Ýlahi Armaðan
Pages: 1
45. Meclis By: hafiza aise Date: 30 Ocak 2011, 09:58:45
45. MECLÝS

 

Bu konuþma sabah üzeri medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 16 Recep 545, Milâdî 1150.


 

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurdu:

“Bir kimse ki, kendi gibi yaratýlmýþa dayanýr, o melundur.”

Melun: Lanete uðramýþ, herkesin nefretini celbeden kimse, de­mektir.

 

* * *

 

Hayret. Çoðu kimseler, bu lanet halkasýna takýldý, hayret. Halkýn çoðu ayný yolda. Allah'a dayanan, bir tane denecek kadar az. Bir kimse, Allah'a dayanýrsa kopmaz halkaya yapýþmýþ olur. Her kim ki, kendi gibi bir yaratýlmýþa dayanýr, o elini suya açýk daldýrýp kapalý çeken gibidir ki, eline bir þey girmez.

Yazýk sana, kullar sana ne kadar yardým edebilir? Onlar yardým edecek olsa, bir, iki, üç gün, bir ay, bir sene veya iki sene yardým eder. O da dünyada. Âhirete gidince hepsi senden yüz çevirir.

Sana, Hak'la sohbet gerekir. Bütün iþlerini O'na ýsmarla. O, sen­den yüz çevirmez, dünya ve âhirete dair ihtiyacýný vermekten imtina etmez.

Allah'ý tevhid etmiþ olan bir iman sahibi için ana, baba, ev halký, dost, düþman, mal, þöhret ve herhangi bir þeye güvenmek yoktur; onun için cümle eþya yokluða gömülüdür. Bu hâli benliðine sindiren zât, Hakk'a dayanýr ve O'nun iyiliðine güvenir.

Ey altýnýna ve gümüþüne güvenen, yakýnda onlar elinden çýka­cak, sana cezasý kalacak. Onlarý harcadýðýn yerler sorulacak. Onlar vaktiyle baþkasýnýn elindeydi, sonra sana geldi. Sebebi, onlarý Hak yo­la sarf edesin; Mevlâ'nýn yolunda sana yardýmcý olsunlar. Hâlbuki sen, onlarý özüne put kýldýn.

 

* * *

 

Ey bilgisiz! Ýlmi Allah için öðren; ayrýca amel et. Öðrenmek ve amel etmek, insaný edep sahibi eder. Ýlim hayattýr, cehalet ölüm sa­yýlýr, ölümün en yakýn dostu bilgisizliktir. Bilgisizlik insaný cemiyet defterinden siler.

Ýlim birkaç bölüme ayrýlýr. Biri herkesçe müþterek ilim ki, onu herkes öðrenir. Bir de hususî ilim vardýr; o da, her þahýsta deðiþir. Buna da: “Kalp ilmi, sýr ilmi” derler.

Ýkinci ilmin deryasýna dalarsan, Allah yolunun sultaný olursun. Seni yolunda sultan kýlanýn emri icabý, yasak olaný yasak eder, yapýl­masý gerekli olaný yaptýrýrsýn. Verilecek yere verir, verilmeyecek yere vermezsiz. Halk arasýnda da sevilirsin.

Yeryüzünde, Allah'ýn sultan kýldýðý kimseler vardýr. Allah'ýn emrini yaptýrýr, yasak ettiði þeyleri yaptýrmazlar. Hak'tan bir þey alý­nacaðý zaman Allah'ýn emri varsa halk arasýnda ilâhî hükümle gezer­ler; iç âlemlerinden alýrlar; yoksa almazlar. Vermeyi de ayný þekilde yaparlar. Kopup gelen bilgi ile olurlar. Hüküm kapýcýdýr; kapýyý bek­ler; ilim evin içinde durur. Hüküm umumî verilir. Ýlim her þahsa göre deðiþik þekil alýr.

Ýlim sahibi Hakk'ýn kapýsýnda durur. Marifet bilgisi ona verilmiþ­tir. Bütün iþlere karþý anlayýþ sahibi olur ki, bu hâle baþkasý eremez. Ýrfan sahibi emirsiz hiç bir iþ görmez. “Ver” denilirse verir, “Verme” dendi mi kimse ondan bir þey alamaz. Ýrfan sahibine “ye” denir, yer. “Yeme” denirse yemez, aç kalýr. Ýrfan sahibi, yapacaðý iþleri vicdaný­nýn emri ile yapar. Bir þahsa gidileceði zaman vicdan emri esas olur. Gidilmeyeceði zaman yine vicdan emri göz önünde bulundurulur.

Ýrfan sahibi vicdanýna danýþmadan kimseden bir þey alýp diðeri­ne vermez. Yardým görmek isteyen, irfan sahibine yardýmcý olur. Re­zil ve rüsva olmak isteyen, ona zahmet verir.

Allah yolunda çalýþanlar, kendi menfaatlerini deðil, sizin iyiliði­nizi düþünürler. Size gelmelerinin sebebi de budur; kendi ihtiyaçlarý­ný düþünmezler. Onlar kullara ihtiyaç beyan etmezler. Onlar, kulla­rýn çözülen iplerini baðlar, harabe evlerini yaparlar. Ve bir baba gibi þefkat gösterirler. Hak Teâlâ onlara ezelden irfan duygusu nasip et­miþtir, o duygu sayesinde her þeye karþý anlayýþ sahibi olurlar. Hangi iþi sizden beklerse, o sizin içindir, kendileri için deðil. Onlar daima kullara öðüt verir; bu vazifeden yorgunluk duymazlar.

Bir iþ ki, Allah tarafýndan olur, onun sonu gelmez, sabit olur, ömürlü olur. Baþkalarýnýnki ömürsüz ve geçici olur. Ýlme çalýþ. Ýlim sahiplerine ve bildiðini iyi yolda kullananlara hizmetçi ol. Bu uðurda, uðrayacaðýn ufak tefek güç iþlere sabýrla karþý koy. Ýlk baþta ilme sabýrla çalýþ; sonra faydasýný bulursun; dolayýsýyla saygý görürsün. Sana hizmet edenler de sabýrlý olur. Çünkü sen de o yolda sabretmiþtin. Ýlim yolunda sabýrlý olursan kalp bilgisine sahip olursun. Ýçin nurla dolar.

 

* * *

 

Ey cemaat! Ýþlerinizi Hakk'a ýsmarlayýnýz. Ýþleri, O sizden daha iyi bilir. Size yarayan en iyi þeyi O verir. Hakk'ýn yardýmýný gözetiniz. O'nun yardýmý, an an gelir. Her iþinizde O'nun hizmetçisi olunuz. Rahmet kapýsýnýn açýlmasýný gözetiniz. Halka açýlan kapýlarý kalbinize kapatýnýz. Bu dediðimi yaparsanýz hesabýnýzda olmayan, garibinize gidecek þeyleri gösterir.

Yazýk sana, dediklerimi anlamýyorsun; Allah, kullarýnýn eli ile sana her þeyi gönderir ve onlarýn eli ile zarar gelecekse yine gelir.

Her þeyi emre uyar kýlan O'dur. Kalplere yumuþaklýk veren yine O'dur. Kalpleri yine O karartýr. O diriltir. O verir. O alýr. O aziz eder. O zelil eder. O hasta eder. O þifa verir. O doyurur. O aç koyar. O giy­dirir. O üryan eder. O ihsan eder, O korkutur. O, Evvel'dir ve Âhir'dir. Þu söylenen þeylerin hepsi O'nundur. Bu iþlerde baþkasýnýn dahli yok­tur. Kalple bunlara inan. Halkla muaþeret âdabýný iyi yap.

Sâlih ve ittikâ sahiplerinin edebi böyledir. O ittikâ sahipleri Allah'a karþý hatalý olmaktan çekinirler. Halkla iyi geçim yoluna gi­derler. Halk arasýnda konuþurlarsa ancak onlarýn aklýna göre söz ederler; kalp istidatlarýna göre konuþurlar. Daima iyi huylu olurlar. Ahlâk örneklerini Kitap ve Sünnet’ten alýrlar. Kitap’ta -Kur'ân'da- ve Sünnet’te ne varsa onu konuþurlar. Sözleri kabul edildiði zaman, Allah'a þükür yolunu tutarlar. Þayet sözleri dinlenmez olursa, oradan kaçarlar. Söz dinlemeyen kiþiler onlar için dost olamaz. Onlar, kullar arasýnda, Allah'ýn emrini yerine getirmek için dolaþýrlar; yasak iþle­ri yaptýrmamak için halk içine girerler.

 

* * *

 

Kalbini mescid eyle; orada Hakk'a kulluk et ve yalnýz Allah'ý çaðýr, baþkasýný anma. “Mescidler Allah içindir; orada Allah'tan gayrisine dua etme­yiniz.” (el-Cin, 72/18) mealine gelen âyet-i celilenin mânasýný düþün.

Kul, derece derece yükselir. Ýslâm olur, sonra imana kavuþur. Sonra ikana, marifet hâline, sonra ilim tecellisine, sonra sevgiye, sonra sevilmeye, daha sonra aramaya baþlar. Daha sonra bunu da bý­rakýr, artýk aramaz, aranýr. Artýk bu kul, kemâl sahibidir, aklýna aldý­ðýný býrakmaz. Anmakta olduðu herhangi bir þeyi unutmaz. Gaflet uykusuna dalarsa uyandýrýrlar. Kötü bataklýða düþtüðü zaman ikaz edilir. Herhangi bir emir tevdi edilirse yapar ve ikbal kazanýr; daima konuþturulur, susmasý istenmez. Bu zât, her hareketinde ayýktýr. Kalp aynasý saf ve temizdir. Çünkü o daima kalbini kirlerden beri kýlar. O zâtýn dýþýna bakýlsa derhal ruhundaki temizlik sezilir. Bu temizlik ona Peygamber’inden veraset yoluyla gelmiþtir; dýþý uyur, ama kalbi uyumaz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in gözleri uyurdu; ama kalbi her an ayýk dururdu. Her yaný nur olmuþtu. Önden geleni gördüðü gibi arkadan geleni de görürdü. Bu hâl herkese hâlince nasip olur. Hiç kimsenin hâli öbürüne uymaz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz, bu mâ­nayý þöyle dile getirdi: “Hiç kimse diðer kimse gibi ayýk olamaz; karakter bakýmýndan biri, diðerine uymaz.”

Þu var ki, büyük velîler ve varlýðýný Hak varlýðýna katanlar, hep birden, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’den artan sofraya konuk olurlar. Ýçtiði ilâhi þarabýn kalanýyla doyarlar. O ummandan bir katre, iç âlemlerini coþturmaya yeter. O keramet daðýndan tozan bir zerrecik varlýklarýný yükseltmeye kâfi gelir. Çünkü bunlar, onun vârisleridir. Çünkü bunlar, O'nun yoluna canla baþla girmiþlerdir. O'na varlýkla­rýný vererek yardým ederler. Her yolunu kaybedene, o büyük Peygam­ber’i (s.a.v) gösterirler.

Halka din ilmini öðreten onlar, her iyiliði yapan yine onlar olur. Allah'ýn selâmý onlara olsun, sevgisi onlara olsun. Ayrýca o büyük zât­lardan, gelenek yolu ile kýyamete kadar fayda alanlara da olsun.

 

* * *


 

Ýman sahibi tecrübelidir. Zekidir. Onu kimse kandýramaz; dün­yayý iþaretle çaðýrýr. Yalandan sevgi gösterir, dünyanýn her þeyine sahip olur. Kalbini kaptýracaðý an hemen boþar; bir daha ona yakýn olmaz. Sonra âhirete döner, onun tadýný alýr. Kalbini de az meyletti­rir; fakat sýký bir baðlýlýk bulduðu an terk eder. Yaratan'dan beri ede­ceðini hissettiði dem kökten boþar. Âhiretin þöyle bir yanýndan tu­tar, dünyanýn kucaðýna oturtur: “Hesabýnýzý beraber paylaþýn” der ve farz ibadetlere döner. Hak Teâlâ'nýn kapýsýna koþar. Otaðýný o katta kurar; her an o eþiðe baþýný koyar ve yatar.

Ýbrahim (a.s) Peygamber’in milletine uy. O dosttu. Ona selâm ol­sun. Önce yýldýzla yetindi, sonra ayla, sonra güneþle. Bunlarýn sönen hâllerine baktý: “Ben böyle sönücü þeyleri sevmem, gönlümü kaptýramam” de­di.

Onlarýn Yaratýcý'sýna döndü. Ve þöyle dedi: “Ben yüzümü yeri göðü yaratana, pak ve temiz olarak çevir­dim; ben müþrik deðilim.”

Ýbrahim (a.s) Peygamber, Hak Teâlâ'nýn rahmet eþiðine yat­maya devam etti. Hakk'ý talepte doðruluk gösterdi. O'nun bu hâlini Yaratan anladý; dolayýsýyla kapýlarýný ona açtý. Kalp yolu ile rahmet deryasýna girmeye izin verdi. Bütün varlýðý ile o sevgili Peygamber ilâhî varlýk âlemine alýndý. Hak ondan hâlini sordu. Her hâlini çok iyi bildiði hâlde, bir de ondan dinlemek istedi. Sordu, söyledi; sordu söyledi. Konuþturdukça daha fazla sevdi, sevdirdi. Her çeþit süsleri ona yaðdýrdý. Ondan razý olduðunu bildirdi. Kalbine hikmetler dol­durdu. Kimsenin sezemediði bilgiler verdi. Dünya ile hâlini sordu ve hepsini terk etmek kudretine sahip kýldý. Dünya ve âhiret ile yeni bir anlaþma yapmayý emretti. Bu arada dünya için, Peygamberi’ne eziyet etmemeyi þart koþturdu. Âhirete de ayný þartý bildirdi. Her iki­si için, o sevgili Peygamber’e hizmeti söyledi ve þarta ilâve etti.

Dünya ve âhiret o Peygamber’i sevdi, eziyet etmedi; kýsmetini ke­sintisiz gönderdi. O Peygamber ise her þeyi aldý, yerinde kullandý; Hak Teâlâ'ya hizmet yolunu tuttu, kalbi daima Hak katýnda durdu. O Hak hem Aziz hem de Celil'dir. Zat-ý Ýlâhî'den gayri her þeyi kalbinden beri kýldý. Bu hâl, onu hür olan bir köle eyledi; yalnýz Allah Teâlâ'nýn kulu oldu; baþkalarýna köle olmaktan kurtuldu. Yerde ve gökte ne varsa boþadý. Hiçbir þey ona sahip olamadý. Ama o her þe­yin sahibi oldu: Çünkü mülkün sahibini sevdi. Mülkün sahibi de onu sevdi. Öyle bir þey oldu ki, ona yalnýz þah sahip çýktý. Her kapý ona açýldý. Kapýcý ona mani olamadý. Perdeci ona perde kapayamadý.

 

* * *


 

Ey evlat! Allah yolcularýnýn kölesi ol. Dünya ve âhiret onlara hizmet eder; her ikisi de onlarýn emrine hazýr durur; istedikleri an dilediklerini yaptýrýrlar. Hak Teâlâ'nýn izni ile arzu ettiklerini alýr­lar.

Onlarla olunuz. Size dünyadan suret, öbür âlemden ise mâna verirler.

Allah'ým, o büyük insanlarla aramýzý bul. Aramýzda olan ayrýlýk farkýný bize anlat. Dünya ve âhirete dair görüþlerimizi birleþtir. Âmin!

 


radyobeyan