Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ruh Mahluk Mudur By: Gulinur Date: 21 Ocak 2011, 11:58:07
RUH MAHLUK MUDUR



Ruh, sonradan yaratýlmýþtýr, dolayýsýyla ezeli deðildir. Ama, Allah'ýn var etmesiyle ebediyen var olacaktýr. Birdir, bölünmez, parçalara ayrýlmaz. Ýcraatýyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekâný yoktur. Bedenin içinde olmadýðý gibi, dýþýnda da deðildir. Bütün iþleri ayný anda idare eder, bir iþ diðerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve þuur sahibi olsaydý RUH özelliði kazanýrdý.

Bize ruh bilgisinden az bir þey verildiði bildirildiðine göre, (Ýsrâ Sûresi, 17/85) ruhla ilgili elde ettiðimiz bilgilerle yetinmemizde fayda var.

Ruh'un bir tarifi þöyledir: “Ruh; zîhayat, zîþuur, nurânî, vücûd-u haricî giydirilmiþ, câmî, hakîkattar, külliyet kesb etmeye müstaid bir kânun-u emridir.” (bk. Nursi, Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz)

Ruh hayat sahibidir. Ruh þuur sahibidir. Ruh nuranîdir. Ruha vücûd-u haricî giydirilmiþtir. Yani, bu Ýlâhî emre, haricî bir hüviyet ve mahiyet kazandýrýlmýþtýr, hususî bir kapsamlýlýk ve bütünlük verilmiþtir.

Burada, “haricî vücut” kavramý içinde meleklerin her birinin ayrý özelliklere sahip olduðunu, cinlerin her birinin müstakil mahiyetinin bulunduðunu ve insanlarýn her birinin hususî birer hüviyete sahip olduðunu anlamak mümkün. Sadece, her bir insana dünyaya geliþinde giydirilen, dünyadan gidiþinde soyulan ve Kýyamet Günü tekrar giydirileceði vaad olunan vücut gömleðini bu “haricî vücud” kavramý içinde düþünmemelidir. Çünkü bu cismanî vücut ayrý bir lütuftur; dünyaya ve kýyamete mahsus bir gömlektir; ölümle soyulduðunda ruh yine bir ‘haricî vücut’ sahibi olarak latîf cildi ve misâlî bedeni içinde dünyâdan berzâh âlemine ayrýlýr.

Ruh câmîdir; yani, derinlik ve bütünlük sahibidir; geniþtir, kapsamlýdýr, Cenâb-ý Hakk’ýn ekser isimlerine mazhardýr, hadsiz latîfeleri ve duygularý bünyesinde barýndýrýr, bir küçük âlem gibidir, cismâniyetle birleþtiðinde kâinatýn bir fihristesi ve özeti mahiyetindedir.

Rûh hakîkattardýr; yani varlýðý doðrudan Allah’ýn emrine dayanýr; sebep olan-sebep olunan iliþkisi olmadan her rûh doðrudan doðruya kendi Hâlýk-ý Kerîm’inin, kendi Sâni-i Hakîm’inin emir ve irâdesinden gelmiþtir. Hayal deðildir. Rü’yâ deðildir. Efsane deðildir. Mitolojik bir unsur deðildir. Allah’ýn emrine istinad eden hakikî bir vücuda ve varlýða sahiptir.

Nihayet ruh, âyetin de bildirdiði gibi, kânun-u emridir; yani Cenâb-ý Hakk’ýn emrinden gelmiþ bir kânundur, bir namustur, bir paket programdýr, bir mahsus tabiattýr; bir büyük hakikatin çekirdeði, nüvesi ve özüdür.

Melekler de ruhânî varlýklardýr. Kur’ân’ýn, Hazret-i Cebrail (as) için “Ruh” (Kadir Sûresi, 97/4), “Rûhu’l-Emin”(Þuara Sûresi, 26/193), “Rûhu’l-Kudüs” (Bakara Sûresi, 2/87) gibi saygý ve ihtiram ifadeleri kullanmýþ olmasý Hazret-i Cebrail’in (as) vazife ve makamýnýn üstünlüðünü göstermekle beraber, mahiyet olarak da ruhanî olduðunu gösterir.

Ruh, Allah’tan bir emirdir. Allah’ýn “Âmir”, “Mürîd”, “Muhyî”, “Alîm”, “Kadîr”, “Hakîm”, “Semî’”, “Basîr” gibi isimlerinin ve bilemediðimiz bir çok Esmâ’nýn mazharýdýr. Yaratýlmýþ bir hakikattir.

Ruh, ait olduðu varlýðý kimlik ve kiþilik olarak niteler. Ýnsan ruhunun vazifesi Cenâb-ý Allah’a iradesiyle ve þuuruyla kulluk yapmaktýr. Cenâb-ý Allah kuluna dilediði kadar yaþama süresi verir, dilediði an kulunun ruhunu teslim alýr. Kul, Azrail’in eliyle berzah âlemine gittiðinde, istese de, istemese de Cenâb-ý Allah’a teslim olmuþ olur.


radyobeyan