Bir Emekli Adam By: Gulinur Date: 22 Ocak 2011, 15:00:56
BÝR EMEKLÝ ADAM
Her memurun beklediði bir gündür emeklilik. Emekli olunca mesai yapmayacak (yani çalýþmayacak amma maaþý gelecek). Bir bakýma çok iyi fakat emekliliðin psikolojik yaný “yaþlandým” demektir.
Acayip bir çöküntü baþlar. Hani derler “uslan ey dil uslan artýk, ihtiyar olmaktasýn.” Artýk amca, dede diyenler çoðalýr. Her kelime insanýn belini biraz daha eðriltir. Yavaþ yavaþ baþý topraða doðru gidiyor. Hürmet bekler, saygý bekler. Aradýðýný bulamayýnca gönlü sýzlar.
Cahit Sýtký’nýn dediði gibi, “Dostlarla da yollar ayrýldý bir bir, gittikçe artýyor yalnýzlýðýmýz…”
Her emekli, terk edilmiþ maden ocaðýna benzer. Ondaki bilgi birikimi, ondaki tecrübeler iþe yaramaz amma yerli yerinde durur, o da buna çok sýkýlýr. Hayatý film gibi gözünün önünden geçer, hayatýný seyrederken þu fýrsatý kaçýrmasaydým, þu iþi yapmasaydým, þöyle çalýþsaydým… der. Piþmanlýklar dað gibi büyür. Döner istikbale bakar, pek de bir þey yok. Çünkü ne sermayesi ne de gücü var. Adeta bir ses beyninde çýnlar: Ne yapabilirim?
Konuþmaya ihtiyacý var. Yakýnlarý dinlemiyorsa kahvenin yolunu tutar. Gider kahveye oturur. Bedava çay içmek isteyenler ayný masaya yaklaþýr. Çaylar gelir sohbet baþlar. Gönül ne kahve ister ne kahvehane… Gönül sohbet ister kahve bahane…
Bir günde konuþulanlarý gözden geçirseniz iþe yarayan çok az kelime bulursunuz. Önemli deðil. Kalkar, beli bükülmüþ, baþý önünde evin yolunu tutar. Yemek istirahat ederken bugün de akþam olur uyku zamaný yatar. Bu þehirde hal böyledir.
Almanya’da yaþlý bir Türk’e sordum. Günün nasýl geçiyor? Dedi ki: “Sabah kalkarým, namazýmý kýlarým. Biraz okurum. Camide vaaz varsa onu dinlerim. Eve giderim. Kahvaltý ederim sonra kütüphaneye bakarým. Bir kitap çekerim, onunla meþgul olurum. Masanýn üzerinde davetiyeler var. Onlardan biri Kur’an kursunun açýlýþýymýþ. Biliyorum kursa para toplayacaklar. Giderim, hiç saymadan cebimdeki paralarýn tamamýný veririm. Camide toplananlar hacý hocadýr. Çok hoþ þeyler anlatýrlar. Vakit su gibi geçer gider. Ýkindi namazýndan sonra sohbetler baþlar ve akþam olur. Almanya’da eve gitmek zordur. Bir arabadan diðerine ondan öbürüne eve kavuþurum. Yorulurum, dinleneyim diye uzanýrým. Sabah namazýna çaðýrýrlar iþte hayatým böyle.”
Dedim ki: “Sen Medine’de de olsan da böyle yaþayacaktýn.” “Elbette” dedi. “Bizim hayatýmýzý yaþayýþ tarzýmýzý Allah tanzim etmiþ Peygamber göstermiþ. Nerede olsa ayný hayat.”
Aklýma bir tanýdýðým geldi. O çok üzgündü. Dedim ki: “Ne oldu?” Dedi ki: “Oðlumla kýzým karþýma oturdular. Baba sen hayatýný yaþadýn, þimdi de biz hayatýmýzý yaþayacaðýz.” “Ne olacak”, dedim. “Emekli maaþýný bize vereceksin. Arabayý bize vereceksin, kullanamazsýn zaten. Artýk biz canýmýzýn istediði gibi yaþayacaðýz. Sen dememiþ miydin, ‘Herkesin hayatý kendine aittir.’ Þimdi bizim hayatýmýz bize ait. Sözünü tutuyoruz.
Uzatmayalým, ben yalnýz kaldým. Senden ricam bana bir aile bul, gelip benimle otursunlar. Onlarýn geçimi bana ait. Ekmeðimi getirirler. Beraber oturur yeriz, bu da bana yeter.”
Hayat düz bir çizgi deðil. Ýniþ yokuþu çok. Biri Almanya’da düzlüðe çýkmýþ yürüyor, diðeri yokuþun baþýna çýkmýþ, yorulmuþ oturuyor. Bir baþkasý yokuþtan yuvarlanmýþ. Hayat böyle.
Adamýn biri yaptýðý binaya demiþ ki “Ey bina, sana çok emek verdim, seni yaptým. Yýkýlacaðýn zaman bana haber ver.” O da söz vermiþ. Fakat bir gün tavan çökmüþ. Adam demiþ ki, “Hani yýkýlacaðýn zaman bana haber verecektin?” Bina demiþ ki: “Her aðzýmý açtýðýmda bir top çamurla onu kapattýn. Ben ne yapayým?”
Ömür sarayýnýn her gün bir tuðlasý düþüyor. Takvim yapraðýný kolayca koparýp atýyoruz. Halbuki attýðýmýz bir gündür yahut aydýr veya senedir.
Çöpe atýlan takvim yapraklarý mazi derelerine atýlan ömrümüzdür…
Hekimoðlu ÝSMAÝL
radyobeyan