48. Meclis By: hafiza aise Date: 30 Ocak 2011, 09:54:23
48. MECLÝS
Bu konuþma Salý günü öðleden sonra medresede yapýldý.
Konuþma tarihi: Hicrî 8 Þaban 545, Milâdî 1150.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurdu:
“Bir kimse, insanlara karýþacaðý zaman, sevsinler diye süslü gider de, Allah Teâlâ'nýn huzuruna -ibadet anýnda- sevimsiz durursa öbür âleme göçünce Hak Teâlâ, onu dargýn ve öfkeli karþýlar.”
Ey içi bozuklar, âhireti dünyaya tercih edenler ve ey Hakk'ý halka deðiþtirenler, sonsuzu verip faniyi alanlar, Peygamber’in kelâmýný iþitiniz. Hâliniz nice olur? Ticaretiniz yok oldu; sermayeniz gitti. Size yazýk, kendinizi Allah'ýn azabýna atmaktasýnýz. Hâliniz O'nu darýltmakta. Bir kimse, yalnýz insanlar için süs takarsa, Allah onu huzurundan kovar.
Dýþýný Ýslâm yolu edepleri ile beze, içinden halký çýkar, Hak'la süslen. Halkýn kapýsýný kapa, kalbine Hakk'ýn kapýsýný aç. Onlarý kalbinde yok bil. Sanki onlar hiç yaratýlmamýþ ve sanki onlar iyilik yapamaz, zarar veremez bir haldeler. Sen kalýbý bezedin, ama kalbin bezeðini unuttun. Kalp, tevhid, ihlâs ve Allah'a dayanmakla hoþ olur ve O'nu anmakla baþkasýný unutmakla süsünü bulur. Ýsa (a.s) Peygamber þöyle buyurur: “Ýyi iþ odur ki, yapýlan iþin övgüsü beklenmeye.”
Ey âhirete nispetle ahmak ve deli, dünyaya nispetle akýllý olanlar! Bu akýl size fayda saðlayamaz.
Ýman tahsili için çalýþ. Çalýþýrsan imaný bulursun. Hatalardan dön, özür dile, yaptýðýna piþman ol, gözyaþlarýný yanaklarýndan akýt. Çünkü Allah korkusundan akan gözyaþlarý isyan ateþini söndürür. Hak Teâlâ'nýn öfkesini geçirir. Doðru tevbenin nuru insanýn yüzüne vurur.
* * *
Ey evlat! Gücün yettiði kadar duyduðun mânevi zevki sakla; güçlü olursan bunu yap. Duygulara alt olursan mazur sayýlýrsýn. Sevgi, perde ve örtüleri harap eder, haya duvarýný yýkar, vücut yapýsýný bozar, halký görmeyi yok eder. Halk sevgisi kalpten zorla çýkarýlmalýdýr. Hak sevgisini kalbine yerleþtiren, o sevginin maðlûbudur. O sevgi ayaðýndan çýkan tozu sürme yap, gözüne çek. Bu sayede her gördüðün þeye, içinden kopup gelen her duyguya: “Bu nefisten geliyor, bu kalpten geliyor, bu halktan geliyor ve bu da Hak'tan geliyor” diyebilirsin.
Çalýþ, iþlerde sen olmayasýn; yapan ve eden O ola. Çalýþ, baþýna bir kötü hâl geldiði zaman, gitmesini isteyen olmayasýn. Fayda almak için harekete geçmeyesin. Þunu doðru olarak bil ki, anlattýðým hâli benliðinde duyduðun an Hak sana hizmet edeni gönderir ve her kötülüðü def eder. O'nunla ol! Hâlin, yýkayýcý önündeki ölüye benzesin ve Cibril'in sessiz çevirdiði Ashâb-ý Kehf'e dönsün. O'nunla ol. Varlýðýn yok olsun. Seçme kabiliyetin olmasýn. Cümle tedbiri býrak. O'nun önünde iman ayaðýnla dur; nefsini görme. Nefsini kaza ve kader anýnda ortaya at. Ýman, kader hükümlerine uyulduðu takdirde ayakta durur: Ýlâhî kaderin her hükmü ona kuvvet verir. Münafýk kaderden kaçar, her gün ve her gece iman bünyesi zayýflar; nefsi, kötü arzusunu semirtir, sýr ve kalp gözü kör olur. Münafýðýn kapýsý hoþ görünür, evinin içi haraptýr. Hakk'ý dilden anar. Kalpten anmaz. Öfkesi nefsi için olur, Rabb’i için olmaz. Ýman sahibi, münafýðýn aksinedir; Allah'ý anmasý hem kalbi, hem de dili ile olur. Vakitlerin çoðunu kalbî zikirle geçirir, dili sessiz olur. Bir þeye darýlacak olsa, Allah için ve Peygamber için darýlýr. Nefsini, þahsî ve tabiî arzularý, dünyayý ona katmaz. Ýmanlý kiþi, kimseye haset etmez, dolayýsýyla haset edeni olmaz. Zevk ve keyf sahiplerinin içine karýþmaz, dolayýsýyla onlarla niza çýkarmaz.
Ey evlat! Sakýn ha sakýn, dünya zevki için kimse ile çekiþmeyesin. O zevkler verilir, alýnýr, geçer gider; fakat sen arada yok olursun. Zelil ve rüsva olursun. Dünyalýk bir þey için çekiþme, bu sana ne kazandýrýr? Ýlâhî hüküm geçmiþte verilmiþtir, bozulmaz. Çekiþecek olursan, Hak'la çekiþmiþ olursun. Bu da seni gözünden düþürür, dolayýsýyla bütün bildiklerin elinden gider, boþa yorulursun. Allah Teâlâ senin gibilere, “Boþa yorulanlar” damgasýný vurur. Þu anda tevbe et, Allah'a dön, hatasýz insanlar zeki olur. Hak sana bir bela verirse kalkmasý için O'na kýzma, ibadet et, kendiliðinden gitmesini bekle. Hiç bir zaman ümitsiz olma. Bir anýn tecellisi öbürüne uymaz. Bir an darlýk, diðer an ferahlýk duyabilirsin. O her an bir baþka tecellide olur. Bir topluluðu bir an içinde baþka yapar. O'nunla sabret. Kaderine boyun eð. Bilemezsin, þu hâlinden sonra bambaþka bir hâl tecelli eder. Sabredersen bela hafifler, kurtuluþ yolunu görürsün. O seni sever, sen de O'nu seversin. Baðýrýr çaðýrýrsan derdin artar; O'na itiraz ettiðin için azap gelir.
Hakk'a itiraz etmenizin ve çekiþme yolunu tutmanýzýn sebebi nefse uymanýzdýr. Boþ þeylere kapýlýp dünyalýk uðruna koþmanýzdýr. Hele dünyayý sevmeniz ve onun geçici metaýný toplamaya çalýþmanýz yorucu olur ve Hak Teâlâ'yý darýltýr.
* * *
Ev cemaat! Olmasýný arzu ettiðiniz þey varsa þu olsun: Dýþ varlýðýnýz dünya kapýsýnda kalsýn, kalbiniz öbür âleme dönsün. Ýç âleminiz de Mevlâ kapýsýndan ayrýlmasýn. Bu hâl, dýþ varlýðýnýz kalbe uyuncaya, ve onun tattýðýný tadýncaya kadar devam etsin. Kalp, sýr olsun, sýrrýn tattýðýný tatsýn. Sýrrýnýz da fena –yokluk- âlemine varsýn, ne zevk alsýn, ne de bir þeye zevk versin. Bu hâlde ölmüþ olur. Sonra O'nun için dirilir, baþkasý için deðil. Bu hâle eren sýr, kimya olur. Bu kimyanýn bir kuruþu bin altýn yerine geçer. Bin altýn demek bir benzetmedir. Aslýnda ona paha biçilemez; çünkü asýldýr, küldür ve devamlýdýr. Saadetler o kimseye olsun ki, sözümü anlar, iman eder, sözümle amel eder. Ve ihlâs sahibi olana saadetler olsun. Mübarek olsun o kimseye ki, doðru iþ tutar, dolayýsýyla yaptýðý iþ onu gayesine ulaþtýrýr.
Ey evlat! Ancak öldükten sonra beni görür ve anlarsýn; öldüðünde beni saðýnda ve solunda görürsün. Seni yüklenir gezdiririm, yaramaz þeylerden beri kýlarým, hatta senin için dilenirim bile.
Ne zamana kadar halký Hakk'a ortak edecek ve onlara dayanacaksýn? Halktan herhangi birinin elinde hayýr ve þer, iyilik ve kötülük olmadýðýný bilesin. Bu sana vaciptir. Onlar hep eþittir, zengini, fakiri ile; azizi, zelili ile birdir. Sana Aziz ve Celil olan Allah gerek. Halka dayanma, çalýþmana güvenme. Gücüne ve kuvvetine bel baðlama. Allah'ýn yoluna koþ. Çalýþmaný kim nasip ettiyse ona güven ve çalýþma yolu ile rýzký verene bel baðla. Bunu yaparsan yolculuðun O'nunla olur, O, sana kudret ve ezelî bilginin hikmetlerini gösterir. Kalbin O'na vasýl olur. Sonra geçmiþ günlerini düþünürsün. Bu hâlin, cennet ehlinin, dünyada geçen hâdiseleri hatýrlamasýna benzer.
Sebep tuzaðýný aþarsan sebebin yaratýcýsýna ulaþýrsýn. Âdetleri býrakýrsan âdet harici hikmetler görürsün. Hizmeti gönüllü yapana hizmet edilir. Ýtaat edene itaat olunur. Ýyilik eden iyilik bulur. Yakýnlýk isteyen yakýnlýða erer. Tevazu eden yükselir. Ýyilik etmek isteyene iyilikler gelir. Terbiyesi güzel olan, þaha yaklaþýr. Ýyi edep, dosta yaklaþtýrýr; kötüsü uzaða atar. En güzel edep, Allah'a itaattir. Edepsizlik ise O'na isyan.
* * *
Ey cemaat! Nefsinize dönmeyi ertelemeyin; onu muhasebe etmeyi tehir etmeyin. Âhiret baþlamadan bu iþi dünyada yapýn, acele edin.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur: “Allah Teâlâ, dünyada kötülükten çekinen kulunu öbür âlemde hesaba çekmek istemez, hayâ eder.”
Sana düþen, kötülükten beri olmaktýr, aksi hâlde rüsvalýk halkasý boynundadýr. Dünya iþlerinde dikkatli ol, aksi hâlde bütün duygularýn dünya ve âhirette kötülüðe döner.
Altýn, ateþ yuvasýdýr. Para dertle doludur. Bilhassa bunlarý haram yoldan kazanýrsan ve ayný yola sarf edersen... Yarýn bu söylediklerim sana anlatýlýr; bugün sen hem kör, hem de saðýrsýn. Çünkü dünyalýk þeyleri haddinden fazla seviyorsun. Hâlbuki Peygamber (s.a.v) Efendimiz bunu þöyle anlattý: “Bir þeyi sevmen, seni kör ve saðýr eder.”
Kalbini dünyadan soy, aç býrak, susuz býrak. Hak Teâlâ onu giydirir, yedirir ve içirir. Ýçini ve dýþýný O'na teslim et. Hiç düþünme, bu sayede belki sensiz O olursun. Her hâlinde bir iþçi gibi çalýþ, efendine uy. Ücret isteme. Dünya çalýþma yeridir, âhiret ise ücret. Ýyilik ve hediyeler evi orasýdýr. Bu hâller çok kere sâlih kullarda görülür. Onlarýn dünyada çalýþmayaný azdýr. Âhiret baþlamadan Hak Teâlâ onlara rahatý, iyiliði, merhameti icabý verir. Ýbadet olarak yalnýz farzý kýldýrýr, nafile ibadetleri onlardan alýr. Farz ibadet hiç bir hâl ve makamda düþmez. Anlattýðýmýz bu hâle eren pek azdýr, azdan da azdýr.
* * *
Ey evlat! Yetinmeyi öðren, boþ ümitlerden dön, çabukça rahata kavuþursun. Dünyadan sana bir kýsmet varsa onun gelmesi kafidir, kýsmetlerin gelir. Sen azizsin, þerefli ve sorumlusun. Nefsinle yeme, alacaðýný boþ yere alma. Bu sana perde olur, kalbine Hak Teâlâ'dan perdeler iner.
Ýman sahibi, ne nefsi için, ne de nefsi ile yer. Giydiðini de onun için giymez ve onun emri ile mal yýðmaz. Ýbadet iþlerinde kuvvet bulsun diye yer, hak yolda ayaklarýnýn titrememesi için gýda alýr. Dinin emri ile yer, boþ hevese uymaz. Allah'ýn velî kulu, O'nun emri ile yer. Bedel ki, kutbun veziridir, bu da ilâhî fiil tecellisine uyarak yer. Kutub ise, yemesinde ve bütün iþlerinde Peygamber (s.a.v) Efendimiz gibi olur? Neden onun gibi olmasýn? Olur... Çünkü onun evladý, vekili ve ümmeti için halifesidir. Kutub, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in halifesidir; Allah Teâlâ'nýn halifesidir. Bu hilâfet gizlidir. Müslümanlarýn baþýna geçen halife ise zahirdedir. Hiç bir Müslüman ona uymayý terk edemez, saygýyý býrakamaz. Denilir ki; “Müslümanlarýn baþýnda bulunan padiþah âdil olursa, zamanýn kutbudur.” Bu padiþahýn iþlerini kolay sanmayýn. O, baþýnýza getirilmiþtir. Zahirdeki iþlerinizi o tanzim eder. Bâtýndaki kutub ise, derûnî iþlerinizi tanzim eder.
Sizden herkes, kýyamet günü hesap meydanýna getirilir. Yanýnda, dünyada iken defterini tutan melekler bulunur. Onlar, o kulun dünyada iyiliðini ve kötülüðünü yazarlar. Meleklerin elinde doksan dokuz sicil defteri vardýr. Sicillerin her birinde göz kýrpmak dahi yazýlýdýr; iyilik veya kötülükten yana her þey belirtilmiþtir. Kulun bütün hareketi o defterde toplu durur. Defter kula verilir, okumasý için emredilir. Þayet iyilik görmeyecek olursa okuyamaz, mahcup olur.
Ýyiliðini okumasý için dünyada çalýþmasý lazýmdý; çünkü dünya hikmet yeri, âhiret ise kudret!
Dünyada âletler ve sebepler konuþur; âhirette bunlara ihtiyaç yoktur. Sizden biri, o hesap günü defterini okumak istemezse, duygularý konuþmaya baþlar; her duygu dünyada yaptýðýný anlatýr.
Siz büyük iþler için yaratýldýnýz, ama haberiniz yok. Allah Teâlâ þöyle buyurdu: “Siz bize dönmeyeceðinizi ve baþý boþ yaratýldýðýnýzý mý sandýnýz?” (el-Mu’minûn, 23/115)