­yi bir yana atar.

Bazý iman sahipleri dünyada bir zindan hayatý yaþar. Rýzký dar deðildir. Çocuklarý mal içinde yüzer; etrafýnda dolaþýr gülüþürler. Ama kendi iç âlemi hüzün içindedir. Dýþýndan onlar gibi güler. Ýçi ise kederle doludur.

O insan dünyayý kalbi ile bilir, ne olduðunu anlar. Bu yüzden ona yol verir. Dünyanýn tümüne birden yol vermez, sýra ile yapar. Birinci defa yol verir; bekler, bazý güçlüklerini yenebiliyorsa ikinci kýsmýný da býrakýr. Buna da güçlü olduðunu anlayýnca üçüncüsüne geçer ve bir daha kalbine koymamak üzere yol verir. Bütün varlýðýný öz âleme çevirir. Bu hâlinde samimidir. Samimiyeti sayesinde, Hak Teâlâ'nýn nuru bir anda varlýðýný sarar. Dünya ona:

“Beni niye býraktýn?” diye sorar.

“Bu gayet basit, senden daha iyisini buldum da, ondan...” de­yince dünya bir daha sorar:

“Beni niçin býraktýn?” O da tekrar þöyle der:

“Sen sonradan yaratýldýn; fânisin, ömrün ölçülüdür. Sana bir suret verilmiþ. Dýþýn süslü, ama için bozuk. Ýç âlemin bir baþka. Onu anlýyorum. Seni terk etmemin yegâne sebebi budur.”

Bu anlayýþla o irfan sahibi, marifetin aslýný bulur, hür olur. Dün­yada gezdiði hâlde kalbini dünyadan alýr; bir garip kiþi olarak gezer. Zaman olur âhireti de býrakýr, her þeyi býrakýr.

Artýk dünya o zâta hizmet eder. Dünyayý, bütün tebaasý ile hiz­met eder görür, sevinir. Bu hizmetten daha fazla hizmet istemez. Ýyi iþler tutmak için dünyadan faydalanýr. Kafiyen ziynet eþyalarýna gönül kaptýrmaz. Hiç kimsenin yanýna süslü olarak gitmez. Sebebi ise kimsenin dikkatini üzerine çekmemektir. Bu arada tek gayesi, Yaratan'ýn gözüne girmektir. Büyük zâtlar bir þahsý severlerse ona hediyeler yaðdýrýrlar, o bunu bilirdi. Ama esas maksadý hediye deðil bizzat efendisi idi. Efendisinin sevgisini kazanmak, onun yegâne sevdiðidir. Efendisi onu sevince her þey onun olur. Kendi varlýðý için seçer, her þey olur. Kendi varlýðý için seçer, baþkalarýna vermez... O iman sahibi bunlarý iyi öðrenmiþtir.

Rabb’ine dön. Bütün kalbinle O'na koþ. Gelecek günü, geçmiþin yanýna býrak. Yarýnýn gelmesini düþünme. Ýþlerini bugünde bitir. Yarýn, sabah olduðunda, bu hayata veda etmiþ olabilirsin.

Ey zengin, zenginliðin seni aldatmasýn. Yarýn, bütün malýn telef olabilir; sen bir pula muhtaç fakir kiþi olabilirsin.

Her þeyi býrak, hâlen baðlý olduðun þeylerin Hâlýk'ý ile ol. O'na benzeyen yoktur. Kendini boþ þeylerle avutmaya çalýþma. Seni O'ndan gayrisi sevindiremez. Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyu­rur: “Ýman sahibi, Yaratan'ýna kavuþuncaya kadar rahat yüzü göremez.”

Kullarla aran açýldýðý zaman Hak'la hoþ olmaya bak; senin için seçtiðine itiraz etme. Hak Teâlâ'nýn iþlerine sabýrla bakan çok hik­metli lütuflarýný görür. Her þey sabýrla hallolur. Fakirlik hâline sab­reden bir gün zengin olur. Fakirlik hâline sabýr, para kazanmak yo­lunda çýkan güç iþlere dayanmakla olur. Ýyi düþünülürse, peygam­berlerin çoðu çobanlýk etti. Ve velî kullarýn ekserisi, kölelik yaptý.

Herhangi bir kul, ALLAH için gönlünü engin kýlarsa, o yükselir. Hak için tevazu eden büyür. Aziz eden O'dur. Zelil eden O'dur. Yük­selten ve yere batýran yine O'dur. Baþarý veren ve iþlerde kolaylýk gösteren yine O'dur. Ne yazýk ki, biz O'nun yüceliðine ermek için ma­rifet sahibi olamýyoruz.

Ey yaptýklarý iþleri beðenenler, ne kadar cahilsiniz. O'nun baþarý yardýmý olmasa, siz nasýl o iþleri yapardýnýz? O size yardým etme­miþ olsaydý, ne oruç tutabilirdiniz, ne de namaz kýlabilirdiniz. Þimdi, bulunduðunuz hâl, þükür makamýdýr; kendini beðenme makamý deðildir. Kullarýn çoðu yaptýðý ibadeti görür. Kullarýn övmesini bek­ler; ibadeti, dünyalýk toplamak için yapar. Bunun sebebi, nefsi ve boþ duygusu ile yapmasýdýr.

Dünya nefislerin sevgilisidir. Âhiret ise kalplerin... Aziz ve Celil olan Hak ise, sýr âlemlerinin sevgilisidir.

Hükümler verildikten sonra, kalbinize yerleþir. Evvelâ bir þey için hüküm verilir. Sonra, yerine gider. Hakkýnda bir hüküm veril­meyen hiç bir þey makbul deðildir. Her hükmü þeriat verir. Onda yer almayan þeyleri yapmak, dinden sapmaktýr. Hak Teâlâ'ya Kitap ve Sünnet kanadý ile uç, elini Peygamber’e vererek Hak kapýsýndan gir. Akýl daniþmendin ve hocan O olsun. O'nun elini tutma; býrak saçlarýný tarasýn. O'na taarruzu býrak. Ruhlar âleminin terbiyecisi O'dur. ALLAH yolunu dileyenleri, o yetiþtirir. Bütün yolcular, ilk sefer­lerini O'na tahsis ederler. Salih kullarýn þahý O'dur.

Bütün hâli, makamý ve ruhaniyet hâllerini o büyük Peygamber (s.a.v) kullar arasýnda böler. Bu vazifeyi Hak Teâlâ O'na vermiþtir.

Padiþah tarafýndan gönderilen hediyenin, kumandan tarafýndan as­kere taksim edildiði bir vakýadýr.

ALLAH'ý tevhid etmek bir ibadettir. Kullarý Hakk'a ortak koþmak herkesin âdeti oldu. Sen âdeti býrak, ibadete devam et. Âdeti yýkar­san, senin için âdetlerin üstünde þeyler zuhur eder. Gayretli ol. Yan­lýþ iþlere karþý iyi duygu besleme, ALLAH Teâlâ da, seni o kötü þey­lerden korur.

Ýç âlemini kötü hâlden al. Bugünkü periþan hâlini iyiye tebdil et. Bunu yapmayý arzu etmediðin zaman, Hak Teâlâ seni bulundu­ðun hâlden zor kurtarýr.

Bir âyet-i kerimede þöyle buyrulur: “ALLAH hiçbir topluluðun halini deðiþtirmez; ancak onlar hal­lerinde bir deðiþiklik yapmadýkça.” (er-Ra’d, 13/11)

Nefsini ve yaratýlmýþlarý kalbinden çýkar. Yerlerini Hak Teâlâ'nýn varlýðý ile doldur. Bu sayede sana tekvin sýfatý tecelli eder. Bu hâl gece namazý ve gündüz orucu ile gelmez. Kalp temizliði ve sýr safiyeti ile gelir.

Bazý büyükler þöyle der: Oruç ve namaz, bazý yemekler için kullanýlmasý zarurî sirke ve yeþillik gibidir; tam gýda sayýlmazlar. Asýl gýda bunlardan baþkasý olur ki, o ‘doðruluktur.’ Oruç ve namaz her þeyden önce var olmalý­dýr. Ama yalnýz bunlarýn oluþu yeterli sayýlmaz. Hiç bir zaman doð­ruluðu elden býrakma. Namaz ve orucunu doðrulukla kýlarsan fay­dasý olur. Yemeðini ye. Yemeði hoþ yemek için onu renklendirmeye bak. Sofraný güzel hazýrlarsan iþtahla yemek yersin.

Doðru ol. Namazýný kýl, orucunu tut. Bunlar senin için baþ gýdadýr. Gýdaný aldýktan sonra her yanýný nurda yýka. Çünkü Hakk'a vasýl olma faslý baþlýyor. Ona hazýrlýk için iç âlemini, yani kalbini te­mizle. Bu arada hayli uzun yolculuk baþlayacaktýr. Ülkeleri katedeceksin. Sana hayli güç vazife verilecek. Bölgeler sana teslim olacak. Bir kulun kalbi saf ve temiz olursa ona verilmeyecek þey yoktur. Hak yakýnlýðýný benliðinde duyan zât, yeryüzünün sultaný olur. O kul, halký Hakk'a davete memur edilmiþtir. Onlarýn ezasýna sabýrla karþý koymak vazifesidir. Hakk'a ve hakikate vakýf olan zât, yeryüzünde mevcut batýl iþleri Hakk'a çevirmek için elinden geleni yapar.

O kul, halký zengin etmek için mal daðýtýr. O, bir kimseye iyilik yapýnca sonsuz zengin olur.

Onun kalbi hikmetlerle doludur. Hak Teâlâ'nýn tecellisi, sâlih kullarýnýn kalbini donatýr. Ýrfan sahibi kullarýn iç âlemlerinde hik­met çaðlayanlarý coþar. Arþ ve ilim denizinden kaynaklar geçer. Ora­dan kaynayan kaynaklar, ölü kalpleri diriltir. Hayata kavuþturur. Hak'tan kaçan tenler, o çaðlayan ve ýrmaklar sayesinde diriliðe erer.

Ey evlat! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise varlý­ðýna can katar. Bir lokma vardýr, kalbini karartýr. Bir lokma vardýr, derununa nurlar saçar. Bir lokma vardýr, yeyince dünyaya dalarsýn. Bir lokma vardýr, yeyince bu âlemin ötesine geçersin. Ama bunlardan daha üstün bir lokma vardýr ki, onu yiyen dünyayý da âhireti de býrakýr. Ýþte bu lokma seni tabiatýn Yaratýcý'sýna ulaþtýrýr.

Haram yemek, seni dünya ile uðraþtýrýr, hatalarý sevdirir. Mu­bah olan þeyleri yemek, kalbi âhiret âlemine iter ve tâatla meþgul eder. Helâl yemek ise, Yaratan'a yaklaþtýrýr. Bu yemekler irfan duy­gusu ile bilinir. Hak Teâlâ için kalbinde irfan duygusu taþýyanlar, bunu benliklerinde sezerler.

Marifet kalpte olur. Defter ve kitaplarda olmaz. Bu marifet duy­gusunu Hak Teâlâ verir. Kullar veremez. Bu duygunun kalbe yer­leþmesi için Hakk'a ibadet etmek gerekir. Doðru olmak ve doðruluðu tasdik ettirmek irfan duygusunu arzulayan için çok önemlidir. Ay­rýca fâni varlýklarý kalpten atmak en lüzumlu bir iþtir.

Sen, yalnýz yemeyi, içmeyi vb. kötü arzularýný tatmin etmeyi dü­þünmektesin. Bu durumda sana irfan sahibi olmak nasýl nasip olur ki? Kaldý ki, yediðin ve içtiðini nereden temin etmek zorunda ol­duðunu bilmez olmuþsun.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i þerifinde þöyle buyurur: “Bir kimse ki, yediðini ve içtiðini nasýl elde ettiðini düþün­mez, Hak Teâlâ ona rahmet nazarý ile bakmaz. Cehennemin hangi kapýsýndan girerse girsin, düþünmez.”

Kâinatta var olan hiç bir þeye kalbini baðlama. Kalp yüzünü on­lara tebessüm dahi ettirme. Seni Hak'tan alýkoyan olmasýn. Halk se­ni alýp Hak'tan kaçýnmasýn. Kullar arasýna pek girme. Yalnýz, kul­larý iyiye çaðýrmak için dilinin döndüðü ve onlarýn anladýðý kadar konuþ. Ufak tefek hatalarý olursa itiraz etme, idare et. Onlarla iyi geçin. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buyurur ki: “Ýnsanlarla iyi geçinmek sadakadýr.”

ALLAH'ýn sana verdiði iyi huylarý kullara da öðret. Sana verilen güzel þeyleri onlara da ikram eyle. Onlarla iyi arkadaþ ol. Yumuþak davran. ALLAH'ýn kullarýna karþý dik omuzlu olma.

Huylarýný daima güzelleþtir. Bütün iþlerin ALLAH'ýn emrine uygun olsun.

Ýnsanlar için iki önder vardýr; biri ilim, diðeri ise hikmet taþýr.

Kullar arasýndan çýkacak herhangi bir önder, ancak Hak kapýsý yakýnýna götürebilir.

Senin için, iki kapý vardýr; bunlarýn ikisinden de geçmen lâzým: Hak kapýsý ve halk kapýsý. Bunlara, dünya, âhiret kapýsý da dene­bilir. Birini diðerinden ayýrt etmek mümkün deðildir. Yalnýz, evvelâ Hak kapýsý, sonra halk kapýsý gelir. Birinci kapýya geçersen, ikincisi kendiliðinden açýlýr. Kalbinden dünyayý atarsan ukba âlemine vara­bilirsin.

Hikmetler taþýyan öndere uyarsan, ilim deryasý sahibine gider­sin. Hakk'a marifet sahibi olmak istiyorsan halkýn fâni varlýðýný kal­bine koyma.

Anlatýlanlar, derece derecedir. Biri diðerinin zýddýdýr, iki zýt birleþemez. Bu zýtlarýn arasýný birleþtirmeye yeltenme. Boþuna yorulur­sun; eline bir þey geçmez.

Kalp, Hakk'ýn tecelli yeridir. Oraya, O'nun varlýðýndan baþkasý­ný sokma. Düþün, melekler suret olan eve girmezler; Hak Teâlâ put­larla doldurduðun kalbine nasýl tecelli eder? O'nun gayri olan her þey puttur. O putlarý kýr ve kalbini temizle. O kez Hakk'ýn tecellisini orada görürsün. Önceleri görmen kabil olmayan hikmetli þeyleri görmeye baþlarsýn; yeter ki kalbin temiz olsun.

ALLAH'ým, razý olduðun þeyleri yapmaya bizi ulaþtýr.

“Dünyada bi­ze iyilik ver, âhirette iyilik ver, bizleri ateþ azabýndan koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!


radyobeyan