Neden Ebedi Cehennem By: Gulinur Date: 24 Ocak 2011, 17:55:01
NEDEN EBEDÝ CEHENNEM
Allah'a iman etmemenin cezasý, neden ebedi cehennemde kalmaktýr?
Küfür kelimesi, imanýn zýddýdýr. Kafirin dünyasý karanlýklarla doludur. Zira küfür, insanýn Allah'a olan intisabýný keser, atar. Allah ile baðýný koparan insan ise, hem kalbinde, hem ruhunda, hem aklýnda zulmetler içinde yaþar. Kur'an, kafirlerin dünyasýný þöyle anlatýr:
"Onlarýn amelleri okyanustaki karanlýklar gibidir. Okyanusu bir dalga bürümekte, onun peþinden bir baþka dalga gelmekte. Onun da fevkinde bulut var. Böylece üstüste zulümatlar (karanlýklar)... Öyle ki, elini çýkarsa, nerdeyse onu bile göremeyecek." (Nur, 24/40)
Küfür, bütün varlýklara karþý bir hakarettir. Çünkü her varlýk Allah'a ibadet eder. Her birisi Rabbani bir mektup, Sübhani birer ayine ve Allah'a birer memurdur. Küfür, bu cihetleri örtüp gizlediðinden ve onlarý abesiyet ve tesadüfün oyuncaðý derekesine indirdiðinden hadsiz bir cinayet olup, nihayetsiz bir cezayý gerektirir.
Ýnsanda bulunan duygu ve özellikler, ya aynýyla ya da zýddýyla bize Allahý tanýttýrmaktadýr. Mesela insana görme ve iþitme özelliði verilmiþtir. Bundan anlaþýlýr ki Allah her þeyi gören ve iþitendir. Ancak onun iþitmesi bizim gibi deðildir. Bizde bulunan bu özelliklerle biliriz ki Allah görür ve iþitir. Ancak biz bu görme ve iþitmenin mahiyetini anlayamayýz. Ýnsanoðlu o sýnýrlý aklýyla sonsuz kemalde olan ilahî sýfatlarý tam mânâsýyla idrak etmekten çok uzaktýr. Sonsuz aciz olan insanýn, sonsuz bir kudreti kavramasý elbette mümkün deðildir. Akýl, ancak bu kudretin varlýðýný tasdik eder ve icraatlarýna hayran olur.
Sonsuz kudret tecellilerini hayretle seyreden insanýn, ayný tavrýný sonsuz ilim ve hikmet karþýsýnda da göstermesi gerekirken, bunu birçok kiþinin baþaramadýðý görülür. Araya nefis girer, hissiyat girer, bilgi eksikliði ve aklýn zafiyeti girer. Ve insan, hikmetini anlayamadýðý ilâhî icraatlar karþýsýnda teslim ve tevekkül yerine, itiraz ve isyan yoluna girebilir.
Allah, insana bir irade sýfatý vermiþ ve dünya imtihanýnýn bir gereði olarak, onu dilediði yola gitmekte serbest býrakmýþtýr. Ýrademiz, Allah’ýn irade sýfatýný bilip ona iman etmekte bizim için çok önemli bir sermayedir.
Þu kainatýn ve içindeki varlýklarýn Sanii olan Cenab-ý Hak, þu kainatý çok ciddi gayeler için yaratmýþtýr. Kur'an bunu þöyle bildirir:
"Biz göðü, yeri ve bu ikisi arasýnda olanlarý oyun olsun diye yaratmadýk." (Enbiya, 21/16)
"Göðü, yeri ve bu ikisi arasýnda olanlarý boþuna yaratmadýk." (Sad, 38/27)
Bütün varlýklar, kendilerine mahsus dillerle Yüce Yaratýcýyý tesbih ve takdis ederler. Kendilerine tevdi edilen görevleri büyük bir zevk ve þevkle yerine getirirler. Mesela güneþ bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Irmaklar bir cuþ u huruþla denizlere doðru akar. Ýnsanýn emrine verilen hayvanlar tam bir itaatle ona hizmet eder.
Ýlahi emirleri yerine getiren bu varlýklar içinde, insanlar ve cinler farklý bir konuma sahiptirler. Gerçi onlar da, "Ben cinleri ve insanlarý ancak bana ibadet etsinler diye yarattým."(Zariyat, 51/56) ayetinin hükmünce ibadetle mükelleftirler. Fakat bunu yapýp yapmamakta serbesttirler.
Ýnsan ve cinlerin bu farklý konumu, onlara verilen iradeden kaynaklanýr. Onlar bu irade ile imaný veya küfrü, iyiyi veya kötüyü, güzeli veya çirkini, itaati veya isyaný... seçebilirler. Cenab-ý Hak bunu þöyle bildirir:
"De ki: Rabbinizden size hak (gerçek) gelmiþtir. Artýk dileyen inansýn, dileyen inkar etsin." (Kehf, 18/29)
"Biz ona (insana) yolu gösterdik. Ýster þükreder, isterse nankörlük yapar." (Ýnsan, 76/3)
Arzýn halifesi olan insanýn, büyük ve küçük her ameli görevli melekler tarafýndan kaydedilmektedir. Kur'an bunu þöyle bildirir:
"Üzerinizde koruyucu, kiramen katibin (deðerli yazýcý) melekler var. Bunlar, siz ne yaparsanýz hepsini bilirler." (Ýnfitar, 82/10-12)
"Ýnsaný biz yarattýk, nefsinin ona ne vesvese verdiðini biliriz. Biz ona þah damarýndan daha yakýnýz. Ýnsanýn saðýnda ve solunda iki melek oturmuþ kayýt alýrlar. Her ne söz söylerse, mutlaka onun yanýnda hazýr bir gözcü vardýr." (Kaf, 50/16-18)
Ýnsanýn, ehemmiyetli rütbesi ve dünyada yaptýklarýnýn karþýlýðýný diðer alemde görecek olmasý, böyle bir kitabeti gerektirir. Nasýl ki medya mensuplarý sýradan bir vatandaþýn peþinde dolaþmazlar; ama, baþbakan gibi yüksek bir mevkide olaný gölge gibi izler, her yaptýðýna dikkat eder, aðzýndan her çýkaný kaydederler. Onun gibi, arzýn halifesi olan insanýn her yaptýðý meleklerce yazýlýr, her söylediði kaydedilir.
Þu yeryüzü sahnesinde her yaptýðýnýn meleklerce kaydedildiðini bilen insan, "Ben baþýboþ deðilim ve vazifedar bir yolcuyum." (Nursi, Said, Þualar, Envar Neþ. Ýst. 1988, s. 225) der, iyi poz vermeye çalýþýr. Ve kulaklarýnda hep þu Ýlahi hatýrlatmalar çýnlar:
"Ýnsan baþýboþ býrakýlacaðýný mý sanýyor?" (Kýyame, 75/36)
"Yoksa siz, bizim sizi abes / boþuna yarattýðýmýzý ve bize döndürülmeyeceðinizi mi sandýnýz?" (Müminun, 23/115)
radyobeyan