Sonu gidip Cennet'e dayanan yol By: SevD@_GüLü Date: 21 Ocak 2011, 15:57:06
Sonu gidip Cennet'e dayanan yol
Bir hadis-i þeriflerinde Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) þöyle buyurmuþtur: "Bir kimse ilim öðrenmek için bir yola koyulursa, Allah o ilim yolcusuna Cennet'e giden yolu kolaylaþtýrýr." (Müslim, Zikr 38).
Evet, her kim Cenâb-ý Hakk'ýn muradýný hedefleyerek ilim için hicret ederse o þahýs ucu gidip Cennet'e dayanan bir yola sülûk etmiþ demektir. Allah (celle celâluhu) o þahsý Cennet'e götürecek tavýr ve davranýþlarý ortaya koymakla serfiraz kýlar ve artýk o kimse âdeta Cennet koridorunda yürüyor gibi yaþar.
Ancak daha önce de ifade edildiði gibi ilim tahsili için vatanýný terk edip uzak diyarlara seyahatte bulunmak ciddi manada ehemmiyet arz etse de, olmazsa olmaz bir þart deðildir. Zira insan doðup büyüdüðü yerde de, ilim tahsil edip bulunduðu sahada en zirve noktaya ulaþabilir. Önemli olan doðru bilgileri, doðru insanlarýn elinden, doðru bir þekilde alabilmektir. Yoksa yanlýþ yollara sevk edebilecek mürþit görünümlü kiþilerin elinde bir insan, ister uzakta olsun ister yakýnda, deðiþik dalâlet ve sapýklýklara kendini kaptýrabilir. Niyazi-i Mýsrî'nin "Her mürþide el verme ki yolunu sarpa uðratýr / Mürþid-i kâmil olanýn gayet yolu âsân imiþ..." ifadelerini hatýrlayacak olursak; diyebiliriz ki, önemli olan uzak olsun-yakýn olsun doðru bir rehber veya mürþidi bulabilmektir.
Mesela hicri 7. ve 8. asýrlarda Ýstanbul'da ilim çok ileri bir seviyede olduðundan orada neþ'et eden insanlar Ýstanbul'da kalmýþ ve doðup büyüdükleri beldede eðitimlerini sürdürmüþlerdir. Bundan dolayý da, o dönemde Ýstanbul'da hayata uyanan bir ilim tâlibinin illâ da yuvasýndan ayrýlýp gurbete gitmesine gerek olmayabilirdi. Ancak ayný dönemde Ýstanbul'daki ilmî atmosferin daha canlý, daha mükemmel olduðunu düþünen Anadolu'daki pek çok ilim tâlibi, daha engin, daha zengin, daha seviyeli bir noktaya ulaþma adýna memleketinden ayrýlýp Ýstanbul'a göç etmiþtir.
Belki bu noktada þöyle bir husus akla gelebilir: Toplumumuzda yaygýn bir anlayýþ olarak, çok defa ailesinin yanýnda olan bir kimse, Anadolu'da çokça kullanýlan bir tabirle aileleri tarafýndan hemencecik baþ göz edilmek istenmektedir. Zira anne-babalar genelde bir an önce torun sahibi olmayý, hatta torunlarýnýn çocuklarýna ulaþmayý arzulamaktadýrlar. Böyle olunca da ilim tâlibi, uzun soluklu ve ciddi fedakârlýklar isteyen ilmî çalýþma ve faaliyetler için fýrsat bulamamakta, eðitimini istediði seviyede sürdürme imkânýndan mahrum kalabilmektedir. Ýþte böyle bir durumda ilim adýna seyahatlerin gerekli olduðu söylenebilir. Ancak böyle bir tercihte bulunurken, insan, asice bir tavýrla anne-babasýna karþý çýkmamalý, onlarý görmezden gelmemeli; aksine hissiyatlarýný hesaba katarak gönüllerini almalý ve bir yolunu bulup onlarý ikna etmesini bilmelidir. Belki bu noktada, ilim uðruna ortaya konulacak hasbîlik ve fedakârlýklarýn hem ailesi, hem milleti hem de bütün insanlýk için getireceði faydalar anlatýlýp geri dönüldüðünde onlarýn da memnun olacaðý bir keyfiyette bulunacaðý hatýrlatýlabilir. Ýþte bu yapýlabildiði yani anne-babalarýn gönülleri alýnýp hoþnut edilebildiði takdirde, daha yararlý olacaðý düþüncesiyle uzak bir yerde ilim tahsil etme, gurbetin hüzün ve meþakkatlerine katlanma ayný zamanda kiþiye bir hicret sevabý da kazandýrýr.
zaman gazetesi
radyobeyan