Perdeler ve Hidayet By: Gulinur Date: 23 Ocak 2011, 19:18:11
PERDELER ve HÝDAYET
Soru: Eserlerde “En büyük hidayet, hicabýn kaldýrýlmasýyla hakký hak, bâtýlý bâtýl göstermektir.” deniliyor. Bu zaviyeden,
اَللّٰهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَارْزُقْنَا اتِّبَاعَهُ، وَأَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلًا وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ
duasýndaki “hak” ve “bâtýl” mefhumlarýnýn þümûlü adýna neler söylenebilir? Hakkýn hak olarak görülmesinin önündeki hicaplar nelerdir? Bu perdeler nasýl aþýlabilir?
-Me’sûrattan olan ve deðiþik evrad u ezkar içinde de zikredilen bu duayý, hususiyle Nakþîler gibi turûk-u âliyeden bazýlarý, çok önemli bir vird olarak görmüþ, bazý Allah dostlarý talebelerine bunu talim etmiþlerdir. “Hicabýn kaldýrýlmasý”; insanýn hakka uyanmasý ve gözünün hakka açýlmasý mânâlarýna gelir; kulun “Allah” diyebilmesi, dolayýsýyla da iman edebilmesidir. Bunun ötesinde, hidayete girme, hidayete girdikten sonra hidayette derinleþme; hidayetin semerelerini ve hidayetsizliðin akýbetini görme, biriyle recâyý soluklama, diðeriyle havfý yaþama.. hülasa mertebe mertebe, kademe kademe, hidayette derinleþme vardýr. Seyr u suluk-i ruhânîde kat’-i merâtib ederken, deðiþik hakâikin ceste ceste insana inkiþaf etmesi meselesi, perde ve hicaplarýn kalkmasýyla ilgilidir.
-Ýman, Ýslam ve Ýhsan. Bunlardan her birine uyanma, bazý perdeleri aþmakla mümkündür. Mesela, nazarî akýlla Allah bilinemez; O’nun gerekli þekilde bilinmesi, ibadet u taate baðlýdýr. Ýman ancak Ýslam esâsâtýný yaþamayla, diyanetle, baþka bir ifadeyle dinin hayata hayat kýlýnmasý ile inkiþaf eder. Daha sonra ihsan ufkuna da farklý bir kýsým perdelerin yýrtýlmasý neticesinde ulaþýlýr.
-“Hicab”ý, tek bir perde gibi anlamamak lazým. Mesela; aksine ihtimal vermeyecek þekilde, iki kere iki dört eder katiyetinin üstünde “Allah var” hakikatýna inanma, O’nu öyle görme ve öyle bilme pek çok perdenin kaldýrýlmasýna vâbestedir. O’na bu ölçüde bir teveccüh de, O’nun ona göre bir teveccühüne vesile olur. Bir kudsî hadiste, Cenâb-ý Allah þöyle buyurur: “Kulum bana bir adým attýðý zaman, Ben ona gezerek giderim. O Bana gezerek geldiðinde, ben ona koþarak giderim. Ben onun gören gözü, iþiten kulaðý, tutan eli olurum…” Hadisteki bu ifadeler, sizin O’na yaklaþmanýza karþýlýk O’nun teveccühünü ifade etme sededinde serd buyurulmuþ mecazi ifadelerdir. Söz konusu mertebeler ise, yakýnlýðýn deðiþik seviyelerinde, yýrtýlan farklý farklý perdelerden içeri girmelerin neticesidir.
-Hicaplarýn yýrtýlmasý adýna günde yüz defa
اَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَارْزُقْنَا اتِّبَاعَهُ، وَأَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ
desek sezâdýr. Hak, doðru ve sabit demektir. Hak, ayný zamanda Cenab-ý Allah’ýn bir isminin tecellisidir. Mehmet Akif’in deyiþiyle: “Hâlýk’ýn nâmütenâhi adý var en baþý Hak / Ne büyük þey kul için, hakký tutup kaldýrmak.”
-Bu dua, “Allahým, –mahiyet-i nefsü’l-emriyesi itibariyle her neyse ve nezd-i uluhiyetinde neye tekâbül ediyorsa– hakký bize iþte o þekilde hak olarak göster.. bize bâtýl karþýsýndaki hakký göster; o iþin içinde hiç bâtýl olmasýn ve ona tabi olmakla bizi rýzaklandýr!” demektir. Nitekim, zýdd-ý lâzýmýnýn zikredilmesiyle mesele tavzih edilmiþ; “Bâtýlý da bâtýl olarak göster ve bize ondan gereðince kaçýnmayý lutfet” denilmiþtir.
-Hicap.. hicap ötesi hicap.. hicap ötesi hicap… Hicap var hicaptan içeru… Bütün bu perdelerin yýrtýlmasý, iman, amel-i salih ve ihsan þuuruyla, Kalbin Zümrüt Tepeleri’nde gösterilen hakikatlerle mümkündür..
-“Allahým! Hakký bize -hak neyse, mahiyet-i nefsü’l-emriyesine uygun þekilde- hak olarak göster. Senin yolunda canýmýzý vermemizse, bize o hakký öyle göster. Yurdumuzu yuvamýzý, evimizi barkýmýzý terk ederek baþka yerlerde i’lâ-yý kelimetullahta bulunmamýzsa, bize hakký öyle olarak göster, vicdanlarýmýza öyle duyur!” Ve bunun karþýlýðýnda “Bâtýlý da bize bâtýl olarak göster. Bâtýl neyse, neye bâtýl diyorsan, onu öyle görmeye ve ondan ictinâba bizleri muvaffak kýl!” Bâtýl, dalalettir, gazab-ý ilahiye –hafizanallah- maruziyettir; doðru yoldan, þehrahtan dýþarýya çýkmaktýr. Denebilir ki, bu duada teslimiyet var; iþin içinde a’lâya taleb var; iþin içinde kötü olan hüsrandan ictinab arzusu var; iþin içinde Cenâb-ý Hakk’a teveccüh-ü tâmm var.
Soru: Mezkûr duadaki “hak” mutlak manada Ýslâm mýdýr; insanýn, cadde-yi Ýslâmiyede bulunmasýna raðmen bâtýl peþinde olmasý söz konusu mudur?
-Hak, Ýman ve Ýslam esaslarý içinde, Sünnet-i sahîhadaki beyân ve açýlýmlarýnda aranmalý. Ýslam’a “hak” demek, yanlýþ bir þey deðildir. Ancak böyle bir yaklaþýmla hakkýn bir yönünü ifade etmiþ olsak da, diðer yanýný, yani Ýman, Ýslam ve ihsanýn inkiþaf ettirilmesini, meselenin mahiyet-i nefsü’l-emriyesine uygun ortaya konmasýný ihmal etmiþ sayýlýrýz..
-Hiç kimse hâli ve akýbetinden emin olmamalý. En zirvede bulunan insan bile –hafizanallah– devrilebilir. Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) ile diz dize oturup vahiy katipliði yapan insanlardan daha sonra irtidat ederek Efendimiz’in karþýsýna çýkan kimseler vardýr. Bu açýdan hiç kimse akýbetinden emin olmamalý, bilakis korkmalý. Akýbetinden korkmayanýn akýbetinden korkulur.
-Akýbetinden emin olma, küfür yolunda atýlmýþ çok tehlikeli bir adýmdýr. Allah’tan ümit kesmenin unvaný olan yeis de o ölçüde þeytan istikametinde atýlmýþ bir adýmdýr. Ýkisinin ortasý, Cenâb-ý Hakk’a karþý çok saygýlý olmak, yaptýðý en büyük þeyleri -Ýstanbul’un fethi de olsa- “bir þey yaptým diyemem” mülahazasý içinde görmek ve ona uygun hareket etmektir.
-Günümüzün insanlarýndan ciddi yeis içinde olan kimse görmedim. Fakat, kendini salmýþ, serâzâd ve akýbetinden endiþesiz “yýðýnlar” çok!..
Hadd-i zatýnda, akýbet endiþesiyle yaþamak güzel bir þey. Çünkü böyle bir endiþe, sizi sürekli O’na teveccühe sevk eder. O’na her teveccühünüzde ve O’na doðru yükselmedeki her helezonda, bir basamak daha yukarý çýkar ve Allah’ýn baþka bir lütfuyla serfiraz olursunuz.
M.F.GÜLEN
radyobeyan